4; i killed you with love






Taehyung tam karşımdaydı.

İki haftadır ayağından zincirlediğim köşede oturmuş, tam karşısındaki duvara yaslanarak onu izleyen bana değil, hemen yanımda baygın şekilde uyuyan annemin kollarındaki zincirlere bakıyordu.

"Buna son vermelisin." diyerek konuştu Taehyung ağır geçen yarım saatin ardından. "Kendini ve etrafındakileri mahvediyorsun."

"Beni bu hale getiren sensin, Taehyung." Ellerimle boynumdaki beze tutunarak öksürdüm. Bu acıtmıştı.

"Bu hale gelecek kadar acı çektiğin için çok üzgünüm," Taehyung dizlerini kendisine doğru çekerek alnını yasladı ve birkaç saniye sessizlikte boğulmayı yeğledi. "Ama acının kaynağı ben değilim, Alea."

Alaycı gülümsememi yüzüme yerleştirdiğimde ona olan bakışlarımı görmediği için öfkelendim. "Ah, öyle mi?" İç çektim. "Kim öyleyse?"

"Sensin."

Sadece ben mi suçluydum gerçekten? Yaşadığımız o kadar zamana karşı böylesine kötü hissettiğim için suçlu ben miydim?

Neden sen hiç kötü hissetmedin, Taehyung?

Bütün o zamanlar seni biraz bile incitecek kadar güzel değil miydi?

Bitmiş bir ilişkinin altında ezilen neden sadece bendim? Neden bütün bu duygular, anılar, özlemler ve kederler sadece benim ellerimde kalmıştı kı?

Peki ya sen?

Üzgün değil miydin?

Hiç mi?

"Alea, lütfen." Onun güçsüz sesi küçük odanın içinde dolaşmaya başladı. Kafasını dizlerinden kaldırmamıştı. "Lütfen artık buna bir son ver." Elleriyle yüzünü kapattı. "İki haftadır ayağımdaki zincirlerle bu küflü yerdeyim. Doğru düzgün yiyemiyorum, uyuyamıyorum, kıyafetlerimi değişemiyorum, duş alamıyorum. Yüzümü bile yıkayamıyorum. Bütün gün bu karanlık odada sadece duvarı izliyorum ve senin bana yemek getirmeni bekliyorum."

Taehyung'un sesi titremişti. "Dayanılmaz bir hal alıyor artık bu."

Yaslandığım yerden doğrularak ona yaklaşmaya yeltendim. Ama beni daha yeni öldürmeye çalıştığı gerçeği mesafemi korumama neden olmuştu.

"Lütfen buna son ver ve beni öldür."

"Yapamam," diye fısıldadım. "Seni öldüremem ki."

"Neden?" Soru dudaklarından sıyrılıp aramızdan aktığında ona uzunca baktım. Çok üzgündü.

"Seni seviyorum ben," Duraksadım. "Seni çok seviyorum."

"Seviyorsun demek." Taehyung'un titreyen sesi alaycı bir tavırla bana güldüğünde sessiz kalmayı seçmiştim.

"Sevdiğin insana bunu yapmazsın, Alea."

Ayağa kalktım.

Ona cevap vermedim ve hızlı adımlarla annemle onu o küçük odada bırakarak sığınaktan dışarı çıktım. Kapıyı kapatarak çimleri üzerine örttüğümde dilini sertçe yanağımın içinde gezdiriyordum.

Cep telefonumu cebimden çıkarırken, eve doğru yürüyordum. Rehberimdeki onlarca numaranın arasından Yoongi'nin numarasını tuşlayarak telefonu kulağıma yasladım. İlk çalışta açmıştı.

"Telefonun başında sabahladığını biliyorum ama birkaç saniye daha beklemelisin çağrıyı açmak için, aksi taktirde bana takıntılı sapık olduğunu düşüneceğim."

"Alea?" Sesi kuyunun dibinden geliyordu sanki. Boğuk ve zayıftı. "Neden aradın?"

