28 | hain
Bölüm Şarkısı: Kesha - Backtabber
Elimde ki bıçak ve sırtımdaki silah ile dışarıdan çok güçlü görünsem de içten içe korkudan titriyordum. Eski ben olsa bu halimi görseydi bozguna uğrardı. Eski ben ile yeni beni yan yana koysak peki ya ben hangisini seçerdim, işte bunu hiç bilmiyordum.
Odadan çıktığımda kendimden başka kimseyi görememenin çaresizliği kalbimi teklese de güçlü durmak için avucumun içindeki bıçağa daha çok sarındım. Burada kimse kimsenin bakıcısı değildi. Herkes kendi derdinde, yaşayamaya çalışıyorlardı. Yerimde duramayan bendim herhalde o yüzden bu olanlar bana anormal geliyordu.
Gergin halimi bir an önce üzerimden atmam gerekiyordu. Bu korkak halimle katil olmayan birisi bile beni öldürebilirdi.
"Katil her kimse ölsem dahi onu bulmak için çabalayacağım," kendi kendime bir hatırlatma yaptıktan sonra etrafı taradım. Kimse ortada yoktu. Bıçağı kapatıp cebime koydum ve yürümeye başladım. Lanet olsun ki acıkmıştım ve tuvalete gitmem gerekliydi. İnsan ölecek durumda dahi olsa temel ihtiyaçları kendini hatırlatmadan edemiyordu.
Bir gün çoktan dolmak üzereydi ve bize verilen sürenin bitmesine az kalmamış olsa da zaman çemberi git gide daralıyordu. Bulduğum şeyleri yemiştim ve şimdi de kendime tuvalet arıyordum. Alt katta neredeyse tüm odalar kilitlenmişti. Oflayarak üst kata, cinayetin olduğu yere çıkmak için merdivenleri tırmanmaya başlamıştım.
Ceset hala asılı duruyordu. Bu dehşet verici görüntüyü sadece haberlerde görürüm zannediyordum ama gerçek hayatta da görmek... Fazla ürkütücüydü. Yüzünün rengi solmuş kireç gibi bir yüz ile karşı karşıyaydım. Cesedi bu şekilde öldürüp bu halde kalmasını sağlamak imkansızdı. Daha yakından baktığımda kesinlikle bu cinayetin işlendikten sonra buraya konulmuş olduğuna kanaat getirmiştim. Gerçek hayatta hiç ölü görmemiş olsam da çok fazla polisiye izleyen birisiydim. Bu yüzden az çok yorum yapabiliyordum.
"Hyunjae?" Duyduğum sesle irkilip hızla arkamı döndüğümde gördüğüm kişi Chanhee'den başka birisi değildi. Onun burada ne işi vardı? Kaşlarımı çatarak ona baktığımda yüzünün terler içinde olduğunu görmüştüm.
"Sunwoo ile beraber bir odada kendinizi koruma altına almanız gerekiyordu. Neden dışarıdasın?" Benim gibi akıllısı da varmış ve tek değilmişim düşünceleri zihnimi doldursa da çok kendimi kaptırmadan açıklama yapmasını bekledim.
"Ben daha fazla burada kalmak istemiyorum. Ya ölürüm ya da öldürürüm gerekirse ama buradan gitmek istiyorum," sona doğru sesi kısılıp ağlamamak için yukarıya baktığında ben de kendimi tutamamıştım. Burnumu çekip ona sarıldım. "Yanımda olman gerçekten çok iyi hissettirdi. Hadi yakalayalım, şu katili!" Dudaklarıma zoraki bir tebessüm yerleştirip elimi yumruk yaparak ona uzattım. O da yanağına süzülen yaşı silerek yumruğumuzu çakıştırdı.
"Ah, biraz bekle. Lavaboya uğrayıp geleceğim," başını sallayıp ona verdiğinde gülümseyip lavaboya girdiğimde kapıyı kilitledim.
Siktir.
Chanhee katil olamazdı, değil mi?
Çünkü katili öldüreceğini söylememiş sadece öldüreceğini söyleyip kurtulmak istediğini belirtmişti. Yutkundum. Klozette oturmuş bunları düşünürken kafamda türlü türlü şeyler kuruyordum. Belki kapıyı açtığım an beni öldürecekti. Bir kez daha yutkundum. Soğuk terler bedenimden kendini atıyorken kalbim hızla atmaya başlamıştı.
Kapıyı açıp çıktığımda Chanhee bıraktığım yerde durmaya devam ediyordu. Gereğinden fazla eğilmiş cesede bakıyorken cebimdeki bıçağı çıkarıp açtım. Onu arkadaşım, dostum olarak tam göremesem de şu an da onu bıçaklamak gerçeği beni üzüyordu. Tepkisini ölçmek için önce ismiyle seslendim.
"Chanhee?" Seslenmemle beraber bıçağı daha sıkı tuttuğumda bana dönmüştü. "Hyunjae, baksana sanki ceset sürüklenmiş gibi." Kaşlarımı çattım. O biliyordu. Benim gibi polisiye vakalarla kafayı bozmuş birisi olmadığına göre bunu bilmesinin bir nedeni olmalıydı. Ah, cidden beni niye yanına çağırıyordu? Arkadan itip düşürmek için mi?
