25 | kuralları çiğnememeliyiz
Bölüm Şarkısı: KLANG - pray
"Hyunjae, istersen dışarıda bekleyelim?" Younghoon'un sesiyle Juyeon'u izlemeyi kesip ona döndüm. Younghoon'un varlığını bile unutmuştum. Harbi, nerelerdeydi o? Çünkü ona ulaşmamıştım ve başkasının da ulaştığından emin değildim. Sanki başından beri burada değil gibiydi. Bir şey demeyip sadece başımı salladığımda o kapıyı açmıştı bile. Kollarımı göğsümde birleştirip yürümeye başladığımda onun arkamda olduğunu hissedebiliyordum.
"Kapı açık mıdır?" Tek kaşımı kaldırarak sorduğumda Younghoon cevap bile vermeden kapının kolunu indirmişti. İçeriye giren ışığa karşı gözlerimi kıstım. Hava çoktan kararmış olmalıydı. Yoksa çoktan diğer güne geçmiş miydik?
"Geliyor musun?" Başını yana yatırıp tuttuğu kapıyı gösterdi. Şu an Juyeon ile aynı ortamda kalmak beni daha kötü etkilerdi, biliyordum. Öpüşmemiz, onun yaralanması, oyunun sona ermesi... Başım birden çok fazla şeyle meşgul olmuştu. Her böyle olduğunda tam iki kaşımın ortasından bir ağrı vuruyor ve şakaklarıma kadar ilerliyordu. Sanırım hava almak bana da iyi gelecekti.
Bir şey söylemeden tekrar başımı sağlayıp kapıdan dışarıya çıktığımda başımı kaldırıp gökyüzüne baktım. Sabahın ilk saatleri gibi duruyordu, saat tahminimce altı civarında olmalıydı. Yan binaya baktığımda onların hala hayatta kalmak için savaştıklarını hissetmiştim. Yoksa çoktan çıkarlardı, değil mi?
Sıkıntılı bir nefes verip arkama baktığımda bizden sonra geri kalanının da çıktığını görmüştüm. Juyeon, komutan, Jacob ve o abla yoktu. Sanırım Juyeon'u tedavi etmekle meşguldüler.
"Hadi gel, şuraya oturalım." İçeriye doğru adım atacakken Younghoon'un koluma dokunarak beni durdurmasıyla başımı salladım. Yorulmuş olmalıydım, ayakta duracak halim yoktu.
Küçük bir kulübenin çitlerine yaslanıp sırtımızı iyice çitlere yasladık. Younghoon tek bacağını kendine çekip diğerini serbest bir şekilde uzattı. Ben ise iki elim yanımda, bacaklarımı uzatmış adeta salmış bir şekilde oturuyordum. Her yerime bulaşmış olduğunu düşündüğüm kan lekeleri rahatsız ediciydi. Boynumda ki tasmaya benzer şey de aklıma gelince iyice delirecek gibi oluyordum.
"Burada kendine koyduğun ve çiğnersen mahvolacağını düşündüğün bir kural ya da kurallar var mıydı?"
Younghoon'un bir anda sormasıyla cevap verecek bir şey bulamazken asıl cevabı çok iyi bildiğimden sustum ve başka tarafa doğru bakmaya başladım. Mesela güneşin hala doğmakta oluşunu izleyebilirdim.
"Göz kaçırmalar... Klasik, "cevap vermek istemiyorum," ya da "konuşursam yalan söylerim," demenin sinyalidir." Bir anda hızla ona dönüp nereden anladığını soracakken zaten buraya gelene kadar psikiyatri ile ilgilendiğini söylediğini hatırlayınca omuz silktim. Neden bilmek istiyordu ki?
"O zaman sen cevap ver," anlamayarak bana baktığında zoraki gülümsedim. "Benim yerime," kısaca yanıt verdiğimde o da gülümsemişti.
"Bunu laf olsun diye sormadım," kaşlarımı çatarak ona baktığımda devam etti. "Gerçekten mahvolmuş göründüğün için sordum," söylediği kelimeler derin bir şekilde yutkunmama neden olmuştu. Dışarıdan belli oluyor muydu, mahvolduğum?
Dudaklarımın yanıyla gülümsedim.
"Belki de gerçekten mahvolmuşumdur, ha?" Yüzüm gülerek söylesem de gayet de içim kan ağlayarak söylemiştim. İçim yanıyordu. Sanki ateşten çıkarılmış bir demiri kalbime saplıyorlar gibi canım acıyordu.
"Kurallar çiğnenmek için vardır, tabi seni ölüme götürmeyecekse."
Yutkundum.
Evet, bu kuralın çiğnenmesi beni ölüme kadar götürebilirdi.
"Buraya geldiğim ilk gün kendime burada bir yaşamımın olmayacağına, olmaması gerektiğine dair sözler verdim. Fakat bazı şeyler yüzünden gitmek istemeyecek kıvama gelmeye başladığımı hissediyorum," başımı eğerek bacaklarımı kendime çektim ve kafamı dizlerimin içine gömdüm. Bu hareketimle tasma beni sıkıyor, nefes almamı zorlaştırıyordu ve bu benim hoşuma gitmeye başlamıştı.
"Burada olmak bazılarımız için cennet iken bazılarımız için cehennem gibi." Bunu ağız içinde söylemiş olsa da duymuştum, başımı kaldırıp ona bakınca o da duraksamıştı.
"Peki ya senin için ne?" Benim için ne ifade ettiği gayet açık olduğundan ve sorulardan kaçmak istediğimden okları ona yöneltmiştim. Duraksaması geçtiğinde anlamlandıramadığım bir şekilde gülmüştü.
