Bölüm 06
Wooyoung San
Özellikle görmek istemediğin birinin gelmesini beklemek çok yorucuydu.
Odasındaki küçük, meşe ağacından yapılma masasına oturdu ve San düşüncelere daldı; hayatın anlamını ya da dünyanın gerçekten düz olup olmadığını düşünmeye başlamıştı. Ama hepsinden çok neden bunu yapıyor olduğunu düşünüyordu.
Sonuçta iddiayı kaybeden o değildi. Wooyoung kaybetmişti. O yüzden teknik olarak ona ders vermesi gerekmiyordu çünkü bu San için de bir cezaydı. Bunu yapmak istemiyordu.
Ama bir nedenden dolayı o isteğe mecbur kalmaya istekliydi.
Sinir olmuş bir şekilde saçlarını karıştırdıktan sonra San ayağa kalktı ve sabırsız bir şekilde odada tur atmaya başladı. Gergin hissettiği için ve görünüşünden memnun olmadığından dolayı San daha iyi görünebilmek için biraz daha uğraşamaya karar verdi.
Bir insan ders buluşmasında ne giyerdi ki? Kendi kendine bunu sorgularken yüzündeki memnuniyetsiz ifadeyle kıyafet dolabına hevesli bir şekilde baktı.
Resmi bir buluşma olmayacağını bildiği için kravatlarını ve gömleklerini kenara ittirdi. Dudaklarını odaklanmış bir şekilde birbirine bastırırken San iki tane sweatshirt ve bir tane kazak seçti, aynaya doğru ilerledi ve sırayla her birini üzerine tuttu.
Bunun aptalca ve gereksiz olduğunu fark ettiğinde San kıyafetleri yere fırlattı ve kendini yatağa attığında sinirle ayaklarıyla havayı tekmeledi.
Çok fazla düşünüyorum, değil mi?
Evet, evet çok fazla düşünüyorsun, diye cevap verdi kendi kendine ve sesli bir şekilde inledi ve ardından kalkıp elleriyle yüzünü ovuşturdu.
Kendisi kafayı yemeden önce sohbet gruplarında arkadaşlarına sormak için telefonunu çıkardı.
ANTİ HAYAT GRUBU
Uykusuzchoi:
Bir insan özel ders vermek için ne giyer???
Yeogüzeli 😘:
Tatlı biri mi?
YunHOE:
Dökül bakalım her şeyi!
Flex:
San Choi düşündüğüm şey mi oluyor yoksa?
Uykusuzchoi:
Alakası yok, Jongho'nun suçu hepsi ayrıca cinsellikle ilgili şeyler düşünmeyin
Yeogüzeli😘:
TANRIM KESİN ONUN TATLI OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORSUN YOKSA NE GİYECEĞİNİ HAYATTA UMURSAMAZDIN. KİM O?
Uykusuzchoi:
...
YunHOE:
...
Flex:
...
Yeogüzeli😘:
SİKTİR JUNG WOOYOUNG O DEĞİL Mİ
Uykusuzchoi:
Ne fark eder????
Hadi
Acele edin de ne gideceğimi söyleyin boş gürültücü göt herifler
Flex:
Göt herif de ne terbiyesiz ben seni böyle mi yetiştirdim
YunHOE:
Felix onu sen değil ben yetiştirdim
Flex:
Kapa çeneni sen sadece yavru bir köpeksin
Uykusuzchoi:
Çocuklar!!!
Yeogüzeli😘:
Şu sevdiğin boğazlı kazağı giy, sana yakışıyor o
Uykusuzchoi:
Teşekkürler??? Ben öyle düşünmüyorum ama shdgf
YunHOE:
Yeo haklı biraz özküvenin var :DD
Uykusuzchoi:
Sen önce yazmayı öğren
✔️Okundu 3:38
Telefonunu kenara koyduktan sonra San içten içe kararını sorgular bir halde yerden simsiyah kazağı geri alırken gülümsedi. Yüzlerine hiçbir zaman itiraf etmezdi ama karmakarışık aklına rağmen arkadaşlarının onu daha iyi hissettirdikleri bir gerçekti.
