Türk edebiyatının en çok okunan romanlarından biri olan Sinekli Bakkal, ilk kez, İngilizce olarak The Clown and His Daughter (Soytarı ve Kızı) adıyla, Londra'da 1935. yılında basıldı. Aynı yıl Türkçede önce Haber gazetesinde tefrika edilen roman daha sonra, 1936'da kitap olarak yayımlandı. Yapıt, 1942. yılında CHP Roman Ödülü'nü kazanmakla ününü pekiştirdi ve günümüze dek, hakkında yurt içinde ve dışında pek çok yazı kaleme alındı. Halide Edib Adıvar'ın bu çok sevilen romanı Sırpçaya, Portekizceye, Finceye ve Fransızcaya çevrildi ve filme de alındı.Yayınevi: Can Yayınları…
Kızılcık Dalları'nda, bir evlatlığın başına gelen olayları, kendi diliyle eşleşen bir masal diliyle anlatışı göze çarpar. Mutlu bir aile yaşantısına özlem, büyük bir anlam zenginliğiyle dile getirilmiştir. Kızı erken yaşta ölen bir ninenin, yüreği yanarak ve kızının yadigarına bakarak hatırladıkça çoğalan o mazlum yakarışları başarıyla verilmiştir. Yazar, besleme kızcağızın anılarının dibindeki kimsesizlik ve çaresizliği, hayatındaki o büyük drama bağlayarak, bu romanın eksenine yerleştiriyor.…
"Dördüncü sınıftayım. Yaşım on iki kadar olmalıydı. Fransızca muallimimiz Sör Aleksi bir gün bize yazı vazifesi vermişti. "Hayattaki ilk hatıralarınızı yazmaya çalışın. Bakalım neler bulacaksınız? Sizin için güzel bir hayat temrini olur" demişti.Hiç unutmam; yaramazlığımdan, gevezeliğimden bıkan sörler o sınıfta beni arkadaşlarımdan ayırmışlar, bir köşede tek kişilik bir küçük sıraya oturtmuşlardı"…
Ateşten Gömlek, cepheden, romanda anlatılan kişilerle omuz omuza yaşamış birinden gelen bir yapıt. Kurtuluş Savaşı'nın ateşten gömleğinin içinden çıkmış bir roman. Halide Edib Adıvar, her birini yakından tanıdığı roman kişilerini, yani silah arkadaşlarını içtenlikle, çağına ve yaşanan acı olaylara sorumlulukla tanıklık ederek anlatıyor. Bağımsızlık savaşımızı bütün gerçekliği ve canlılığıyla anlatan belki de en önemli roman, Ateşten Gömlek.İhtilal ve isyan günlerinden beri koza, kurt, kelebek devirleri tetkik edilen mahlûkat gibi Sakarya silâh arkadaşlarımın "Ateşten Gömlek"te birkaç solgun aksini İstanbul, ihtilal ve ordu günlerinden alıp kâğıt üstüne koymaya çalıştım. İstediğim gibi olmadığı için silâh arkadaşlarımdan af dilemek isterdim. Bize onlar ilham ettiler.…
Osamu Dazai (1909 - 1948), Japon yazardır. Tsugaru Yarımadası'nın merkezi yakınlarında küçük bir kasaba olan Kanagi'de doğdu. Ailedeki siyasetçi olma geleneğine karşı çıkarak, yazar olmaya karar verdi. Yirmi yaşında Tokyo Üniversitesi Fransız Edebiyatı Bölümü'ne kaydını yaptırdı. Hayatının büyük bölümünde esrarkeş, veremli, asabi, kavgacı ve alkolik biri olarak birkaç kez intihar etmeye kalkıştı. Dazai, 1948'de metresiyle birlikte suya atlayarak intihar etti. Ölümünün üzerinden bunca sene geçmesine rağmen, Japonya'da hâlâ ilgi gören bir yazardır. Eserlerinin çoğunluğunda yalnızlığı ele alır. Yalnızlık ön planda iken insanın arayış içinde olması ve insanın varoluşunu, içe dönüklüğünü yani temelde insanı ele alır.…
