•38•~Hızlı Hamle~


<><><><><><><>

İyi okumalar dilerim.

_sonsuzsiyah_

<><><><><><><><><><>

___________

___________

~

Damon saatlerdir genç safkanın uyanmasını bekliyordu. Zaten soğuk olan oda, hevanın kararması ile birlikte iyice soğuyunca, odadaki küçük şömineyi yaktırmıştı. Alevleri izlerken odunların dağıldığını fark etti. Alevlerin de gittikçe  azaldığını görebiliyordu. Dağılan odunları alevlere yaklaştırıp sönmesini engelledi. Oturduğu sandalyede oldukça rahatsızdı.

Donuk bakışlarını  karanlık odayı  biraz olsun ısıtıp, aydınlatan alevlerden çekip pencereye baktı. Heva karanlığa gömüleli bir saat kadar oluyordu. Kalkan tüm gün içinde tuttuğu enerjiyi tamamen tükettiğinde kararıyordu. Her şey kalkana verilen enerjinin miktarında bitiyordu. Safkanların verdiği enerji miktarı her zaman aynıydı. Bu sayede de kalkan her zaman aynı zamanda enerjisini tüketip kararıyordu.

Odada otururken kalkanın üzerindeki beyaz şimşekleri izlemişti. Sadece bir dakika kadar sonra karanlığa gömülen gökyüzü ile birlikte muhteşem olay yine sonlanmıştı. Damon bu olayı izlemeyi severdi. Karanlığa kavuşmayı izlemeyi severdi. Karanlıkla ait olan biriydi, ancak karanlıkla huzur buluyordu. Gerçi bu durum bu gün geçerli değildi. Şu anda hiç olmadığı kadar huzursuzdu. Uzun zamandır hissetmediği kadar kötü hissediyordu.

Gittikçe daha çok artan endişesiyle ağrıyan başı son birkaç saattir ona işkence ediyordu. Bunu hak etmişti. Kendi kendine, bu hatayı bir daha asla tekrar etmemesi gerektiğini hatırlatıp duruyordu.

Eliyle başını ovuşturdu. Ağrısına hiçbir şekilde faydası olmayan bu harekettten sonra kolunu sandalyenin koluna koyup, başını eline yasladı. Gözlerini kapatıp ateşin sesini dinlemeye başladı. Efendisi olanlardan haberi olunca onu öldürebilirdi. Bir türlü bu kirli düşünceden kurtulamıyordu. Damon bu tehlikenin farkındaydı. Asla acıması olmayan efendisinin onu kayırmasını beklemiyordu. Bildiği için de sürekli bunu düşünüyordu.

Efendisinden önce, düşünmesi gereken bir sorunu daha olduğu tam da o anda geldi aklına. Cora uyanınca ona bir sürü soru soracaktı. Kızın kızgın suratıyla, kararlılıkla gerçeği öğrenmeye çalıştığı anı hayal edebiliyordu.

Fazla cesurdu. Asla bu işin peşini bırakmayacatı. Damon bir yolunu bulup onu susturmalıydı. Kıza elbette hiçbir açıklama yapmayacaktı. Bir şekilde onun üstesinden gelip  yaşananları kimsenin öğrenmemesini sağlaması gerekiyordu.

Bir çözüm yolu ararken ardında hareket eden bedeni fark etti. Arkasında kalan yatağa doğru çevirdiği gözleri, Cora'nın parlak koyu mavi gözlerini gördü. Sonunda uyanmıştı.

Yatakta yavaşça doğrulup Damon'a bakan Cora, sessizdi. Damon onu izleyen kıza kısa süre baktıktan sonra ayağa kalktı. Yavaş adımlarla kızın yanına gitti ve yatağa oturdu.

Kıza baktığında bir gariplik sezdi birden. Karşısındaki mavi gözlerde ne bir korku ne de bir kızgınlık vardı. Kaşlarını çatarak konuşmasını sağlamak için çabaladı.

"Nasıl hissediyorsun?"diye sordu tereddütle. Hemen ardından kendinden şüphe etti. Normalde asla böyle bir soruyu bu şekilde soracak kadar düşünceli biri değildi. O Damon'du... Hiçkimse umurunda olmazdı ki...

