Anma Gecesi
Soğuk sonbahar akşamlarından biriydi ve Demra Göl'ünün üzerine dallardan düşen kahve tonlarındaki yapraklar serilmişti. Ağaçlar silkelenmişti sanki ve eksik elbiselerinden tamamen kurtulmak istemişlerdi. Karanlık ise sızmıştı her bir köşeye; gece habercisi baykuşlar ötüşüyordu ve gün sona ermekteydi. Yine de... huzurlu akşamlardan biriydi ve evlerden göle en yakın olanında hummalı bir hareketlilik baş göstermişti.
Çorba sıcak olmalı, diye düşündü Baria, çevrenin tüm uyarıcılarından soyutlanmıştı. Islak toprak kokusu dolmuyordu burnuna ya da boğuk ötüşler ulaşmıyordu kulağına. Kapanmıştı tamamen ve hayat o an için sadece önündeki çorbadan ibaret oluvermişti. Tahta kaşık battığı sıvının içinde dönüyor, döndükçe ise bir girdap oluşturuyordu. Yutuyordu Baria'yı ve düşünmemek... iyi geliyordu.
Kaynayan çorba fokurdamaya başlayınca irkilerek geri çekildi. Bu, sakin bir düzenin çalkalanması gibiydi ve tüm kötü anıları tetiklemişti. "Saçmalıyoruz," diye söylenerek tahta kaşığı sertçe lavabonun içine bıraktı; tezgaha sarı damlalar sıçramıştı. "Saçmalıyoruz." Yinelediği bu sözcük sonrası mutfak perdesini tamamen kapattı. Gölle bir alıp veremediği yoktu artık ama bugün... Bugün o sonsuz berraklığa bakamazdı. Haklıydın, diye dürttü içindeki ses Baria'yı. Gölle bir alıp veremediği yoktu çünkü göle verip de alamadığı şeyler vardı.
"Hey bu taşıyor."
Baria seslenişe kulak asmadan krem rengi perdeye bir süre daha baktı; sanki açıkta kalan bir yer olup olmadığını görmeye çalışıyordu ama sonunda hissizce sesin geldiği yere döndü. Rüzgar telaşla ocağa ilerlemiş ve kaynayan çorbanın altını kapatmıştı. "Pes mi ettin," dedi gamzelerini göstererek; gülüyordu.
Baria derin bir iç çekti ve Rüzgar'a sıkıca sarıldı; bu, zihnine binen bütün yüklerden kurtuluşunun anahtarıydı. "Geçen yıl tam bir fiyaskoydu; bunu sen de biliyorsun. Hiç istediğimiz gibi geçmedi ve neden tekrar ediyoruz, anlamıyorum."
"Çünkü sevgilim," diyen Rüzgar Baria'nın boynunu öptü; bu hareketin onu gıdıklayacağını biliyordu. "Bu bir anma gecesi. Rüya'nın hatırasını yaşatıyoruz."
"Hayır," diye fısıldadı Baria. "Onun öldüğü gün için toplanıp yemek yiyoruz. Sanki bu matah bir şeymiş gibi..." Başını iki yana sallayarak Rüzgar'dan uzaklaştı; yine de ortamı gerginleştirmemek adına kendini zorlayarak gülümsedi. "Üstelik mangalda pişen et öncesi çorba içmek tam bir zevksizlik göstergesi." Yüzünü buruşturmuştu. "Çorba delisi seni."
"Ben sadece sana deliyim." Rüzgar tezgaha yaslanmış ve tek elini pantolon cebine koymuştu. Siyah tişörtü üzerine gri, kapüşonlu bir hırka geçirmişti. Haylaz bir çocuk gibi görünüyordu. Birkaç ay önce sade bir törenle evlenmişlerdi ve Rüzgar'ın evini atölyeye çevirmişlerdi. Rüzgar kurs vermeye yeniden başlamıştı ve müşterilerinin çoğunluğu merkezden gelmekteydi. Göl Evleri sakinleri Rüzgar'a karşı hala tutucuydu. Bazı söylentiler ne yazık ki taş kadar sertleşirdi ve onları kırmak imkansıza yakın olurdu.
Rüzgar havaya bir öpücük attığında Baria kınayan bakışlar ile başını iki yana salladı ve hazırda bekleyen tabakları Rüzgar'ın kucağına yığdı. "Bunları masaya bıraktıktan sonra lütfen etleri Deniz'in elinden kurtar." Dumanlar verandaya açılan kapının aralık kısmından içeri sızıyordu. "Üstelik evimizin yanmasını istemeyiz öyle değil mi?" Kaşları havaya kalkmıştı ve bakışları ile Rüzgar'ı bahçeye yönlendiriyordu.
