20 | yosunlar
Bölüm Şarkısı: The Boyz - Russian Roulette (Ne kadar da ficle uyumlu bir şarkı olmuş 🤩)
Konuşma biter bitmez kapanan kapıların kilit sesleriyle korku duygum vakit kaybetmeden beni ele geçirmeye başlamıştı bile. Yutkunarak etrafına baktığımda herkes kendince savunma yöntemlerini konuşup bizlerle paylaşıyordu. Benim hiç böyle bir tecrübem olmadığı için ne duysam kârdır diye düşünerekten onları dinliyordum. Juyeon ise etrafta görünmüyordu. Nerede olduğunu, nereye gittiğini de görmemiştim. Onun için endişelenmeye bile vaktim yoktu çünkü daha kendim ne yapacağımı bilmiyordum.
"Ne düşünüyorsun?" Tanıdık bir ses işittiğimde soluma döndüm. Younghoon'du. "İlk defa, hiçbir şey." Gülerek cevap versem de tedirginliğim oldukça barizdi. Bunu o da hissetmiş olacak ki elini omzuma koydu.
"Benim bir fikrim var ama bunun için oldukça cesur olmak gerekiyor," etrafa göz atıp konuştuğunda iyi bir planı olduğunu anlamıştım. "Cesur kişileri bulmamız lazım," tanıdığım o kadar kişi yoktu. Juyeon, Sunwoo, Chanhee ve ondan başka tanıdığım kimse yoktu. Öyle çok muhabbet etmişliğim ya da konuşmuşluğum... O benden daha çok tanırdı herkesi, malum bizim beynimiz gibi olmuştu bu kısa sürede.
"Onları sen tanıyorsun, ben değil." Younghoon başını sallayıp gözlerini tek tek diğerlerinin üzerinde gezdirdi. Ortaya geçip tüm dikkatleri üzerine topladığında ne söyleyeceğini merak etmiştim.
"Millet, neyin nereden geleceği hiç belli değil ve tam anlamıyla ortada bırakıldık. Dinlemek isterseniz bir fikrim var," hepsinin bakışları Younghoon'un üzerinde toplandığı aradan çaktırmadan Juyeon nerede diye bakmıştım ama yine görememiştim.
"Söyle bakalım, neymiş?" İsminin Sangyeon olduğunu hatırladığım mert bir çocuk konuştuğunda Younghoon'un aradığı cesur kişiler arasına girebilecek birisiydi. Başlarda da bunu gayet belli etmişti. Hiçbir şeyi umursamadığını ve burada kalmak için elinden geleni yapacağını belirtmişti ta en başından. Younghoon ile göz göze geldiğimizde ona işaret parmağımla Sangyeon'u işaret ettim. Gözlerini kısıp Sangyeon'u inceleyen bir bakış attıktan sonra devam etti.
"Yamyam sürüsü dedikleri şeyin ne olduğunun bilincindeyiz, değil mi? Resmen bizi yemeleri için insan gönderiyorlar. Benim bu durumdan çıkardığım sonuç şu; yamyamlara avlarını yakalamaları için verilmiş bir fırsat." Herkes korkuyla birbirine bakmaya başladığında tüylerimin kalktığını hissetmiştim. Çok iğrenç bir durum olduğu yetmezmiş gibi verdiği korku hissi de bambaşkaydı.
"Bayılıyorsun, lafı uzatmaya. Girsene direkt konuya," Juyeon'un sesini duyduğumda korkuyla atan kalbimin yerini heyecan kaplamıştı. Younghoon'un arkasından gelip ona yan ağız bakıp gülerek yanıma gelmişti. Younghoon bir süre daha ona baksa da göz devirip konuşmasına geri dönmüştü.
"Neredeydin?" Ona yaklaşıp fısıldayarak sorduğumda elinde ki sopayı gösterip cevap verdi. "Etrafta ne var ne yok diye bakmaya gittim. Boş konuşmak yerine icraat yapabilelim diye." Bana doğru konuşsa da sesini yükseltmiş ve herkesin duymasını sağlamıştı. Bu lafını kime söylediği oldukça aşikardı. Aralarındaki bu gerilimin nedenini bilsem de bu beni sadece daha kötü hissettirmekten başka bir şeye yaramıyordu. Hele ki böyle bir durumda birbirlerine laf atma çabalarına girerlerse bu yamyam sürülerini hiç zorlanmadan bizleri yiyebilirlerdi. Düşündüğüm şeyi zihnimden bir kez daha geçirince kusmamak için kendimi tutmuştum.
"Bir çözüm yolu bulmuş gibi konuşuyorsun, Juyeon. Anlat istersen, ha?" Tek kaşını kaldırarak o da Juyeon'a açıkça meydan okuduğunu gösterdiğinde sesli bir şekilde nefesimi verdim.
"Etrafta yosunlardan dolayı mı bilinmez, yoğun bir tuzlu deniz kokusu var. Eğer deniz yosunları etrafta varsa sarmaşıkların gücü yavaşlar, hatta etkisini kaybeder. Olabildiğince yosunların olduğu taraflarda bulunmayı öneriyorum," Juyeon'un bu bilgisi nereden geliyor bilmesem de önceki görevden anladığım kadarıyla deniz hakkında cidden bilgisi vardı. Yüzme şeklinden bile oldukça belliydi.
