5 | uykusuzluk

Bölüm Şarkısı: Hoppipolla - Our Song

Söylediği şey duraksamamı sağlamıştı. Ne kadar çabuk önyargılı davranmış ve bir sonuca bağlamıştım öyle... Benim tanıdığım ben bu şekilde davranır mıydı, bilmiyordum ama şu an ki ben fazlasıyla başına buyruk davrandığı kesindi.

"Özür dilerim. Ben bilmiyordum... Zaten bilsem neden diyeyim, değil mi? Kusura bakma cidden-" işaret parmağını ağzıma götürüp susmamı sağladığında kendi söz almıştı. "Ne kusuru, Hyunjae? Saçma sapan bir şeyin ortasındayız sence dediklerin beni yaralar mı?" Takındığı tavır ile şaşırmamı sağlasa da daha fazla konuşmamaya karar verdim. Dediği gibi, saçma sapan bir şeyin ortasındaydık ve kimsenin dedikleri, yaptıkları o kadar sorun yaratmıyordu. Ne bileyim, ailene ya da sana birisi küfür etse tutup da onun derdine düşmezdi kimse. Ne biçim bir durumdu cidden.

Onunla daha fazla konuşursam yanlış şeyler söylemeye devam ederim diye geri çekilip uzandım. Ondan ters tarafa dönüp öylece karşımda ki duvara bakmaya başladım.

"El fenerini kapatayım mı?" Odaya vermiş olduğu az da olsa olan aydınlığın yokluğunu hayal etmeye çalıştım. Sanırım kapatsa da bir fark olmayacaktı. Camdan içeriye vuran ay ışığı, sokak lambalarının ışığı yeterliydi. "Kapatabilirsin," ona dönmeden söylediğimde sesten anladığım kadarıyla yatağın yanında ki komodinin üstüne bırakmıştı. Yanıma uzandığını yatağın hışırtısından anladığımda gerilmiştim. Bunca zaman kendi yatağımda yatmış ve kimseyle de uzanmamış birisi olarak bana oldukça garip geliyordu. Burada her şey o kadar farklıydı ki ve bunlara alışacak olmamın gerektirdiği his beni fazlasıyla geriyordu.

İlk günden uyuyabileceğimi hiç sanmıyordum ama Juyeon'dan ne ses ne de başka bir uyanık olduğunun belirtisi bir şey olmayınca uyumuş olduğuna kanaat getirmiştim. Öylece uyuyabilmiş olmasına şaşırsam da sessizliğimi korumaya devam ettim.

***

Saate bakmaya devam ederken gözüme vuran güneş ışığı ile gözlerimi kıstım. Sabah olmuş muydu? Yatakta dönüp Juyeon'a baktığımda hala uyuyor olmasına şaşırmadan edememiştim. Fakat üzerine gitmeyi de düşünmüyordum. Dediği gibi, annesini kaybetmiş biriydi hem de gözlerinin önünde. Belki de bu yüzden olaylara karşı bu kadar soğukkanlı kalabiliyordu. Ben ise tüm gece uyuyamamıştım. Kardeşimi düşünmekten gözüme tek damla uyku girmemişti. Nasıldı, ne yapıyordu? Bir anda evde tek başına kalmıştı. Küçük bir kız çocuğu evde tek başına ne yapabilirdi ki? Ev telefonu vardı. Benim telefonum da salonda olmalıydı. Birine ulaşmış mıydı? Anne ve babam sahip çıkabilirler miydi? Düşünmekten kafayı yememe az kalmıştı.

Yataktan kalkıp camın önüne gelmiştim. Dışarıya baktığımda ne jaguar ne de ceset vardı. Hepsi yok olmuştu. Buna da anlam veremiyordum. Nereye, nasıl gidiyorlardı? Ve nasıl bir kan damlası bile kalmıyordu? Bu sorularımın da hiçbir şekilde cevabını bulamıyordum. Belki de Younghoon ile konuşmalıydım. Nedense onunla kafalarımızın uyuştuğunu düşünüyordum.

Saat sabahın sekiziydi. Yani çoktan güneş doğmuştu bile ama ben daha yeni fark ediyordum. Kafamı acilen başka şeyler ile dağıtmam gerekiyordu. Karnımın guruldaması ile elimi karnıma götürdüm. Doğru ya, acıkmıştım. Kaç saattir bir şey yememiştim. Yiyecek bir şey var mıydı ki? Umutsuz bir şekilde buzdolabını açıp içine baktım. İçi doluydu ama elektrik olmadığı için kısa zamanda bozulacak gibi görünüyorlardı. Konserve içinde olan şeyleri eleyip çabuk bozulacak olabilen yiyecekleri çıkardım. Bunlar iki gün için yeterli olurlardı.

Bulduğum şeylerle birkaç yemek çıkarabildiğimde yiyecekken aklıma Juyeon gelince ona baktım. Hala uyuyordu. Yanına yaklaşıp uyanması için omzuna dokunduğumda birkaç seslenmemle beraber gözlerini açmıştı. Çatık kaşları ve alnına düşen saçlarıyla bir anda bana baktığında etkilenip geri çekilmiştim.

"Bir şeyler hazırladım da sen de yersin diye düşündüm," kuramadığım cümle ile daha fazla ortamı batırmadan bar sandalyelerinden olan sandalyelerden birine oturdum ve hazırladığım şeylerden yemeye başladım. Uyuyamıyordum ama yiyebiliyordum... Ne kadar ilginçti, değil mi?