Saati kontrol ettiğinde gülümsemesi soldu. Wooyoung iki dakika içinde gelecekti. Küfür ederek üzerindeki dar kıyafeti çıkarmaya çalıştı ama lanet olasıca o kadar dardı ki kafasının yarısında kalmış çıkmıyordu.
Özgürlük için verdiği şiddetli can çekişi sırasında çok da anlaşılmayan kapıya vurulma sesi duyuldu ve San daha da perişan hale büründü.
"Jongho? Aptal gibi orda durma da yardım-" diye konuşurken çaresizce homurdandı, hiçbir şey göremiyordu ve kelimenin tam anlamıyla sıkışmıştı.
Solundan hafif bir kıkırdama sesi duyuldu, o tatlı ses çıplak sırtına bir ürperti girmesine neden oldu ve sonuçsuz hareketlerine aniden son verdi. Ne kadar boktan bir klişe. Bu durumda başka bir şey yapamadığı için homurdandı.
"Karşılamak için ne kadar ilginç bir yöntem," dedi Wooyoung eğlenir bir tonla, yardım etmek için de hiçbir girişimde bulunmamıştı.
Sesin geldiği yere doğru beceriksizce döndü, San içinde bulunduğu durumdan dolayı utandı hatta her yeri kızardı. "Wooyoung," dedi dişlerini sıkarak ama ondan yardım istemeyecekti.
Bir kolunu kurtarmayı başardı ve o sırada Wooyoung sadece izliyor, eğleniyor gibi görünüyordu ama yardım teklif ettiğinde San anında teklifi geri çevirdi.
"Neredeyse..." Bedenini biraz daha oynattı. "...halletim." Sonunda özgür kaldığında rahatça nefes verdi. Kazağını kaptığı gibi başının üzerinden geçirdi. Yumuşak kumaş vücudunu ısıtmış ve gövdesini rahat bir şekilde sarmalamıştı.
San Wooyoung'a gözlerini kısarak bakarken yanaklarında hala utancın pembe tonları duruyordu. "Pekala," diye başladı, konuyu değiştirmeye ihtiyacı vardı fakat "Gelmişsin," söyleyebildiği tek şey olmuştu.
"Gelmeyeceğimi mi düşünmüştün?" dedi Wooyoung sırıtırken ve daha önceden tanıdığı odanın içinde ilerledi. "Şey, hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm. Ama işte buradayım."
San boğazını temizledi, gözlerini kaçırdı ve hızlıca arkasını döndü. Masasına doğru ilerleyip Wooyoung'a oturması için işaret ederken alt dudağını dişlerinin arasında canını acıtacak kadar ısırdı.
"Hayal kırıklığına uğramadım," diye belirtti San. Wooyoung kambur bir şekilde oturmuş, doldun dudaklarını hafifçe büzmüştü. "Sadece benden iyi bir özel öğretmen olur mu bilmiyorum," dedi yarı dürüst bir şekilde. "Şimdiden özür dilerim o yüzden."
Wooyoung sırıttı ve gözlerini endişeli San'la birleştirdi. "Benden iyi bir öğretmen olacağına eminim." İmalı bir şekilde kaşlarını oynatmadan önce bir kaşını çekici bir şekilde kaldırdı.
"Öyle mi?" San gözlerini kıstı, karşısındakinin kötü şöhretli ayartıcı hareketlerinden etkilenmemek için kararlıydı.
"Öyle." Wooyoung yavaşça ayağa kalkar gibi oldu, San'ın bileğinden tuttu ve kendisine doğru çekti. "Sana gösterebilirim Küçük Choi."
San gözlerini kaçırdı, kalbi dakikada alt yüz kere atıyordu. "Woo-" diye başladı, ama Wooyoung'un neredeyse burnunun dibinde nefes alıp verdiğini fark ettiğinde burnunu kırıştırdı. "Sigara mı içiyordun?"
