[09: boşluk]
Tabutta yatan bir ceset gibi göğsünde birleştirdiği elleriyle yattığı yerden tavana bakıyordu. Mingi'nin zihni ve bedeni bomboş gibi hissettirirken sanki her şey ışık hızında hareket ediyor gibiydi. Sanki zangır zangır titreyecek, çığlık atacak, dünyaya karşı gelecekmiş gibi hissediyor ama aynı zamanda hiçbir şey yapamayacakmış gibi hissediyordu.
Her şey darmadağınıktı: odası öfkesi yüzünden savaş alanına dönmüştü. Nefret etmeye yemin ettiği kişiyle yaptığı kısa konuşmadan sonra rahatsız edici bilinmedik bir his içine peyda olmuştu ve bu histen de nefret etmişti.
"Sensin, seni aptal. Senden vazgeçiyorum."
Mingi boğazındaki yumruyu yutarken yumruklarını sertçe sıktı. Mutlu olması, hatta rahatlamış olması gerekiyordu.
Fakat değildi.
Yanına doğru döndüğünde kirpiklerinde biriken göz yaşları minik kristaller gibi süzüldü. Altı yıl önce Yunho'yla olan iletişimini kesmiş olsa da şimdi geri döndüğü için zihni tekrar yalnız olma fikrini kabullenemiyordu.
Mingi, Yunho'ya karşı soğuk davrandığı için tam bir pislik olduğunu biliyordu.
Fakat etrafına inşa ettiği beton duvarın arkasında hala en yakın arkadaşının elini tutmayı özleyen yumuşak kalpli o çocuk vardı. Küçük bir hıçkırık ağzından kaçtığında Mingi hızla iki elini ağzının üzerine kapatarak diğer hıçkırıklarını engellemeye çalıştı. Dişlerini birbirine bastırırken gözlerini sımsıkı kapattı.
Saniyeler içinde vücudu kontrolsüzce titremeye başlamıştı. Yanağının içini ısırırken ağzına metalik kan tadının geldiğini hissetti.
Yunho'yu gerçekten son kez mi görmüştü?
"Aman tanrım, ne yaptım ben...?" diye mırıldandı Mingi ve ardından sayısız titrek soluk alıp verdi. Hızla doğrulunca panik içinde başı döndü.
Geçen tüm zaman boyunca Yunho'ya artık değiştiğini, kimseye ihtiyacı olmayan yalnız kurt olduğunu göstermeye çalışmıştı. Altı uzun yılını taşlaşmış olduğunu iddia ettiği kalbinin etrafına çimento dökerek kalın bir beton parçası haline getirerek geçirmişti ama ne uğrunaydı?
Yunho.
Mingi, Yunho'nun tehlikeli ve hatta doğru şekilde müdahale edilmezse öldürücü sorunlarının olduğunu biliyordu. Bazen, özellikle de sanki beynini bir parazit ele geçirmiş gibi olduğu anlarda bazı tepkilerini kontrol edemediğini biliyordu.
Aniden on yaşlarındaykenki anları hatırladı. Yunho'yu şiddetli bir şekilde kollarını çizerken yakalamıştı, kıpkırmızı kan yavaşça tırnaklarının açtığı yaralardan süzülüyorlardı. Mingi o anda gözlerinin önündeki tamamen kendinden geçmiş en yakın arkadaşını izlerken ne kadar dehşete kapıldığını hala çok net hatırlıyordu.
"Yunho-yah?" diye seslenmişti bir elini arkadaşının omzuna koyarak.
Yunho cevap vermemiş aksine ileri geri sallanarak sanki soğukta kalmış bir kedi gibi titriyordu.
O andan öyle nefret ediyordu ki.
Yunho'nun birkaç kez daha o şekilde vahşi bir hayvan gibi kendinden geçtiği zamanları hatırlıyordu. Mingi arkadaşını her zaman sakinleştirmeye çalışıyor, sanki ayakkabısının altına yapışmış bir sakız gibi yanından asla ayrılmayarak kimseye ya da daha kötü bir ihtimal olan kendisine zarar vermediğinden emin olmuştu.
