(No.12) Peter MacLaren
"Sevgili Tanrım..." Ellerini yukarı doğru kaldırmıştı ve başı aşağıya doğru eğikti. "Senin mükemmel çocuğun değilim, biliyorsun. Asla kilisede öğretilen o saçma şeyleri yapmadım. Çünkü ikimizin arasındaki bağı sadece her şeyi bilen ve gören sen bilebilirsin."
Louis, onun iki arka sırasında otururken kafasını tahta sandalyenin arkasına yaslayabileceği kadar yerinde kaydı ve parmaklarıyla önündeki sıranın arkasına yasladığı bacaklarında ritim tuttu.
"Sevgili babamız," Louis, derince bir nefes verirken ön sırada yüksek sesle konuşan çocuk sesini yükseltti. "Lütfen bu hayat için benim eşim olarak karar kıldığın insanı karşıma çıkar."
Louis, başını eline yaslarken kürsüsünde bir şeylerle ilgilenen papazın gözlerini üzerinde hissetmiş ve ona sevimlice sırıtmıştı. Fakat karşılığında orta yaşlarındaki adamdan aldığı tek şey kafasını farklı yöne çevirmesi olmuştu.
Harry göğsünde duran kolyesini dudaklarına götürdü ve sessizce bir şeyler mırıldandı. Yerinden kalkarken Louis de kalkmış ve otururken uyuşan bedenini açmak için birkaç gerinme hareketi yapmıştı.
"Sen de dua etmek ister misin?" Louis, onun dediğine sadece güldü ve kilisenin çıkışına doğru ilerlerken papaza iyi günler dilemeyi es geçmedi.
"Yoksa dua etmez misin?" Louis otobüs durağına doğru ilerlerken yanında kendisine sorular soran Harry'ye cevap vermedi.
"İnançlı biri olduğunu düşünmüştüm, belki de öylesindir ve dua etmiyorsundur. Bu olabilir, sana kesinlikle saygı duyarım."
Louis, neredeyse boş olan durağa oturduğunda alayla mırıldandı. "Teşekkürler, çok iyisin."
Birkaç dakika içerisinde evlerinin aşağı sokağında bırakan otobüs geldiğinde Louis hızla en az durak kadar boş olan otobüse bindi.
"Sonuçta bilirsin, inandığım din bana her türlü insana saygıyla yaklaşmamı öğretti ve-"
Louis, en arka koltuğa otururken Harry de hemen yan koltuğuna oturmuştu. "Tanrım! Kes sesini artık."
Louis, Harry'nin sessizleştiğini fark ettiğinde gözlerini sıra sıra kayan evlerden, yan koltuğuna doğru çevirdi. Fakat kendisine çevrilmiş kısık gözlerle bunu yaptığına pişman oldu. "Belki de," diye mırıldandı, gözlerini direkt olarak onun üzerine dikmişken. "Belki de seni daha fazla kızdırmalıyım. Sadece öyle zamanlarda Tanrı'nın adını ağzına alıyorsun."
Harry, Louis'nin yanından kalkıp ön koltuğa geçtiğinde, Louis sadece gözlerini devirmişti.
Olanlar şu şekildeydi, Louis, başka yatakta, Harry'nin kolları arasında, uyandığı günün sabahında onun dua etme isteği üzerine kiliseye gelmiş ve şimdi dönüyorlardı. Bu arada üç saatte Louis'nin hayatındaki diğer değişiklik artık sanırım işsiz olduğuydu. Yani Louis, sabah iş yerine geç kaldığı için arama gereği duymadan uykusuna geri dönmüş ve artık kendisinin bir işi olduğunu düşünmemeye başlamıştı.
Birkaç saat kendi evine kapanan Harry'nin arkasından gitmedi, ona çay teklif etmedi veya ev arkadaşlarıymış gibi ona akşam yemeğinde ne yapmayı düşündüğünü sormadı. Tanrı aşkına, bir sesini kesmesini söylenmesine kızacak kadar hassas olmak alıngalığa değil, çocukluğa giriyordu ve onunla uğraşacak kişi Louis değildi. Listesindeki birine bunu yaptırabilirdi. Fakat söylemişti ya, bunu yapan o olmayacaktı. Bu sefer değildi.
Sonra Harry, yoğun parfüm kokusuyla karşısına dikildi.
"Peter'ı bekliyordum ama trafik varmış. Şehrin güney kısmından geliyor, orasını bilirsin- Belki bilmezsin. Çünkü hiç o tarafa gitmiş miydin? Seni ev dışında görmek çok zor. Her neyse yarım saatlik bir aksama olsa bile burada olacak ve ben de dedim ki niye bir çay için sana gelmiyorum?"
Harry, montunu mutfak sandalyesine astıktan hemen sonra su ısıtıcısına biraz su eklemiş ve iki kupanın içine poşet çayları atmıştı.
"Harry aslında-" Louis kollarını göğsünde birleştirdikten sonra omzunu dikleştirdi. "Aslında ben müsait değildim."
"Sorun değil, biliyor musun şu ara sıcak içecekleri o kadar hızlı içiyorum ki dilimde yara çıktı. Bu yüzden bu geceki randevumda bakire taklidi yapacağım. Çünkü dilimin dişlenme ihtimalini düşündükçe canım yanıyor. Acaba ertelemeli miyim? Vazgeçtim, bunu yapmayacağım. Kesinlikle çok saçma olur."
