Yoldaş
Oyuncak bir bebeğin paytak adımlar ile yürüyerek gölden çıkışı ve doğruca eski evine gidişinin hayali en dirayetli zihinleri bile ürpertirdi. Baria uğursuz olayları bizzat deneyimlemiş olmasına rağmen yine de bu sürpriz hediyenin mantıklı bir açıklamasını bulmaya çalıştı. "Aynı bebek olduğuna şüphe yok, ondan her ikimiz de eminiz ama..." Bakışlarını etrafında oturan insanlarda gezdirdi. "Pekala biri göl çevresinde bu bebeği bulup sana bir şaka yapmak istemiş olabilir."
"Bunu kabul etmiyorum." Kayla'nın ses tonu fazla sert çıkmıştı; kolları da kenetliydi. "Bana hiç öyle bakmayın; gölgeler ilk göründüğünde ve Rüya ağlayacak denli korktuğunda bunun, gençlerin bizi korkutmak için yaptıkları aptal bir şaka olduğunu söylemiştim." Gergince gülümsedi ve dudak kenarları titredi. "Devamını hepimiz biliyoruz öyle değil mi?"
"Aynı şey değil Kayla." Deniz kıvrık sakalını sıvazlayarak eşini süzdü. "O zaman kardeşini hayal etmiştin ve çevredeki kişilerin sana inanmamasının nasıl bir travmaya yol açtığını da biliyordun."
"İçsel bir savaş içindeydin." Baria da Deniz'i destekleyen bir cümle ile tamamlamıştı açıklamayı. "Bunu yeniden yaşamak istemedin."
Kayla başını iki yana salladı. "Şimdi de iki yıl önceki şeyleri yaşamak istemiyorum. Bir tekerleğin içinde gibiyiz; dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz."
Hormonlar, diye düşündü Baria. Kayla altı aylık hamileydi ve ilk zamanlarda aşırı huysuz bir ruh haline bürünmüştü. Zamanla düzelmişti bu durum ama belki de artçıları yeni yeni gün yüzüne çıkıyordu. Ya da ben, diye ekledi bu sefer de düşüncelerine. Bahane bulmak konusunda çok yol kat ettim. "Ne yapmamızı önerirsin o halde?"
Kayla yutkundu; gergince sağına soluna baktı ve ayaklandı. "Sadece..." Gergin bir nefes üfledi havaya. "Şu an herhangi bir tuhaflığı kaldıracak ruh halinde değilim. Üstelik yoruldum ve sırt ağrılarım da arttı." Deniz'in varlığına sarıldı gözleri. "Eve gidelim mi?" Şehir merkezinde deniz manzaralı bir apartman dairesinde yaşıyorlardı; işlek bir muhit tercih etmişlerdi özellikle.
"Ben çantanı toparlayayım, sonra kalkalım." Deniz müsaade isteyerek içeri girdi ve çok geçmeden Kayla da onu takip etti.
Bu durum Baria'yı tam anlamı ile afallatmıştı; bebek ile ilgili konuşmayı ve hatta olası durumları gözden geçirmelerini bekliyordu. Kayla onun daima zihinsel yoldaşı olmuştu ve Baria şimdi kendini tam anlamıyla boşlukta bulmuştu. Yutkundu ve hislerini derinlere gömmeye çalışarak ön bahçeye doğru ilerledi. Kırmızı araba her zamanki yerine park edilmişti ve Deniz, elinde Kayla'nın eşyaları vardı, güç bela cebinden anahtarı çıkardı.
Kayla ise arabaya binmeden önce Baria'ya sıkıca sarılmıştı. "Bana kızdığının farkındayım ama bunu yapamam Baria." Kayla'nın yüzü asılmıştı. "Korkuyorum. Bu bebeğe bir şey olacak diye çok korkuyorum ve bu yüzden hiçbir şeye bulaşmak istemiyorum."