Cora boş gözlerle ona bakıyordu. Damon onun sinirle bağırmasını, hesap sormasını beklerken kızın bu hali onu korkutmuştu. Cora bir süre sessiz kaldı. Ardından donuk bir sesle konuştu.

"İyiyim ama..."

Damon artık ondaki sakinliğin normal olmadığını biliyordu.

Merakla"Ama?..."diye mırıldandı sabırsızlıkla.

Cora donuk ifadesini bozmadan başını ovuşturdu. Damon başını çarpmadığına emin olduğu kızın ağrısı olduğundan şüphe etti. Panzehirin tam olarak işe yaramadığını düşünmeye başlamıştı.

Cora ise elini başından çekip sakin bir sesle konuştu.

"Nasıl geldim ben buraya? En son...en son ormandaydım. Manzarayı izliyordum. Ve...ve sonrası yok."dedi garip bir ifade ile.

Damon duyduklarıyla şaşkınlığının yüzüne yansımasına engel olamadı. Yüzü şaşkınlıkla gerilirken, dudakları aralanmıştı. Bir yanı bu duruma endişelense de, bir diğer yanı da kızın olanları hatırlamamasına sevinmişti. Hemen toparlanıp birkaç kere öksürerek kurumuş boğazını rahatlattı. Derin bir nefes alarak konuştu.

"Sanırım bir kaza geçirmişsin seni bulduğumda yaralanmıştın."dedi safkan Henry'ye söylediği yakanın aynını kıza da söyleyerek.

Sözlerinin sonuna doğru kızın karnında  bulunan yarayı işaret etmişti. Onun tepkisine baktı. Kız eliyle karnındaki yaraya dokundu ve konuştu.

"Bilmiyorum."dedi ifadesiz bir yüzle. Omuz silkip," Hissetmiyorum bile."dedi yarasını kast ederek. Panzehir işe yaramış olmalıydı.

Damon başını salladı. Kızın doğal tavırları gerçekten bir şey hatırlamadığını gösteriyordu. Şimdilik bu durum onun lehineydi. Gözü bir süre daha dikkatle kızın üstünde olacaktı. Hafızasından birkaç saat eksilmişti ve Damon sadece bu kadarla sınırlı kaldığından emin olmalıydı.

Düşüncelerden sıyrılarak kıza,"Saatlerdir uyuyorsun. Yaran çoktan kapanmıştır." Dedi. Artık biraz daha rahattı, bu durum hemen tavırlarının eskiye dönmesine yetmişti. Sonrasında, "Neyse... Gidip sana yemek hazırlamalarını isteyeceğim. Şimdilik ayağa kalkma."dedi ve ayağa kalktı.

Cora başını salladı yalnızca. Damon kızın bu sakin tavrını beklemediği için oldukça garip hissediyordu. Ayağa kalkıp yatakta oturan kızı odada yanlız brakarak dışarıya çıktı. En azından Cora ile uğraşması gerekmemişti. İçindeki tuhaf endişeyi görmezden gelmeyi seçti. En azından başındaki sorunlardan birini bertaraf etmişti.

~

Yalan söylemek... En iyi yalan nasıl söylenir? En şüphe bırakmayan türden sözcükler nasıl seçilir? Herkes yalan söyler. Ama herkes o yalanı sahte gerçeğe çevirmez, en iyi yalanı söyleyemez. Nedir sahte gerçek? Adı üstünde gerçektir bir kere. Şüphe bırakmaz ve üzerinde düşünülmez. Kabul edilir. Çünkü doğrudur. Sahte olan, gerçek olur. Bu tür yalanları herkes söyleyemez. Öğrenmek gerekir. İyi düşünmek ve öyle hareket etmek gerekir. Bu tür yalanlar en tehlikeli olanlarıdır. Ortaya çıktığı an sahibine çok büyük zararlar verir.

Nasıl öğrenilir? Aslında bu sorunun tek bir cevabı vardır. Kendin öğrenirsin. Kimse öğretmez bunu sana. Usta bir oyun sergilemek gerekir. Oyun ve doğru sözcükler birleştiğinde ise sonuç her zaman başarılı olur. 

Yalan kötüdür ama bazen öyle gereklidir ki o kötülüğü görmez ve fısıldarsın zehirli kelimeleri. O kelimeler hem seni ve yeterince iyi olursan karşındakini zehirler.

