29 | vampir

Bölüm Şarkısı: Bölüm Şarkısı: The Boyz - Echo

Silahıma sarılmış ve korkudan titreyen halimle olan bitene anlam vermeye çalışırken ikisinden birinin hala bir açıklama yapmamış olması beni delirtiyordu. Kime yöneleceğimi bilmiyordum.

"Katil hanginiz?" Beklemediğim bir şekilde güçlü çıkan sesimle şaşkınlığa uğrasam da bunu bozmayıp aksine omuzlarımı dikleştirdim. Chanhee, elini yarasına götürmüş baskı uygularken Younghoon birkaç adım geri sendelemişti.

"K-kaç!" Chanhee'nin kendini zorlayıp son sesiyle bağırıyormuşcasına seslenmesiyle yerimde kalakalmıştım. Delirmek üzereydim, katil hangisiydi? Eğer Chanhee katil ise onu Younghoon onu neden tek hamlede öldürmemişti? Younghoon katil ise Chanhee niye onu öldürmek için harekete geçmemişti?

Birkaç adım geriye gidip nişan aldım.

"Kendimi kurtarmak için gerekirse ikinizi de öldürürüm," gözümü dahi kırpmadan bunu söylediğimde Chanhee'nin gözlerindeki sönen ışıltıyı fark etmiştim ama umurumda değildi. O sadece burada yakın olduğum onun dışında tanımadığım birisiydi, Younghoon da öyle. Burada kendimden başkasına güvenemezdim ve kendimi kurtarabilmek için de herkesi harcardım. Belki böyle göründüğünde çok acımasız veya bencilce gelebilirdi ama gerçek buydu, inkar edilemezdi.

"Kendimin katil olduğunu düşünüyordum ama ben değilim! Younghoon katil!" Chanhee son gücüyle bağırdığında Younghoon'un gözlerini devirdiğini görmüştüm. "Sessizce ölmek varken dram yaratmak zorunda mısın?" Younghoon'un daha önce hiç görmediğim o karanlık gözleri beni bulduğunda derince yutkundum. Bu, kesinlikle tanıdığım kişiyle aynı olamazdı. Birkaç adım daha attığında o sırada silahın mermisiyle ilgilenmeye başlamıştım.

Beni öldüremeyecekti.

Pat!

Duyduğum silah sesiyle yerimden sıçrayıp düştüğümde avuç içimin yandığını hissetmiştim. Üzerlerine düştüğümden olsa gerek kanamış olmalıydılar. Peki silah sesi?

İleriye baktığımda gördüğüm manzara ikinci şokemi yaşamama yetmişti. Beni öldürmek için yaklaştığını düşündüğüm kişi diğerini öldürmüştü. Hem de şakağından vurarak!

Korku dolu gözlerim öyle bir dolmuştu ki, göz kapağımı kapattığım an gözyaşlarım sel olacak gibi hissetmiştim. Ses o kadar yüksekti ki resmen kulağımı esip geçmişti.

"S-sen..." Ne bir cümle kurabiliyor ne de bağırıp çağırabiliyordum. Yine ani bir durum karşısında girdiğim tepkisizlik halim tekrar ediyordu. Dudaklarımın titrediğini hissediyordum. Gözlerimin önünde Chanhee'yi öldürmüştü!

"Aslında başından beri hedefim sensin ama artık bunun da ayak altından çıkması gerekiyordu," nasıl bu kadar acımasız bir şekilde konuştuğuna aklım yetmezken avuçlarım yardımıyla kendimi geriye doğru sürmeye başladım. O, o sırada silahının namlusuna üflemek ile meşguldü. Olmazdı, beni öldürmesine izin veremezdim. Şu an bir harekete geçemeyecek kadar şaşkın olduğumun farkındaydım. O yüzden ilk planıma geri dönmeye karar vermiştim.

Göle atlayacaktım.

"Juyeon beni başından beri uyarmıştı ama inanmayıp senin tarafını seçtiğim için çok pişmanım," şu an üzerine gitmek ya da onun üzerime gelmesini sağlamak aptalca olurdu. Bu yüzden laf cambazlığı yaparak kendimi göle atmanın cesaretini topluyordum. Akıntı beni nereye götürür, bilemiyordum ama onun ellerinde ölmekten daha iyi olacağına emindim.

"Ah, o da sinirimi çok bozuyor. İlk başta o kuyuya itseydim, bu kadar büyümezdi." Sanki çok normal bir şeymiş gibi rahat konuşması sinirlerime hakim olmamı zorluyordu. Gözümün önünde arkadaşım (?) diyebileceğim birisini öldürmüştü ve hatta beni de öldürmek için planlar yaptığını anlatıyordu. Şu an sakin kalmak için kendimi zorladığım zamanı daha önce hiçbir şeyde yaşamamıştım, anne ve babama sabır gösterirken dahi...

Arkamda su sesini duymamla beraber çok yakında olduğumu fark etmiştim. Bu yakın mesafeden, o tepki göstermeden onu vurmam, neredeyse imkansızdı. O nedenle göle atlayıp kendimi kurtarmak daha mantıklı gelmişti. Bir dakika, neden onu vurup şansımı denemiyordum ki? Belki tam yerinden vuramazdım ama belki de vurabilirdim? Sonucun başarısız olup olmadığını kontrol etmeme de gerek kalmazdı, sonrasında göle atlayacağım için.

Bir...

İki...