"Öyle mi? Böyle düşünmeye seni ne itti?" Yanına geldiğimde korkuluklara kolumu yaslayıp ona bakarak tek kaşımı kaldırdım. "Baksana," gösterdiği zemine baktım. "Kan izleri birbirini takip ediyor. Ya buraya kadar yaralandı ya da öldürülüp buraya asıldı," benim gibi düşünüyor olması tüylerimi kaldırırken sessizce onu gözlemlemeye devam ettim.
O korkak ve çekingen çocuktan şu anda eser yoktu. Sanki karşımda bambaşka birisi varmış gibiydi. Bu haline oldukça şaşkın olsam da tepki vermemek benim ustalık alanımdı.
"Burada olduğunu sanmıyorum. Olsaydı şu ana kadar ortaya çıkardı. Çünkü az vaktimiz kaldı ve ortaya çıkması gerekecek," Juyeon'a anlattığım gibi çok başka planlarım vardı ama Chanhee ile karşılaşmak hatta ondan şüphelenmek planlarımın arasında yoktu. O yüzden şu an kendi planımı uygulayamıyordum.
"Nereye gideceğiz ki? Olay mahali burası," bana döndüğünde içimde fırtınalar kopsa da çaktırmayıp gözlerinin içine bakmaya devam ettim.
"Bu zamana kadar harekete geçmediyse bir köşeye sıkışmış orada kurbanlarını bekliyordur," kaşlarım istemsiz havaya kalktığında bir süre tepkisiz ona baksam da daha sonra gülümseyip başımı salladım. Katil o olsa, şu ana kadar beni öldürmesi gerekirdi. Bu tamamen ona güveneceğim anlamına gelmezdi ama olacağına bırakmam gerekiyor gibi hissetmiştim. Bu binada bile değildi, ah, cinayeti o işlemiş olamazdı ama değil mi?
"Hey, burada ne arıyorsunuz?" Kafamı yana yatırdığımda bu sefer gördüğüm kişi Younghoon'du. Hassiktir, işler iyice karışmaya başlıyordu. "Katili," yan ağız gülümseyerek söylediğimde Chanhee benim gibi gülmese de Younghoon gergin olduğu belli bir şekilde tebessüm etmişti. "Size katılmama müsaade var mı?" Gerçekten, neler oluyordu? Younghoon benimle beraberdi ama ondan önce davrandıysa bilemezdim. Kafam çoktan karışmaya başlamıştı bile.
"Katilin uzaklara gitmiş olduğunu düşünüyor, Chanhee ama ben çok yakınımızda olacağını düşünüyorum. Katil olay mahalini terk etmez. Etse bile gözetim altında tutar," dudağımı kaldırıp bilmiş bir tavırla arkama -korkuluğa- yaslandım. İkisinden biri katil ise şu anda beni itmeleri çok akıl kârı bir hareket olurdu.
"Bence de uzaklaşmıştır," Chanhee'ye katılmasını beklemiyordum, bu yüzden nedenini sordum. "Neden öyle düşündün?" Omuz silkti. "Mantıklı düşünürsek katil birini öldürse yırtmış oluyor ama onu biri görürse buradakiler de onu yaşatmaz." Ben de omuz silktim. "Anladım, psikolojik açıdan düşünüyorsun. Mantıklı," ona bilerek onay verdiğimde planlarını merak ettiğim için onlara ayak uydurmaya karar vermiştim.
"Hadi iş başına o zaman!" Gereğinden fazla tepki gösterip kolumu havaya kaldırdığımda tam benlik bir hareket olduğu için garip bulmadılar hatta onlar da kollarını kaldırdılar. Kollarına girip ikisini ilerlemeye başladığımda onları nereye götüreceğimi çok iyi biliyordum.
***
Gelişigüzel bir şekilde yürüyormuşuz gibi onları ilerlemeye devam ediyordum ama gittiğim yer açıktı. Onları göle getirmiştim. İstediğim yere vardığımızda yorulmuş gibi yapıp kollarından çıktım ve ellerimi belime koydum.
"O kadar ilerledik. Kimse çıkmadı karşımıza," Chanhee'nin belinde bir silah vardı ama Younghoon da ise hiçbir şey yoktu. Ceplerinde vardı belki ama göremediğim için yok varsaymıştım.
"Geri mi dönsek?" Chanhee'nin ortaya attığı fikre onay verecekken Younghoon sözü almıştı. "Bu kadar geldik bari gölün tadını çıkaralım," bu oldukça şüpheli gelse de o şekilde yaklaşmadım. Gülümsedim.
"Aman, değil mi, ya?" Onları beklemeden arkamı dönüp göle doğru oturduğumda oldukça gerilmiştim. Arkamdan bir harekette bulunsalar haberim dahi olmazdı. Birkaç saniye geçmesine rağmen yanıma kimse oturmayınca bir sorun olduğunu anlamıştım. Sırtımdaki silahı almak için arkamı döndüğümde gördüğüm manzara ile gözlerim yerinden çıkacakmış gibi açılmıştı. Hemen silahı alıp doğrulttum.
Sikeyim.
Younghoon, Chanhee'yi bıçaklamıştı. Bir hamla yapmam gerekiyordu, ikisinden birine karşı ama hangisi katildi?
Selamlar!
Fici yazmaya başlayalı bir sene olmuş 😨😳 ve iki bin olmuşuz ona da COK TEŞEKKÜRLER 🤍🤍
Sizce katil kim ve neler olacak?
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top