6; is love enough to hide sins?
"Alea!"
Kulaklarımdan zihnime erişmeye çalışan dumanlarla kaplı ses gözlerimi açmama neden olduğunda Yoongi'nin endişeyle çevrelenmiş yüzü gözlerim önüne serildi. Omuzlarımdan tutarak beni sarsma çabaları boşa çekilen kürekten farksızdı. Bedenim uyuşmuştu.
"Taehyung kaçtı," diye mırıldandım güç bela.
"Şimdi sıçtık." Yoongi öfkeyle beni yanıtlar yanıtlamaz kollarımdan tutarak bedenimi yattığı zeminden kaldırdı. "Fazla uzağa kaçmış olamaz, arabayla etrafa bakınalım."
Onu onaylasam da, bedenimdeki uyuşukluk görmezden gelinecek gibi değildi. Bakışlarım annemin baygın bedeninde soluklanmaya yüz tuttuğunda kendimi Yoongi'nin kollarından kurtararak onun yanına giderek çöktüm.
"Üzgünüm anne," diye fısıldadığımda bir taraftan da ayağındaki zincirleri çözmeye koyulmuştum. "Benim gibi birisini hak etmiyorsun."
Alnına küçük bir buse kondurduktan hemen sonra uyuşmuş bedenimle zorla doğrularak Yoongi'yle beraber oradan ayrıldık. Aklımda Taehyung vardı. Ne kadar uzağa gitmiş olabilirdi? O yorgun bedeniyle uzun süre koşamazdı.
Nereye gitmişti?
Neden gitmişti?
Beni neden kandırmıştı?
Ona onu bırakacağımı söylememe rağmen neden bana oyun oynamıştı. Neden benden kaçmıştı?
"Arabayla gidelim," diyerek telaşla konuştu Yoongi bahçeye vardığımızda. "Ormanın içine bakınırız."
"Bana sadece üç dakika ver, evden bir şeyler almam gerek." Omuzuna hafifçe pat patlayarak eve doğru yürümeye başladım. Eskiden babamın çalışma odası olan odaya adımladığımda bedenim hala uyuşuktu ama kontrol altında tutabiliyordum. Odanın kapısını açtığımda zaman kaybetmeden eski dolabın çekmecelerine doğru ilerleyerek kilitli çekmeceyi açtım.
Parmaklarımı saran tereddütle kararım zehirlense de, riski göze alacak bir mevkide olmadığı biliyordum. Bu yüzden bedenimi saran endişeyi öldürerek çekmecedeki silahı ellerim arasına alarak sıkıca tuttum.
"Artık sana güvenemem, Taehyung."
Soğukluğuyla kalbimi yakan silahı belime yerleştirerek hızlıca doğruldum ve bahçeye, sigarasını içerken beni bekleyen Yoongi'nin yanına adımladım.
"Sen iyi misin?" Kuşkuyla sarılı olan gözleri kısılarak yüzümü taramaya başladığında karnıma saniyede bir kramplar girse de yüzümde kas oynatmadan hızlıca onun yanından geçerek arabaya doğru yürüdüm.
"İyi olup olmamam önemli değil," Sigarasını dudaklarına yaslayarak benimle birlikte arabaya doğru yürüyen onun yüzüne bakmadan arabanın kapısını hışımla açtım. "Bu oyunu bitireceğim."
"O ne demek?" Yoongi arabaya bindiğinde direksiyona sarılarak arabanın hareket etmesini sağlamıştı. Araba arka bahçeden çıkarak orman yolunda ilerlemeye başladığında, bakışlarımız dikkatlice ağaçlarla sarılı olan bu ormanda tanıdık simanı aradığında ya da Yoongi ölüm sessizliğine daha fazla dayanamadan radyoyu açtığında bile sessizliğimi koruyarak sorusunu yanıtsız bırakmıştım.
"Ne düşünüyorsun?" diye sordu Yoongi uzun sessizliğimin ve arayışların ardından.