Wooyoung omuzlarını silkti, dudakları birbirlerine değecek kadar eğildi ve başını San'ın kulağına çevirmeden önce burnundan nefes aldı. "Senin için bir sakıncası var mı?" diye fısıldadı, sıcak nefesi San'ın boynunu gıdıklıyor ve yakınlıktan dolayı omurgası ürperiyordu. Bir saniyeliğine gözlerini kapattığında San nefesini tuttu, Wooyoung'un neyi kastetmek istediği bilmiyordu.
"Evet," diye belirtti ardından ve Wooyoung'u sandalyesine doğru ittirdi ve bir adım geri attı. "Sigara içmek öldürür. Biliyorsun," diye ekledi ve kendisini savunurcasına kollarını göğsünde birleştirdi.
Wooyoung tekrar omuzlarını silkti, belli ki sonuçlarından dolayı pek de endişelenmiyordu. "Beni daha fazla eğlendiriyor."
San inanamaz bir şekilde başını salladı. "İnanılmazsın, biliyorsun değil mi?"
"Daha önce de söylemişlerdi." Gözleri tekrardan biraz uzun bir süre boyunca birbirlerine kilitlendi ve bu sefer bakışlarını kaçıran, kaşlarını hafifçe çatıp yutkunan Wooyoung oldu.
Garip sessizlikten sonra San ilerledi ve Wooyoung'un çalışacakları yeri belirlediği ağır kitabı açtı. "Matematiğin ne kadar kötü?" San Wooyoung'un kitaptaki çalışmalarını görünce gülse mi ağlasa mı bilemedi.
"Şey... endişe verecek kadar sanırım." Wooyoung San'ın yüz ifadesini incelerken gergince kıkırdadı. "Okulu oldukça sık asıyorum da."
San sanki hadi canım, dermiş gibi güldü. Sayfalardaki küçük yazılara bakarken başını salladı. "Bunları okuyamıyorum bile. Öğretmenine acıdım."
Wooyoung sweatshirtünün kolundan çıkan bir iplikle oynarken gözlerini devirdi. "Ben üzülmüyorum. Bay Lim şerefsizin teki. Onun umurunda bile değil."
"Matematik dersine Bay Lim mi giriyor?" diye sordu San şaşkınca, bir anlığına Wooyoung'a baktı. "Ben de o dersteyim ama seni hiç görmedim o sınıfta."
"Belki de derse daha fazla katılmaya başlamalıyım." Wooyoung kendi kendine o kadar hafifçe gülümsedi ki San bir anlığına kendi hayal ürünü olup olmadığını düşündü.
"Neden? Sen ve arkadaşların bana işkence edebilmek için mi? Almayayım sağ ol." San sadece şaka yapmıştı ama gözleri kitabın üzerindeyken Wooyoung'un kaşlarını çatışını görmedi.
Wooyoung cevap vermedi, San denklemleri ve problemleri açıklarken yalnızca onu dinledi ve San en sonunda Wooyoung'un birkaç tanesini çözmesini istedi. Wooyoung çok fazla sıkıntı çıkarmadığı için ve gerçekten bir şeyler öğrenmeye çabaladığı için ders San'ın beklediğinden daha iyi gitmişti.
Wooyoung gülümseyerek ve el sallayarak evden ayrıldığında San biraz da olsa umutlu hissetmişti.
Belki de Wooyoung'un çapkın kişiliği gerçek kişiliğinin gölgesinde kalmıştı ve belki de o kadar da kötü biri değildi.
Jongho odasının önünden geçerken durup ona yargılayıcı bir bakış atasıya kadar San aptal gibi gülümsediği fark etmemişti bile.
"Özel ders iyi gitmiş gibi?" diye sordu, San'ın genişçe gülümsemesini abartarak onu taklit ederek dalga geçti.
"Siktir git." San ona orta parmak çekti ve kendi yoluna gitmesi için ittirdi.
Ama gülümsemesini bozmadı.
______________________________________
Artık olaylar şekil almaya başlıyor sanırım 👀
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top