•33•~İyi Şeytan~

<><><><><><><><><><>

İyi okumalar dilerim.


<><><><><><><><><><>

______________

______________

~

Yavaş adımlarla safkan Padala'nın evinden çıkıp arka bahçede ilerledim. Ağaçlar tarafından hapsedilmiş gibi görünen bahçedeki otlar yeni kesilmiş gibi ağır kokusunu etrafa yayıyordu. 

Bu bahçenin önceki gelişimizde daha düzensiz ve bakımsız göründüğüne yemin edebilirdim. Farklı uzunluktaki bitkiler, gelişigüzel yerlerde yetişmiş ağaçların etrafını sarıyordu. Şimdi ise ağaçlar etrafındaki bitki yığınlarından kurtulmuş ferahlamıştı.

Yanımdan geçip bahçeye çıkan safkan Padala,"Bahçe nasıl görünüyor? Bunu uzun zaman önce yapmalıydım ancak şimdi temizlenmeye fırsat buldum. Öncekinden çok daha iyi hale geldiği kesin."diyerek düşüncemi doğruladı.


Bakışları beni bulduğunda sözlerinin bana yönelik olduğunu fark ettim. Konuşmak için ağızımı açtığım anda safkan Carla, Sandra ve Jason ile bahçeye çıktı ve konuşmaya başladı. Anlaşılan safkan Padal'nın sözlerine kulak misafiri olmuştu.

"Ne yaparsan yap." Dedi bahçeyi işaret ederek. Bu pislik yuvası...pislik yuvası olarak kalacak."

Safkan Padala ona cevap vermek yerine hoşnutsuz bir şekilde gülümsedi. Safkan Carla ise onun bu ifadesini umursamadan Sandra'nın sırtına koyduğu eliyle onu bahçenin içine doğru sürükledi. Jason'da onları takip etti. Ben de yürümeye başladım.

Ardımda kalan safkan Padala'nın safkan Carla ya 'huysuz kadın' dediğini yanlızca ben duymuştum. Sinirlenmişti. Yanımızda durmak yerine içeriye girip bahçeye açılan ahşap kapıyı gürültüye kapattı.

Sandra ve Jason'un farklı köşelere çekildiğini görünce ben de her zamanki ağacın yanına gittim. Birkaç hafta öncesinde Brianın kurulduğu geniş dalın dibine oturdum. Omuzumda duran Aeris benim isteğim dışında havalanıp yere kondu. Onunla konuşmak için bu anı iple çekmiştim. Şimdi ise fazlasıyla yorgundum. Dünkü cenaze töreninin ardından saraya döndüğümde tüm gece odamda öylece oturmuştum.  Yanlız olmanın etkisiyle düşünceler beynimi kemirmişti.

Brian'ın sesini  duymuştum. O kadar  gerçekçiydi ki etkisinden kurtulamamıştım. Sanki tam ardımda duruyordu. Orada olduğunu hissetmiştim. Ama orada değildi. Delirdiğimi düşünmüştüm. Safkan Andrew'in gidişi yıpranmış ruhumun aklın delilik çizgisinden geçmesini sağlamıştı belkide.

Tekrar onun sesini duymaktan korkuyordum. Vicdanım benimle oynuyordu. Safkan Andrew'in yanında olmamıştım. Belkide bu yüzden başıma bu gelmişti. Suçluydum.

Aeris düşüncelerimin arasından,'Doğru kararı verdin.'dedi.

Düşüncelerimi okuyabildiğini bir anlığına unutmuştum. Etrafta dolaşan safkan Carla ve diğerlerini düşünerek konuşmadım ve zihnimden düşünerek söyledim içimdekileri.

'Benin uyardığında bahsettiğin şey bu muydu? Onun başına gelecekleri nereden biliyordun?'

İri gözlerini kırptı. Her hareketi zarif ve mükemmeldi. Ona olan hayranlığımı gölgeleyen düşüncelerim bu fikrin zihninin derinlerine gitmesine yetti. Safkan Andrew'in öleceğini biliyorsa bunu bana söylemesi gerekirdi.

'Sezgiler safkan. Sezgilerim sandığından, sandığınızdan da güçlü.'dedi ima ile.

Yüzüme gelen saç tutamını hızla çektim. Sakin ses tonu sinirimi bozuyordu.

"Biliyordum ve söylemedin."dedim sinirle.

Sesli konuştuğumu fark etmem ile etrafa baktım. Endişe ettiğim kadar çok bağırmamıştım.

Aeris de aynı benim gibi etrafa  göz gezdirdikten  sonra,' Yapabileceğin hiçbir şey yoktu. Olan oldu. Hem hala da kurtulmuş sayılmazsın.'dedi.