"Bütün bunlar sonlandığında, Taehyung'u bıraktığımda kendimi öldüreceğim."
Aniden arabanın frenleyerek durmasıyla ve benim güvenlik kemerini takmadığım için öne doğru savrulma ile bedenim ve zihnim silkelenmişti.
"Ne sikime konuşuyorsun, Alea?" Onun öfkeli sesi yüzümdeki hiçbir kası oynatmadığında bakışlarımı dikkatlice etrafta gezdirmeye başladım.
Taehyung hiçbir yerde yoktu.
Onu bir daha asla göremeyeceğim düşüncesi ağıma takıldı o an. Eğer onu şu an bulamazsam bir daha asla göremeyecektim. Hayatımdan öylece yok olup gidecekti.
"Ne yapacağımı zannetmiştin ki? Üniversiteye geri dönerek hayatıma kaldığım yerden devam edeceğimi ve her sabah kahvemi yudumlarken Taehyung ve sevgilisinin flörtleşmesini olduğum köşeden izleyeceğimi mi?" Derin nefes alarak kendimi arabadan dışarı attım. Yoongi de benim gibi dışarı çıkarak arabanın kapısını sertçe kapattı.
"Kendi hayatıma sıçtım, Yoongi. Bir de bunu büyük hevesle yaptım."
"Bana bak," Aniden Yoongi'nin çenemden tutarak yüzümü yüzünün tam karşısına çekmesiyle küçük çaplı bir sarsıntı geçirmiştim. Dudakları arasında tuttuğu sigarasının dumanı tüm yüzümü kapladığında diğer eliyle onu dudaklarının arasından çekip aldı ve gözlerini yüzüme dikti.
"Bok bok konuşmayı sonlandırmalısın. Ölmüyorsun. Ölmene izin vermiyorum. Bu işin sonunda ne yapacağını oturup birlikte düşüneceğiz."
"Taehyung," diye ismi dudaklarımdan usulca döküldüğünde Yoongi'nin çenemi tutan parmakları sertleşti.
"Siktiğimin veledi bir salmıyor bizi."
"Taehyung," diye tekrardan mırıldandığımda Yoongi kaşlarını çatmış, çenemdeki eli çözülmüştü. "Şu an tam arkanda."
"Bir kaçmayı becerememiş." Yoongi eliyle alnını ovuşturmaya başladığında arkasını dönerek benim gibi ona bakmaya başladı.
"Taehyung," diye seslendim. "Sadece konuşacağız."
Birkaç metre ilerimizde öylece duran Taehyung bunu duyduğunda kahkaha atarak kafasını iki yana sallamaya başladı. "Sadece konuşacağız?" Alaycı sesi havaya savrularak beni genzimden yakalamıştı.
"Senin sadece konuşmak diye tanımladığın şey beni günlerce ayağımdan zincirli bir şekilde küçücük odada tutmak mı?"
"Bokluk çıkarma, lan. Kız sadece konuşmak istiyor." Yoongi sinirle konuştuğunda Taehyung tekrardan kahkaha atmıştı. "Kesin öyledir."
"Ben bunun götünü deşerim." Yoongi öfkeyle bir adım attığında onu kolundan tutarak durdurdum. "Bana bırak." Ona fısıldayarak tekrardan bakışlarımı Taehyung'a çevirmiştim.
"Bedenin bitkin, yorgunsun. Ormanın içindeyiz ve kilometrelerce yürümen gerekecek. Buradan uzun süre koşarak kaçamazsın. Bizimle gel. Seni bağlamayacağım ya da zorla tutmayacağım. Sadece konuşacağız ve daha sonra istediğin yere gitmekte özgürsün."
"Sana neden güveneyim, Alea?" Taehyung'un sorduğu bu sorunun nedeni bariz olsa da alaydan uzak bir soruydu.
Bana neden güvenesin Taehyung?