Yalan basit değildir. Hem de hiçbir zaman. Zararsız da değildir. Mutlaka zarar verir. Bunu bildiğim halde sahte bir gerçek anlatmıştım. Pişman değil, endişeliydim. Sahte gerçek ortaya çıktığında çok büyük bir zarar görecektim. Ortaya çıkmaması için sözlerime ve oyunuma dikkat etmeliydim.

Artık bir oyunun vardı. Kurucusu olarak en iyi şekilde oynamam gereken bir oyun... Dün gece bir anlık cesaret ile başıma aldığım bir belaydı belki. Tam o anda buna mecbur kalmıştım ya da kendimi korumak için en iyi yolun bu olduğunu düşünmüştüm.

Doğrular, içinde bulunduğum dünyada artık bana yardım etmiyordu. Zaten doğruya verilen önem yok olalı yüzyıllar oluyordu.

Üzerimdeki örtünün ağırlığı düşüncelerimden ağır gelmeye başlayana kadar yatakta kalmıştım. Yalanımın arkasında durup oyunumu oynama vakti gelmişti. Üzerimdeki örtüyü kenarıya çekip yatakta oturdum.

Dün safkan Damon'un söylediğine göre yaklaşık sekiz saat kadar uyumuştum. Gariptir ki hiç de dinlenmiş hissetmiyordum. Gece uyandıktan sanra safkan Damon'un benim için getirdiği yemeği yemiş ardından yine uyumuştum. Tüm bunlara rağmen günlerdir uykusuz kalmış gibi hissediyordum.

Ayaklarımı yere indirip soğuk zemine koydum. Yatağın başındaki saate kaydı gözlerim. 03:15'i gösteriyordu. Heva çoktan aydınlanmıştı. Ayağa kalkıp çantamın yanına gittim. Hâlâ kıyafetlerimi çantadan çıkarıp adadaki küçük dolaba koymamıştım. Çanta bile yerde duruyordu hala.

Gerek duymamıştım aslında, hala da duymuyordum. Gri bir kazak ve koyu mor bir pantalon çıkarttım dışarıya. Birbirine uyumlu olduğunu düşündüğüm renklerdeki kıyafetleri giymeye başladım. Üzerimdekileri çıkardığımda karnımda sarılı beze takıldı gözlerim. Kaşlarımı çatarak hızla çıkardım. Bıçağın girdiği yerde ince bir çizgi şeklindeki kırmızı kabarıklık dışında hiçbir şey kalmamıştı. O da yakın zamanda kaybolacaktı. Bir safkan olmanın en iyi getirilerinden biriydi. Güçlü ve hızlı iyileşme yeteneği...

Üzerimi giyinirken, dün gece safkan Damon ile konuştuklarımızı düşünmeye başladım. Anlamadığından emindim. Şüphesi olsaydı beni rahat bırakmazdı. Mutlaka anlardım. En azından öyle olacağını düşünüyordum. Ne ara bu kadar iyi yalan söylemeye başladım bilmiyordum ama çok iyi bir oyun sergilemiştim dün gece. Safkan Damon hiçbir şeyi hatırlamadığıma inanmıştı. Doğru hareketler doğru sözlerle birleştiğinde sahte gerçeğe dönüşmüştü.

Kendimi korumak için aklıma gelen ilk fikir bu olmuştu. Gözlerimi açar açmaz hatırladıklarım ile bir an ne yapacağımı bilemez hale gelmiş olsam da, sonrasında toparlanıp doğru kararı vermiştim.

Giyindikten sonra yüzümü yıkayıp iyice uyanınca dışarıya çıktım. Gündüz olduğu için safkan Damon'un kat salonunda olduğunu tahmin ederek direk oraya doğru yürümeye başladım. Koridordaki askerlerin bakışlarını üzerimde hissederek salona kadar gittim.

Olanlardan haberleri vardı anlaşılan. Gerçekten hatırlamıyor olsaydım bu durumda bir tuhaflık olduğunu düşünürdüm ancak şimdi ifadesiz bir şekilde umursamadan geçip gidiyordum yanlarından. Salonun kapısına birkaç kere vurduktan sonra içeriye girdim. İçeride oturan safkan Damon'u gördüğümde yanılmadığımı anladım. Tahmin ettiğim gibi buradaydı.

