-
"Abi, uyan! En sevdiğimiz çizgi dizi başlamak üzere!"
Zihnimi ele geçiren tanıdık sesle gözlerimi kırpıştırıp inanılmaz baş ağrısına rağmen göz kapaklarımı açmayı başarabildim. Sanki yüz yıllık bir uykudan uyanmışım gibi gözlerim birbirine kilitlenmiş gibiydi. Elimi alnıma koyarak doğruldum. Hafif bir ateşim vardı. Yatakta zıplayan Hayoon'a karşı tek gözümü kapatarak baktığımda hoplamayı hala sürdürüyordu.
"Hayoon, dur. Düşeceksin," uykulu halimle onun zıplayan bedenini durdurmak için ona uzandığımda boşluğa sarılmışım gibi olmuş ve kendimi parkenin üzerinde bulmuştum. Düşmüştüm. Nasıl düştüğüme anlam veremezken etrafımın bir anda siyaha bürünmesiyle endişeli bir şekilde etrafa bakındım. Hayoon nereye kaybolmuştu?
"Hayoon, neredesin?" Ayağa kalkıp onu ararken hiçbir şey göremiyor olmak büyük bir çaresizlikti. Neredeydi bu kız?
"Kardeşini mi arıyorsun?" Daha önce sanki duymuş olduğum bir ses kulaklarıma ulaştığında refleks olarak arkamı döndüm. Ne birisi ne de bir şey vardı.
"Sen kimsin?" Boşluğa doğru konuşmak kendimi bir tımarhanedeymiş gibi hissetmemi sağlıyorken yine güçlü durmak için elimden geleni yapıyordum.
"Birazdan karşında iki yol görünecek hangisini seçersen o senin hafızanı hatırlayıp hatırlamayacağına, karar verecek. Seçimini çok düşünmeden yap, Jaehyun."
İsmimi telaffuz ettiğinde yutkunup neler olduğuna anlam vermeye çalıştım.
Bir anda karşıma çıkan uçurum ve arka tarafımda oluşan orman ile bayılacakmış gibi hissetmiştim. Aniden gelişen şeylere karşı dayanıklığım gerçekten berbattı.
Olan bitene mantıklı bir cevap bulamadığımda omuz silktim. Bu en fazla seçimini yapabildiğim bir rüyadan ibaret olmalıydı. Bu yüzden birkaç adımla uçurumun dibine geldiğimde gözlerimi kapatıp kollarımı açtım. Kesik kesik gelen rüzgar ile kendimi intihar girişiminde bulunan birisiymişim gibi hissediyordum. Rüzgarın bedenime çarpışı bu etkiyi veriyordu. Bu durumdan hoşlanmadığımda daha fazla oyalanmadan kendimi rüzgarın serinliğiyle beraber uçurumdan aşağıya sarkıttım.
Bedenim bir kuş tüyü gibi oradan oraya havalanıyordu. Kendimi ağırlığı olmayan bir nesne gibi süzülüyormuş gibi hissediyorken bir anda içime dolan hisle gözlerimi açtığımda kendimi yataktan aşağıya düşerken bulmuştum.
"Siktir, kalçamı fena vurdum."
Bir elimle başımı bir elimle kalçamı tutarak kalktığımda cidden yatağımdan düşerken bulmuştum kendimi. Daha demin yaşadığım şeyler bir rüya olmalıydı ama o kadar gerçekçiydi ki kendimi bir filmde oynuyormuş kadar hissetmiştim.
Yanımda ne Juyeon kendimi de bizim odamızda bulmadığımda fark ettiğim gerçekler ile etrafı taradım.
KENDİ EVİMDEYDİM!?
Koşarak her şeyin başladığı yer olan banyoya gittiğimde aynadaki yansımama baktım. Eskiye göre kilo vermiş gibi duruyordum. Yaşadıklarım gerçek olmalıydı. Oyunlar, V, Sunwoo, Juyeon ve onlarcası... Tanrım, nereden çıkıp gelmiştim?
Olanların şokuyla aynada kendime bakarak ne kadar uzun vakit geçirdiğimi fark etmemiştim. Ta ki banyonun kapısına vurulana kadar...
"Jaehyun, hadi çık da salona gel. Konuşacaklarımız var," bu, annemin sesiydi. İyi de annem niye gelmişti? Paramız bitmemişti, Hayoon annemi özledim dememişti, ev ile ilgili de bir sorun yoktu. O halde annem neden buradaydı? Sikeyim, bu kafa karışıklığı beni öldürecek.
"Geliyorum."
Biraz da olsa kendime gelmek için yüzüme su çarptığımda aynaya daha fazla bakmayarak banyodan çıktım. O aynaya baktığımda başıma neler geldiğini daha dün gibi hatırlıyordum. Her şeyi hatırlıyordum.
Bana bir seçim yaptırmıştı. Yine. Ve karşılığında her şeyi hatırlıyordum. Bunun farkına varmıştım. V kendini bana unutturmuyordu. Çünkü bir gün oraya geri dönmek isteyeceğimi düşünüyordu.
