(No.1) Louis Tomlinson
Tamam bakın şimdi, bu kurgu aklımdayken bu kadar komik gelmiyordu ama şu an elimde olan şey bu ve ne yaptığım veya nasıl olduğu konusunda hiçbir fikrim yok. Bu yüzden beğenmezseniz bile bana yalan söyleyin jkdsfdnsfk
Tarihli olan ve italik yazılan kısımlar flashback, tabii anlarsınız ama belirteyim dedim jkdkfsa evet bir hata görürseniz bunun için kusura bakmayın, iyi okumalarr
O, kaç kere gerçek aşkını bulduğunu söylemişti? Bu konuda güvenilmezdi, büyük ihtimalle geldiğinde fikrinin değiştiğini söyleyerek, onu aradığının haberini verecekti. Fakat kim olacağına karar veremediği ilk numara için uğraşmaya değer miydi?
Louis, umutsuz haline kahkahalarla güldü. Ne sanıyordu? İlk numara o olacak falan mıydı? Saçmalıktı. Başından beri asla ulaşamayacağı yere göz koymuş ve bir geri zekalı gibi kendisini içten içe umutlandırmıştı.
Beynini kemiren düşüncelerden sıyrılmasını sağlayan şey kapısının zil sesi olmuştu. Saatlerdir sabit bir şekilde uzandığı yataktan kalktı ve kapıyı açtı. Harry, sabahlığıyla kapısının önünde dikiliyordu.
"Kahvaltı yapmak için uyanmanı bekliyordum, seni uyandırmadım değil mi?"
Louis, ona göz devirerek mutfağına doğru ilerledi. "İyice evli çiftlere döndük. Önceki evinden ayrılmanın sebebi komşunun seni şikayet etmesi falan mıydı?"
Harry, Louis'nin söylediği şeylerden hiç alınmış gibi gözükmüyordu. "Aslına bakarsan," dedi, mutfak sandalyesine otururken. "Eski evimdeki komşularımı tanımazdım bile."
"Bu apartmanı bulduğun için çok şanslısın, içerisinde bolca sevgi barındırıyor."
Louis, onun için kahve hazırlarken kendisine de çay demliyordu. Harry ise her zaman ki gibi bulduğu muhteşem omlet tariflerinden birini hazırlayacağını söyleyerek önceki sabahlarla aynı olanı önüne koymuştu.
Louis, omletini yavaşça çiğnerken konuştu. "Gerçek aşkını bulduğuna göre artık sana yeni randevularınla ilgili soru da soramayacağım."
"Aslında, o konuda bayağı fikrim değişti." Harry, masa üzerinde duran telefonunda bir şeyler okurken konuşuyordu. Louis ilginin üzerinde olmadığı için neredeyse bildiği bütün tanrılara dua edecekti. "Nasıl yani?"
Harry, sonunda telefon ekranını kilitleyip karşısında ki adamın yüzüne baktığında, yüzünde daha önce görmediği ciddi bir ifade vardı. "O adamın aradığım kişi olmadığını zaten biliyordum."
"Ama bana dedin ki-" Sözünün bölünmesiyle Louis, elindeki çatalı tabağına bırakırken içerisinde tekrar umutla yeşeren yerleri ateşe vermek istedi.
'Bu mucizevi bir şekilde seni isteyeceği anlamına gelmiyor, aptal. Eğer öyle olsaydı, yirmi üçüncü numara sen olurdun, en yakın arkadaşın değil.'
Bu sefer midesinde düğümlenen yerle yüzünü acıyla buruşturmuştu.
"Sana ne dediğim önemli değil. İlk numarayla, bugün randevuya çıkıyorum."
Harry'nin yüzündeki ciddi ifade yavaşça kaybolurken Louis içerisinde son umuda dair bulunan kırıntıları ateşe verdiği için mutluydu. Daha fazla acı olmayacaktı. Şimdi ise bir plan yapmalıydı. Doncaster'a dönmeli ve orada en azından küçük ikiz kardeşlerine bakarak çalışan anne ve annesinin eşine yardımcı olmalıydı. Böylelikle masrafı da azalır ve biyolojik babasından gelen parayı, makyajla kafayı yemiş kardeşine verebilirdi.
"Peki, o kim?" Louis, hissettiği acının sesine yansımadığı için sevindi.
"Onunla bar da tanıştım," diye başladı, Harry. Anlatacağı şey her neyse bu uzun görünüyordu. Bu yüzden Louis masa üzerindeki paketinden bir dal çıkarıp, çakmağını ateşledi.