Ben bilmiyorum.
"Çünkü seni seviyorum."
Bu Taehyung'un üçüncü kez kahkaha atmasını sağlamıştı. "Sen saplantına aşk mı diyorsun, Alea? Kendine böyle mi hak kazandırıyorsun?"
"Seni hep sevdiğimi biliyorsun,"
Taehyung hayal kırıklığıyla kafasını iki yana salladı. "Hissettiğin şey aşk olamaz senin. Sadece başta kendin olmakla herkesi kandırıp durdun. Sen tam bir canavarsın, Alea."
"Beni canavara dönüştürmeden önce seni seven basit bir insandım ben, Taehyung."
Taehyung'un kaşları hayretle havaya kalkmıştı. "Bunun için suçlanacak kişi gerçekten de ben miyim?"
Aşırıya kaçtığımı biliyordum.
Bu oyuna hiç başlamamalıydım. Onu kaçırmak haddinden fazlaydı ve beni saplantılı bir sosyopata çevirmişti.
Beni onun için bir canavar yapmıştı.
Ama onu sevmiştim. Canavara dönüşmeden önce onu hep en güzel duygularımla sevmiştim.
Birisini sevmek bizi canavar yapar mıydı?
Bütün insani taraflarımızı kendi ellerimizle katlederek kendimizden geriye bir birey bırakmamamıza neden olur muydu?
Kendimizi bile ateşe verecek olan canavara dönüşerek onun için dünyayı ve içindeki insanları tek çırpıda ateşe vermemize hak kazandırır mıydı?
Sahi, birisine olan sevgimiz bize tam olarak ne yapardı?
"Sizinle gelmeyeceğim."
"Ananın amı artık!" Yoongi öfkeyle soludu. "Başka şansın mı var, sanıyorsun?"
"Daha fazla beni alıkoyamazsın."
"Hala işin şovunda ya," Yoongi'nin sabırsız kişiliği ve soğumayan öfkesi umursayacağım son şey bile değildi şu an.
"Senin için üzgünüm Alea." Taehyung bir adım attıktan hemen sonra duraksadı. "İçimde senin için üzgün hissetmekten başka bir duygu kalmadı." İç çekti. "Her şeyi tükettin."
Taehyung arkasını dönerek yürümeye başladı.
Bunu gören Yoongi ona doğru bir adım atmıştı ki, ikisinin de donup kalmasını sağlayan bir şey oldu. Belimden çıkardığım ve Taehyung'a doğru doğrulttuğum silahın namlusunun çekilme sesiydi onları yerlerine yapıştıran tek şey.
"Alea," diye endişeli bir sesle fısıldadı Yoongi oldukça şaşırarak.
"Eğer tek bir adım daha atarsan seni vurmak zorunda kalacağım, Taehyung." Dilimi üst dudağımın üzerinde gezdirerek onu ıslattım. "Bizimle birlikte arabaya geliyorsun."
"Beni vurabileceğine gerçekten inanıyor musun, Alea?"
Taehyung'un dudaklarından adım sessiz harflerle birlikte döküldüğünde arkasını sakince dönüp gözlerini yüzüme sabitlemişti.
Sınırlarımı böylesine zorlamayı ona kim öğretmişti?
"Bütün hayatını benim için ateşe vermeyi göze almana rağmen benden bu kadar kolay vazgeçebileceğine gerçekten ama gerçekten inanıyor musun?"
Ona vazgeçilmez olduğunu öğreten ben miydim yoksa?
"Bana başka hiçbir yol bırakmadın, Taehyung." diye mırıldandım sesimin titremesini görmezden gelerek duygularımı kör ettiğimde. "Şu an buradan gitmene izin verirsem bir ölüden hiçbir farkın kalmayacak hayatımda. Ya gitmene izin vererek zihnimde senin varlığını öldürmeliyim ya da bedenine kurşun sıkarak dünyadaki varlığına son vermeliyim. Her iki halde," Yutkundum. "Ölmüş olacaksın."
