(No.17) Marshall Kirk
Louis'nin yıllar sonra yatağındaki yalnızlığına verdiği yedi saatlik bir aradan, iki gün sonra Zayn kapısına altılı bira ile dayanmıştı.
"Senin yatağa sızma planın işe yaramamış sanki?"
Zayn, birasını sehpanın üzerine bıraktıktan sonra aralarında duran paketten bir sigara çıkarttı. Sanki kötü, utanç verici, bir anısını hatırlamış gibi yüzü buruşmuştu. Fakat dudaklarının arasına yerleştirdiği sigarayla bu ifadesi çabuk silindi.
"Onu bir daha gördün mü?" Zayn'in saçma sorusuna Louis basit bir onaylamayla cevap verdi. "Dün akşam beraber yemek yedik."
Zayn'in çatılan kaşlarıyla Louis'nin gülme isteği aynı orandaydı. Zavallı Zaynie, kendisini onun için önemli zannetmişti.
"Benden bahsetti mi?" Zayn umutla gözlerini kırpıştırarak sorduğunda, Louis neredeyse ona acıyordu. "Evet."
Zayn'i bakışları kendisine odaklandığında uzanıp sehpanın üzerinden birkaç yer fıstığı aldı ve ağzına atarken televizyonda oynayan saçma diziye boş bakışlarını yolladı. "Dedi ki, tatlıymışsın ama kesinlikle aradığı değilmişsin." Çünkü Louis onun sanat anlayışı grafiti yapmak ve çizdiği şeyler bir boka benzemiyor.
"Ona inanamıyorum. Tanrım! Loueh, nasıl olabilir bu?" Louis, kafasını koltuğa yaslarken gözlerini devirerek arkadaşına baktı. Sakin olmasını söyleyeceği sırada yerinde hareketlenmiş ve konuşmaya başlamıştı. "Onun için gidip tatlı ve çiçek almıştım. Geceye kadar konuştuk ve sonra bana evinde uyuyabileceğimi söyledi."
Louis, yeni öğrendiği şeyle kafasını kaldırmış ve kaşlarını çatarak en yakın arkadaşına bakmıştı. "Sonra?"
"Sonra bana koltukta yatmam için temiz çarşaf ve yastık getirdi ve kendi odasına gitti." Zayn dünya üzerinde en absürt şeyden bahsediyormuş gibi konuşurken Louis'nin merakı artıyordu
"Bu kadar mı yani?" Harry, kendisine geçirdiği akşama ait her detayı anlatmıştı. Fakat hiç o gece kendisi Louis'nin yanında uyumaya gelirken Zayn'in yan evde olduğundan bahsetmemişti. Louis tabii ki de bunu büyük bir şey gibi görmüyordu, sadece kafası karışmıştı o kadar.
"Hayır, daha evde nasıl tek başına bırakıldığım var." Louis, sigarasını yakarken tepkisiz kalmak için büyük uğraş veriyordu. "Gece yarısına gelirken evden çıkıp gitti. Bilirsin ben hırsız da olabilirim veya evine zarar verebilirim falan. O ise hiçbirini düşünmeden evden çıkıp gitti."
"Bu kadar abartma. Kimse kimseye ilk randevuda aşık olmaz." Zayn söylediğine gergince güldüğünde Louis neredeyse Harry'ye gerçekten aşık olduğunu falan düşünmek üzereydi. Niye olmayacaktı ki? Harry, son derece-
"Anlamıyorsun, resmen sürtüğün teki beni reddetti." Düşüncelerini bölen ve haksız çıkaran cümle bu olmuştu.
"Sırf seni istemiyor diye ona böyle seslenme." Louis'nin sesi, Harry'yi koruma iç güdüsüyle yükseldi.
"Sevgili arkadaşını korumaya devam et Tomlinson. Bir gün senden de sıkıldığında bunu hatırlatacağım."
Zayn, evi terk etmeden önce tükürüklerini saçarak bunları söylemişti ve Louis'nin en son umursayacağı şey, karşılık göremediği için hırslanıp flörtüne hakaretler edebilen biriydi.
"Lou, hiç asetonun var mı?" Louis gözlerini devirerek ona baktığında Harry yaptığını anlamış gibi elini havada salladı. "Neyse artık ya, evde hallederim."
Louis, yeni bestesi üzerinde çalışırken, Harry ojesini sürmeye devam etti.
"Bu akşam ne yiyeceksin?"
Louis, aklında tekrar ettiği şarkı sözlerini sinirle yarıda kesti. "Bilmiyorum, anne."