Her sayfasında büyüleyici bir dünya sunan Yazarlar Antolojisi, edebiyatın zengin dokusunu keşfetmek isteyen okurlar için muazzam bir seyahat sunuyor. Bu antoloji, farklı dönemlerden ve kültürlerden öne çıkan yazarları bir araya getirerek, okuyuculara çok yönlü bir edebi deneyim yaşatıyor. Her yönüyle bir edebiyat yolculuğu ve çeşitli eğlenceler için çalışmamızı takip etmeyi unutmayın!…
Bu kitapta ünlü Ukraynalı yazar Gogol'ün kısalığı içinde en şaşırtıcı yapıtlarından biri olan 'Bir Delinin Hatıra Defteri' adlı öyküsünü, özgün haliyle ve aslına tam uygun olarak bulacaksınız. Oyunlaştırılmış şekliyle sahnelerimizde büyük bir zafer kazanmış bir öykü...Yayınevi: Karizma YayınlarıÇeviren: Ali ÇankırılıAntik Dünya Klasikleri: 16…
Stendhal'in yaşanmış bir ya da iki olayı birleştirerek kaleme aldığı bu romanın baş kahramanı Julien Sorel'in yazar ile birçok yönden örtüştüğü söylenir. Orta sınıftan bir genç olan Julien, papaz okuluna devam ederken çocuklarına ders verdiği belediye başkanının karısı ile dedikodulara yol açan bir ilişki kurar. Paris'e gider. Orada aristokrat bir ailenin kızı ile yaşadığı aşk, onu hayatın girdaplarına sürükler. Gururlu, kibirli, asi, ödünsüz bu genç adam, kendi değerleri soylu sınıfın değer yargılarına çarptıkça geri püskürtülür. Hayatını, iki bavula sıkıştırmış, ömrünün son yıllarını bir İtalyan kentinde konsolosluk görevinden aldığı üç beş kuruşla sürdürmek zorunda kalmış Henri Beyle (Stendhal), aynen Julien Sorel gibi ödünsüz, aksi, ömür boyu aşkı aramış, daima yalnız kalmış, istediği, gibi değil, yaşayabildiği gibi yaşamıştır.Yazar: Marie-Henri Beyle StendhalYayınevi: Bordo Siyah Yayıncılık, 2010Çeviren: Sonat Kaya…
Büyük sıkıntıların yaşandığı çalkantılı dönemlerde bile ailesinin sorumluluğunu taşıyan bir yazarın eş ve baba olarak portresini çizen bu mektuplar, Sabahattin Ali'yi yakından tanımamızı sağlıyor.BASIM YILI: 2019YAYINEVİ: YKY…
"İşte adaşım, sana seven bir Çingene'nin hikayesi. Çiçeklerin açtığı mevsimde, senin kollarına yaslanan ve çiçekler kadar güzel kokan bir vücutla uzak su kenarlarında oturmak ve öpüşmek, yoruluncaya kadar öpüşmek hoş şeydir... Seni gördüğü zaman zalimce başını çeviren mağrur bir dilberin kapısı önünde ve ay ışığı altında sabaha kadar dolaşmak, bunu candan arkadaşlara ağlayarak anlatmak, -söz aramızda- gene hoş şeydir. Fakat sevgili bir vücutta bulunmayan bir şeyi kendisinde taşımaya tahammül etmeyerek onu koparıp atabilmek, işte adaşım, yalnız bu sevmektir." - ("Değirmen"den) - Kimi yazarların yapıtları size göz kırpar, kendine doğru çeker hep. Sabahattin Ali işte bu yazarlardandır. İçindekiler:DeğirmenKağnıSesBASIM YILI: 2000YAYIN EVİ: YKY…
İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar, tarihteki belirleyici anlar üstüne kısa denemelerden oluşuyor. Stefan Zweig, çevrelerindeki geçici koşulların dayattığı sınırları aşabilen Fatih Sultan Mehmet, Händel, Dostoyevski, Tolstoy, Lenin gibi "yaratıcı bireyler"in o benzersiz anlarını anlatıyor. En iyisi, kendisinden dinleyelim:Çağları aşan bir kararın bir tek takvime, bir tek saate, çoğu kez de yalnızca bir tek dakikaya sıkıştırıldığı trajik ve yazgıyı belirleyici anlara, bireylerin yaşamında ve tarihin akışı içinde çok ender rastlanır. Ben böyle anları İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar diye adlandırdım; çünkü onlar, tıpkı yıldızlar gibi, hiç değişmeden geçmişin karanlığına ışık tutmaktadırlar... Olayları anlatırken, gerçekleri değiştirmedim, kendi katkılarımla renklendirip zenginleştirmedim. Çünkü tarih, kusursuzluğa ulaştığı böylesine eşsiz anlarda, kendisine yardım için uzatılan ellere gereksinim duymaz.…
