ayrıldık mı?
Odamdayım. Yine. Yatağıma uzanmış kulağımda kulaklık gözümde yaş tavanı izliyorum. Yine. Bir yandan da dinlediğim şarkıyı söylüyorum, bu sefer avaz avaz.
Ayrılığın acısı
Sorulur mu yanana
Aşka düştüm düşeli
Kül oldu bahtı kara
Cengiz Kurtoğlu bir kez daha acıma eşlik ediyor benim. Bu şarkıyı dinleyip de efkarlanmayan yoktur ama değil mi? Hele bir de ayrılmışken...
Çok canım acıyor, öyle böyle değil bu. Suçlanıyorum ve bana yakıştırılan da çok kötü. Bunu ben mi hak ettim. Neden kimse sevmiyor beni.
Telefonum çalıyor. Bir mesaj bildirimi. Yanaklarımı siliyorum, ağlıyorum ama durduramıyorum kendimi.
Güven: Canının acısı geçici...
Güven: Yükünü kaldırınca
Güven: Kalbin özgür kalacak.
Daha da şiddetleniyor canımın acısı. Hıçkırıklara boğuluyorum telefonu bırakıyorum köşeye. Cenin pozisyonunda der top oluyorum ağlamaya devam ediyorum. Kapım çalıyor, ısrarla bir de. Açmayacağım her kim varsa geri dönebilir.
Tekrar bildirim sesi. Telefona yeniden bakıyorum, tuş kilidini açıp mesaja giriyorum. Ana ekranda bizim rezmimiz var, wp duvarımda da o. Bakasım gelmiyor. Hemen mesajı açıyorum.
Güven: Eşeklik ettim Parla, ne olur affet.
Güven: Bir şey söyle bana
Güven: Kapıyı aç barı.
Güven: Ağlama ne olur kıyamıyorum sana.
Güven: Kapıyı açmadan gitmeyeceğim bir yere.
Parla: Yedek anaktarım paspasın altında, yırtık yerinin içine gizli.
Daha yazmıyor bana. Muhtemelen buldu anahtarı. Umursamıyorum, atıyorum telefonu bir yere.
Ayrılığın acısı
Sorulur mu yananaaaaaa
"Parla?"
Aşka düştüm düşeli
Kül oldu bahtı kara
"Parla."
Ona bakmadan homurdanıyorum. Örtütü tepeme kadar çekerek gözümü kapatıyorum. "Adımı mı ezberliyorsun? Ne Parla ya, söndürdün beni!"
Geliyor, yatağa çıkıyor. Oturuyor yanıma. Yanımda hemen, ısısı hissedilir, bir de kahrolası kokusu nasıl da seçiyorum hemen.
"Özür dilerim" diye başlıyor sözlerine. Hiç umursamıyorum, sırtım ona dönük, bakmayacağım da. "Ben, beni bırakırsın diye korktum."
"Aynen, ayran gönüllüyüm ya ben! Ya da hercai herkeste gönlü olan."
"Korktum. Sizi peşi sıra aynı yerde görünce."
"O yüzden de geleyim ağzına sıçayım dedin."
Derin bir nefes alıyor. Ulan esas sabrı sınanan benim.
"Bitemez."
Sinirle tekmeler savurup kalkıyorum. Saçım başım birbirine girmiş. Yüzüm gözüm şiş, kırmızı bir surat. Öfkeyle gözler de çakmak.
"Ya sen ne sanıyorsun acaba bunu! Bitti ne bitemez. Beni ihanetle suçladın sen! Ne yapmalıyım peki?
"Parla"
"Adım kalsin da daha ismimi diyeme emi."
Uzanıp ağzımın üzerini kapattı. O ana kadar sakince duran adam ateş püskürdü. Parmaklarının yerini dudakları alırken canımı acıtarak öptü.
"Yel alsın ağzından o ne laf."
"Almasın yel falan, yoruldum ben. Sevmiyor da kimse beni. Sevmesin de istemem."
"Parla"
"Güven beni çok kırdın. Bunu unutmam mümkün değil. Ya ben aklım çıkıyor seveyim ama nasıl seveyim derken. Sense bana ne dedin."
Yaşlar yeniden akıyor gözümden. Güven iç çekip pişmanca bakıyor bana. Onun da gözleri doldu. Öpüyor yanaklarımı yaşları dudaklarıyla siliyor. "İçimi yakıyor gözyaşların ağlama ne olur. Özür dilerim, sınırı aştım. Kahreylesin Allah beni, ne olur ağlama."
"Git."
"Parla yapma."
"Git Güven, kendime saygımı yıkma git. Ben seviyorum diye kendimi de yok sayamam."
"Özür dilerim."
Öpüyor. Son kez belki de. Sarılıyor. Son kez belki bilmiyorum. Bu sabah akşamı iple çekip onun için delirirken şimdi git diyebiliyorum.
Çok yanıyor canım, çok.
Bırakıyor beni. Bırakmasın diye dua de edesim geliyor ama gidiyor.
Ardında gerçekten kırılmış bir kalp bırakıyor. Yarım kalacak bir aşka noktayı koyuyor. Gidiyor. Kapının kapanma sesiyle yeniden ağlamaya başlıyorum. Yüksek sesle ağlıyorum. Başladığım noktadayım, parçalanmış örselenmiş yıkılmış ve yıkılmış.
Böyle başlıyor ve bitiyor.
Ah Güven, ismine yaraşır olup güvenmeyi denesen olmaz mıydı?
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top