Harry, elini sallarken bir yandan yeni sürdüğü ojeyi daha hızlı kuruması için tırnaklarına doğru üflüyordu. "Senin için bir şeyler getirmemi ister misin?"
"Hayır, yiyecek bir şeyler bulurum." Louis, onu geçiştirerek söyledikten sonra konuyu kapatmasını umdu.
"İstersen dolabım da yemek var. Sana anahtar bırakabilirim."
Louis, derin bir nefes vererek elindeki defteri koltuğa koydu. Harry, mavi saten pijamaları içerisinde, tekli koltuğuna bacaklarını çekerek oturmuş tırnaklarını boyuyordu. Louis ise... Tanrı aşkına o bir şarkı bestelemenin ucundaydı ve Harry sürekli konuşarak ona hiç yardımcı olmuyordu.
On dakika sonra, Louis elindeki bestede yerinde saymaktan sıkıldıktan sonra, kalkıp kendisi ve Harry için çay hazırlamaya başlamıştı. Harry ise üşengeçliğini yenip gidip evindeki asetonu alıp geri dönmüştü.
Harry, çayından bir yudum aldıktan sonra neşeyle konuştu. "Bu seferkinden çok umutluyum."
"Bu sefer ki nereden?" Louis, öğlenden kalmış çerez tabağından birkaç yer fıstığı daha alıp ağzına attı.
"Ortak arkadaşlarımız var." Harry, ojesinin kapağını sıkıca kapattıktan sonra sehpanın üzerine bıraktı. "Kırk yaşlarında ve üye olduğum bir lgbt kuruluşunun avukatlığını yapıyor. Geçen aylarda arkadaşımın başına bir olay geldi ve hiçbir maddi yardım istemeden ona yardım etti. Muhteşem bir insan, kesinlikle."
Louis anladığını belirtircesine kafasını salladığında Harry'nin telefonundan yükselen mesaj sesi evin içerisinde duyuldu. "Yola çıkıyormuş, hazırlanmalıyım. Çay için teşekkürler."
Louis, iki parmağını çaprazlayarak havaya kaldırdı. "İyi şanslar."
"İhtiyacım olmaz." Harry'nin hoş kıkırtısı ve kapının kapanması eş zamanlıydı.
Louis, yarım saat sonra masasının üzerindeki anahtarları gördüğünde duştan yeni çıkmıştı. Üzerinde sıkıca bağlı olan bornozun kapüşonuyla nemli olan saçlarının nemini alırken kendisi için bir sigara yakıp koltuğuna doğru ilerledi.
Saçlarının kurumasını beklemesi ve kendi üşengeçliği onun iki saatine mal olmuştu. Akşam sekize yaklaşıyorken karnından yükselen gurultular aklına Harry'nin nazik teklifini getiriyordu. Fakat ne kadar izin verilmiş olsa da gidip kimsenin dolabından yemek aşırmayacaktı. Bu yüzden üzerine kalın bir şeyler geçirdikten sonra beresiyle markete gitti.
Dondurulmuş yiyeceklerden birkaç tanesini eline alarak incelemeye başladığında yan tarafında dikilen bedeni tanıması için ondan bir parça görmesine gerek yoktu. Fakat parlak botları çoktan Louis'nin bakış açısındaydı.
"Pardon, bayım, hayal kırıklığına iyi gelecek bir şeyler arıyorum. Ne önerirsiniz?" Louis, elindeki konserveleri sepete atarken gülmesine engel olamadı. "Karşı apartman. İkinci kat, yedinci daire."
Louis, bitmiş çayı için reyonların arasında gezerken Harry'nin kendisini takip ettiğinin farkındaydı. "Bu arada senin burada ne işin var? Üzerime takip cihazı falan mı yerleştirdin?"
Harry, dramatikçe göz devirip kendisi için bir paket kahve aldı. "Eve bırakıldığım sırada senin markete girdiğini görmüştüm ama evet, sen bu konuda paranoyakça düşünmek istiyorsan buyur, devam et."
Reyonların arasında gezineni takip etme sırası Louis'deydi. Harry'nin kendisi için aldığı çikolatalar ellerine sığmadığında Louis tuttuğu sepeti ona doğru uzattı. "Bu sefer ki hayal kırıklığının sebebi ne?"
Harry, sepete birkaç tane daha çikolata atarken derin bir nefes verdi. "Onun için mükemmelmişim ama küçük kızı için daha olgun birisini aramalıymış."