24 Mayıs 2016 21:38
Louis, oturduğu rahatsız edici bar sandalyesinde biraz kıpırdandı. Zayn onu zorla buraya getirmişti ve şimdi ileride bir kız grubuyla flörtleşerek biraz daha içki almalarını sağlıyordu. Sol tarafında ise birkaç yaşlı adam içki istediğini bağırarak söylüyor ve burasının nasıl geldikleri en berbat bar olduğunu aralarında konuşuyorlardı.
Louis, ona yardım etmesi gerektiğini düşünse bile yerinden kıpırdamadı. Barın içerisinde çok insan yoktu ve cebinden en ucuz içki parasını karşılayacak kadar para bulunup, iki biraya ortalığı karıştıracak bu tip adamlardan ise kenarda oturan kadınların cüzdanını boşaltmak daha akıllıca ve karlı bir işti.
Yani, Zayn işini hallediyordu. Louis'siz de iyi olurdu.
Louis, gözlerini az sayıda insan olan barın içerisinde gezdirdi. Kenarda bir arkadaş grubu yüksek sesle eğleniyor ve bazıları bilardo oynama adı altında birbirine top fırlatıyordu. Yavaş bir şarkı çalıyor ve birkaç çift orta tarafta sallanarak dans ediyorlardı.
"Aşık olmak için ne güzel bir gece." Yanında hissettiği silüete göz atmamak için kendisiyle bir süre savaştı.
Yarın ilk işi 'yanıma yaklaşmayın' baskılı bir tişört almak olacaktı ve her bu bara geldiğinde o tişörtü giyecekti. Rastgele insanlarla tanışıp, birkaç saatlik sohbet etmek için doğru kişi o değildi.
"Hele umudunu kaybetmiş birisi için." Louis gözlerinin onun üzerine kaymasını engelleyemedi.
Saçları neredeyse omuzlarına değiyordu ve bir insan nasıl basit beyaz bir tişörtü bile milyon dolarlık bir kıyafet gibi gösterebilirdi? O yüzle, sadece yanında durarak Louis'yi bile milyon dolarlık bir adam gibi gösterebilirdi.
Louis, gözlerini daha fazla onun üzerinde gezdirmedi.
"Aslında sevgilisinden boynuzu yemiş bir adama göre fazla iddialı konuşuyorum. Aslında şu an aşka dair tüm ümitlerimi yitirmiş olmalıydım. İsmim Harry bu arada."
Harry, iki içki siparişi verdiğinde Zayn yanından uzaklaştığı kızlara kendisini aramasını söylüyordu. Louis, onun bu haline gülerken, önüne yeni bir bira şişesi konulmuştu.
"Elindeki çoktan ısınmıştır. Bu beni dinleyeceğin için bir teşekkür."
Louis, yeni içkiyi gülümseyerek kabul etti. "Louis." diye seslendi, yanında oturan çocuğa doğru. "İsmim bu. Louis."
Harry, onu bir gülümsemeyle karşıladı.
"İlk önce limon muydu, yoksa tuz mu?" Harry, kahkahalar içerisinde sorduğunda Louis de kahkahalarının arasında konuşacak zamanı bulamamıştı.
"Boşver." Louis, küçük bardaktaki sıvıyı kafasına dikerken içki boğazını yakarak ilerleyip midesine ulaşmıştı.
Zayn tekila bardaklarını ikisinin önünden toplarken yerine iki şişe bira gelmişti. "Bu da benim yabani arkadaşımın yanına yaklaşabildiğin için bir hediyeydi."
Harry'nin avuç içine yaslı başı şaşkınlıkla kalktı. "Nasıl yani? Eğer onu eve atarsam bunlardan daha fazlası gelecek mi?"
Louis, normalde olsa bu cümleden sonra oturduğu yerden koşarak uzaklaşırdı. Fakat üzerinde ki içkinin verdiği uyuşukluk ve boşvermişlik yanında ki çocuğun söylediği şeye sadece kahkaha atmasını sağlamıştı.
"Sevgili arkadaşım, eğer bunu başarabilirsen iki aylık içkini ben karşılarım."
Louis, kulağının yakınlarında, içerideki sesi bastıracak bir ses yavaş tonda konuştu. "Ne dersin? Seni eve götürmeli miyim? İçkiyi paylaşırız."
Louis, yine kendisinden beklenmeyecek bir şekilde kızardı ve ardından bir kahkaha geldi. "Hiç şansın yok."
"Kenarda tek başına oturuyordu ve kimseye ihtiyacım olmadığını düşünürken onu görmüştüm. Barda bulunan herkesi incelerken bir tek benim tarafıma bakmamıştı. Yine de yanına gitmek konusunda ikinci kere düşünmedim bile."