Salona geldiğimde yerdeki lüks markaların poşetlerine göz devirerek koltuğa oturdum. Annem yine ellerini doldurarak bizim de gözlerimizin açılmasını kendince sağlamıştı.
"Abi, annem bana mucize uğur böceği ve kara kedi seti almış. Çok istiyordum hani, hatırladın mı?" Heyecanlı bir şekilde nefes dahi almadan bana elindeki figürleri gösterdiğinde ona içten bir gülümseme gönderdim. Bu çizgi diziyi çok fazla seviyordu ve onun sayesinde benim de favorimdi. Onu izlemeyi bırakıp anneme döndüm. Ellerini birleştirmiş uzun bir konuşma yapacağı belli bir şekilde oturmuştu.
"Nasıl gidiyor?" Her zaman ki öylesine sorulmuş olan o soru... Omuz silktim. "İyi," geçiştirmek için başını salladı. "Artık ben de sizinle kalacağım. Bu olan bitenden çok fazla sıkıldım ve yoruldum," kaşlarımı çatarak ona baktım. Neden bahsediyordu?
"Seni istediğimizi de nereden çıkardın?" Gözlerimi kısarak kollarımı göğsümde birleştirerek koltuğa yaslandım. Asla. Asla ama asla onunla yaşamak istemiyordum. Gerekirse buradan ölüm çıkardı ama bir daha o şeyleri yaşamazdım.
"Hadi ama Jaehyun!" Ellerini açıp etrafı gösterdi. "Daha ne kadar bu koşuşturmaya katlanacaksın?" Benimle alay mı ediyordu? Bunca zamandır bunlar umurunda olmamıştı ve her şeyle hiç şikayet etmeden ben ilgilenmiştim. Şimdi bu ilgili tavırları nereden çıkmıştı? Her nereden çıktıysa geri dönmeliydi çünkü hiç gerçekçi ve samimi gelmiyordu.
Yan ağız sırıtıp başımı iki yana salladım. Cevap dahi vermek zorunda hissetmiyordum kendimi.
"Bundan sonra her şey çok güzel olacak. Sana söz veriyorum," şefkat dolu bir ses tonuyla konuşup yanımdaki boş yere oturduğunda şoktan her an bayılabilirdim. Bu kadının nesi vardı?
"Kardeşinin bana çok ihtiyacı var. Senin de okuluna devam etmen gerekiyor. Yeni bir başlangıç yapmanın zamanı geldi," gözlerimin yandığını hissediyordum. Büyük ihtimalle biraz daha konuşmaya devam ederse ağlayacaktım, bunu çok iyi biliyordum. Daha önce de olmuştu.
"Babam-" sormama bile izin vermeden işaret parmağını dudaklarının üstüne koyarak konuşmamı engelledi. "Onunla ilgili hiçbir şey duymak istemiyorum," ani refleksle ayağa kalkıp yerdeki poşetleri topladı.
"Buzdolabına ve çekmecelere baktım. Sana bir alışveriş listesi gönderdim, onları almaya git. Ben de o sırada evi temizler yemeği yapmak için işe koyulurum. Hayoon'u almana gerek yok," konuyu hızlı bir şekilde değiştirmesine artık şaşırmıyordum çünkü konu babam olunca bu kaçınılmaz oluyordu.
Annem daha öncelerde de eve gelmiş ve bir aya kadar bile kalmışlığı olmuştu ama sonrası hüsrandı. Babam ile kavgalar ediyor ve olan azıcık huzurumuzu da bozup giderdi, genelde. Fakat hiçbir zaman böylesine kararlı olduğunu görmemiştim. Sözleri hala inandırıcı gelmiyordu ama bir kereliğine ona güvensem çok yanılır mıydım?
Yaşadığım onca şeyden sonra gerçekten kendi hayatıma odaklanmak istiyordum yoksa isteyeceğim şeyin diğer dünya olacağını ben de tahmin edebiliyordum. O yüzden burada güzel bir yaşam sürmeli ve orayı unutmalıydım.
Orada yaşadığım her şey geçmişte kalmıştı.
Belki de anneme bu kez güvenip mutlu bir yaşama ayak basmalıydım.
Ne kadar zarar görürdüm ki?
En fazla kapanan yaram tekrardan kanardı. Fakat artık tedavisini biliyordum. Alırdım bir yara bandı ve üstünü kapatırdım. Artık öğrenmiştim.
Okuluma başlayacak olmamın ve annemle yaşayacak olmamın verdiği heyecan ile birlikte üstüme eşofman takımımı giyip neredeyse koşar adımlarla marketin yolunu tutmuştum.
Herkese selamlar!
Bu bölümü sezon arası geçiş bölümü ve olan biten hakkında bilgi edinme bölümü olarak görebilirsiniz.
Her şeyin bittiğini ve yeni bir başlangıç yapıldığını düşünen tek kişinin Hyunjae olduğunu ona kim söylemek ister? 🤭
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top