Baria böylece içinin tekrar ısındığını hissetti; yalnızlık duygusunun beraberinde getirdiği o soğuk esinti neyse ki hücrelerine nüfuz edememişti. "Seninle fikir üretmek benim bir parçam olmuş galiba ve... Onun bir anda benden kesilip alınması şok etkisi yarattı o kadar." Gülümseyerek Kayla'yı kendine doğru çekti ve muzip bir tınıyla ekledi. "Toparlarım merak etme."
"Bu konuyu sen de deşme Baria." Böylece Kayla el sallayarak arabaya bindi ve kırmızı araç, küçük taşları sağa sola sıçratarak Göl Evleri'nin nemli havasından son sürat uzaklaştı.
**
Aradan geçen yarım saat içinde Baria bahçe masasını toplamıştı. Feraye ona yardım etmiş ve bulaşıklar da tamamlandığında kendilerine birer kahve yapıp salondaki kanepenin üzerine tam anlamı ile yayılmışlardı.
Rüzgar merdivenden indiğinde ise elinde yumuşak bir battaniye vardı. "Çorap giymeyi sevmezsin ama bu saatlerde daima üşürsün. Bunu al üstüne, biraz ısınırsın." Battaniye yeni sahibi ile kavuştuğunda Rüzgar da kendine bir kahve aldı. Foxi ise bacaklarının etrafında dolanıp durmuştu.
"Dede'nin kokusunu alıyor olmalı." Baria kupayı elinde çevirerek yarı kapalı gözler ile Rüzgar'ı inceledi. Onunla geçirdiği her an mücevherler gibi kıymetliydi.
"Türleri farklı ama birbirlerini seviyorlar." Omuz silken Rüzgar yerdeki mindere oturup bağdaş kurdu.
"Ah evet Dede yok," diyerek araya girdi Feraye. "Normalde bu eve ne zaman gelsem beni kocaman dili ile karşılardı. Şapşal köpek..." Gülerek söylenmişti.
"Yarın geri gelecek." Rüzgar bakışlarını yere sabitleyerek donuk bir sesle ekledi. "Can bu gece Dede'nin onunla kalmasını istedi. Ailem de yanındaydı ve... Bunu, beyaz bayrak olarak kullanmak istedim."
"Köpek umarım iyidir." Feraye titremişti. "O çocuğun bir gölge olduğunu biliyorsun."
"O sadece Can," diyerek tartışmayı başlamadan sonlandırdı Rüzgar. "Üstelik Dede uğursuz bir şey hissetseydi onun yanına bile yaklaşmazdı." Sonra çehresini biraz daha yumuşattı. "Aileme giden her adım benim için önemli."
"Üstelik bu iki yıl içinde olağan dışı hiçbir hareket sergilemediler öyle değil mi?" Baria omuzlarını silkmişti.
"Bildiğimiz kadarıyla olmadı." Feraye dudaklarını bükerek bunu onayladı ama kaşları sorgularcasına çatılmıştı. "Yine de o evlerde yaşanan her şeyi bildiğimizi söyleyemeyiz öyle değil mi?" Kahvesinden yudum alarak başını kanepenin yumuşak dokusuna yasladı. "Bir anma gecesi daha yine amacına ulaşamadı." Kupayı havaya kaldırdı. "Dağılmamızın şerefine."
"Bence bu anma gecesi saçmalığına bir son vermeliyiz." Baria yüzünü ekşitmişti. "Herkesin kötü anılarını gün yüzüne çıkarmaktan başka bir işe yaramıyor."
"Üstelik Ömer de gelmiyor." Rüzgar, Feraye'ye anlamlı bir bakış attı. "Onu, kendini kapattığı karanlık evinden çıkarmaya uğraşıyoruz ama nafile. Bu bile işe yaramıyor."
"Bu anma olayı özellikle işe yaramaz zaten." Feraye üzgün görünüyordu. "Saklanmasının amacı Rüya'nın hayaletinden kurtulmak çünkü anılar ona acı veriyor."