Louis, duyduğu şey üzerine şaşırmadan edemedi. 'Ne yazık.' diye sayıkladı, içinden. Adamın kör olduğunu duysa şaşırmazdı. Harry, etrafında bir dolu insan olsa bile dikkat çekecek bir adamdı ve bir insanın bile onu fark etmeme ihtimali akla direkt o insanın kör olduğu düşüncesini getiriyordu.
Louis ağzına bir peynir parçası atarken, Harry konuşmasına devam etmişti.
"Oradaydı ve çok güzeldi, sanki bulunmamış bir hazine gibi," Louis, çiğnediği peyniri isteksizce yuttu ve sessizce onu dinlemeye devam etti.
"O gece orada tüm ümitlerim bitmiş bir şekilde otururken, o geldi ve hiçbir şey yapmıyorken bile bana çok yardımcı oldu."
Louis'nin parmakları arasında ki sigara küllüğe düştü. Şaşkınlığı büyürken hissettiği hayal kırıklığı ve acıyı fark ettirmemek için uğraşmadı bile. Harry, gerçek aşkını arama saçmalıklarıyla uğraşırken bile aslında çoktan birine bir şeyler hissediyordu. Louis bunu yanlış değerlendirmiş olamazdı. Ondan bahsedişi bile farklıydı.
"Onu bulmama izin vermedi. Suç onda değildi, peşinden gitmeliydim ve ona öğretmeliydim."
Louis, konuşmak istedi ama dudaklarını araladığı anda ağzından çıkacak şeyleri kontrol edememekten korkuyordu.
"Peşinden gitmedim çünkü korkmuştum tamam mı? Zaten o gece çok fazla şey olmuştu ve beni o kadar çok geri çevirmişti ki bu resmen özgüvenimi düşürmüştü. Buna hala devam ettiği de oldu. Yemin ederim onu öldürmek istedim. Bu kadar kalbi yokmuş, sanki hiçbir şey hissetmiyormuş gibi davrandığı için onu öldürmek istedim."
Louis, Harry'nin yüksek çıkan sesinden dolayı oturduğu sandalyeye sindiğini cümleleri bittikten sonra fark etmişti. Kısa tırnakları, eşofmanının altında ki derisini aşındırmıştı. Birkaç saniye kendisini rahatlatmaya çalıştı. Eğer başkasına bu kadar aşıksa, kendisine yapılacak tek bir şey kalıyordu. Üzerinden gelmek.
"Her şeyle çok ilgiliydi, en sevdiği kupasına bile ama konu ben olduğumda-"
Louis, bitmiş sigarasını küllüğe bastırdı ve soğumuş çayından bir yudum aldı. Birkaç saniye düşünebilmek için konunun 'o kişiden' uzaklaşmasına ihtiyacı vardı. "Harry, bahsettiğin o gece başına ne geldi?"
"Bir sevgilim vardı," Harry, açıklamadan önce derin bir nefes aldı. "Daha doğrusu bir nişanlım vardı ve sonra aldatıldım. Klişe değil mi?"
"Bunu bana anlatmamıştın." Louis, ilk önce kaşlarını çatsa bile söylediği şeye güldü.
Harry'nin hayatında büyük değişimler yaratmış kişiyi bile söylememişken bunu söylemesi onu şaşırtmamalıydı.
"Anlattım, belki de sadece hatırlamıyorsundur."
Louis, hafızasını zorladı. Tanıştıkları tüm o kısa süre içerisinde geçirdikleri tüm zamanı düşündü.
Sonuç sıfırdı.
24 Mayıs 2016 23:45
"Ona aşıktım. Hayatımı iki kişilik yapmayı düşünecek kadar seviyordum onu ve sevdiğim kadar sevildiğimi düşünmüştüm. Çünkü önemli olan budur, değil mi?"
Louis, Zayn'in kendisine verdiği kahve sayesinde artık her duyduğu kelimeyi komikmiş gibi algılayıp gülmüyordu. Buraya sarhoş olmak için gelmemişti ama bu gece hiçbir şey istediği gibi ilerlemiyordu.
"Onun gerçek aşkım olduğunu düşünmüştüm. Bilirsin, böyle insanları bulduğunda anlarsın ve hiçbir şeyin sizi ayıramayacağını düşünürsün falan ama sonra diğeri sadece yeni şeyler arayışıyla gidip seni başka birisiyle aldatır." Harry, kahvesinden bir yudum aldıktan sonra uyumak üzereymiş gibi tezgaha yasladığı kolunun üzerine kafasını yerleştirmişti.
"Gerçek aşkın o olsaydı, sana bunu yapmazdı." Louis bir süre söylediği şeyin çok acımasızca olup olmadığını düşündü. Tanrı aşkına o aldatılmıştı. Onun hissettiği acıdan daha kötü hissettirecek bir şey söylemesi imkansızdı.