Onun varlığını zihnimde ya da hayatımda tutacak bahanelerim tükeniyordu.
Onu yavaşça kaybediyordum.
"Bunu yapmayacaksın. Yapamayacağından değil ama yapmayacaksın." Taehyung bana doğru bir adım attı ve duraksadı. "Beni kaybetmeyi göze alamayacak kadar takıntılısın bana." Bakışlarını ormanın içinde gezdirerek kendine birkaç saniye tanıdı ve zihninde son kalan anılarımızı da ateşe verdiğini gözlerinde gördüm.
"Beni öldürdükten sonra nasıl hayata tutunacaksın hiç düşündün mü?" Dilini üst dudağında gezdirerek bana düşünmem için zaman tanıdı ama konuşmama izin vermeden devam etti. "Tutunamazsın, Alea. Kendi canına kıyarsın."
"Alea," Yoongi'nin uyarıcı sesini duyduğumda hiç oralı olmamıştım. "Bu kadarı fazla kaçıyor. Bırak ne hali varsa görsün."
"Ben olmadığım sürece sen bir hiçsin."
Kendi hayatımı ateşe verdim ben.
Alea diye birisi hiç önemli değilmiş gibi Taehyung için onun değerini görmezden geldim.
Alea'nı ellerimle Taehyung'un aşkında boğdum.
"Karanlık bir tarafın var senin," Anlamayarak kaşlarımı çattım. "İçindeki karanlığı benim üzerime salarak tatmin ediyorsun kendini. Beni kaçırarak, beni kontrol etmeye çalışarak, ağır fantezilerini üzerimde uygulayarak, acı çekmemi sağlayarak. Eğer ben var olmasam," Taehyung'un yüzünde alaycı bir gülümseme belirdi. "Delirirsin."
Birisini sevmek kendimizi o kişinin hayalinde katletmemize neden olur muydu?
Kendimizle ilgili her şeyi unutarak, görmezden gelerek sadece o kişinin etrafında dönüp durmamızı sağlar mıydı?
Birisini sevmek bizi bir insan olarak bitirir miydi?
"Taehyung nefes almadığı sürece Alea diye birisi var olabilecek mi?" Taehyung'un yüzünden ölüm gibi bir ifade geçti. Onun bana karşı duyguları, benim kendime karşı saygın öldü. "Sen söyle, Alea."
"Sensiz ben," diye fısıldadım kirpiklerimden atlayan yaşları tutamazken. "Bir hiçim."
"Seni manipüle etmeye çalıştığı açıkça ortada. Seninle oynuyor." Yoongi bana doğru uzandığında yanaklarımdan akan yaşların derimi üşütmesine izin vererek elimdeki silahı yavaşça indirdim.
"Seni böyle dağıtmasına izin verme, güzelim." Yoongi'nin öfkeli ama bir o kadar da endişeli sesini duyduğumda omuzumu pat patlamaya başlamıştı.
"Bitmesini istiyorum," diye fısıltı karışık yakardım Taehyung'un tam gözlerine bakarak. Taehyung sakince arkasını dönerek yürümeye başlamıştı hemen ardından. "Bütün bu hislerimin son bulmasını istiyorum."
Birisini sevmek o kişiye olan sevginizden korkunç derecede nefret etmenize getirip çıkarabilir miydi sizi?
"Yok olmasını istiyorum," Ve yanağımdaki yaşları hırçınla sildim. "Kendi ellerimle yok etmem gerekirse bile,"
Bir.
İki.
Ve onu vurdum.
Silahtan çıkan kulak kanatıcı ani ses, Yoongi'nin bağırarak silahı elimden kapması ve Taehyung'un acılar içinde yere düşmesi, hepsi sadece kendimi kanıtlamak için verilen ani bir kararın sonucunda beliren trajedilerdi.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top