2 | katil

Gerginlik dolu tanışmanın ardından okulu bitirip eve geldiğimi hatırlamıyordum. O kadar gerilmiş ve her yerde Juyeon'u görebilecek olma korkusundan okulu gezmemiştim bile. Eve geldiğimde bile hala karnım gerginlikten ağrıyordu. Sözde anneme yemek için söz vermiştim ama yemek bile yiyeceğimi zannetmiyordum.

Zar zor yiyebildiğim yemekten sonra da odama kaçmak istemiştim ama annem komşuya gideceğimizi söylediğinde dişimi biraz daha sıkmak zorunda olduğumu anlamış inkar etmemiştim. Odama çekilip ağlamak bana bir fayda sağlamayacaktı. O yüzden kafa dağıtmak daha mantıklı geliyordu. Hem şu komşunun çocuğuyla da tanışmak ölesiye istiyordum. Annemin kısaca anlatmasına bakılırsa zevklerimiz uyuşuyordu ve ona göre mükemmel arkadaş olabilirdik.

Kapıyı çaldığımızda açan sevimli görevli bizi içeriye davet ettiğinde vakit kaybetmeden içeriye girdik. Hayoon evin pembe olmasından o kadar çok etkilenmişti ki gözlerini duvarlardan alamıyordu. Onun bu halini tebessüm ederek izliyordum ki duyduğum sesle gözlerimi Hayoon'dan çekip çocuğa baktım. Ah, bu o olmalıydı.

Bir dakika, ne?

Younghoon'un burada ne işi vardı?

"Annem misafirini ilk dakikadan tavlamış görünüyor," gülerek elini kardeşimin saçına atmış başını yavaşça okşamıştı. Hayoon utangaç bir şekilde arkama saklandığında bu hali beni şaşırtmıştı. Normalde utangaç bir çocuk değildi. Bu haline anlam veremesem de ayıp olmasın diye elimi uzattım. O dünyada öldürmüş olduğum seri katille bu dünyada tanışmak kadar boktan bir durum olamazdı. Bu aklıma başka bir tanışmayı getirince gelen düşünceyi hızla uzaklaştırdım.

"Jaehyun," gülümseyip elimi sıktı. "Younghoon," birbirimizin elini bir türlü bırakmayınca bu durum giderek uzamıştı. Garip olmasın diye ilk çeken ben olmak istemiyordum ama annesinin sesiyle elimi hızla çekmiştim.

"Ah, siz çocuklar tanışmışsınız bile! Biz kadınları dinlemenize gerek yok. Younghoon'un odasına çıkabilirsiniz," başımı sallandığımda Hayoon'a döndüm. "Sen de bize katılmak ister misin canım?" Hayoon normalde bu fırsatları kaçırmayan birisiydi ama başını iki yana sallayınca şaşırmıştım. "Sanırım annemin yanına gitsem daha iyi olacak," kaşlarımı çattım. Bunu ona sormasam daha da garip hissedecektim.

"Neden?" İşaret parmağıyla masadaki şekerleri gösterdi. "Onları yemek istiyorum," beni inandırabilecek bir cevap vermişti ve soru bombasından kurtulmuştu. Fakat ben yine de bu durumuna karşın şüpheye düşmüştüm. Çocuklar dış etkenlere karşı sezgileri daha güvensiz olurdu ama Hayoon bunu hissetmiş görünüyordu. Bu duruma fazlasıyla şaşırmıştım ki şu an mantıklı hareket edemiyordum. Benim de annemin yanına gitme şansım var mıydı?

"Biz o halde yukarıya geçelim?" Tek kaşını kaldırarak bir nevi sorduğunda başımı salladım. Elini belime koyup beni yönelttiğinde yutkundum. Bana temas kurmaya iyi olurdu. "Ah şu oda mı?" Merdivenler boyunca elini belimden çekmeyip aklı sıra beni yönelttiğinde artık kaçmak için önüme çıkan ilk odaya girmiştim.

Kapıyı açıp içeriye girdiğimde kırmızı loş bir ışık etrafı kaplamış her yeri boğucu bir hava hakim olmuştu. Birkaç fotoğraf mandalla asılmış bekletilmek üzere bırakılmıştı. Fotoğraflarda ne olduğuna bakacakken kolumun sert bir şekilde tutulmasıyla geri çekilmiştim. Canım yanmıştı.

"Orası benim çalışma odam. Burası benim odam," kapıyı kapatıp bana diğer odayı gösterdiğinde göz temasını bozmayarak gözlerinin içine bakmaya devam etti. Diğer dünyada dersimi net bir şekilde almıştım ve bu sefer beni kandırmasına, kullanmasına izin vermeyecektim.

Gözlerini gözlerimden çekip cebinden çıkardığı anahtar ile "çalışma odası"nı kilitlediğinde onu görmeyeceği şekilde gözlerimi devirdim. Aklım varsa ondan uzak dururdum. Bir kez daha onunla ölüm savaşına girmek istemiyordum. Öbür dünyada ne ise bu dünyada da o olduğu kesindi. Kim bilir ne fotoğrafları çekmişti? Öldürdüğü insanları mı?