Çorbayı servis kasesine boşalttıktan sonra kendisi de bahçeye yönelen Baria görüntülerden önce sesleri duydu. Deniz etlere yanmamaları için yalvarıyor, Kayla ise hiç durmadan söyleniyordu. Kulak hizasında kesilmiş olan kahve renk saçının önünü tepeden toplamış ve böylece hafif kilo alan yanaklarını sergilemişti. Kilo alan tek yeri de yanakları değildi üstelik; en belirgin şişlik Kayla'nın karın bölgesindeydi.
Bir bebek, diye düşündü Baria. İki yıl önce tam bu zamanlarda henüz yeni oluşmaya başlamış bir bebek annesiyle birlikte ölmüştü ve onların anılacağı bu geceye başka bir bebek annesinin karnında misafir olmuştu. Tesadüf... Acı bir tesadüftü.
Kayla'nın huysuz gözleri verandaya kaydığında Baria acele ile gülümseyerek basamakları indi; çorba, servis kasesinin içinde sallanıvermişti.
**
Yemek faslı sessiz geçmişti; buluştukları akşam yemekleri genelde Deniz'in şakaları ile geçerdi ama bugün o da dudaklarına fermuar dikmişti. Kimse ne demesi gerektiğini bilmiyor gibiydi ki zaten Baria anma gecelerini saçma bulması ile bilinirdi. Bu yemeği kabul etmesinin tek sebebi ise Rüya'ydı ve elbette... onu unutmamaktı. "Kıvırcık saçlarını çok severdi," diyerek sessizliği böldü.
"Saçından ziyade gözlüğümün ön planda olması ise onu kıskandırırdı." Siyah bir şal ile omuzlarını kapatan Kayla kemik çerçeveli gözlüğünü bilinç dışı bir hareketle düzeltti. Diğer eli masada duran su bardağı ile oynuyordu ve sırtını Deniz'e yaslamıştı. Deniz ise tüm bunları onaylayarak sabit durmaya çalıştı; kıpırdamamak ve Kayla'nın rahatını bozmamak için kendini zorluyordu.
"Aranızda beni en kolay kabullenen de sanırım o olmuştu." Omuz silken Rüzgar göle doğru baktı; artık göl hiçbirini o kadar da korkutmuyordu.
"Gidişi ne yazık ki Ömer'i de bizden kopardı." Deniz yutkunarak söylemişti bunu. Ömer onun sığındığı en güvenli limandı, destekçisiydi ve Ömer'in yokluğunda Deniz büyümek zorunda kalmıştı.
Masa yeniden sessizliğe gömüldüğünde Baria içeceğini yudumladı; durgun havada çiçek kokuları vardı. O da göle bakıyordu şimdi ama aklındaki tek şey Hırtık'ın gidişiydi. O varlık bu dünyadan silinip gitmişti ama her şeyi tepetaklak etmişti. Ömer o günden sonra toparlanamamıştı; güç bela ilk anma yemeğine gelmişti ama ağlama krizine girerek tüm geceyi felakete sürüklemişti. Öngörülecek bir durumdu bu ve gafletleri yüzünden kimse tek kelime dahi etmemişti. Sonrası ise ulaşılmaz günlere gebeydi. Ömer herkes ile iletişimini kesmiş ve evine kapanmıştı. Seraya uğradığı günlerin sayısı ise azalmış, azalmış ve sonunda tamamen yok olmuştu.
Yeşilkanların evine benzeyecek evi, diye düşündü Baria hüzünle. Yıkık, dökük ve virane... Ömer de gölge bedenler gibi ruhsuzlaşmıştı. Sevdiğin birinin kaybı da pekala kötücül bir varlığa dönüşebilirdi.
Başını geriye yaslayan Baria parıltılar saçan yıldızlara dikti gözünü. Sessizlik hükmünü sürdürüyordu ve derken ensesinde kuvvetli bir karıncalanma peyda oldu. Kalp atışları hızlanırken Baria hızla başını kaldırdı. Rüzgar, Deniz ile kısık bir tonda konuşuyor Kayla ise uyukluyordu ve Baria tedirgince etrafı gözlüyordu.
Suyundan büyük bir yudum alıp nefesini dizginlemeye çalıştığında hırkasına sıkıca sarıldı. Ensesine birinin hava üflediğini sanmıştı ama dediği gibi hayal görmüş olmalıydı. Kulağına fısıldanan uğursuz hakikatler çoktan geride kalmıştı çünkü.
Bir kurgu için heyecanlanınca hızla bölüm atası geliyormuş insanın.
Bu bölüm kurguya giriş mahiyetinde, geçmişi andığımız biraz karanlık bir başlangıç oldu. Daha neşeli bir giriş bu kitabın ruhuna ve önceki kitabın finaline uygun olmazdı. Rüya daima kalbimizde ve belki de... Başka yerlerde.
İyi geceler yoldaşlar!
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top