1.2
"Ben geldim," diyerek eve girdiğimde cevabı asla alamayacağımı biliyordum ama yine de şansımı denemiştim işte.
Salonunda ortasından geçerek odama ilerlediğimde koltukta evrakların arasında kaybolmuş anneme kaçamak bakış atmış, televizyon izleyen abimle göz göze gelmiştik.
Ama bana hiç bir şey söylemediler. İkiside beni görmezden geldi.
İki yıl bundan önce yaptıkları gibi.
Ama onları umursamadan odama girip çantamı gelişigüzel bir yere fırlattım ve yatağıma ilerleyip yorgun bedenimi üzerine devirdim. Çok yorulmuştum.
Bütün okulda Yoongi'ni aramıştım. Fakat geçici öğretmen olarak süresi bitmişti ve okul danışmanına sorduğumda gittiğini söylemişti.
Yani öylece ortadan kaybolmuştu.
Bir an da, hem de hiç beklemediğim bir an da.
Sıkıntılı bir nefes alıp yastığıma sıkıca sarıldım. Bu laftan nefret ediyorum ama sanarım yine yalnızdım. Yine yalnızdım ve bu kez gece yarısından sonra dışarı çıkmayı bile istemiyordum.
Bütün okulda onu aramıştım, daha sonra birlikte gittiğimiz bütün yerleri detaylarına kadar gezmiş, bakınmıştım.
Ama yoktu.
Hiç bir yerde yoktu. O istemediği sürece ben onu asla bulamazdım. Hiç olmazsa birlikte sinemaya gidebilseydik bari. Ne kadar istesende bir türlü gidemiyorduk ya, çok tuhaftı.
"Ağlamak istemiyorum," diye kendi kendime mırıldandım. "Hem ona çokta alışmamıştım. Psikopata benziyordu zaten. Kurtulmuş oldum."
Kendi kendime konuşma yolunda emin adımlarla ilerliyordum ki, camın tıklanmasıyla yataktan fırlayarak kalktım ve koşarak camın oraya gittim. Yoongi gelmiş olmalıydı. Çünkü ondan başka camıma vuran hiç kimsem yoktu.
Tahmin ettiğim gibi yine o gelmişti. Parmağının tersiyle camı tıklatıyor ve gülümsüyordu.
Saçlarını bu sefer griydi.
Camı açtığımda kaşlarımda eşzamanlı olarak kalkmıştı. "Kel kalacaksın sonunda."
Soğuk bir sırıtışla içeri girip bakışlarını etrafta gezdirmeye başladı. Beni duymuyor muydu yada tam karşısında ben yok muydum? Sanki beni görmüyormuş gibi davranıyordu.
"Yoongi," diye konuşarak elimi gözünün önünde salladım. "Ben buradayım."
"Gidiyoruz." dedi yine aynı senaryoyu okuyarak.
"Hiç gidemediğimiz sinemaya mı?" Göz devirip arkamı döndüm ve yürümeye yeltendim. "Ben gelmiyorum."
Ama Yoongi kolumdan tutup beni kendisine çevirdi. Bakışları ciddiydi. "Bu kez sinemaya gitmeyeceğiz."
Dilini dudaklarının üzerinde gezdirip sıkıntılı bir nefes soludu. "Akvaryuma gideceğiz Lenora."
Gerçekten akvaryuma mı gidecektik? Bu harikaydı. Çocukken hep akvaryuma gidip balıklarla aramda olan cama alnımı yaslamak ve onlara dil çıkarmak istemiştim. Bu çok saçma bir hayaldi ama çocuktum işte. O zamanlar bu harika bir düştü.
Aslına bakarsan, şimdide öyle.
"Tamam gidelim." diyerek kolumu ondan kurtardım ve Yoongi'nin girdiği camdan dışarı çıktım.
Yoongi'de dışarı çıktığında bakışlarını geldiği andan ilk kez gözlerime çıkarmıştı. Göz göze geldik ve kendimi tutamayarak ona kocaman gülümsedim.
Aslında düşünüyorum da, bir psikopat onun gibi tatlı olamazdı değil mi?
Tehlikeli ve gizemli bir görüntüsüne rağmen gülümsediğinde kediye benzeyen bir adamdı.
"Elini tutmak istiyorum,"
Yoongi bir an affalasa da ifadesini eskiye döndürüp elini tutmam için uzattı. Sıcak ellerimle onun soğuk elini tuttum ben de.
Teni soğuktu, sanarım bu beni üşütmüştü. Ama yine de elimi geri çekmedim.
Yoongi hâlâ olduğu yerde öylece durduğunda neden gitmediğimizi merak edip ona sorgularcasına baktım. Bakışlarımı fark ettiğinde ise çenesiyle karşısını işaret etmişti. İşaret ettiği yere baktığımda tam karşıda mavi bir bisiklet olduğunu gördüm.
Kırılan bisikletime benziyordu.
"Yoksa," diye mırıldandığımda Yoongi gülümseyerek konuştu.
"O gün çok üzülmüştün, ben de tamir ettim."
Yoongi benim için bisikletimi mi tamir etmişti? Oysa onun bir hurdadan farkı yoktu ki. Çok uğraşmış olmalıydı.
Teşekkür ederim Yoongi. Sadece bisikletimi değil, kalbimide tamir ettiğin için.
"Sen iyi birisin." diye konuştum.
Y.A
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top