"Adamın kızı mı var?" Louis şokla gözlerini irileştirdiğinde sepetine sevdiği cipslerden birkaç paket atıyordu. "Evet. Tek gecelik bir şeymiş ve kadın onu resmen kandırmış ama kızını çok seviyor."
Harry, yine ellerine doldurduğu çikolata paketlerini sepete atmadan önce Louis onu durdurdu ve hızla kasaya doğru ilerledi.
Harry, saklama kaplarındaki yemeklerini Louis'nin evine taşıdıktan sonra sabah dörde kadar oturup, konuşmuşlardı. Louis, şarkı sözlerini Harry'ye okurken kendisini rahatsız eden bir şeylerin olduğunu söylemiş ve sözlerin alternatif yönlerini anlatıp, fikrini almıştı.
Tüm gece yedikleri abur cuburlardan dolayı Harry bir göbeğe sahip olurken Louis soluğu birkaç kez klozetinin başında almıştı.
Fakat yine de iki taraf da kazançlıydı. Louis artık elinde bitmiş bir şarkı tutuyorken, Harry'nin kalbi onarılmıştı.
Louis açık penceresinden yeni yeni aydınlanmaya başlamış gökyüzünü izlerken elinde hissettiği dokunuş, dikkatini yanında kafasını koltuğa yaslayıp kendisini izleyen çocuğa vermesini sağlamıştı.
"Gitmesem?" Louis, bir anlığına onu kovup kovmadığıyla ilgili şüpheye düşmüştü. Yarım saattir ikisi de konuşmamıştı ki üstelik uykulu görünen kişi kendisi bile değildi. "Cebinde evimin anahtarı varken seni nasıl kovabilirim?"
Cümlesinin karşılığında kazandığı zayıf gülümseme çabuk söndü. "Yine beraber uyuyabilir miyiz?"
Louis, ona isterse yatağı alabileceğini söyleyecekken durdu. "Tabii." Kendi 'yalnızlık yasaları' bir süre daha çiğnenebilirdi.
Harry, aldığı onayla parmaklarını onun eline sarmış ve yatak odasına kadar zayıf çocuğu arkasında sürüklemişti. Pantolonunu ve gömleğini çıkarttığında Louis, onun geçen giydiği tişörtü ona vermişti.
"Yatağında sigara içmek hiç hoş değil, biliyorsun değil mi?" Louis iki gündür üzerinden çıkarmadığı tişörtü yenisiyle değiştirirken gözlerini devirerek konuştu. "Kendi adına konuş."
"Ve diğer yatağına giren zavallılar adına."
"Aslında onlardan hiç yok." Louis, onun şaşkınlığını görmemek adına hızla yatağına girmiş ve kollarını onun karnına dolamıştı. Harry, vücudunu Louis'ninkine göre şekillendirirken başka bir şey dememişti.
Bir süre hareketsiz bir şekilde birbirlerinin nefes alışverişlerini dinleyerek yatakta uzanmışlardı. Bu süre neredeyse Louis'ye, Harry'nin uyuduğunu düşündürmüştü.
"Lise de bir arkadaş grubum vardı. Bana onları hatırlatıyorsun." Harry, hareketlenip yüzünü dönerken Louis ona sardığı kollarını gevşetti. "Ailemiz yan odada otururken gizlice içki içmek, onlar yüzünden sigara kokmak, sabaha kadar konuşmak veya eğlenceli olan diğer şeyler işte... Hepsi bana artık onları değil, seni hatırlatıyor."
Louis, gülümseyerek ona baktı. Harry'nin odanın içerisinde gezinen gözleri kendisinde sabitlendiğinde konuşmaya devam etti. "Bazen de bana annemi hatırlatıyorsun. Zavallı kadın, benim bütün ergenlik sorunlarımı dinliyordu."
"Mesela ablam da sürekli bana kahvaltı hazırlatırdı." Louis büyüyen gülümsemesini alt dudağını ısırarak durdurdu. Karşısındaki çocuğun şişmiş, neredeyse kapanmak üzere olan göz kapakları ve kısılan sesi birkaç dakika içerisinde uyuyacağının habercisiydi. "Bana evimi hatırlatıyorsun."
"Yeni tanıştığın birinin böylesine tanıdık hissettirmesi normal mi?"
Harry'nin kapanan gözleriyle, Louis kollarını kendisine çekti. Harry'nin kendisine yaslı bedenini eliyle tutarak altından sıyrıldı ve koltuğuna geri döndü. Paketinden çıkardığı dalı ateşlerken gözleri sadece apartmanların izin verdiği kadar görebildiği aydınlanan gökyüzündeydi.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top