Harry, onu dinlemediğini konuyu değiştirerek belli etti. "Gerçek aşkını bulmak. Bence bu çok güzel bir şey. Sanırım onu bulmak istiyorum ama bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum. O her yerde olabilir."
"Belki bir liste yapmalısın?" Louis gülerek konuştuğunda, Harry oturuşunu dikleştirmiş ve parlayan gözleriyle onu izlemişti. "Seçenekleri değerlendirirsin ve sonra karar verirsin. Sonuçta gerçek aşkınla mutlaka bir şekilde tanışırsın."
Harry onu sessizlikle karşıladığında, Louis ona düşünmesi için vakit verdi.
"Birini sevdiğinde, yani çok fazla sevdiğinde, önemli olan şey onun da seni sevmesidir. Bence bu muhteşem bir doğa olayı. İnsanlık tarihi boyunca insanların kendisini yüceltmek adına nasıl estetik varlıklar olduklarını söylemeleri kesinlikle saçmalıktan ibaret. İnsan varoluşu, kusurla dolu ve hayatı boyunca mükemmelin peşinden koşmuş iki insanın birbirinin kusurlarını sevmesi-"
Louis'nin kahkahası onun cümlesini böldüğünde, Harry esmer arkadaşından bir bardak daha kahve istemek üzereydi. Oysa beş dakika önce ne kadar da sakindi.
"Dediğim gibi bu muhteşem bir doğa olayı ve-"
Bu sefer sözünü bölen şey bir kahkaha değildi.
"Sen ne saçmalıyorsun?" Louis, karşısındaki adamın gözlerini kısarak kendisini izlediğini fark ettiğinde konuşmasına devam etti. "Bu muhteşem bir doğa olayı falan değil. İnsanlar birbirinin kusurlarını sevmezler. Fakat haklı olduğun bir nokta var ki bu tek haklı olduğun yer falan, insanlar kendi aşağılık komplekslerini bastırmak ve kendisini bir miktar mutlu etmek için diğerini kullanır. Kendilerine tahammül edemeyen insan, diğer aynı yapıdaki benzerinin yardımıyla bunu aşmaya çalışır. Böyle iğrenç bir şeyi muhteşem doğa olayı olarak tanımlayamazsın."
Harry'nin asılan yüzü veya daha da kısılan gözleri, diğerinin umurunda olmadı. "Şu an yaşadığın çöküş de bu yüzden. Korkuyorsun. O kadar alışmışsın ki, sevgili nişanlın olmadan kendine nasıl tahammül edeceğini bilmiyorsun."
"Peki ya sen," Harry'nin suçlarcasına konuşmaya başladığında, Louis bakışlarını ondan kaçırdı. "Sen, kendine tahammül edebildiğin için mi kaçıyorsun?"
Louis, bir süre gözlerini orta alanda gezdirdi ve yapabildiği en iyi ve tek şeyi yaptı, kaçtı.
"Haydi, dans edelim!"
Louis, oturuşunu dikleştirdi. "Belki o kişi senin doğru kişin değildir. Belki sadece yaşadığın duygusal çöküş yüzünden onun o kişi olduğunu düşünüyorsundur?"
"Sanmıyorum. Neredeyse eminim."
Harry, kendisi için kahve almaya kalktığında Louis'nin çayını da yenilemişti.
"Yani ona dokunduğumda," diye başladı konuşmaya, masaya yeni oturduğunda. "Bir şeyler vardı. Bunu tam olarak tanımlamak o kadar zor ki."
Louis, konuşmak için doğru kelimeleri bulamadığı için sessiz kalırken, Harry bunu önemsemiyormuş gibi devam etmişti.
"Sanki o, hep benim için oradaymış ama kader bizim o gece orada tanışmamızı istiyormuş gibi."
Louis, neredeyse onun bu kadar kaderci oluşuyla dalga geçecekken sustu.
"Burada olsa kesin bana çok kaderci olduğumu söyleyip dalga geçerdi." Harry, gözünü salonda bir yere odaklamışken, Louis gülümsedi. Bunu yapmak bile yanak kaslarının kasılıp acı vermesine sebep olmuştu.
"Beraber mi oldunuz?"
Harry, bakışlarını direkt olarak ona çevirirken yüzünde bir gülümseme belirmişti. "Hayır, dans ettik."
24 Mayıs 2016 23:57
Louis kollarını, onun boynuna dolarken, bir çift kol beline sarılmıştı. Hissettiği güvenle vücutlarını birleştirdi. Kafasını omzuna yaslarken, en son kiminle dans ettiğini hatırladı.
