‹|30|›
SREİN
-otuz-
Hilal'in canı son derece sıkkındı. Sabah uyandığında Poyraz'dan gelen mesajı görmüştü. Genç adam üzgün olduğunu ve önemli bir işi çıktığı için buluşmayı ertelemek istediğini yazmıştı.
Hilal mesaja dönüş yapmadı, hayal kırıklığına uğramıştı. Belki de Poyraz'ın bu işte gönlü yoktu ve hevesi de kalmayınca onu ekmeye karar vermişti. Bu karamsar düşünceler sabahtan beri aklında dönüp duruyordu.
Dün gece abisinin yaptığı telefon konuşmasına şahit olması da şu anki ruh haline en büyük etkiyi bırakan bir diğer konuydu. Ondan nefret etmesi gerektiğini düşünürken hala onun için endişelenirken buluyordu kendini. 'Ne diye hala önemsiyorum? ' dese de, abisi gayet de umurundaydı hala.
Telefonunu da yanına alarak salona geçti. Geniş bir koltuk, koltuğun karşısındaki televizyon... Birkaç küçük masa, duvarı kaplayan sade pastel renkli duvar kağıdı ile şirin bir olaydı Hilal' e göre. Burada zaman geçirmeye özellikle duvarı kaplayacak kadar geniş pencereden sokağı izlemeye bayılırdı.
Koltuğa uzanıp, vakit geçirmek için sık yapmadığı bir şeyi yapıp televizyonu açtı. Tüm gün dışarıda olmayı planlarken şimdi eve kapatmıştı kendini. Kanalları gezerken bir haber kanalında yaşadığı ilçenin bağlı olduğu il ile ilgili bir haber gördü. Şehir merkezindeki büyük ağaçlık alanın restore edilmesi ile ilgili bir haberdi, genç kız fazla önemsemese de haberi izlemekten kendini alamadı. Haber sona erdiğinde kanalı değiştirmek üzereydi, taa ki sıradaki haberi duyana kadar.
Haber kendi ilçesiyle ilgiliydi. Hilal şok olmuş halde ekrana kilitlenirken duyduklarının doğru olduğuna inanmak istemedi. Herhangi bir fotoğraf göstermemişlerdi. Aynı isimde başka biri olamaz mıydı? Pekala olabilirdi ancak Hilal bu ihtimalin ne kadar düşük olduğunu gayet iyi biliyordu.
Hial: Poyraz?
Biraz beklese de yanıt gelmedi mesajına.
Hilal: Haberlerde gördüm, Mine Ulu adına birinin ölüm haberi. Ben emin olamadım, doğru mu?
Cevap beklemekten başka şansı yoktu, telefonu koltuğun önündeki masaya bırakıp geriye yaslandı. Televizyona baksa da tüm dikkati telefondaydı. Bu nedenle evin kapısı sertçe açıldığında irkilmişti.
Abisiydi gelen, bu saatte evde olması genç kızın alışkın olduğu bir durum değildi. Abisine ters bir bakış atıp önüne döndü ve televizyonla ilgilenir gibi yaptı.
"Hilal, " dedi abisi odaya gelip yanına otururken. " Son zamanlarda peşine takılan ya da seni rahatsız eden biri oldu mu?"
Başını çevirip abisinin son derece gergin yüzüne baktı. Bu soruyu sorması ayriyeten üstündeki gerginliğinin ardında bariz belli olan endişe Hilal'i şaşırtmıştı.
Soruya yanıt vermedi, "Neden?" diye sordu sözlerine karşılık. Abisinin bir kez olsun onu ciddiye alıp açıklama yapmasını umut ediyordu.
"Soruma cevap ver sen, oldu mu olmadı mı?"
Hilal sinirlendi, ona karşı hala içinde bir umut olması kendi ahmaklığıydı...
"Hayır," dedi net bir tavırla, "Senin aksine kimse beni takip etmiyor."
Sözlerini idrak eden abisi afalladı, "Sen? Nereden biliyorsun?"
"Duydum seni." dedi ayağa kalkarken, "Başına aldığın belaya beni bulaştırma, bari bunu yapma." Hızla odayı terk edip odasına girdi. Ama abisinin sözleri henüz bitmemişti, peşinden geldi.
"Seni bir şeye bulaştırdığım yok," dedi sinirle. "Aksine uzak tutmaya çalışıyorum." Yalan söylüyor diye düşündü genç kız. O seni hiçbir zaman korumadı, en yakınındakilere karşı bile...
Hilal sessiz kalırken Çınar konuşmaya devam etti, " Kimin benimle ne derdi var bilmiyorum Hilal, sadece beni izleyen birini fark ettim hepsi bu. "
Yeni bir yalan daha... Telefon konuşmasında birinden bahsettiğini gayet iyi hatırlıyordu. Fark etse peşime adam takmaz gibisinden bir cümle kurduğunu duymuştu.
