(No.20) Austin C. Reilly

Louis delirmek üzereydi, onu merak ediyordu ve parmaklarının arasında çevirip durduğu telefonda birkaç tuşa basmaktansa sürünmeyi tercih ederdi.

Önceki randevularında Louis ne kadar rahat olduğunu hatırlattı kendisine. Ya saçma sapan bir televizyon programı izliyor ya da ev işlerini hallediyordu. Fakat şimdi, mutfak masasında oturmuş sade kahvesini -ki o kahveyi böyle sevmezdi.- içiyorken aklından onu çıkarmak için kafasını kesip, beynini dışarı çıkarma yollarını düşünüyordu.

Birine bir şeyler hissetmek, onun paranoyasını devreye sokuyordu. Sadece eski, sakin ve yalnız olduğu hayatına devam etmek istiyordu. Kısaca tek istediği şey, ilk Harry'yi kendi kapısı önünde gördüğünde kapıyı açmamış olmaktı.

Dairesinde ilk önce bir çıngırak sesi yükseldi ve sonra sabah kendisine bırakılmış köpek hızla yatak odasından çıkarak mutfak kapısının önünde durdu.

"Niye bana 'biraz önce yatağına işedim' bakışı atıyorsun?" Aşağıdan ona bakan köpek birkaç kez kuyruğunu salladı. "Çünkü yaptın değil mi? Bana bak küçük şey, eğer yapmışsan senin kuyruğunu kesip sahibinin kulaklarından içeri sokarım."

Köpek sanki tehditi anlamış gibi hızla geldiği yere geri döndü.

"Hey, şaka yaptım. Seni masum şey, sana asla zarar vermem." Louis, kahvesinden bir yudum aldıktan sonra yüzünü buruşturdu. "Ama sahibin için aynı sözü vermem."

Odasından ağzında kendisine ait tişörtle tekrar mutfağa gelen köpeğe baktı. "Hem belki sen de öğle yemeğinde kulak yemekten hoşlanıyorsundur." Yerinden kalktı ve köpeğin yanında diz çökerek tişörtünü, köpeğin dişlerinden kurtardı. "Seviyorsun değil mi? Kesinlikle seviyorsundur. Lütfen sahibini uykusundayken ye."

Louis, birinin köpeğini çalmamıştı veya köpek sahiplenmemişti. Sabah Harry ve listesinden biri olduğunu düşündüğü kişi, kapısını çalarak ona bu yavru köpeği bırakmışlardı.

Harry, bu gün ki flörtünü kapı dışarısında bırakıp içeri girdiğinde Louis'ye, Austin'in köpeği bırakabileceği hiçbir yer olmadığı ve şehir dışına çıkacaklarını, bugünlük bakmasını rica ettikten sonra Louis'nin cevabını beklemeden, yanağına bir öpücük bırakarak kapıdan çıkıp gitmişti.

Eğer adamın köpeği akşamları tek kalamıyor ve ev çalışanından nefret ediyorsa bu köpeğini randevuya çıkacağı kişinin komşusuna bırakabileceği anlamına gelmezdi değil mi? Kim köpeğini, hiç tanımadığı bir adamın evine bırakırdı ki? Üstelik bunu yaparken, Louis'ye müsait olup olmadığı da sorulmamıştı. Belki dışarıya çıkacaktı? Hem bugün randevuya çıkmama işine ne olmuştu?


Louis, evine bırakılmış yabancı köpeği kaldırıp, kendisine bakan üzgün suratlı şeye baktı. "Ne kadar kötü..." Köpeği neredeyse evirip çevirerek incelerken ona doğru mırıldandı. "Dünyanın en mutlu varlığı bile olsan, bunu kimse bilemez."

Louis, elleri arasındaki köpeğin debelendiğini gördüğünde, onu bırakmak yerine tutuşunu sabitleştirdi. "Tanrım, ismin neydi senin?"

Köpeğin birkaç kez havladığını duydu. "Sana bundan sonra götleğin köpeği diyeceğim. Uyar değil mi? Tabii ki de uymaz. Şu yüze bak, senin için ne uyar ki?"

Pug cinsi köpek, onu anlamış gibi birkaç kez havlamış ve kafasını eğerek boş bakışlarını Louis'ye göndermeye devam etmişti.

"Sence de çok umutsuzum değil mi?" Louis, gözlerini kısarak sakince ellerinin arasında havada duran köpeğe baktı. "Sahibin, tam bir götlek ve benim olanı almaya çalışıyor ama benim ondan daha götlek olduğumu biliyor muydun? Şu an sana bakıcılık yapıyorum, tabii ki de biliyorsun."

