Akis


Gölün üzerine puslu bir hava çökmüştü. Gece, karanlığı koynunda büyütmüş ve sokak lambalarının parıltılarını gerdanına dizmişti. Direklerin altında filizlenen geniş ve yuvarlak, turuncu hareli alanlar, üç kişinin aksini sığdırmıştı benliğine. Yürüyordu yol üzerine yansıyan gölgeler ve sessiz adımların sahibi olan bedenler gölün varlığını es geçerek birbirine sokulmuştu.

Gerginliği derisine sürtünen havada duyumsayabiliyordu Baria. Eskiden gölü ve ortaya serdiği manzarayı izlemekten mest olurdu ama artık orası Baria için sudan bir mezarlıktı. Aylarca; içinde sorgulamıştı burada kalma kararını ve her seferinde kendine verdiği cevap savaşmak olmuştu. Kaçışları katmanlıydı Baria'nın. Ener, ailesi ve gölgeler... Kaçışa artık bir dur demeliydi ve Hırtık'ın varlığına rağmen evinden gitmemekte bu yüzden diretmişti. Kazanmıştı sonunda ve yuvam içindi her şey, diye defalarca söylemişti bunu kendine.

Arada çöreklenen kasvetli ruh halleri dışında kararında en ufak pişmanlık hissetmemişti. Evi onu benimsemiş, Baria da gölle ilişiğini kesmişti. Uzaktan, verandaya oturduğu zamanlarda bir tablo gibi izlerdi onu sadece ve gölün üzerinde yüzen ördekler ve çevresinde koşuşturan çocuklar uğursuzluğun izlerini bir bir silerdi. Üstelik Rüzgar ile yeni anılar inşa etmişti. Resim konusunda az da olsa bir yeteneği olduğunu keşfetmişti mesela ve haftanın belirli günleri atölyeye çevrilen Rüzgar'ın eski evine gitmeyi adet edinmişti. Düşüncelerinden sıyrıldığı ve tamamen soyut bir aleme daldığı yerdi şövalenin karşısı ve ruhunu ilmek ilmek boyalar ile tuvalin üzerine işlediğini hissederdi. Rahatlatıcı bir terapi gibiydi bu.

Feraye ise gidecek başka yeri olmadığı için burada kalmıştı. Pek parası yoktu ve bu evi de miras yoluyla kazanmıştı. Tam anlamı ile kimsesizdi ve Barialar onun için yoldaş olmuştu. Evi yeniledikleri uzun bir tadilat sürecinde kaynaşmışlar ve ortak acıları sayesinde kopmaz bağlar ile kenetlenmişlerdi. Tek başına olsaydı eğer ne Damla'nın yokluğunu atlatabilirdi ne de Adem'den bu denli kolay boşanabilirdi. Bazen Adem'i düşünürken buluyordu kendini Baria. Gölgesi gibi zalim biriydi ve kızının psikolojisini de büyük ölçüde o etkilemişti. Aşağılama, hakaret, eve kapatma ve çokça dayak... Damla ise kendi içine sığınmıştı ve zihni delilikler ile boğuşurken ruhani bir varlığın kuklası olmuştu. Adem gerçekten de köşesine çekilip uslu biri mi olmaya karar verdi, diye düşündü Baria yoldaki taşlar ayağının altında ezilirken. Yoksa Feraye'ye zehrini kusmak için doğru anın gelmesini mi bekliyor?

Baria bunu bilemezdi. Temkinli olmak ise her zaman iyiydi.

Üç katlı, yenilenmiş yapı ağaçların ardında göründüğünde Feraye adımlarını hızlandırdı. Rüzgar ve Baria da adımlarını ona uydurdu. Evin dış yüzeyi kayısı rengine boyanmıştı. Camlar daha sağlamları ile değiştirilmiş; dış kapının yerini çelik olanı almıştı. Çatı katına ise beton doldurulmuş ve orası evin içinden tam anlamı ile silinmişti. Bahçe bakımsızlığından kurtulmuş, çiçekler yeniden gürleşmişti. Sebzelerin yetiştirildiği arka bahçeye minik bir sera inşa edilmişti ve tekeri patlak bisiklet, bir çöp kamyonunda sonsuzluğa uğurlanmıştı. Eşyaları da elden çıkarmıştı Feraye ve elindeki az bir miktar birikimin büyük kısmı yeni eşyalara gitmişti; Baria ve Kayla da yardım etmişti ona ve çevreden bile yardıma gelen birkaç kişi çıkmıştı.

Feraye bahçe kapısını aşıp basamaklara doğru yürüdü ve etrafı büyük bir titizlik ile taradı; çantasını sıkıca tutmuştu. Aldığı derin nefesi bıraktığında "Yeni bir tane daha bulurum diye tedirgindim," dedi.

Bebekten bahsediyordu. Baria da eve yaklaştıkça bu düşünceyle kuşatılmıştı. Yeni bir oyuncak bebek bulmak durumu başka bir boyuta taşırdı. "Evde yalnız kalabileceğine emin misin?"

"Oldukça boş odamız var." Rüzgar da Baria'yı kolları ile sarmıştı.

Feraye başını iki yana salladı; bir yandan da gülümsedi. "Sağ olun çocuklar ama evde kalsam daha iyi olur. Televizyon karşısında uyuklamayı düşünüyorum zaten ve herhangi bir hareketlilik olursa sizi ararım." Anahtarı çantadan çıkardı ve ekledi. "Beni merak etmeyin."