"İnan bana, hiç fark etmez."
Kaşlarımı çatarak ona ters bir bakış attığımda gülüşünün hala silinmemesi tuhaftı. Ona bakmayı kesip ayağa kalktım. Onun yanında olmak artık beni rahatsız hissettiriyordu. Bazen çok akıllı birisiymiş gibiyken bazen ise bir deliden farkı yoktu.
Diğer binanın kapısı açıldığında korkuyla o tarafa döndüm.
İçeriden çıkmasını beklediğim kişiler vardı. Kurallarıma ihanet edip hakkında endişelecek kadar yakın olduğum kişilerin çıkması lazımdı. Gözlerimi kırpmadan kapıyı izlerken nihayet görmeyi beklediğim yüzler ortaya çıktığında hızla onlara koşmuştum.
"İyi misiniz?" Chanhee, Sunwoo'nun omzuna başını koymuş, bir kolunu omzuna sarmış yürüyordu. Dudakları arasından kekeleyerek cevap verdi. "Berbattı," yüzünü ekşittiğinde acısından mı yoksa içeride yaşadığı şeylerden dolayı mıydı, anlamamıştım. Sunwoo'ya destek olmak için diğer koluna da ben girdiğimde Chanhee minnet duyarcasına bakmıştı.
"Yaran varsa bizim binadaki depoya gidebiliriz. Jacob, tıp okuyormuş. Şu anda da Juyeon'u tedavi ediyor," Chanhee ağzından küçük bir inilti çıkardığında korkuyla bana baktı. "O iyi mi?" Titreyen sesimi korumaya çalışsam da başarısız olunca salıvermiştim.
"B-bilmiyorum."
Üçümüz binaya yeniden girdiğimizde onları depoya doğru yöneltmiştim. Chanhee'nin kolundan kurşun sıyırmıştı. Sunwoo ciddi bir şey olmadığını söylese de bu bile beni üzmeye yetmişti. İkisine, Juyeon'a bir şey olma korkusu bana bugün gerçekten yetmişti. Dahasına da hazır olmadığımı ve olursa da büyük bir yıkılış yaşayacağımı bugün net şekilde anlamıştım.
İçeriye girdiğimizde Jacob eldivenleri çöpe atıyor, komutan ise kollarını göğsünde bağlamış Juyeon'a bakıyordu. Ablayı göremediğimde içime düşen kurt ile gerilmiştim. Neredeydi?
Ölmüş olamazdı, değil mi?
Juyeon'un gözlerinin kapalı bir şekilde sedyede yatıyor haline bakmaya kalbim dayanmıyordu.
"Kurşun sıyırdı, bakabilecek misin?" Sunwoo, Jacob'a sorduğunda başta bir sessizlik oluşmuştu. Jacob şaşırsa da çekmeceden başka bir eldiven alıp giydi. Koltuklardan birini gösterdiğinde Chanhee usulca oturdu ve Sunwoo da hemen yanındaydı. Üçüne bir bakış attıktan sonra içeriye girdim.
O ablanın dışarıda olmadığına emindim. Dışarıda olsaydı kesin görürdüm ya da o benimle konuşmaya gelirdi, diye umuyordum. İkisi de olmadığına göre mutlaka içeride olmalıydı. Koca alanı dikkatlice kontrol etsem de yerde ki cesetler kesinlikle ona ait değildi. Elimi saçlarımdan geçirip yukarıya baktığımda gördüğüm görüntü ile çığlık attım.
Bir anda onu öyle görmek beni şoka uğratmıştı.
Üst kattaki demirliklerden birinde cesedi sarkıyordu.
Demire gövdesi saplanmış ve kolları ile bacakları cansız bir şekilde sarkmıştı. O kadar ürkütücü bir görseldi ki bu... Çığlık atmak hafif bile kalırdı.
Çığlığımı duyduktan sonra etrafıma dolaşmaya başlayan insanları görünce biraz geriye çekilmiştim. Bu kadar yakından bakmak daha kötüydü.
"Daha demin beraberdik, nasıl olur?" Daha önce muhabbetimin olmadığı birisi konuştuğunda söylediği şeyle daha da gerilmemi sağlamıştı.
"Bu olay sırasında olmuşa benzemiyor. Yukarıdan yere doğru dökülen kanlara bakacak olursak... daha sonra olmuş gibi." Komutanın da olaya el atıp sözcülük yapmasıyla bu kanıtlanmış oluyordu.
V'den gelen sesi duyduğumuzda ise hepimiz kaçacak bir delik aramaya başlamıştık.
"Ah, bu oyunu daha sonrasına saklıyordum ama aranızdaki arkadaş fazla sabırsız. Fakat ben yine de çok iyi birisi olduğum için süreyi uzun vereceğim. Malum daha yeni bir savaştan çıktınız," tamamen alay dolu sesiyle konuşup bizi daha da sinirli hale getirmekten başka bir halta yaramıyordu.
"Aranızda bir katil var. Üstelik, bu cinayeti ile olmuş bir katil değil. Oyunum ise, ya siz o katili öldürürsünüz ya da o sizden birisini öldürecek. İki günlük süre veriyorum. Bu süre zarfında katil kusursuz bir şekilde birini öldürürse, yakalanmazsa serbest bırakacağım. Sizden birisi ise katili bulursa onun benimle tanışma fırsatı olacak, yüz yüze."
Merhaba!!!
Kafamdaki şeyleri baya topladığım için her kendimi hazır hissettiğimde bölüm yazıyorum ✌🏻👊🏻
Sizce katil kim olabilir? 😜
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top