Louis bıkkınlıkla bir nefes verip masada onun karşısına otururken kendisi için hazırlanmış çayı önüne çekti. O, onun en sevdiği kupası mıydı? Ne hakla o kupayı kendisine alırdı? Kupayı istemek üzereyken kenarındaki dudak parlatıcısı izini görmesiyle vazgeçti. Aslında, bilirsiniz ya, bu onu iğrendirmezdi. Fakat karar değiştirmesi için etkiliydi.
"Aaa bu kupa senindi, ama boşver bak. Şu an uyumluyuz. Senin kupanda yeşil harfler var ve benimkinde de mavi yıldızlar." Harry kupayı sağa ve sola çevirerek incelerken içindeki sıcak içeceğin birazını masaya dökmüştü ama bunu sorun etmedi.
"Önemli değil," diyerek geçiştirdi onu. "Bu akşam kiminle çıkacaksın?"
"İsmini söylemiştim. Ofisimden bir çocuk ve iyi birine benziyor. Pürüzsüz bir yüz, kahverengi sıcak bakışlar, kırmızı küçük dudaklar ve küçük bir burun. Yani evet, iyi birine benziyor işte."
Louis çayından bir yudum alırken başını salladı. Bu arada Harry masanın üzerinde titreyen telefonuna bakıp hızla kalkmıştı. "Çay için teşekkürler, bana şans dile."
Harry'nin dönmesi tam olarak bir saat ve yirmi sekiz dakika kadar sonra olmuştu. "Keşke onu dışarıdan izlemeye devam etseymişim." diye söylendi içeriye geçip, montunu askıya asarken. "Tanrım! O kadar geri zekalıydı ki, hiç ağzını açmamasını istedim."
Kolunu havada sallayarak uzun kollu tişörtünün içinde kalan saati göz önüne çıkarıp saate baktı. "Bak, ona iki saat bile dayanamamışım."
Louis, elindeki karalama defterini kenara bırakıp kendisini, gürültüyle tekli koltuğa atan çocuğa baktı. "Ne oldu?"
Harry parmaklarını alnında gezdirdi, kendini öldürmeye ikna edecek bir baş ağrısı çekiyor gibi görünüyordu. "Annesi!" Neredeyse çığlık atarcasına konuştuğunda Louis kaşlarını çattı. "Annesinin dün suladığı çiçekleri tam olarak beş dakika boyunca anlattı. Cümle içerisinde, annesinin çiçekleri nereye koyduğundan, o çiçeğin evlerine nasıl girdiğinin hikayesi bile vardı. Tanrım, iki dakika susamıyor gibiydi."
Louis tanıdık durumla gülümsedi, fakat gözleri tavana sabit çocuk bakışlarını kendisine çevirdiğinde ciddi yüz ifadesini geri getirmesi zor olmadı. "Bir şey demeyecek misin?"
"Ne gibi?"
"Bilmem. Şey gibi," Bir süre düşünür gibi gözleri, yukarı çıkıp tekrar onu buldu. "Sana söylemiştim, çok umutsuzsun, boşuna çabalıyorsun-"
"Ben sana ne zaman bunları söyledim?" Louis, kendisini koruma içgüdüsüyle yerinde doğruldu. Harry karşılığında omzunu silktiğinde, Louis de ona göz devirmişti. "Benim bir yere gitmem lazım."
Harry dizlerine koyduğu tırnaklarını incelerken birden duraksadı. "Bu beni kovduğun anlamına mı geliyor?"
"Hayır, sadece bir yere gitmem gerekiyor." Louis onun karşısında, kalkmasını beklercesine dikildi.
Louis, giyinmek üzere odasına girdikten sonra bir daha Harry'yi görmedi.
Büyük siyah kapı, korkutucuydu. Fakat Louis onu ittirerek açarken, içinde boşluk hissi dışında bir şey uyanmadı. Uzun koridor boyunca, tahta sandalyelerinden arasından ilerledi.
"Üzgünüm, kilisemiz akşam saatlerinde hizmet vermiyor-" Louis, sadece orada durup sarı ışıkların aydınlattığı, sembolik heykelleri ve gösterişli avizeleri izlemeye devam etti. "Sen o çocuksun!"
Vaiz, kürsüsünden inip merdivenlerin başında durdu. "Tanrının güzel çocuğu! Buraya niye döndün? Kilisemiz için sergilediğin alaycı tavrı devam ettirmek için mi? Öyleyse korkarım ki, burada yerin yok."
Louis, ellerini montunun cebinden çıkartırken, boğazını temizledi. "Ben- ben, buraya bağışlanmak için geldim."
"İstediğin şey bir günah çıkarma mı?"
Louis gülmemek için kendisini zor tuttu. "Hayır, dua etmek istiyorum."
Vaiz, gülümseyerek onu onayladıktan sonra kürsüsüne geri döndü. Louis ise kendisine ortalardan bir sıra seçip, kafasını eğdi.
Bölüm içinde fazla geçiş var ve umarım bu sizi yormuyordur. Bu geçişlerin sebebi de şu ki; zaten her bölüm farklı bir karakter randevusu işleyip artı olarak yan karakter sokmak fazla kalabalıklaştırıyor. Bir de Louis'nin bir hayatı yok gibi bu bölüm içerisindeki hareketliliği kısıtlıyor. Bu tabii ki de spontane gelişen bir şey değil, aksine kurgunun ana hattında olan bir detay. Bu konu, bölümleri okurken gözüme çarpan bir sorundu, umarım kendimi açıklayabilmişimdir.
Bu arada bölüm matematik dersinde editlenmiştir, gözümden kaçan bir hata olduysa tüm suç başıma dikilen insanlara aittir.
*cough* spoiler *cough*
Yabancı isimlerden sıkıldınız mı?? Bir sonraki bölüm size tanıdık birini getireceğimmm
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top