Kendimi son kez cesaretlendirmek için ciğerlerime oksijeni doldurduğumda ona laf etmeden gitmek olmayacağı için gülerek dudaklarımı araladım.

"O zaman, maalesef. Hiçbir zaman beni öldüremeyeceksin."

Tetiğe var gücümle basıp iyi bir yerini hedef almak için uğraşırken vakit kaybetmeden kendimi gölün serin sularına bırakmıştım.

***

- V -

"Birkaç güne uyanır dediler. Niye hala uyanmadı?" Birkaç gündür sabırla çocuğun uyanmasını bekleyen sabırsız adama kardeşi göz ucuyla bakıp başını iki yana salladı. "Öyle dedilerse öyledir. Beklemeyi öğren," oturduğu koltuğa daha da yayılıp ayaklarını bilgisayar manitürünün yanına uzattı ve üst üste attı. Kendisinin aksine aşırı rahat ağabeyine sinir olmadan duramıyordu.

"Madem uyanmıyor o halde ben de yanına giderim," koltuğundan kalkıp kapıya yönelecekken ağabeyinin sözleri üzerine duraksadı.

"Hyunjae'yi buraya getirtmene bir şey demedim çünkü kendince başlattığın oyunun ödülüydü ama bunun dışında bir şeyler yapmaya kalkışırsan gözünün yaşına bakmam." Ağabeyinin tok sesi kulaklarına dolduğunda sıkıntılı nefesini dışarıya saldı. Artık hiçbir şey istediği gibi ilerlemiyordu. Bu yüzden içten içe kuduruyordu.

"Bu oyunu kuran sen olabilirsin ama devam ettiren benim. O yüzden ne yapmak istediğime karışamazsın," döndüğü sırtını çevirip ağabeyine baktığında onun yüzüne bakmadığını görünce elini yumruk şeklinde sıkmıştı.

"Bu oyundan sıkıldığını biliyorum fakat ben daha yeni eğlenmeye başladım," ağabeyinin dudaklarında yer edinen gülüşü görünce gerilmeden edememişti. Bu gülüş onu korkuturdu. Çünkü en son böyle güldüğünde elindeki bıçakla katliam yaratmıştı.

"Bu oyunları ya da görevleri eğlence olsun diye yapmadığımızı düşünüyordum?" Tek kaşını kaldırıp açıklama beklediğinde kendisinin eğlenmediğini açıkça belli etmişti. "Sen öyle düşünüyor olabilirsin ama ben gayet keyif alıyorum, Jungkook. O yüzden keyfimi bozmasan iyi edersin," ağabeyi konuşmayı bitirince eliyle kapıyı göstermiş çıkmasını istemişti. Bu hareketiyle Jungkook kesinlikle daha fazla sinir olmuştu.

"Bu saçmalığa başladığımızdan beri ne dediysen o şekilde ilerledik ama artık bizi ilgilendiren kısma geçmemiz gerekiyor. Yoksa ne olacağımızı biliyorsun..." Ses tonunu yükseltmemeye çalışıyordu ama başarılı olduğu söylenemezdi. Çünkü bu durum artık onu çok sıkmaya başlamıştı.

"Birkaç oyun daha. Sonra o kısma geçeceğiz," yerinden kalkmadan açtığı sakız paketinden bir tanesini kardeşine de uzattı. Jungkook istemeye istemeye alıp odadan çıktığında nereye gittiğini iyi biliyordu. Kardeşinin üzerine gitmeyip yalnızca gülümsedi. Açtığı sakızı ağzına attığında şimdi keyfine diyecek yoktu.

Yaşamak için girdikleri bu yolda durum çok farklı bir hal almaya başladığının elbet o da farkındaydı. Fakat bu hayatta hiçbir şeyin kolay olmadığına inanan görüşü sayesinde bu oyunlardan vazgeçemiyordu. İstediği oyunlar yavaş yavaş bitmeye başladığı için ana kısma geçmek onu da endişelendiriyordu ama korku ona uğramazdı.

Kardeşi ve geriye kalan tüm soyunun hayatı bu oyunlara bağlıydı.

Elbette başta hepsini öldürüp kanlarını almak da mantıklı bir çözüm yoluydu ama yaşamını yitirmiş insanlar onların işine yaramazdı. Canlı ve taze kan onlar için çok daha değerliydi.

Kim Taehyung. Buradakilerin bildiği ismiyle, V. Vampir ve insan olan bu melez soyun tek öncüsü olarak kalmıştı. Ve yaptığı araştırmalar sayesinde yalnızca bu topladığı insanlarda ki kan onların soyunu bitirip insan olmalarını sağlayabilirdi. Yaşam süreleri azalmış ve ölüme yaklaşmışlardı. O yüzden bu oyunlar sadece süreci yavaşlatıyordu. Bir nevi zaman kaybıydı.

Lakin bu oyunları kurarak onların kendi yaşamlarına yön vermelerini sağlıyordu. Direkt öldürmek yerinde kaybedeni öldürmeyi tercih ediyordu.
Ve kendince bir söz vermişti.
Gerekirse kendi bile ölebilir, insan olmayı kaybedebilirdi ama Sona kalanın kanına dokunmayacaktı.

Herkese selamlar!
Sonunda şu kısma değindiğim için zafere yaklaşmış gibi hissediyorum msgqodlskgej bunu bekliyor muydunuz bilmiyorum ama başından beri kafamda ki karakterler kesinlikle Taehyung ve Jungkook'du. Diğer kardeşleri olarak da daha Kevin'i koymayı düşünüyorum dnhwkclelc



Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top