"Bu ülkede bulunmamızın, hırsızlıktan başka bir nedeni olduğunu söyleyebilir misiniz? Bu öylesine kolay ki. İngiltere'nin memuru, Burmalı'nın kollarını tutar, tüccar da adamın ceplerini boşaltır. Britanya İmparatorluğu, İngilizlerin, daha doğrusu Yahudi ve İskoç çetelerinin ticaret tekelleri kurmalarını sağlayan bir aracıdan başka bir şey değildir."Bu sözler, George Orwell'in Burma'daki İngiliz sömürgeciliğine bakış açısını yansıtıyor. Kendisi de Burma'da görev yapmış olan Orwell, en başarılı yapıtı olarak tanımlanan Burma Günleri'nde, İngilizlerin bu sömürgedeki yaşamını ve yaptıklarını, yerli işbirlikçileri ve fırsatçıları, yerli halka insanca yaklaşarak İmparatorluğun tutumuna karşı çıkanları, aşk, nefret, tutku çemberinde destansı bir anlatımla ele alıyor. Burma Günleri, ilk kez 1934 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde yayınlandı. Kitap ve yazarı hakkında herhangi bir dava açılmayınca, ertesi yıl İngiltere'de de basıldı. Ama sömürgecilik dönemi sona erinceye kadar kitabın Hindistan ve Burma'da satılması yasaklandı ve okuyanlar hakkında yasal işlem yapıldı. Burma Günleri, İngiltere'nin, üzerinde güneş batmayan bir imparatorluk olduğu dönemdeki politik ve sosyal yaklaşımını göz önüne sererken, romandaki karakterlerin işlenmesindeki ayrıntılı ustalıkla da Orwell'in başarısını pekiştirdi.…
Yedi güzel kadın ve üç genç erkeğin veba salgını döneminde bir şatoda karantina altında geçirdikleri sürede birbirlerine anlattıkları hikâyelerden oluşan "Dekameron" çağının sağlık kaygılarını ve gelecek kaygısını göz önüne sürecek bir başlangıca imza atıyor. İtalyan yazar, Giovanni Boccaccio tarafından 1353'te dönemin toplumsal ve dini sorunlarını eğlenceli bir dille eleştirerek yazılan hikâyeler topluluğundan oluşan "Dekameron" her çağın insanına kendini sevdirecek eğlenceli anlatımıyla okuyucularının yüzünde gülümsemeler bırakacak niteliklerde.Yayınevi: Rek- Tur Kitap ServisiÇevirmen: Ord. Prof. Dr. Sadi IrmakBasım Yılı: 1968…
Palto, ünlü Rus yazar Nikolay Vasilyeviç Gogol'un 1842 yılında yayımlanan bir hikâyesidir.Yazar, gerçekçi bir üslupla kaleme aldığı bu hikayesinde küçük adam temasını ele almaktadır. Sıradan insanların çektiği sıkıntıları, maruz kaldığı eşitsizlikleri ve çektikleri acıları, hikâyesinin baş kahramanı olan Akakiy Akakiyeviç'in yaşantısıyla tüm çıplaklığı ile gözler önüne serilir. Bu yapıt "Gerçekçi Rus Edebiyatı"nın mihenk taşı olarak nitelendirilebilir. Hatta ünlü Rus yazar Dostoyevski'nin Gogol'un bu eserine ilişkin söylemiş olduğu düşünülen "Hepimiz Gogol'un Palto'sundan çıktık." sözü, eserin önemini gözler önüne sermiştir.…