Lise mezuniyetinde ailesi onu zorla yolladığı okul balosundaydı. Beraber katıldığı eşi, zorla dans etmek istediğinde bir on beş dakikalık bir deneyimi olmuştu.
Boynuna dolanmış ince kollar veya her hareket edişlerinde bacaklarına sürtünen elbise kumaşı, son derece rahatsız ediciydi ve bunun istediği şey olmadığını on dört yaşından beri biliyordu. Fakat okulundaki toplum normları onun baş edebileceği şekilde oluşmamıştı. Belki de bununla hiç baş etmek istememişti zaten.
Fakat şimdi burada, olduğu yerde, kendisini o kadar rahat hissediyordu ki, bu yüzden nefret etti. Bir yabancıya, sarhoş bir şekilde bir his besleyemezdi. Üstelik olay onun bir yabancı olması bile değil iken.
Belindeki sarılış biraz daha sıkılaştı ve ellerin birisi tişörtünü kavrarken diğeri ensesine kadar yukarı çıktı. Hiçbir cinsellik çağrıştırmayan dokunuşlar sadece birbirlerini daha yakın tutmaya yarıyordu.
Louis, korkusunun beyninden ayak ucuna kadar ulaştığını hissediyordu. Bu yüzdendir ki Louis onu orada bırakıp kaçarcasına evine gitti.
Harry, evinden ayrılırken Louis olduğu yere çöküp ağlamak istiyordu. Yanlış anlaşılmamalıydı gözyaşları, Harry için değil, kendisini düşürdüğü durum için akacaktı. Bir süre sonra hala hissedebildiğini deneyimlediği kişi başkasına aşıktı ve zaten o, başından beri kendisinin en yanlış kişi olduğunu belli etmişti.
Sorun değildi, deneyimlediği bu olayın etkileri birkaç haftaya kendisi tarafından bir daha deşilmemek üzere bastırılacaktı. Bu yüzden daha fazla üzerinde düşüneceği bir şey yoktu.
Louis, akşam saatlerine doğru telefonuna gelen mesaja kadar tüm vaktini sadece internetten bir dizinin dört veya beş bölümünü izleyerek geçirmişti.
Mesaj Harry'dendi ve onu Zayn'in çalıştığı bara çağırıyordu. Eğer mantıklı düşünebilseydi mesajı silip, telefonunu evin derinliklerine saklardı. Fakat utanarak söylüyordu ki yolunu ezbere bildiği bara daha hızlı ulaşmak için taksi bile tutmuştu.
İçeri ilerlediğinde her zaman ki çarşamba akşamlarından birisi yaşanıyordu. Doğru düzgün kimse yoktu ve bardaki tek rahatsız edici ses, kenardaki en büyüğü bile lise sonda gibi görünen arkadaş grubundan geliyordu. Gözleri kısa süre barın içerisinde dolaştıktan sonra kenarda oturan Harry'nin yanına doğru ilerledi.
"Geldiğin için teşekkür ederim." Harry zayıfça gülümsediğinde, onun omzu üzerinde dinlenen elini destek verircesine sıktı. "Bir şey mi oldu?"
Harry, kafasını olumsuz anlamda salladığında Louis tekrar konuşmayı devralmıştı. "Buluştunuz mu peki?"
Harry ikinci kere onu reddetti. "Daha değil," Önünde ki içkisinden büyük bir yudum alarak yuttu. "Onu bekliyordum."
"Ee, geldi mi?" Louis, yerine yerleşirken gözlerini bar içerisinde az olan insan grubunda gezdirdi.
Harry'den aldığı zayıf gülümseme hiçbir şeyi açıklığa kavuşturmamıştı. Fakat Louis bar içerisinde ki insanları izlemekle o kadar meşguldu ki bununla ilgilenmedi bile.
"Belki onu sarhoş etmeliyim. Sadece sarhoş olduğunda bana karşı dürüst davranıyor." Harry, önündeki boşalmış bira şişesiyle oynarken konuştu.
"Sarhoş olduğunda çok konuşan insanlardan mı? Zayn de öyledir, birkaç saatin sonunda onu uyku ilacıyla uyutmak falan isterim ki buna uyutma değil, zehirleme denir. Yani sana kolay gelsin, dostum."
Louis, yanlarına gelen Zayn'e bir gülümseme yollayıp önüne konan biranın keyfini çıkardı. Zayn, Harry'ye bir göz kırpması yollarken yanlarından ayrılmıştı.
"Öyle değil. Fazla konuşmaz, en azından benim yanımdayken. Sadece sanırım sarhoş olunca her şeyi unutan tiplerden."