Louis, suçsuz köpeği yere bırakırken o, sanki acısını anlamış gibi onun ayağında dolanmış ve etrafında koşup atlayarak onu eğlendirmeye çalışmıştı. Louis, boş bakışlarını ondan ayırdı ve iki adım uzağındaki sandalyeye oturup kendisi için bir sigara yaktı.

"Sahibinin, umarım ona böyle dememe alınmıyorsundur, benim olana göz diktiğini öğrendin. Şimdi onun benim olduğundan niye sahibinin haberi olmadığını öğren."

Mutfağın ortasında koşup atlayan köpek Louis'nin sesiyle, durup ona bakmıştı. "Çünkü ben tam bir korkağım."

Louis'nin yükselen sesiyle köpek birkaç kez havlamıştı. İçerisine çektiği dumandaki ağır tütün -markasını değiştirmişti ve pek memnun değildi.- aldığı nefesle ciğerlerine dolarken önünde duran köpeğe olan bakışlarını sürdürmüştü. "Ondan etkilendiğimi bile söyleyemiyorum. Tanrı aşkına, o istediği gibi her sabah gelip perdelerimi açıp, bana kahvaltı hazırlamaktan çekinmiyor ama ben karşısında üç kelime söylemekten deli gibi korkuyorum."

Köpek çoktan evin içerisinde kaybolmuşken odasından gelen bir şeylerin düşme sesini umursamadı. "O her gün başka bir adamla şık restorantlarda yemekler yerken ben onun gelmesini ve bana randevusunu anlatmasını bekliyorum."

Louis, içerisinde biriken kini parmaklarının arasındaki ince daldan çıkarmak istermişcesine sıktı. "Başıma gelen en güzel şeyi, biri gelip alsın diye bekliyorum resmen."

Hızla neredeyse yarısında olduğu dalı kül tablasına gelişi güzel bastırdı. "Ama artık bir şeyler değişecek." diye ilan etti kısık tonda. Artık ayağa kalkmış ve kollarını açmışken hayatında ilk defa birine açılacak olmanın adrenali kalp atışlarını hızlandırmıştı. "Duydun mu beni, götleğin köpeği? Ona söyleyeceğim..."

Kapı çaldığında tereddütsüzce kapıya doğru yürüdü. "Ona diyeceğim ki..."

Kapıyı açtığında Harry karşısında, telefonu kulağında dikiliyordu.

"Harry bir karar verdim ve," Harry, telefonda ki konuştuğu kişiye birkaç saniye beklemesini söyleyerek ahizesini eliyle kapattı. "Hayatımdan çıkmanı istiyorum."

Harry kaşlarını çatarak bir süre kendisiyle mi konuştuğunu anlamak istercesine sağına ve soluna bakarken, Louis ağzından çıkan şeyle olduğu yere çakılmış gibi hareket edememişti. Tamam, o biraz önce ne demişti öyle? Düşündüğü ve söylemesi gereken şey bu değildi. Bütün o cesareti ve aşkını itiraf eden cümleleri nereye gitmişti?

"Anne, ben seni sonra arayacağım." Harry'nin ciddileşen yüz ifadesi Louis'nin kafasını kapıya çarpmak istemesine sebep oluyordu. Telefonu kapattıktan sonra hızla çantasının açık olan gözüne attı. "Bunlar sanaydı."

Elindeki ikili kahve kartonunu ve pastane poşetini Louis'nin eline tutuştururken onu kenara ittirdi. "Allan! Gel oğlum! Hadi Allan, seni babacığına götüreceğim."

Louis, tamamiyle donmuş bir şekilde ittirildiği kapıya birleşik duruyorken-

O köpeğin ağzında ki şey onun kazağı mıydı? Tüm tişörtlerini salya ve diş izleri içerisinde bırakmış olmalıydı. "Akıllı şey seni! Sen dünya üzerinde ki en akıllı ve sevimli şeysin!"

Louis, Harry'nin köpeği havaya kaldırıp öpmesini izledi. Sesini, sanki bir bebekle konuşuyormuş gibi inceltmiş ve yüz ifadesi gördüğü en sevimli şeye bakıyormuş gibiydi. Köpek- pardon Allan ise... O hala üzgündü. Louis, onu sadece böyle açıklayabilirdi. "Allan işte sana hayat tavsiyesi; birisi seni istemiyorsa asla yanında kalma. Bunu dünyanın en leziz eti için bile yapma. Anlaştık mı? Akıllı köpek seni."

Harry merdivenleri dikkatle inip, gözden kaybolduğunda bile Louis orada dikilmeye devam etmişti. O biraz önce ne yapmıştı öyle?

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top