Klasikler Profili'ne hoşgeldiniz! Wattpad Türkiye Elçileri olarak açtığımız ClassicsTR profilimizin içinde neler var? Hadi, sizler için hazırladığımız bu rehbere bir göz atın!…
Yayına hazırlayan: Egemen BerközDizgi: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.Baskı: Çağdaş Matbaacılık Yayıncılık Ltd. Şti.Çeviren: Necmi Seren…
Kafka Şato'da, tıpkı Dava'da da olduğu gibi şeffaflıktan yoksun, işlemeyen kurumlarla, otorite ve bürokrasiyi hicveder. Esrarengiz bir kont, ona ait bir şato; diktatörce eğilimler gösteren, hiyerarşi içindeki çok sayıda bürokrat... Roman, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun modern ulus devletlere ayrışmasının ertesinde yazıldığından, Kafka geleneksel otoritenin nasıl bir düzene evrileceğini sorguluyor olsa gerektir. Okur, romanın muammalarını çözmek için her türlü karmaşa, ikilem ve belirsizlik arasından yolunu bulmaya çalışacağı "aktif" bir okumaya davetlidir.Çevirmen: Regaip MinareciYayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıBasım yılı: 2014…
Bu kitapta sizlere tadına doyamayacağınız bir hoş sohbet bekliyor. Montaigne'in su gibi akan satırlarında "yaşamak ve çalışmak, ruh ve beden, dostluk, ün mutluluk, hüzün, korku, gülmek ve ağlamak, cinsellik, kendine acındırmak, yaşamak sanatı, bigi ve inanç" gibi son derece önemli günlük yaşam konularına dalacaksınız.Yayınevi: Cem YayıneviÇeviren: Sabahattin EyüboğluBasım Yılı: 2006…
Tolstoy'un en önemli üç romanından biri olan Diriliş, insanın yozlaşmış toplum içinde geçirdiği sarsıcı değişimin, vicdanla dirilişin romanıdır. Zengin Prens Nehlüdov, hizmetçi Maslova'yı baştan çıkarıp terk ederek hırs ve arzularının peşinden gider. Yıllar sonra bir mahkeme salonunda Maslova ile karşılaşır Nehlüdov. Onu bu batağa kendisinin ittiğinin farkına varan prens, adaletin yerine gelmesi için elinden geleni yapacak, bu köklü değişimin yaşamını dönüştürmesini yürekten kabullenecektir.Diriliş, vicdan azabının ezici baskısını anlatırken, ceza hukukuna, gelir dağılımına, soylulara, mülkiyet hakkına ve sosyal adaletsizliğe de ağır eleştiriler yöneltir. Eserlerinde ahlaki değerlere vurgu yapan Tolstoy, bu romanında toplum tarafından öldürülen insan ruhu, vicdanı ve inancının yeniden diriliş ihtimalini sorgular.Çevirmen : Ayşe Hacıhasanoğlu Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıBasım Yılı : 2009…
M.Ö. 427-347 yılları arasında yaşamış olan Eflatun düşlediği en iyi devleti, Sokrates'le birlikte, bu kitapta anlatır.Devlet'te iki düşüncenin çatışmasına tanık oluruz:1) İnsanlar doğuştan iyi ve eşittirler; toplumun kötü düzeni onları bozuyor, güçlüler güçsüzleri eziyor. Kanunlar güçlülerin elinde güçsüzlere karşı silah okuyor.2) İnsanlar doğuştan ne iyi ne de eşittirler. Yalnızca güçlü ve güçsüzler vardır. Güçlünün güçsüzü yönetmesi, doğa gereğidir ve doğrudur. İnsan haklı olmaya değil, güçlü olmaya bakmalıdır.Buradan yola çıkarak Devlet'in, bugün "insan değerler" başlığında ele aldığımız birikimin kaynaklarından biri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.Yayınevi: Pordo Siyah YayınlarıÇevirmen: Cenk Saraçoğlu - Veysel AtaymanBasım Yılı: 2013…