Yunho her zaman ne yapacağı belli olmayan serseri bir mayın gibiydi. Mingi bunu gayet iyi biliyordu ve kabullenmişti. İnsanlar farklıydı ve her bir kişi kendi sorunlarıyla mücadele ediyordu. Yine de Yunho'nun sorunları çok daha fazla acımasızdı ve zavallı ruhunu sürekli avlamaya çalışıyordu.
Mingi dizlerini göğsüne doğru çekip başını dizlerine yaslarken tamamen geçmiş anılarına dalmıştı. Sanki zihni bir ekrandı ve Yunho'yla olan anıları birer birer ekrana geliyordu. Bir seferinde aralarında geçen bir konuşma geldi aklına.
Yunho, Mingi'nin odasında yere oturmuş yanaklarından süzülen birkaç yaşla başı yere eğik bir haldeydi. İlaçlı pamuğu sayısız açık kesiklerin ve çiziklerin üzerinde gezdirirken akan kanları da temizliyordu. Mingi arkadaşının canını olabildiğinde az yakmak için uğraşıyordu.
"Ö-özür dilerim Mi-Mingi. Böyle olsun i-istememiştim, yemin ederim! Ne-neler oldu anlamadım! Bir a-an öfkelendim ve ardından kendime ge-geldiğimde ben-"
"Yunho, sorun yok." Mingi on iki yaşındaki arkadaşının ağlamasını keserken kaşları çatılmıştı.
"H-Hayır var! Bir söz vermiştim a-ama ben-"
"Yunho," dedi sertçe, pamuğu komodinin üzerinde duran bez parçasının üzerine koydu. Mingi ellerini Yunho'nun yanaklarına koyup yüzünü avuçlarının arasına aldı. "Sinirlenmedim. Sorun yok."
Yunho, Mingi'nin ellerinin hissiyle sakinleşirken parlayan gözlerini ona çevirdi.
"...Sinirlenmedin mi?"
Mingi başını sallarken yaralarını temizlemeye devam etmek için yeni bir pamuk aldı.
"Hayır, tabii ki sinirlenmedim Yunho! Neden sinirleneyim ki? Seni aptal, senin yapacağın hiçbir şey beni sinirlendiremez. Elinde olmadığını biliyorum," diye cevap verdi ve hafifçe bir parmağıyla Yunho'nun başına vurdu.
Ve o anda Yunho'nun yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. Burnunu çekerken gözlerindeki yaşları sildi. "Sen olmasan muhtemelen ölmüş olurdum Mingi, biliyor musun? Bana karşı hep çok iyisin."
"Eh, şanslısın ki canım arkadaşım ben hep seninle olacağım. Sana zaten söyledim, ne yaparsan yap hiçbir şey beni senden ayıramaz. Sen benim benim en yakın arkadaşımsın, her zaman ve sonsuza dek!"
"Söz mü?" diye sordu Yunho cılız bir sesle.
Mingi gülümsedi ve başparmağını kaldırdı. "Söz veriyorum."
İkisi için de bir rutin haline geldiği için kaç kez Yunho'nun yaralarını tedavi etmişti hatırlamıyordu. Artık büyümüş olsalar da Yunho'nun hala karşı koymak için elinden geleni yaptığını fark etmişti.
Konuşmalarının belirli bir kısmı bozuk plak gibi kafasından tekrar edip duruyordu.
"Sen olmasan muhtemelen ölmüş olurdum Mingi, biliyor musun? "
O anda sanki oda ayaklarının altından kayarken duvarlar üzerine düşüyormuş gibi hissetti.
"Hayır, hayır, hayır," diye mırıldandı Mingi, ellerini çoktan dağınık saçlarının içine daldırıp sertçe çekiştirdi.
Ergenlik öncesi söylenen saçma bir cümle olduğunu ve ciddiye almasının gerek olmadığını biliyordu. Yine de Mingi kafasından çıkaramıyordu.
"Siktir, ne yaptım ben?" diye bağırdı Mingi, beceriksizce gözyaşlarını sildi ama yenileri hemen ardından yine dökülmüştü.
Mingi kendisini yatağına atıp büyük bir öfkeyle tahta yatak başlığını yumrukladı. Komodinin üzerine baktığında sanki kalbine kurşun yemiş gibi hissetti.
Küçük kırmızı, plastik yüzük tam orada duruyordu. Çocukken aşkını itiraf edip Yunho'yla evleneceğine dair yemin ederken taktığı o yüzük...
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top