Bahçenin kapısını açarak içeri geçtiğimde üzerimdekileri çıkarıyordum. Taehyung boğazıma kesici eşyasını dayadığında akan kan üzerime bulaşmıştı. Ağır adımlarımı banyoya yönlendirdim. "Yardımına ihtiyacım var,"

"Kirli bir yardımdan mı bahsediyoruz?" Yoongi'nin yüzüne yerleştirdiği alaycı gülümseme zihnimin duvarlarından asılmaya koyulduğunda kafamı iki yana sallayarak banyodan içeri girerek kapıyı arkamdan kilitledim.

"Konu vahim," İç çamaşırlarımla kaldığımda lavabonun oraya oturarak dizlerime kendime doğru çektim ve sırtımı küçük dolaba yasladım. "Gerçekten sana ihtiyacım var."

Sıkıntılı bir nefesi ciğerlerimden dışarı üflediğimde şimdiye kadar yaptığım her şeyin de öylece içimden çıkıp gitmesini ve tekrardan iyi birisi gibi hissetmeyi çaresizce diledim. Gerçekleşmeyen ilk dileğim değildi bu. Her şeyi bitirsem bile eskisi gibi olabileceğimi düşünmek zordu. Hayatımın geri kalanında bununla yaşamak zorundaydım.

"Sorun ne, Alea?" Yoongi'nin ciddileşen sesini duyduğumda bedenimdeki gerginlik ikiye katlanmıştı.

"Taehyung," diye fısıldadım kendimi tutamayarak. Devamını getiremeyerek alnımı dizlerime yasladım.

"Ah," diyerek nefesini seslice dışarı verdi Yoongi. Yine aptalca onun ismini söyleyerek saatlerce ağlayacağımı düşünüyordu. "Şu velet, cidden!"

"Eleos'un ona iyi geldiğini gördüm," diye itiraf ettim bir anda. Bu itirafımı ikimizde beklemiyor olacaktık ki, uzun bir sessizlik aktı aramızdan. Daha sonra dudaklarıma dolan cesaretle konuşmayı sürdürdüm.

"Benimleyken tamam olduğunu sanıyordum. Nasıl sanmazdım ki? Bana her şeyini anlatırdı, eğlenceden eğlenceye koşardık, bazen saatlerce uzanıp anlamsız şeylerden konuşurduk, birlikte yemek yapardık, güneş tekrardan çıkana kadar sevişirdik, üzgün olduğunda kafasını okşayarak ona anlamsız ama güzel şeyler söylerdim. Buna bayılırdı." İç çektim. "Geçen Eleos'la kampusun arka bahçesinde sarılırlarken gördüm onları, diğer arkadaşlarıyla sohbet ederken oldukça eğleniyor gibiydiler. Taehyung'un gözleri parlıyordu."

Kafamı geriye atarak dolaba yasladım. Beyaz tavan ve ben yapayalnızdık orada.

"Benimleyken nasıl olduğunu hatırlıyor musun? Onu hiçbir şey için zorlamazdım. Bir şeyleri yapmak istemediğinde onu dünyaya atlaması için itmezdim. Aksine odaya kapanıp, dünyadan kopmuş bir şekilde zaman geçirirdik. Eleos tam tersini yapıyor. Onun elini kavrıyor ve dünyaya birlikte atlıyorlar. Onu diğerleriyle arkadaşlıklar kurmak için zorluyor, korkularını yenmesi için itiyor. Bazen kendi kabuğundan çıkması için ona bağırdığını gördüm. Taehyung değişti."

Kısa bir sessizlik yaşandı.

"Daha sağlıklı görünüyor." dedim tek çırpıda. "Bir sürü arkadaşı var şimdi, partilere davet ediliyor ve sınıfta konuşma yapmaya çekinmiyor. Şey gibi, Taehyung."

"Ne gibi?"

"İyileşmiş gibi," Dolan gözlerimi tutamadım. "Kendisiyle barışmış gibi."

"Aydınlığını bulmuş gibi." Yoongi yardımcı olmaktan çok kalbimi kanatıyordu ama söylediğine gülerek onu onayladım.

"Bunu başaranın ben olmaması üzücü."