" Eğer seni rahatsız eden en ufak bir şey olursa bana söyleyeceksin. "dedi Çınar ısrarla. Olumlu bir yanıt almadan bu gerginlik sona ermeyecekti.
" Söylerim, " dedi genç kız durgunlukla pes ederken. Abisi ona böyle rahat yalan söylüyorsa kendisi de söyleyebilirdi. Başında bir bela vardı, onu rahatsız eden bir değil pek çok şey vardı ama bunu Çınar'a söylemeyecekti.
Çınar gittikten sonra, hışımla salondan ayrılırken unuttuğu telefonu aklına geldi. Hızla salona gidip masadan telefonu alırken abisini göremedi, umursamadan odasına geri döndü çünkü mesaj bildirimi gelmişti.
Poyraz: Doğru ne yazık ki.
Poyraz: Şu önemli işim de bu konuyla ilgiliydi aslında. Tekrardan bugünkü planımız için üzgün olduğumu söylemek isterim.
Poyraz: İlçenin en zengin iş adamının kızı tabii, hemen haberlere çıkmış.
Hilal: Üzüldüm, başın sağ olsun. Arkadaşının yanında olmak istemen çok normal, sorun değil başka zaman yaparız araştırmayı.
Poyraz: Durum biraz karışık.
Hilal: Nasıl yani?
Poyraz: Aklıma konuştuğum kişilerden birinin telefon numarasını aldığım geldi ama not aldığım kağıt Mine'de kalmıştı, sabah almak için evine gittim.
Poyraz: Cesedini buldum.
Hilal: İnanamıyorum... Nasıl olmuş peki?
Poyraz: Kimse bilmiyor henüz. Evde inceleme yapıyorlar, ifademi aldılar uzun uzun.
Poyraz: Polis intihar üzerinde duruyor.
Hilal: Çok yazık, biri kendini ölümle cezalandırmamalı.
Hilal sorunları olsa da ölümü asla düşünmezdi. Genç kız için başkalarını öldürmeyi düşünmesi bile mümkün olabilirdi ancak kendi canına kıymak... Hayır hiçbir şey için bunu yapmaya değmezdi.
Poyraz: Dürüst olmak gerekirse, bundan pek emin değilim. Mine intihar edecek biri değildi.
Hilal: Bunu birinin yapmış olduğunu mu söylüyorsun?
Poyraz: Evet, kendini öldürme ihtimalinden çok daha mümkün geliyor bana.
Poyraz: Ama durum oldukça garip, evde neredeyse her şey yerli yerinde. Zorla girildiğinde dair iz yok kanımca ve arbede yaşandığına dair bir iz de...
Hilal bunun bir cinayet olmamasını diledi. Poyraz'ın sözleri ona bunu birinin yaptığını düşündürüyordu. Kim olduğunu tahmin etmek zor değildi onun için. Kendisine bunca zamandır masum olduğuna inandırmaya çalışan yabancı... Hilal onun hiç de masum olmadığını biliyordu, içten içe neredeyse emindi. Sadece bağlantıyı kuramıyor, onu Turnalı cinayetinin bir parçası haline getiremiyordu.
Şimdi ise Mine' ye zarar verenin o olma ihtimalini düşünürken buldu kendini çünkü Hilal, yabancıya Mine'yi ortadan kaldırması için gayet iyi bir neden vermişti. Bebeğin hikayesini öğrenmek için ona gitmişti ilk önce. Yapılan haberde Mine'nin ismi vardı. Sabahtan beri yabancı mesaj atmamıştı, bu durum bu yargısını güçlendiriyordu. Yine de emin değildi, her şey fazlasıyla şaibeli görünüyordu.
Poyraz: Başıma durduk yere dert aldım.
Hilal: Dert aldım derken?
Poyraz: İdil adında yakın arkadaşı var Mine'nin, o da yanımdaydı. Gördüklerini yanlış yorumladı. Sabah onunla karşılaşmıştım. Mine'nin evine gittim, telefonu veya kapıyı açmıyordu. Geri dönmek üzereyken gördü beni, kendisi de Mine'ye ulaşamamıştı.
Hilal: Senden şüphe ettiğini söyleme bana...
Poyraz: Maalesef. Polise anlattıklarını hayretle dinledim. Eve geldiğinde benim orada olduğumu Mine ile atamızın iyi olmadığını falan söyledi.
Poyraz: Şimdilik bir sorun yok ama polisin gözü olay çözülene kadar üstümde olacaktır...
<><><><>
Hilal yabancının ona yalan söylediğinin farkında, onun masum olmadığını bilmese de içten içe hissediyor. Buna rağmen neden onu koruyup gizlemeye devam ediyor?
Olan Mine'ye oldu, o masumlardan biri miydi?
<><><><>
|18|8|19|21|15|
SONSUZSİYAH
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top