Louis, bir süre aklına dolan anıyla kendisini yumruklamak istedi. Kendisine bir söz vermişti. Daha fazla hoşlantı veya benzeri hisler yoktu, daha fazla duygusallık yoktu. Kendi kendisine tekrarladı. Şu an herhangi bir insanla herhangi bir konuşma yapıyordu. Artık o, hiçbir şey ifade etmiyordu. Tıpkı her zaman olması ama hiçbir zaman başaramadığı gibi. Basit bir arkadaşa bir iyilik yapıyordu ve o bu gece sonunda gerçek aşkını bulduğunda, Louis için her şey bitmiş olacaktı.
Eğer her şey bitecekse aklına takılan şeyi öğrenmekten zarar gelmezdi.
"Peki ya sen," Hissettiği kadar kötü görünmediğini ümit etti. "Sen sarhoş olduğunda unutur musun?"
Harry, cevap verirken tereddüt etmedi. "Hayır, ben asla unutmam. Hiçbir şeyi."
Demek biliyordu. O gece, onu nasıl öptüğünü hatırlıyordu. Louis, bir şeyleri saklama konusunda berbattı ve ona karşı bir şeyler hissettiğini de biliyor muydu yani? Bildiği halde şu an onu buraya mı çağırmıştı? Bu, onun 'bana aşıksın ama bak ben de başkasına aşığım.' deme şekli miydi?
Louis'nin midesi bulanıyordu. Kalbi düğümleniyor ve hissettiği acı sanki ruhunu içine çekip, patlamak üzere geri sayımın başlatılmasını bekliyordu. Louis, çoktan o pimi çekmesi için Harry'nin eline vermişti.
Bir süre orada sessizce oturdular. Louis, geldiğinden beri gözleri üzerlerinde olan adamı ilk numara sandı. Adam otuzlu yaşlarında, iyi görünümlü bir adamdı. Oturduğu masada içkisini yudumluyor ve barın içerisinde gezdirdiği gözleri sonunda ikisini buluyordu. Sonra yanına bir kadın geldi ve bir süre sonra Louis onların öpüştüklerini gördü. Harry, hala arkası dönük bir şekilde oturuyordu ve bu Louis'nin tüm varsayımlarını boşa çıkarmıştı.
"Onu aramak ister misin?" Louis sıkılarak konuştuğunda Harry umursamazca omuz silkmişti. "Bunu neden yapayım?"
"Gelmesi için?" Louis sanki en basit şeyi açıklıyormuş gibi konuştuğunda Harry o akşam ilk defa gerçek bir kahkaha atmıştı.
"O zaten burada."
Louis şokla açılan gözlerini tekrar bar içerisinde gezdirdi. "Kim o zaman? Niye yanına gitmiyorsun?"
"Kim olduğunu mu merak ediyorsun?" Harry, sandalyesinde ona doğru döndü. "Tamam, öğreneceksin."
Louis, bir açıklama bekledi. Her zaman ki gibi bir isim veya nerede oturduğunu söylemesini bekledi. Fakat Harry'nin tek yaptığı şey tekrar sandalyesinde dönüp içkisini yudumlamak olmuştu.
Louis, onu daha önce hiç bu kadar susarken veya belirsiz konuşurken görmemişti. Modu düşüktü ve bunun sebebini bile anlatmıyordu. Louis, bunu ona yapan o adamdan nefret etti. Harry, bunu kesinlikle hak etmiyordu.
Louis, bıkkınlıkla önüne döndüğünde ileride bir şeylerle uğraşan Zayn'e eliyle işaret etti.
"Bira istiyorum veya en sert içkinizden istiyorum. Şu geçen ay bana hazırladığından olabilir mesela veya vazgeçtim bira istiyorum."
Zayn, gözlerini devirerek Harry'ye baktı. Fakat aradığını bulamamış gibi kafasını sallayıp eline bir şişe bira aldı.
"Hayır, ona içki verme. En azından şimdi değil." Harry, sonunda konuştuğunda Louis şaşkınlıkla ikisi arasındaki iletişimi izliyordu.
Bu sefer emindi. İlk numara-
"Haydi, benimle dans et!" Harry, neşeyle yerinden kalktıktan sonra Louis itiraz edemeden kendisini orta alanda bulmuştu.
Kolları, Harry tarafından boynuna dolandı ve bir çift kol beline sarıldı.
"Kim olduğunu anladım." dedi Louis, onun kulağına doğru.
Harry'nin verdiği tek tepki geri çekilip büyümüş gözlerini ona yöneltmekti. "Gerçekten mi? Kimmiş?"
Kulakları uğulduyor ve bar içerisinde çalan yavaş müzik bile ona fazla geliyordu. Açıklamadan önce gözlerini sıkıca yumdu. "Zayn."