Krem rengi koltukta elindeki kitaba dikkat kesilmiş bir halde okuyordu. Beni farkedince başını kaldırdı. Karşısındaki koltuğa oturdum ve önümdeki siyah masada duran kitaplardan birini aldım elime. Kitabın sayfalarını birbiri ardına çevirip göz gezdirdim.

Bir büyü kitabıydı ancak içindeki büyüler oldukça eskiydi. Büyülerle birlikte, o büyülerin nasıl ortaya çıktığını da anlatan hikayeler, efsaneler vardı içinde. İlgimi çekmişti, okumaya başladım. Safkan Damon'da kısa bir süre benim ne yaptığıma baktıktan sonra elindeki kitaba geri dönmüştü.

Kitap okuyarak vakit geçirmesi beni hiç şaşırtmamıştı. Saraya hangi bahaneyi söyleyip geldiğini bilmiyordum ama buraya o adamlarla konuşmak için geldiği kesindi. Artık bir hain olduğuna emin olduğum adamın bir adım önüne geçtiğimi düşünüyordum. En azından onun sandığından daha fazlasını biliyordum. Bu şimdilik benim için yeterliydi. Yaklaşık yarım saat kadar kitapla oyalandıktan sonra sıkılmıştım. Başımı kaldırıp karşımda simsiyah kıyafetleri ile oturan adama baktım. Okuduğu şeye oldukça iyi odaklanmış görünüyordu.

Ben onu izlerken salon kapısı açıldı. İçeriye girenin Sandra olduğunu görünce istemeden de olsa şaşırmıştım. Sandra benim bakışlarıma karşılık gülümsedi. Kendime gelip aynı şekilde gülümseyerek karşılık verdim ona. Sandra yanımıza gelip safkan Damon'un karşısında durdu. Başını eğerek selam verdiğinde safkan Damon elindeki kitabı ters çevirerek koltuğa braktı.

Sandra'ya,"Geç kaldın."dedi sertçe.

Safkan Damon un bu sözüne karşılık Sandra'nın şaşırdığını ve sinirlendiğini görebiliyordum. Ancak bu duygusunu bastırıp saygıyla cevap verdi.

"Affedin. Eğitmenimi beklemek zorunda kaldığım için geciktim."

Safkan Damon ayağa kalktı ve umrunda olmadığını  belli edercesine elini kaldırdı. Bu hareketi konuşmasını bitirmemiş olan Sandra'yı susturmaya yetmişti.

"Neyse..."dedi ve bana baktı,"Seni ne için çağırdığımı biliyorsun. Hazır Cora"da burada...

Sözünü yarıda kesip Sandra'ya baktı ve devam etti.

"Herhangi bir sorun olup olmadığına emin olmak için Sandra yı buraya çağırdım. Bizim dönmemize daha var. Saraya gitmeyi bekleyemezdim."

Sandra anlayışla başını sallarken ben safkan Damon'un neyden bahsettiğini kavramaya çalışıyordum.

Onlar bir açıklama yapmayınca,"Neler oluyor?"diye sordum.

Sesim istemeden de olsa sert çıkmıştı. Safkan Damon duyduğu halde beni umursamadı.

Sorduğum soru cevapsız kalırken Sandra,"Kısa süre önce özel gücümün ne olduğunu anladım. Hafıza Cora... Anılarla ilgiliymiş gücüm. Harika değil mi?"dedi heyecanla.

Sandra'nın neden burada olduğunu anlarken korkuya kapılmıştım aynı zamanda. Safkan Damon'u hafife aldığımı biliyordum artık.  Safkan Damon benim konuşmama fırsat vermeden Sandra ile konuşmaya başladı.

"Sandra Cora'nın anılarına bakmanı istiyorum. Kaybolan anıların var olup olmadığı ve bunun nedenini bulmak için çabalamanı... Henüz tam olarak deneyimli olmasan da  istediğim cevapları bulman gerek."

Sandra'nın endişeli bakışları benim gözlerimle buluştu. Neler olduğunu merak ettiğini tahmin edebiliyordum. Onun bu ifadesine tepkisiz kalsam da içten içe büyük bir korku hissediyordum. Öğrenememiştim... Yalan söylemeyi öğrenememiştim. Sahte gerçeğimin bedeli benim için ağır olacaktı.

~~~~~~~~~~~~~~~~

24/01/18

08/07/18

_DÜZENLENDİ_

_sonsuzsiyah_

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top