8; there is not any me left, anymore




Elimdeki Whisky Sour bardağını masaya bıraktığımda çıkan tok ses odada dalgalandığında derin bir nefes alarak gözlerimi loş lambanın aydınlattığı odaya paytakça dokundurmaya başladım.

"Biliyor musun, Taehyung'la asla kavga başlatmadım." Dudaklarımdan çıkan kelimeler genzimi yaktı.

"Liseli aşıklar gibiydiniz zaten," Yoongi gözlerini devirerek konuştuğunda ona alayla gülümsemiştim.

"Ondan değil," Duraksadım. "Eğer kavgayı başlatan kişi ben olursam beklediğim tepkiyi alamamaktan çok korkardım."

"O ne demek?"

"Eğer olurda beni incittiğini ona kelimelerimle gösterirsem, yanıldığımı göstermek için hiçbir şey yapmamasından korkardım. Aslında umursamadığını görmekten. Ya abarttığımı söyleyerek duygularımı küçümserse? Ya beni incittiği için hayal kırıklığına uğrayıp beni hayatından çıkarmaya karar verirse? Ya ilişkimizin sağlıklı olmadığını düşünerek gitmeme izin verirse? Ya benim ondan bıktığımı düşünerek benden vazgeçerse diye diye içimde biriktirdim her şeyi."

Yoongi sessizliğini korudu.

"Taehyung'u bilirsin, işleri fazla zorlayan birisi değil. Her zaman daha sağlıklı nasıl ilişkiyi sürdürebilir diye düşünür ve eğer ona göre yapacak birşey kalmamışsa ellerini açarak, gitmesine izin verir."

"Aşk için savaşan birisi değil, ha?" Yoongi'nin bakışlarındaki soru işaretini yakaladığımda aklımda dönüp durmasına izin verdim.

"Aşk sana acı vermemeli," Elimde döndürüp durduğum bardağı dudaklarıma götürerek içkiden bir yudum aldım. "Böyle derdi hep. Aşk sana acı vermemeli. Aşk kendine olan sevgini katletmemeli. Aşk sana yanlış hissettirmemeli. Aşk seni hasta etmemeli. Aşk seni kurtaramaz ama seni öldürmemeli de."

"Bütün o aşk uğruna acı çekmiş ve ölmüş şairlerin anasını sikti, desene."

Bu sözüne kahkaha attım. "Kesinlikle. Onun için bu aşk değil, saplantı olurdu."

"Aşk herkese göre farklı tezahür eder."

"Saplantı farklı bir aşk çeşidi sayılmaz, Yoongi."

"Taehyung'un kelimelerini giymeyi bırak artık, Alea. Kendi doğrularını konuş."

"Kendi doğrularım," diye mırıldandım düşünceli bir şekilde. "Taehyung'un ne düşündüğüne o kadar çok zaman harcadım ki, benim için neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmiyorum artık. Tek başıma nasıl düşünüleceğini bile bilmiyorum."

"Taehyung seni öldürüyor," Yoongi oturduğu sandalyede arkasına yaslanarak iç çektiğinde kirpiklerime tutunan yaşa direnmeye çalıştım.

"Onu bacağından vuran kişi bendim, Yoongi." dedim alayla.

"Seni zihninden vuran kişi de o, Alea." Sesi alaydan oldukça uzaktı.

"Söyle bana, ondan başka bir konu nasıl konuşulur bilir misin sen? Eskiden bana çalıştığın çocukları anlatırdın, okuduğun bir makaleyi, bilgisayarına indirdiğin ve bağımlısı olduğun oyunu, votkayla birayı karıştırdıktan sonraki baş ağrısını. Ondan ayrıldın ve şimdi konuştuğun tek şey Taehyung. Taehyung'la bunu yapardık, bana böyle derdi, böyle düşünürdü, böyle adım atardı, böyle sıçardı. Ondan başka bir şey bilmez misin sen?"

"Sanırım onu kaybettiğimi kabullenemedim."

O an Yoongi'yle aniden merdivenlerden inmeye çalışan sese doğru kafamızı çevirdiğimizde korkuluklara tutunarak inen Taehyung'u gördük.

"Yardıma ihtiyacın var mı?" diye sordum elimdeki bardağı masaya geri bırakarak.

Bana cevap vermek yerine yavaş adımlarla şöminenin yanına ilerleyerek tekli koltuğun oraya oturdu.

Baygın bakan gözlerimi sessizlikle sarıp sarmalanmış süre zarfında üzerinde gezdirdim. Yoongi'nin dolaptaki kıyafetlerinden alarak üzerini değiştirmişti; koyu yeşil, önünü düğmelediği gömleği ve siyah bol paça pantolonuyla tapılası bir güzelliği sergiliyordu.