Harry'nin ciddiyetle birbirine bastırdığı dudakları gerildi ve yerini büyük bir gülümsemeye bıraktı. Louis, bundan destek alarak tekrar konuştu. "Bu yüzden beni buraya getirdin değil mi? Bana bunu açıklayacaksınız. Garip bakışmalarınız da bu yüzden."
Harry'nin gülümsemesi büyürken, Louis daha fazlasını göremedi. Çünkü beline dolanmış iki kol, bedenlerini bir bütün haline getirecek kadar fazla yaklaştırmıştı. "Şimdi de onu mu kıskandırıyorsun? Tanrım, sizden nefret ediyorum. Özellikle senden ama, sen bir şeytansın. Arkadaşım sana aşık olduğu için suçlu değil. Bir de benim evimde yeni tanışmış gibi yapmalar falan. Çok komiksiniz. Beni bırakır mısın artık? Gitmek istiyorum ben."
Louis, Harry'yi omuzlarından tutarak itmeye çalışırken, o yerinden milim dahi oynamamıştı.
"Bir daha gitmene izin vermem." Louis, kulağının yakınlarında hissettiği çatlak ses tonuyla yerinde durdu. Neyden bahsediyordu o?
"Ne diyorsun sen ya? Bırak işte. Bir yere kaçmıyorum ya, yarın konuşuruz." Harry de sallanan vücudunu durdurmuş ve dans pozisyonlarını bir sarılmaya çevirmişti. Louis, Zayn'in bakışlarını üzerlerinde hissetti.
"Bir kere gittin, bir daha tekrarlanmasına izin veremem."
Louis'nin attığı sahte kahkaha yarıda kesildi. Bir kez daha bu akşamın -belki de son bir ayını- hiçe sayacak kelimelerin çatlak ses tonuyla kulaklarına ulaşmasını bekledi. "O sendin. En başından beri sendin."
"Yalancının tekisin. Bunu en başından itibaren biliyordum zaten."
Harry, sonunda geri çekildiğinde, onun gitmesinden korkarmış gibi ellerini onun bileklerine yerleştirmişti. Louis, alıkonulduğunu düşündü ama gitmek için hiçbir uğraşta da bulunmuyordu.
"Sana hiçbir zaman yalan söylemedim."
Harry, bir süre etrafına bakındı. Çalınan yavaş şarkı, son günlerde popüler olan bir pop şarkısı çalıyordu ve arkadaş grupları her zamankinden daha sesliydi. "Daha sakin bir yere gitmek ister misin?"
Louis önüne bırakılan çayı, parmaklarının arasına aldı. Sigarasını hızla yakıp, derin bir nefes aldı.
"Yani diyorsun ki, tüm bu zaman içerisinde aslında seninle dalga geçiyordum."
Harry'nin kaşları çatıldığında, Louis ondan tarafa bakmamıştı bile.
"Hayır, ben öyle bir şey demedim." Harry, kahvesinden bir yudum aldıktan sonra sanki dünyanın en basit konusunu konuşuyormuş gibi anlatmaya devam etti. "Dedim ki, ilk numara sendin. O gece, o barda tanıştığım kişi sendin."
Louis, ne demesi gerektiğini bilmiyordu. "Ben hatırlamıyorum."
"Bilgilendirme için sağol, haberim yoktu." Harry, gözlerini devirdiğinde Louis şaşkınlıkla ona bakıyordu. O, ona gözlerini mi devirmişti şimdi?
"O geceden sonra seni çok aradım. Bir ara sürekli Zayn'in çalıştığı bara gidip durdum ama hiçbir yerde yoktun,"
Louis, neredeyse kahkaha atacakken kendisini durdurdu. Çünkü gerçekten mi? Harry, kesinlikle kendisiyle dalga geçiyordu.
"Ama sonra geldin ve Zayn'le birkaç şey konuşup gitmiştin. Sokakta yürürken dikkatli olmalısın. Seni takip eden barda tanıştığın bir sapık değil, seri katil olabilirdi."
Louis, ellerini alnına yasladı ve bir süre baskı uyguladı.
"Senin o gece önerdiğin gibi liste olayına başladım ve sonra yan dairene taşındım falan biliyorsun bunları."
Louis gülmeye başladığında, Harry kaşlarını çatarak onu izlemeye başlamıştı.
"Dalga mı geçiyorsun benimle? Yok tanışmışız, yok yan evime taşınmış da. Yok daha neler!" Louis sesini yükselttiğinde, yan masalarında oturan bir çiftin kendisine baktığını fark etmişti.
"Bana demiştin ki," Harry masa üzerinden eğilerek yavaşça konuştuğunda Louis, arkasına yaslanmış ve kollarını birbirine bağlayarak onu dinlemeye başlamıştı. "Onun için neler çektiğini bilse bundan etkilenirdi, demiştin. Bu senin cümlendi."