"Ne zaman istersen ara," diyerek tembihledi Baria. "Saat hiç önemli değil."

Feraye eve girdiğinde ise yeni istikametleri Ömer ve yaşam alanı olmuştu.

**

Bakır kızılı saç tellerine sahip, soğukkanlılığı ve düzen takıntısıyla bilinen, babacan Ömer; evinden uzaklaşmayı kati bir dille reddetmişti. Ailesi onu ikna edememişti ve artık onu zorlamaktan da çekiniyorlardı. Ömer'in Göl Evleri'nden uzaklaşmamasının ise tek bir nedeni vardı: Rüya. Onun son anlarında yanında olamamıştı, Rüya'yı yalnız bırakmıştı ve eğer şimdi bu evden de ayrılırsa eşini ve bebeğini temelli terk etmiş olacağına dair önlenemez bir düşünceyle kuşatılmıştı. Suçluluk duygusu... Ömer'in aslında hissettiği tam olarak buydu. Gölge ve gerçeği ayırt edebilseydi eğer Rüya hala yaşıyor olurdu.

"Daima kısa cevaplar verirdi hatırlıyor musun?" Baria elini sıkıca tuttuğu Rüzgar'ın yüz çizgilerini inceliyordu bir yandan da. Hafif uzun olan koyu sarı saç telleri dağınık bir halde alnına düşmüştü Rüzgar'ın. Gözleri parlak, siyah taşları andırıyordu. Salaş giyinmek onun için hala bir tutkuydu.

"Hatırlıyorum," diyerek onayladı bunu Rüzgar. "Konuları uzun uzun anlatışımı hiç sevmezdi."

"Sence ne zaman düzelecek?" Baria yaprakların hışırtısını işitebiliyordu; sanki ağaçlar kendi dillerinde konuşuyor ve önlerinden geçip giden insanları birbirlerine haber veriyordu.

"Görünürde bir problemi yok; ailesinin zoruyla doktora da gitti biliyorsun. Bir şey çıkmadı. Genel olarak yanında çalışanlar idare etse de işini de hala devam ettiriyor." Rüzgar yüzünü kısacık bir an ekşitti. "Tek sorun yalnızlığa gömülmesi ve bunun için de onu suçlayamam."

"Önünde sonunda insan içine karışması gerekecek ama," diyerek itiraz etti Baria.

"Belki de doğru zaman şu an değildir." Rüzgar kaşlarını kaldırdı ve Baria'ya bilmiş bir ifade ile baktı. Sonra ise onun elini öperek kapıya doğru ilerledi. Eve gelmişlerdi.

"Sen kapıyı çal, ben bir evin etrafında dolanmak istiyorum." Baria merakla perdeler ile sıkı sıkıya kapatılmış pencere camlarına bakıyordu.

"Burası çok karanlık ama..." Rüzgar yutkunarak kendini gülümsemeye zorladı; Ömer evin bütün ışıklarını kapatmış görünüyordu. Çevredeki tek ışık evin karşısındaki yolda dikilen sokak lambasına aitti.

Korkuyor, diye düşündü Baria ve bunu daha önce akıl edemediği için kendine kızdı. "Yol üzerindeki lambanın ışığıyla biraz idare etsen olur mu? Aralık kalmış bir perde olup olmadığını kontrol etmek istiyorum."

"Karanlık bir yana, senin de uzaklaşmanı istemiyorum." Rüzgar gerçekten de tedirgin görünüyordu.

"Uzaklaşmayacağım." Baria sözcüğü baskın bir tonda söylemişti. "Evin etrafında sadece bir tur atacağım." Kirli sakal ile süslenen yanağı öptü. "Israrlı çalmayı unutma," dedi ve havuza giden yola saptı.

Baria'nın gözü her kuytu köşeyi titizlikle tarıyordu; Ömer'i mağarasından çıkaracak en ufak bir detaya bile muhtaçtılar. Pencereler ise kapatılmıştı ama ışığı engellemek niyetiyle değil; bu gizlilik, davetsiz gözlerin radarından evin içini uzak tutmak içindi. Tam çevre turu nihayete erecekken sona kalan pencerelerden birinde bir açıklık sezdi Baria. Adımlarını hızlandırdı ve telefon ışığını oraya yöneltti. Rüzgar'ın tekrar yakınlaşan seslenişini duyuyordu. Kapıya ısrarlı bir şekilde vuruyordu eşi.

Baria da cama yüzünü iyice yaklaştırıp aralığın sunduğu kadarıyla içeriyi gözlemeye çalıştı. Başta hiçbir hareketlilik olmadığını düşündü ama yanıldığını çok geçmeden anladı. Ömer antredeki boy aynasının önünde kıpırtısız bir şekilde dikiliyordu; dış kapının üstündeki cam bölmeden sızan ay ve cılız sokak lambasının ışığı Ömer'in yüz hatlarına vuruyordu. Kızıl sakalı bir hayli uzamıştı ve bu sakal hiç durmadan hareket ediyordu çünkü Ömer konuşuyordu ve konuştuğu şey; aynadaki aksinden başkası değildi.

Bugün buraya ne yazsam bilemedim ben de size bıraktım. İçinizden ne geçerse yazabilirsiniz buraya. İyi geceler^^

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top