"Sessizlik yeminini koruyor, huh?" Yoongi kafasıyla onu işaret ederek sorduğunda sadece omuz silkmekle yanıtlamıştım onu.

Yanına gidip gitmemekte kararsız kaldım ve kararsızlığım uzun bir sarmaşık misali Yoongi'nin gözlerinin önüne uzandı. "İstediğin her boku ye, ben arkandayım." Yoongi oturduğu sandalyeden kalktığında sesini kısarak üzerime eğildi.

"Sadece kendi kalbini kırma."

Omuzuma hafifçe patpatlayarak beni orada onunla bıraktı ve merdivenleri çıkmaya başladı.

"Aç mısın?"

Sessizlik.

Bana bakmayan gözler.

"İçim çürüdü," diye fısıldadı Taehyung sakinliğini koruduğu, beni yerden yere vuran sesiyle.

"Bunu nasıl anlarsın bilemiyorum ama," Tereddüt kelimelerin arasına sızsa da dudaklarından fırlamasını önlememişti. "Uzunca bir süre sonra ilk kez iyileştiğimi hissetmiştim. Güçlü olmasa da insanlarla bir bağım vardı ve sadece denizin dalgalarını izlemek için bile toplanıp birlikte zaman geçiriyorduk. Şu anki sevgilim beni yaralayan travmalarımı deşmek  yerine sadece andan zevk almam için saçımı okşardı. Hayatımda ilk kez.."

Duraksadı.

"İlk kez geçmişte yaşadığım olayların beni şekillendirmesine izin vermemiştim; önüme bakmıştım. İçinde olduğum olaylardan zevk almakla meşguldüm."

Derin bir nefes.

"Beni iyileştirmek adına üzen şeylere yol vermiştim. Sağlıklı ilişkiler yaşadığıma inanmaya başlamıştım,"

Bana döndü üzgün gözleri.

"Sonra sen girdin, hayatıma. Tekrardan." Taehyung bakışlarını hemen benden alarak şömineye dikti. "Ve beni kaçırarak içimi çürüttün. Tekrardan."

"Gerçekten iyileştiğini düşünüyor musun yoksa sadece dikkatini dağıtıyordun?" diye sordum elimdeki bardağı kafama dikerken.

Taehyung oturduğu koltuğa iyice sindi.

"Adına her ne dersen de, iyi hissettiriyordu."

"İyi hissettirmesi seni iyileştirdiği anlamına gelmiyor maalesef."

"Tekrardan takıntılı bir ilişkinin ortasına düşmek istemiyorum," diye konuştu donuk bir ifadeyle. "Beni öldürmeni yeğlerim."

"Seni öldürmeyeceğim, Taehyung." Ayağa kalkarak paytakça ona doğru adımladım ve dizlerinin oraya çökerek oturdum. Yüzüne bakıyordum ve henüz, hala, devamlı şekilde beni görmemesi kalbimi eziyordu. "Sana ihtiyacım var."

"Kendine olan nefretin o kadar derin ki, yalnız kalmayı bile kaldıramıyorsun. O yüzden beni buraya getirdin, hayatın mahvolma pahasına bile olsa. Çünkü hayatının içine sıçmak kendinle yüzleşmenden daha kolay."

"Beni bu kadar iyi anlamana rağmen seni bırakabileceğimi düşünmen yersiz."

"İnan bana, seni daha fazla anlamak istemiyorum, Alea. Ama anlıyorum."

Gülümsemekle yetindim sadece.

"Yaptığın şeyin nedenini anlasam da, bu sana hak verdiğim anlamına gelmiyor. Yapmamalıydın. Elinde milyarlarca sebebin olsa bile, yapamayacağın şeyler var ve beni kaçırmak onlardan biri."

Taehyung bana baktığı anda kalbim çiçeklenmeye başladı ve o, sol elini kafama yaslayarak saçımı okşadı yavaşça. "Seni gerçekten sevmiştim zamanla," Eli yavaşça yanağıma kaydığında avuçiçine yasladım yüzümü sakince. "Beni kaçırmak kararına varacak kadar çaresiz ve feci hissettiğin için üzgünüm. Seni böylesine kırık dökük bir insana çeviren herkimse sikerdim." Baş parmağını hafifçe yanağıma sürttü. "Ama bana bunu yaptığın için seni asla affetmeyeceğim." Yanağımı avucundan ayırarak, geri çekildim.

Onu geri getiremiyordum.

Her ne yaparsam yapayım geri gelmiyordu.

"Sonunda ölmem gerekse bile, affetmeyeceğim."

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top

Tags: #taehyung