Kaşlarımı çattım.

'Ne demek bu. Açıkla Aeris. Neler olacak?'

Başını eğdi. Zarif boynundaki tüyleri aralandı.

'Bilmiyorum. Sadece hissediyorum. Geleceği göremem safkan. Sadece uyarımı dikkate alman gerekiyor.'

Yine sorularıma cevap bulamıyordum. Konunun üzerine boş yere gidip sinirlenmeme gerek yoktu. Ne de olsa yaşayarak görecektim.
Farklı bir konuda soru sordum. Merak ettiğim pek çok şey vardı.

'Neden beni seçtin?'

Aeris hemen,'Sahip olduğun gücü gördüğüm için.'diye cevap verdi.

Bir Damnum olmanın ayrıcalığı. Artık sahip olduğum kanın uğursuz olduğunu düşünmeye başlamıştım. Yalnızlıkla lanetlenmiş olabilirdim. Aeris düşüncem üzerine kıpırdamadı fakat bir şey söylemedi. Konuşmaya devam ettim.

Aramizda bir bağ oluşmasını kast ederek, 'Safkan Carla'ya söylemedim.'dedim.

Bağ kurduğumu elinde sonunda öğrenecekti. Bay her şeyi bilen bana bir fikir verebilir ve ben de safkan Carla'ya mantıklı bir açıklama yapabilirdim.

Aeris düşüncemi okuyordu, zihnimden geçirdiklerimi duymuştu.'Bay her şeyi bilen mi?'dedi huzursuzca.

Alınmıştı. Bir an onun bir kuş olduğundan şüphe ettim. Ses tonu ve hareketi, her şeyiyle memnuniyetsizliğini belli etmişti. Alayla sırıttım.

'Öyle değil misin?'dedim muzipce.

Kanatlarını esnetti ve birkaç adım geriledi.

' Küstahsın...'

Safkan Andrew de söylerdi bunu. Aklıma dolan anılarla daraldığımı hissettim. Onu hatırlamak istemiyordum. Sanki özellikle onu unuttuğum anlarda hemen bir şey oluyor yada duyuyor ve onu yeniden hatırlıyordum.

'Biliyorum.'diye geçiştirdim.' Safkan Carla'ya nasıl açıklayacağım?'

'Henüz değil.'dedi sadece. Hiç yardımcı olmuyordu doğrusu.

Tek söylediği bu olmuştu. Daha erken olduğunu ve henüz bağ kurmanın mümkün olmadığını söylemişti. Eğer söylersem bir anormallik olduğu ortaya çıkabilirdi. Aeris bağın kendisi tarafından kurulduğunun bilinmesini istemiyordu. Benim de acelem yoktu gerçi.

Konuşmayı kestiğimiz sırada safkan Padala yeniden bahçeye çıktı. Ardından gelen kişi ile gözlerim şaşkınlıkla büyürken ayağa kalktım. Safkan Damon buradaydı. Safkan Padala eliyle safkan Carla'nın olduğu yeri işaret etti. Safkan Damon safkan Padala'nın yanından ayrılıp safkan Carla nın yanına ilerledi. Konuşmaya başladılar. Onlardan konuştuklarını duyamayacak kadar uzaktım. Sandra ve Jason'un da sorgulayan bakışlarla onları izlediklerini gördüm. Neden buradaydı acaba?

Safkan Damon simsiyah kıyafetleri siyah kürk kaplı kalın pelerini ile yine oldukça ürkütücü görünüyordu. Sert yüz hatları her mimiği ile sanki daha da sertleşiyordu. Onun yanındayken birden gece çöküyordu sanki. Soğuk ve karanlık bir gece havasında kalmış gibi savunmasız bırakıyordu karşısındakini. Gizemli ve tehlikeli biri gibi hissettiriyordu kendini.

Hainin eğitmeninden hala uzak durmak istiyordum. Onunla karşılaşmak bile yeterince kötüydü. Buraya gelmesi hayra alamet olamazdı. Nedense onun iyi bir amaç uğruna hareket edebileceği düşüncesi çok saçma bir hayal gibi geliyordu bana.

Kısa konuşma sonlandığında safkan Carla onun yanından ayrıldı. Suratı asılmış bakışları gölgelenmişti. Yanıma geldiğini anladığımda benim de suratım asıldı. Birkaç saniye sonra olduğum yere ulaşmıştı.

Bana seslenerek,"Cora, Aeris'i al."dedi.