"Birisini iyileştirmek için sevmezsin, Alea. Sen terapist değilsin."

"Neden severiz ki öyleyse." Sesim çaresizdi. Geriye dönmek istiyordum. Geriye dönüp her şeyi düzeltmek istiyordum.

"Sevildiğini hissettirmek için. Iyileşip, iyileşmemek o kişiye kalmış bir şey. Bu senin sorumluluğunda değil."

Geriye dönüp onu kaçırmak yerine yine uzaktan hayatını yaşayışını izlemek istiyordum.

"Peki bu duygularla ne yapacağım ben?"

Geriye dönüp onu ayaklarından zincirlemek yerine onu kahve içmeye davet ederek düzgünce konuşmak istiyordum.

"Seni sarmasına izin ver." Yoongi'nin kelimeleri beni sardığında yanaklarımdan yaşların akmasına izin verdim.

Geriye dönüp en azından arkadaşı olmayı denemek istiyordum.

"Taehyung'la yollarınız ayrılsa da hala birbiriniz için değerlisiniz. Neden ona olan duygularını katledesin ki?"

Geriye dönmek istiyordum.

"Şehirin dışındaki evine ihtiyacım var bir süreliğine, Yoongi." Elimin tersiyle yanağımdaki yaşları tek çırpıda sildim. Geriye dönmeyi istemek için bile çok geçti.

Yoongi kahkaha atarak alaycı sesiyle konuştu. "Taehyung'u oraya kaçırmayı mı düşünüyorsun yoksa? Seni psikopat velet."

Ona cevap vermedim.

Yoongi'nin şakası sessizliğe düştüğünde dudaklarını kapatarak benim konuşmamı beklemiş ama uzun süre sadece boşluğu izlediğim için ona cevap vermediğimden iyice tuhaflaşan durum en sonunda onun küfür ederek bir şeyleri devirmesiyle sonlanmıştı.

"Siktir! Siktir! Siktir!" Yoongi şaşkınlıkla soludu. "Lütfen bana onu kaçırmadığını söyle!"

Cevabını alamayacağı soruları sormayı ne zaman keseceğini bekledim.

"Nasıl? Ne zaman? Neden?" İnanamıyormuş gibi duraksadı. "Neden Alea, neden? Bunun geri dönüşünün olmadığını biliyorsun, değil mi? Hayatını mahvettiğinin farkındasın, değil mi?"

"Yardımına ihtiyacım var," diyerek tekrardan yineledim.

"Aklını sikeyim, Alea! Aşkını da sikeyim!" Yoongi birkaç kez daha ettiği küfürden sonra sakinleşerek düşünmeye koyulmuştu. O esnada üzerimdeki son parçaları da çıkararak duşakabine girdim.

"Neredesin?" diye sordu aniden.

"Annemin evinde."

"Kadının kalbine indirmeyi mi düşünüyorsun? Taehyung orada mı? Ya annen öğrenirse?"

"Hiçbir şey yapamaz annem," Sırtımı duvara vererek buğulu gözlerimi ayak parmak uçlarıma sabitledim. "Onu bayılttım."

"Daha ne kadar ileri gitmeyi düşünüyorsun, Alea?"

"Yardım edecek misin, etmeyecek misin, Yoongi?"

Yoongi sessiz kaldı. Düşünmesi için ona birkaç dakika süre tanıdığımda suyu açarak ayaklarımı ıslatışını izlemeye başladım.

"Geliyorum," diye mırıldandı Yoongi.

"Teşekkür ederim," diyebilmiştim sadece. Telefonu kapatmak için kulağımdan çektiğim sırada Yoongi'nin tekrardan konuşmasıyla kulağıma geri götürdüm.

"Gözlerinin parlaklığını kaybeden sadece Taehyung değil, Alea."

Birisine olan sevgimiz gözlerimizdeki ışığı kör eder miydi?

"Keşke içindeki aydınlığı koruyabilmiş olsaydın."

Birisine olan sevgimiz kalbimizin soğumasına neden olur muydu?

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top

Tags: #taehyung