"Belki çok saçma gelecek ama," aklıma gelen ani bir fikirle sözü devralmak için ortaya laf atmıştım. "Sarmaşıkların etkisi yosunlardan dolayı azalıyor ise kaçmak yerine yakalamak daha mantıklı olmaz mı?" İki kaşımı da kaldırarak kollarımı göğsümde bağladım. Söylediğim şey ilgilerini çekmiş gibiydi.
"Nasıl yani?" Younghoon'un sorusuyla boğazımı temizleyip konuşmama devam ettim.
"Yamyamlar da sonuçta bir insan değil mi? Bizi sarmak için olan bu sarmaşıklar onları da yakalayabilir. Ve yamyamlara sarmaşık bilgisinin verildiğini sanmıyorum. Onlar daha çok bizi yemek buradalarmış gibi geliyor. Demem o ki, bizi yakalamaya gelen yamyamları biz yakalayalım. Ne dersiniz, başarabilir miyiz?" Planım her ne kadar akla mantıklı gelse de oldukça kuvvet ve cesurluk gerektiren bir düşünceydi. Şahsen kendim bile nasıl yakalarım, bilemiyordum.
"El gücüne her ne kadar gerek olsa da elimizde silahlarımız da var. Kim, neyi iyi kullanabileceğini düşünüyorsa değiş-tokuş yapabiliriz," Jacob konuştuğunda aklıma girmeden önce söylediği şey aklıma gelmişti. Bize silah kullandırtacak ne yaptıracaklar? İşte, bu kadar garipti şu an ki halimiz. Ne yapacağız bununla derken şimdi onunla yapacağımız şeyleri konuşmak...
Gelen çığlık sesiyle tabiri caizse yerimden hopladığımda korkuyla etrafa bakındım.
"Herkes yosunların olduğu yerlerde durmaya özen göstersin! Kendinizi değil yamyamları sarmaşıklara yakalatın!" Bağırış seslerinin yaklaşmasıyla herkes elindeki silahlara sımsıkı sarılmış olduğu yerlerden ayrılmaya başlamışlardı. Sangyeon'un bağırarak söylediği şeyle herkes yosun bulunan yerlere akım etmeye başlamıştı.
Lanet olası huyum olan ani hareket edememe halime küfürler ederek bu sefer kendimi harekete geçirmeye çalışmıştım. Gözüme kestirdiğim küçük bir bölme olan yere doğru koştum. Etrafında yosun var mıydı bilmiyordum ama o an orası bana güvenli gelmişti. Küçük ama her yeri görebilen gizli bir yerdi.
Yere geldiğimde etrafta yosun görememek büyük bir hayal kırıklığı olsa da korkumu yenmek için içimden sürekli bambaşka şeyler geçirip duruyordum.
"Neredesiniz?" İçlerinden birisi harfleri uzatarak konuştuğunda diğerleri kahkaha atmaya başlamıştı. Kim olduklarını göremiyordum ama gelenler yamyam sürüsü olmalıydı. Ne kadar ürkütücüydü...
"Karnım çok acıktı! Bir an önce ziyafet çekmek istiyorum!" Bulduğum küçük bir ışık yansımasından sadece gölgelerini görebiliyordum. Elimde olan silaha sıkı sıkıya tutunup beni hiç görmesinler diye umut ediyordum. Bu ne kadar imkansız olsa da onlarla çıkıp savaşacak gücüm yoktu. İlk darbede kendimi yerde bulurdum. Daha önce hiç dövüş sanatlarına başvurmadığım için çok pişman hissediyordum.
"Sanırım ben buldum," bir tanesinin sesini duyduğumda korku dolu bakışlarla onları izlemeye devam ettim. Çok geçmeden duyulan çığlık sesiyle kısık sesle bir küfür savurmuştum.
Yamyam sürüsünden olduğunu düşündüğüm adam yakaladığı kişiyi ensesinden tutup diğerlerine gösterdiğinde kim olduğunu görmek için baktığımda gördüğüm kişiyle yerimde kalakalmıştım.
Jacob'tu.
Fazla konuşmuşluğumuz olmasa da onu tanıyordum ve adım kadar emindim ki kurtulmak için bir çaba gösteremeyecekti. Başından beri umutsuz bir vaka olarak görünüyordu.
"Hadi bize diğerlerinin yerini söyle," onu tutmuş olan adam dilini dişlerinde gezdirirken konuştuğunda midemin ağzıma geldiğini hissetmiştim. Jacob'a gerçekten onu yemek istiyor gibi bakıyordu. O kadar saçma geliyordu ki inanasım gelmiyordu ama bu görüntüyü gördükten sonra fikrim değişmişti. Gerçekten bizleri yemek olarak görüyorlardı.
Yanımda hissettiğim bedenle korkudan az daha çığlık atacakken ağzım kapatılmıştı. Karanlıktan kim olduğunu göremesem de sesinden dolayı onu tanımıştım.
"Onları vurabilir misin?"
Selamlar!
Okul yok diye elimden geleni yapıp yazmaya gayret ediyorum 🥺
Şu sondaki kişi kim olsun btw hiç fikrim yok çünkü. Yeni bir karakter kalabilirim diye düşündüm ama bilemiyorum...
Juyeon'u da yazabilirim ama bu sahneyi hiç ikisi olarak hayal etmedim KDWHODDJWOOX
Neys aklınıza biri gelirse söyleyin 😔🤍
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top