Bir şey söylemeden dediğini yaptım. Yüz ifadesinden nasıl bir anlam çıkaracağımı kestiremiyordum. Az önce duydukları onu mutlu etmemişti. Aeris'i omuzuma aldığımda onu takip etmemi istedi. Safkan Padala'nın evine girdik, ahşap zeminde yankılanan adımlarla girişe doğru yürüyorduk. Kulelere çıkan merdivenlere ulaştığımızda yanımızda biten safkan Padala konuştu.

Bana,"Aeris i kafesine bırakalım. Gel hadi."dediğinde hemen safkan Carla'ya baktım.

Safkan Carla'nın sessiz kalmasıyla itiraz etmediğini anladım. Sessizce başımı salladım ve merdivenleri tırmanmaya başladım. Kuleye çıkıp taştan yapılma duvarlara yerleştirilmiş kafeslere ulaştık. Aeris'i yerine bırakırken dayanamayarak konuştum. Sabırsız biri olmak başa belaydı.

"Efendim neler oluyor?"

Kuleden çıkıp ahşap kapıyı kapattı. Kapıyı kilitlerken," Gerekli açıklamayı sana zaten yapacaklar safkan. Bu bana düşmez. Endişe etme, bir sorun yok."dedi.

O zaman neden suratlarınız bu halde diye sormak istedim ama merakımı ve sorularımı yutarak onunla birlikte aşağıya indim. Safkan Carla bizi bekliyordu. Onu braktığımız gibi yalnız değildi. Safkan Damon'da onun yanına gelmişti.

Yanlarına vardığınızda safkan Damon'un bakışlarını üzerinde hissettim. Başımı kaldırıp uzun boylu ve boyuyla orantılı şekilde iri kalıplı adama baktım. Beni öldürmek istiyor gibi bakıyordu. Kesinlikle gözlerinde saf nefreti görüyordum.

Rahatsız olarak başımı safkan Carla'ya çevirdim. Ama o da safkan Damon'a bakıyordu. Açıklama yapacak olan kişi safkan Damon'du. Merakıma eşdeğer şekilde artan endişem ile yeniden safkan Damon'a baktım. Bir nebze olsun yumuşamayan bakışları ile karşılaştım yeniden.

Safkan Damon bakışlarını benden çekip iki safkana baktı. Safkan Carla bu bakıştan çıkardığı anlamla safkan Padala'ya hitaben konuştu.

"Genç safkanları yanlız braktık. Onların yanına gidelim."dedi. Bu bir bahaneden başka bir şey değildi.

Safkan Padala da hiç itiraz etmeden basının salladı ve yanımızdan ayrılıp bahçe kapısından dışarıya çıktılar.

Harika! Safkan Damon ile baş başa kalmıştım. Safkan Damon derin bir nefes aldı ilk önce ardında konuşmaya başladı.

"Bunu yaptığıma hala inanamıyorum..." Dedi kendi kendine. Ardından yüzüme bakarak,"Neden burada olduğuma gelirsek safkan. Seni almak için geldim. Tüy yumağını da braktığına göre gidebiliriz."dedi ve arkasını dönerek kapiya doğru yürümeye başladı.

Aerise tüy yumağı demesi sinirlenmeme sebep olmuştu. Yürümeye başladığım anda konuştum.

"Neden, nereye gidiyoruz ki?"diye sordum aceleyle.

Durdu ve sinirle soludu, arkası bana dönük olmasına rağmen bakışlarının ne kadar korkutucu olduğunu tahmin edebiliyordum.

"Sana gidiyoruz dedim. Ne zamandan beri bir öğrenci bir safkanın sözlerini sorguluyor."dedi bağırarak.

Yürümeye devam etti. Bağırması ile olduğum yerde kalmıştım. Cevap verirsem ne olurdu? Bunu öğrenmek istemiyordum. Sessizce arkasından yürümeye başladım. Tüm sinirime rağmen küçümseyen laflarını yeniden yutmak zorunda kalmıştım.

Evin ön bahçesine yerleştirilmiş siyah arabaya bindi ve çalıştırdı. Hareket etmeden önce benim de arabaya binmemi bekledi. Ön yolcu koltuğuna oturup kapıyı sertçe kapattım.  Bu hareketim birkaç saniye de olsa soğuk ve öfkeli bakışların hedefi olmama neden olmuştu. Araba harekete geçerken tüm yolculuk boyunca sessiz kalmam gerektiğini hatırlattım kendime. Yanımda patlamaya hazır olan büyü topundan farksız bir safkan varken konuşmak gibi bir aptallık yapmayacak ve onu kendi haline bırakacaktım.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~

22/01/18

06/07/18

_DÜZENLENDİ_


_sonsuzsiyah_

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top