Odasına girdiğimde oldukça klasik bir oda olması gözümden kaçmamıştı. Sanki bilerek dizayn edilmiş gibiydi her şey. Çünkü oda resmen ben sıradanım diye bağırıyordu ama diğer odanın buranın tam tersi olduğuna kalıbımı basardım.

Büyük bir kitaplığı vardı. Önünde durup neler okuyor, okumuş diye incelemeye başladım. Bu onun hakkında daha çok bilgi edinmemi sağlayabilirdi.

"Sherlock Holmes, Stephen King, Dan Brown... Sanırım polisiye, suç, gerilim tarzı okumayı seviyorsun?" Rastgele elime aldığım bir kitabı incelerken ona döndüğümde gözlerini kısarak beni izlediğini fark ettim. Güzel, ilgisini çekmeyi başarabilmiştim. Peki ya neden bir anda onun peşine düşmeyi aklıma koymuştum, ondan uzak durmak varken?

"Romantizm ya da dram ilgimi çekmiyor ama onların da filmini izlemeyi tercih ederim," başımı anlamış olduğumu belli ederek salladım ve kitabı yerine koydum. "Sen?" Vay, demek beni merak etmeye başlamıştı. "Öyle belirli bir türe odaklanmam. İlgimi çeken, konusu güzel olan hangi kitap ya da film varsa bir şans veririm," bu hoşuna gitmiş olmalı ki gülümsedi. Fakat bu gülüşü güvenden çok bana korkuyu hissettirmişti.

"O zaman bir film izlemeye ne dersin?" Bir anda heyecanlanıp ayağa kalktığında onu etkilediğimi fark etmiştim. Balık oltaya takılıyor gibiydi de balıkçının oltayı çekecek gücü var mıydı? Sanırım kaşınıyordum ama bu oyun hoşuma gitmeye başlamıştı. Asla sıradan bir insan olmamış sürekli risk almayı istemiştim. Bu her ne kadar gerçeğe dönünce öldürecek gibi hissettirse de bu defa ölüm beni korkutmuyordu. Bir kez öldürmüş olduğumu birini öldürmekten ya da beni öldürebilecek olmasından gram korkmuyordum. Bu beni cesur mu yoksa gerizekalı mı yapıyor hiçbir fikrim olmasa da bu oyuna çoktan katılmaya karar vermiştim.

"Sen mi önereceksin?" Başını sallayarak yatağa uzandı ve dizüstü bilgisayarını diğer tarafa koyup film seçmeye başlamıştı. Daha onaylamamıştım bile ama o çoktan bu oyuna sürüklenmişti. Ağzıma takındığım sinsi gülüş ile yanına uzanıp ortamızda olan bilgisayardan seçtiği filmleri inceledim.

Hayatım boyunca çok fazla dizi ve film izlemiş, kitap okumuştum. Okula gitmediğim için vaktim çoktu ve yapacak en verimli aktivite o zamanlar buydu. Pişman sayılmazdım. Hepsi bana çok şey katmış bakış açımı değiştirmişti. Belki de şimdi izlemiş olduğum bir filmi izletecekti? O halde edinmiş olduğum şans paha biçilemez olmuştu.

Onun düşüncelerini öğrenmek için film boyunca daha az konuşmaya gayret etmiş ve aklından neler geçtiğini anlamaya çalışmıştım.

Genellikle duyguları anlamaya yönelik konuştuğunu fark ettiğimde ister istemez ne okuduğunu sormuştum ve Bingo! Gerçekten de V'nin dünyasında söylediği gibi psikoloji okuduğunu söylemişti. Fakat onda çözemediğim başka şeyler hissediyordum. Birinin duygularına karşı çok açık olabiliyordu. Üzgün birisi niye üzgün diye düşünmek yerine neden kendini üzüyor diye düşünüyordu. Sanki duyguları anlamaktan ya da hissetmekten yoksunmuş gibi...

Bunun bir hastalığı vardı ama şu an kendimce ona bu teşhisi koymak yanlış gelmişti. Öbür şekilde de düşünürsem eğer, o bir katildi. Belki de insanları öldürerek kendini tatmin ediyordu, kim bilir? Ondan uzak durmam gerektikçe bu kadar yakınlaşmak beni korkutuyordu.

Korkuma yenik düşerek ayaklandım. Zaten film bitmişti, hakkında konuşulanlar da.

"Annem çoktan kalkmış olmalı. Benim sabah dersim var. Kalksam iyi olacak."

En klişe ama en işe yarayan bahaneyi sunduğumda detaylarla ilgilenmemiş sadece başını sallayarak onaylamıştı.

"Seni geçireyim," ayağa kalktığında itiraz etmemiştim. Aşağıya indiğimizde tahmin ettiğim gibi annem çoktan gitmişti. Ve şu an da evde bizim ne kadar iyi ikili olacağımızı düşünüyor olmalıydı.

Üzgünüm, anne. Bu çocuk ile olabileceğim hiçbir ilişki olamazdı.

Merhabalar!
Bir anda üç bölüm salınca ne oluyor demiş olabilirsiniz ama bunlar biriktirdiğim bölümlerdi. Çok bekletmek gibi bir niyetim olmasa da biraz ara vermeye karar vermiştim ama daha sonra sizleri bekletmemeye karar verdim 🥲

Lütfen düşüncelerinizi paylaşın ben de ona göre hareket edeyim, en başında olduğu gibi 🥴


Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top