"Ben ise tam tersini düşünüyorum." Baria düşüncelere dalmıştı. "O evde sadece Rüya'nın hatıraları ile yaşamak istiyor." Rüzgar'a döndüğünde endişeliydi. "Onu kontrol etmeliyiz. Endişeliyim, uzun zamandır telefonları da açmıyor."
"Ama bizi evden kovuyor; yani hayatta olduğundan eminiz canım," dedi Rüzgar.
"Buna hayatta olmak denirse tabii," diyerek başını iki yana salladı Baria; yine de Rüzgar'dan onay almıştı. Feraye'yi evine bıraktıktan sonra Ömer'e uğrayacaklardı.
Böylece havada kalmış olan konuya yeniden döndüler; bebek masanın üzerine bırakılmış ve bir ceset gibi kıpırtısız öylece yatmıştı. Tabii ki de yatacak, kıpırdayacak hali yok ya, diye düşündü Baria huzursuzluk içinde. Ne var ki gözü sürekli bebeğe kayıp durmuştu; santimlerin bile hesabını tutmuştu. Cansız bir nesnenin hareket edip etmediğini kovaladığıma inanamıyorum. İç sesi bağırıyordu sanki. Tezat bir sakinlik içinde "Bebek ile ilgili ne düşünüyorsunuz," diye soruverdi.
Rüzgar gülmüştü. "Bu konuyu öylece bırakmayacağını biliyordum."
"Tuhaf bir durum ama ve bunu konuşmazsak iç sesim beni boğacak." Kayla'ya gitmişti aklı yeniden ama Baria terk edilme hissini hızlıca kovaladı bünyesinden. Rüzgar daima yanında olacaktı.
"Gölde duran bir eşya pek tabii kıyıya vurmuş olabilir ve ben hala acımasız birinin seni korkutmak için bu bebeği kapına bıraktığını düşünüyorum." Rüzgar kollarını dizlerinin etrafına dolamıştı; artık tamamen boş olan kahve kupası ahşap zeminin üzerinde durmaktaydı.
"Neden ki?" Feraye yorgun görünüyordu; akşam hızla ilerlemekteydi ve Feraye erken kalkması ile bilinirdi.
"Damla bir sürü insanı rahatsız edecek şeyler yaptı öyle değil mi? Birileri bunun Damla'nın bebeği olduğunu hatırladıysa eğer kendini tatmin etme duygusunun peşine düşmüş olabilir." Rüzgar sözleri sona erdikten sonra sırtını duvara yasladı.
"Biliyor musunuz," diyen Feraye kısık bir sesle sözlerine devam etti. "Çok ufak bir an bunu kapıma Damla'nın bırakmış olabileceğini düşündüm. Hala yaşıyor olabilir dedim içimden."
"Ayakkabısını gölde bulduk ama." Baria Feraye'nin kolunu nazikçe okşamıştı. "Üstelik yanan ağaç evin yanındaydı, kolu kırıktı ve üzerine onlarca gölge üşüşmüştü."
"Cesedini bulamadık ama." Feraye'nin sesi artık duyulmayacak denli kısılmıştı.
"Bulamadık evet, yine de o ortamdan kurtulması imkansızdı Feraye. Üzgünüm." Baria, Damla'nın hayatta olduğunu düşünmüyordu; Feraye'ye bahsetmedikleri bir detay vardı çünkü. Ağaç evin yakınlarında kopuk, tombul bir parmak bulmuşlardı ve gölgelerin, Damla'nın cesedini parçaladıklarına dair nahoş bir fikirde buluşmuşlardı. İçgüdüsel bir hareket ile bebeği eline alan Baria, plastik kolu vücuttan kopardı ve bebeğin kalan tek gözü ona bakarken ürpererek Rüzgar'ın yanına oturdu. Nedense Damla'nın onu bu bebek sayesinde yeniden izleyebildiğini düşünmüştü.
Gecenin bu güzel saatinden merhaba. Mobese Damla'yı anmasak olmazdı, onun yeri kalbimizde apayrı. jhgjgh
Kurguya güzel daldım -nazar boncuğu- Tıkanıklık yaşamadığımız nice günlere diyelim.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top