"Çünkü bahsettiğin kişi dışarıda bir yerlerde sanıyordum."
"Hayır, sen beni ciddiye almıyordun. Sorun değil, ben de olsam ben de aynı şekilde davranırdım."
Louis, tüm anlam veremediği konuşmalar içerisinde sanki her atışında göğüs kafesine çarparcasına atan kalbini umursamamaya çalışıyordu.
"Zayn'in haberi vardı, yani şu birkaç gündür ve tanrı aşkına, seninle niye dalga geçeyim ki ben?" Bu sefer sesi yükselen taraf Harry'ydi ve bu yüzden kafe çalışanı tarafından uyarılmışlardı bile.
"Çünkü gerçekten, tüm anlattıklarının ne kadar komik göründüğünün farkındasın, değil mi?"
"İstediğin kadar gülebilirsin. Bu gerçeği değiştirmeyecek."
Louis, omuzlarını silkerek oturduğu yere biraz daha sindi. "Ben anlamıyorum-"
"Senin yanına yaklaşabilmek için zamana ihtiyacım vardı ve yan dairen bir süredir boştu. Görünen üzere bayağı etkili bir yol olduğunu düşünmek de haksız değilmişim. Bana bir şey hissetmediğini söyleyemezsin."
Duyduğu şeyle Louis'nin gözleri açıldı. "Neyden bahsediyorsun sen? Böyle bir şey yok."
Harry sinir bozucu gülümsemesini yüzünde tutarken gözlerini Louis'nin üzerinden ayırmamıştı. Louis hissettiği rahatsızlıkla kalkmak istediğini belirttiğinde, evlerine gelene kadar sessizce yürüdüler.
Louis, evinin kapısını açarken üzerinde hissettiği gözlerden daha fazla kaçamadı.
"Sanırım aşmamız gereken bir sürü güven problemi var." Harry gülümseyerek konuştuğunda Louis de onu aynı şekilde karşılamıştı.
"Yine de o zamana kadar," Harry'nin kendisine doğru yaklaştığını gördüğünde Louis'nin gülümsemesi soldu ve kaçmak istercesine geriye birkaç adım attı. "Seni sevdiğimi bilmeni istiyorum."
Dudaklarının üzerinde hissettiği baskının hissettirdiği hisler ağlamak istemesine yetecek kadar çoktu. Tekrar nefes alabildiğini hissettiğinde çoktan Harry geri çekilmişti. Gözleri kapalıydı ve bir eli hala Louis'nin yanağına yaslıydı.
"Demiştin ki," Louis kesik nefeslerinin arasında konuştuğunda Harry onu dinlediğini "Yani sabah konuştuğumuz da demiştin ki, ona öğretmeliydim. Bana neyi öğretmek istiyordun?"
Harry gözlerini açarak konuştu. "Birini sevmeyi ve birinin seni sevmesini."
Ertesi gün, Louis, süt almak için evden çıktığında listenin yazılı olduğu tahtayı iki daire arasında ki çöp kutusunda buldu. İlk numara nihayet doluydu ve kendi ismini görmesi onu gülümsetmişti.
Bu fic benim için birçok açıdan dönüm noktası ve artık bitmesi beni üzüyor. Fakat geçen gün sadece oturup bu hikayeyi ölmeden önce bitirmem gerektiğini falan düşünüyordum ve işte buradayız. Sahneleri kaç kez baştan yazdım bilmiyorum ve sanırım mükemmel olanı ararken bazı yerleri batırdım. Umarım aynı düşünce de değilizdir.
Ve her bölüm sancılı Harry'ye randevu kurgusu oluşturma seansları ve başlarını ağrıttığım tüm o insanlar... Hepinize teşekkür ederim. Her bölüm itinayla Harry'den nefret eden ama yirmi dört bölüm boyunca okumuş olan sizler fjkfsdsdndfk size de bir teşekkür borçluyum.
Daha yeni başladığım da bu hikayeyle ilgili birçok negatif düşüncem vardı ve bu kadar ilgi göreceği aklımın ucundan bile geçmiyordu.
Ayy her final bölümünde bu kadar duygusallaşıp uzatmam resmen haksızlık ama bu hikayeyi özleyeceğim.. Ee şu bölümden sonra aklında bir soru işareti, doldurmadığım bir boşluk -ki bunun olmaması için hikayeyi baştan sona okudum ki bu da bayağı sancılı bir süreçti- varsa bana haber verin ve fikirlerinizi belirtmenizi istiyorum.
Bu arada bir epilog bölümü gelebilir, haberiniz olsun. Ama şimdilik hoşçakalınn
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top