Beş
Steve Amerika'ya geri dönmek zorunda olduğunu söylemek istemiyordu fakat davranışları gerçekten zeki olan bir kadın tarafından bir şeylerin yolunda gitmediğini anlaşılmasına sebebiyet verebilmişti.
Eliza kendisini hatırlamayan kızının yanından ayrıldı ve dışarıda Nick ile konuşan Steve'in yanına doğru yürümeye başladı.
Sessizce konuşan iki adam kadının ayak seslerini duymalarıyla konuşmalarına ara verip kadına baktılar. "İkinizden biri derhal bana neler döndüğünü anlatıyor." Genç kadının sesi çok net ve keskindi. Sanki sevdiği kişilerle değilde bir mahkumla konuşuyor gibiydi.
"Şey... Amerika'ya geri dönmek zorundayım." Steve bir haftadır tanıdığı fakat sanki yıllardır tanıyormuş gibi sevdiği kadından ayrılmak zorunda olduğundan geldiğinden beridir ilk defa bu kadar üzülmüştü.
"İki gündür söyleyemediğin şey bu muydu?" Elizabeth birinin birinden ayrılması gerektiğini söylemenin zor olmadığını düşünüyordu. Ve iki gündür Steve'in bunu neden sakladığına bir anlam verememişti. Steve ve Nick kadına gözlerini dikip nasıl böyle duygusuz bir tepki verdiğini anlamaya çalışıyorlardı.
"Uzaylıymışım gibi bakmayın bana. Önemli bir şey oldu sanmıştım iki gündür." Nick kadının biraz daha samimi çıkan sözlerine karşıt "Bu kadar duygusuz olduğunu hatırlamıyordum sadece."dedi. Elizabeth gülmeye başladı. Nick'in saklamaya çalıştıkları ilişkilerini öğrendiği aşikardı. "Siz ciddi olamazsınız herhalde. Steve'in gitmesi ayrılacağımız anlamına gelmiyor. Tamam pek fazla görüşme şansımız olmayacak fakat bu asla olmayacak demek değil." Steve kadının olumlu verdiği tepki üzerine sevinmişti.
"Ben kızımın yanına dönüyorum siz de konuşmanıza devam edebilirsiniz." Elizabeth dominant bir yapıya sahipti bu yüzden fark etmeden emir verir gibi konuşabiliyordu.
Genç kadın adımlarını kızının yattığı odaya doğru yönlendirdi. Bulundukları bölge tahliye edilmişti bundan kaynaklı düşen iğnenin sesi duyulabilecek kadar sessizdi ortam.
Nick fısıldayarak konuşmaya başladı. "Tony'nin yanında Elizabeth'in adını ağzına almanı tavsiye etmem. Olası bir çatışma muhtemel olur." Steve de aynı sessizlikte cevap vermişti. "Bana Tony ile aralarında olan şeyi anlatacak mısın ya da Elizabeth hakkında herhangi bir şey?" Nick adamın merakını haklı buluyordu. "Elizabeth'in anlatması daha doğru olur." Siyahi adam kızı gibi gördüğü kadının yanına doğru gitmeye başladı.
Steve'in tek yapabildiği aklında çok fazla soru işareti bırakan kadına veda etmekti. İletişimleri kopsun istemiyordu. Sevgilisi olmasa bile arkadaşı olarak kalmasını istiyordu kadının.
Steve'in ülkeden ayrılmasıyla Angy ve Eliza tekrar konumlarını değiştirdi. Şimdiki adresleri Belçika'ydı. Küçük kızın anılarında hâlâ büyük bir boşluk vardı. Ama hatırlaması gereken en önemli şey olan Elizabeth'in annesi olduğu gerçeğini hatırlamıştı.
Elizabeth ve Angelina kimlik değiştirmişti. Angelina buna anlam veremiyordu fakat annesinin saklanmaya çalıştığını fark edebiliyordu.
Angelina, annesine her gün o sarışın adam ile konuşup konuşmadığını soruyordu. Ayrıldıklarından 17 ya da 18 gün sonra Elizabeth'in telefonuna mesaj geldi. "Nasılsınız?" Elizabeth gördüğü mesaj ile yüzünde gülümseme belirdi.
"Ben de Angelina da iyiyiz. Sen nasılsın? İşler yolunda mı?" Steve kadından bu kadar hızlı mesaj gelmesini beklemiyordu. İkisi de birbiri ile konuşmak istiyordu ve bunu açık açık belli ediyorlardı.
"Seninle konuştuğumdan kaynaklı çok iyiyim. Görevdeydik. Bu yüzden yazacak vaktim olmadı." Yazdı ama kadına kıyasla daha yavaş yazıyordu.
"Ben de telefon kullanamıyorsun diye düşünmeye başlamıştım :D" Steve kadının yazdığı şeye gülmeye başlar. Ayrıldıkları süre boyunca telefon kullanmayı çözmeye çalışıyordur. Aramayı düşünmüştür fakat görev esnasında arayacak vakti olmamıştır.
"O da var. Fakat gördüğünüz üzere kullanabiliyorum şu anda :)" mesajlar ardı ardına yazılmaya başlanır ve ayrı kaldıkları süre boyunca başlarına gelen olayları anlatmaya başlarlar.
Angelina eve geldiğinde ümitsizce "bir gelişme var mı?" diye sorar. "Bugün konuştuk." Angelina annesinin dediği şey üzerine şaşkınca annesine bakar. "Ne yazdı?" Küçük kız "büyümüş de küçülmüş" sözüne tam uyuyordu. Davranışları, düşünceleri ve konuşması yaşından kat kat daha fazlaydı bu sebeple annesine çok iyi arkadaşlık ediyordu. Zekasına yetişebilen kimse olmadığı için zekasını benzetmek Angelina'yı küçük göstermek gibi olurdu.
O günden sonra Elizabeth ve Steve her gün konuşmaya başlamıştı. Sarışın adam sevdiği kadını ve onun kızını görmek için tatillerini dört gözle bekliyordu. Tatilden kastı her şeyin durgun olduğu dönemleri. Aradan geçen süre zarfında Steve küçük kız için baba rolünü üstlenmişti. Angelina babasını merak etmeyi artık bırakmış ve steve ile kendi bilgisiyarından da mesajlaşmaya başlamıştır. Bazı günler annesinden daha çok konuşuyorlardır.
Steve, küçük kızı kendi kızı gibi görmeye başlamıştır ve onunla konuşmak çok hoşuna gidiyordur.
Her şey iki taraf için de yolunda giderken Steve'e gelen telefon üzerine çok fazla şey değişmeye başlayacaktır.
Nasılsınız??
Çok yoruldum sabahtan beri çeviri yapıyorum. Tamam ben kaşındım nazlanmaya hakkım yok.. ayy bazen çok mu samimiyim diye düşünmeye başladım.
Bana alışmanız lazım her bölümde beni çekeceksiniz.
Bölüm zamanın ilerlemesi için yazdım her şey istediğim zamana doğru gelicek umarım.
Diyecek bir şey gelmedi aklıma...
Öpüldünüz ♡ ♡
Lex ♡
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top