"Yemek bulabilmiş olmana şaşırdım," yataktan kalkıp odanın içinde olan banyoya ilerlediğinde söyleyip banyoya girmişti. Su vardı. Yaz olduğu için sıcağın bir önemi yoktu bu yüzden doğalgazı önemsememiştim. Su yeterli gelmişti gözüme. Zaten ne telefon ne iletişime geçebileceğimiz başka bir şey vardı. Televizyonlar da bozuktu.

Juyeon banyodan çıktığında saçları ıslaktı. Duş mu almıştı? Bu durumda nasıl bu kadar doğal davranıyor hiçbir şekilde anlam veremesem de ona bulamayacağıma dair kendime söz vermiştim. Kendi oteliydi, değil mi? İstediğini yapabilirdi ki yapıyordu da onun için sanki eski hayatı devam ediyormuş gibi olmalıydı. Aynı ortam, aynı şeyler... Değişen bir şey olmadığı için halinden memnun gibiydi. Peki ya ailesi? Annesi ölmüştü ama babası? Varsa kardeşleri? Onları düşünmüyor muydu? Hadi hepsini geçtim ölmeyi bu kadar çabuk kafasına koyan birisi için bir anda yaşama geri dönme fikri nasıl bu kadar kolay olabilmişti? Söylediğim iki cümle sayesinde olacağını sanmıyordum. Merak etsem de sormadım. Yemeğimi yemeye devam ettim.

"Tüm gece boyunca uyumadın mı?" Sesini duyunca ona döndüğümde saçlarını havlu yardımıyla kurutuyordu. Aşağıya doğru baktığımda çıplak olduğunu görmemle önüme dönmüştüm. Lanet olsun! Kendimi toparlayıp ağzıma lokma atıp cevap verdim.

"Belki bir saat uykuya dalmış olabilirim ama hatırlamıyorum. Sanırım hiç uyumadım," yemeği yemeye iştahım olmasa da yemek için çaba gösteriyordum. Yavaş yavaş küçük lokmalar ağzıma atıyordum. Yanımda ki sandalyeye oturduğunda ona baktım.

Saçlarını kurulamıştı. Hatta taramıştı bile. Bu kadar özen neye bilmiyordum bu yerde ama bir bildiği vardı herhalde. Yakından bakınca yüzünün ne kadar pürüzsüz ve yakışıklı göründüğünü fark edince bakışlarımı ondan çektim. Acaba model falan mıydı? Kendine bu durumda bile dikkat ettiğine göre o sektörlerden olmalıydı.

"Yemekten sonra planın ne?" Ağzına lokma atmadan önce sorduğunda kaşlarımı kaldırdım. Bir plan mı yapmam gerekiyordu? "Hiçbir şey," ufaladığım yeni lokmayı ağzıma atarken cevap verdim. Bana gözlerini kısıp baktığında ne var dercesine gözlerimi ona dikmiştim.

"Aşağıda hiç böyle görünmüyordun. Etrafı gezip planlar kuracağını beklerdim açıkçası," gülerek konuştuğunda göz devirdim. Evet, aşağıda fazla özgüvenli gözükmüş olabilirdim ama pek öyle olduğumu sanmıyordum. Younghoon sayesinde o kadar konuşkan olmuş da olabilirdim, bilemiyordum.

"Dışarıda bizi neyin beklediğini bilmiyoruz ki. Ne malum bir yerden bir jaguarın çıkıp üzerimize atlamayacağı?" Dünkü olaydan sonra buraya kendimi kilitlemeyi bile düşünmüştüm gece ama o pek bu düşünce de gibi görünmüyordu. "Dışarıdakilere bakılırsa etrafta jaguar olduğu yok," söylediği şeyi anlamayınca çenesiyle camı işaret etmişti. O yemeğini yemeye devam ediyorken yerimden kalkıp cama yaklaştım. Sayılarına bakılırsa neredeyse herkes aşağıdaydı.

"Cidden bir şey yok mudur dersin?" Hala güvenemeyerek dışarıdakilere bakmaya devam ediyordum. "Bana kalırsa hayır. V denilen kişiye göre bu iki gün bizi sallamayacak gibi görünüyor. İşte etrafı gezip planlar kurmamızı bekliyor herhalde," dudağımı büzüp emin olmayan bir ifadeyle ona baktım. Hızlı yediği için karnını doyurması da kısa sürmüş olmalıydı.

"Ben iniyorum. Gelip gelmemek sana kalmış ama bence kendini ilk günden soyutlama derim. Yoksa daha çok tek kalırsın," göz kırpıp aşağıya inmek için kapıya yöneldiğinde bu sözün daha önceden benim ona söylemiş olmamı fark etmemle durmam bir olmuştu. Duygusuz herif benim lafımı bana mı söylüyordu yani? Hah.

Hala ne yapacağımı bilmiyordum. Diğerleri gibi aşağıya mı inmeliydim yoksa burada kalıp kendimi güvende tutmalı mı?

Merhabalar!
İkisi arasında gıcık ya da sinir bozucu bir ilişki yaratmaya çalışsam da nedense olmuyor djwidpdov kafamda ki rolleri o kadar oturmuş ki başka türlü yazamıyorum 😔

Gelecek bölüm için bekleme de kalın!

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top