Bölüm 1

- Sahi ne kadar oldu görüşmeyeli? Yüzünü, o güzel gözlerini görmeyeli? Sesinden adımı duymayalı? Kalbim hızlı atmayalı, ellerim titremeyeli, ayaklarım sana koşmayalı ne kadar oldu? Oysa, ölçebilir misin zamanı anlarla? Seninle geçirdiğimiz bir an, kısacık bir an bile kalbimi mutlulukla doldurmaya yetiyorken ayrıyken geçen bunca zamana hangi hüznü sığdırabilir bu kalp?

- Yanlış numaraya mesaj attınız sanırım. Aslında cevap vermek gibi bir huyum yoktur ama gönlüm razı gelmedi, yazdıklarınızın sahibine ulaşmıyor olmasına.

- Gönül aşka düştükten sonra, ne gam kalır ne keder. Ayrılık gelip kapıyı çalmadıysa eğer. Sarsıcı belki de söyleyeceklerim, biraz da ütopik hatta sitemkâr. Neden gittiğinden beri tek bir kelime olsun dönmedi bana senden?

- Hiçbir şey anlamıyorum desem....

- Ah, kalbimin kraliçesi. Günlerimin güneşi ve mutluluğumun kaynağı. Söyle bana şimdi neredesin? Senden gelecek tek bir kelime, sevince boğmaya yetecek şu gamlı gönlümü. Yeter ki, iste.

- Bütün bunların bir anlamı olmalı farkındayım fakat yanlış yerde ve yanlış kişi de anlam arayışınız.

- İçine düştüğüm derdin devası sadece sen de ama sen de yoksan hangi ilaç çare olabilir bu derde? Bizi ayırmaya yeter mi gücü mesafelerin, kalbinde bulunmuyorsa sevdanın hudutsuz ve hırçın kavuşmaları.

- Bakın gerçekten üzgünüm fakat defalarca söylediğim üzere yazdıklarınızın sahibi ben değilim. Yanlış numaraya mesaj atmaya devam ediyorsunuz. 

- ..... (Yazıp siliyor)......... Yanlış numara mı?

- Evet. Sizi tanımıyorum.

- Fakat nasıl olur? Kitabımın bazı yerlerini editörüme mesaj atıyordum ben.

- Sanırım rakamları karıştırdınız.  Aceleyle.

- Peki nasıl buldunuz?

- Neyi?

- Yazdıklarımı?

-Demek bir yazarsınız?

- Öyleyim.

- Kitabınızın adı nedir peki?

- Neden kaçıyorsunuz?

- Neden kaçayım?

- Yazdıklarımı nasıl bulduğunuzu sormuştum?

- Ha o mu? Oldukçaaaa, derin.

- Derin?

- Derin.

-Bundan ne anlamam gerekiyor?

- Nesiniz siz? Gece gece canı sıkıldığı ve kelimelerle arası iyi olduğu için herhangi bir numaraya mesaj atan bir gece kuşu mu yoksa sahiden sahi bir yazarsınız da, bunların tümü rakam hatası mı?

- Fark eder mi?

- Sanırım ilki iseniz, hemen veda ederdim size burada. Fakat ikinci iseniz, merak ederdim hikayenin sonunu.

- Sonunu mu?

- Kavuşup kavuşmadıklarını?

- Fakat daha buna karar vermediğimi söylesem.

- Hangisine? Birinci koşula mı yoksa ikinciye mi?

- Gece kuşu olduğum kesin. İnsan daha iyi yazıyor geceleri. Ve evet kelimelerle aram da iyidir. Fakat üzgünüm, istediğiniz gibi biri olmadığım için. Ben basit bir yazarım.

- İstediğim gibi biri derken, yazar olmanız yeterli benim için fakat asla basit bir yazar değilsiniz.

- Buna nasıl karar verdiğinizi sorsam? Beni tanımıyorsunuz bile.

- İlginç. Oysa kelimelerinizi tanıyorum.

- Kelimeler kâfi midir bir insanı anlatmaya?

- Kelimeler belki yeterli değil fakat özetidir bence karakterin. 

- Öyleyse karakteri benimle özdeşleştirdiniz.

- Bence her karakter, yazarından izler taşır.

- İlginç bir bakış açısı. Ve doğru da. Daha önce hiç böyle düşünmemiştim.

- Bana anlatacak mısınız? Malum sabahın dördünde uyandığıma değen bir şeyler olsun.

- Klasik bir hikaye. Birbirini seven ama kavuşmalarının önünde bir sürü engeller olan iki sevdalı kuşun masalı.

- Yazarının adı ne peki bu masalın?

- Bence şimdilik S diyelim.

- Hımmm, S ile başlayan isimleri düşünmeye başladım bile.

- Belki de ismim değildir.

- O zaman bu S, çok daha derin anlamlar içeriyor.

- Derinden başka tanımlama bilmez misiniz siz?

- Neden kızdınız yoksa hoşunuza gitmedi mi?

- Birazdan sığ da yazacaksınız diye korkuyorum.

- O kelimeyi aklıma bile getirmedim. 

- Üzgünüm, yanlış numaraya mesaj atmak ve bunu devam ettirerek hoş bir sohbete dönüştürmek her zaman yaptığım bir şey değil. 

- Ve benim de yanlış numaradan gelen mesajlara cevap vermek ve onlarla sohbet etmek sürekli yaptığım bir şey değil.

- Eşitiz o halde.

- Hâlâ hikayenin sonunu anlatmamakta kararlı mısınız Bay S?

- Henüz karar vermediğimi söylemiştim. 

- Belki de kötü son düşündünüz ama söyleyemediniz.

- Romeo ve Juliet'i bilir misiniz?

- Kim bilmez Shekespeare'ı ?

- Ne isterdiniz peki oradaki gibi zehir içip iki sevgili beraber ölsünler mi?

- Öyle olmayacak umarım.

- Siz adınızı söylemediniz?

- Güzel kaçış!!!

- Kaçıştan ziyade merak diyelim.

- O zaman benim adıma da şimdilik S diyelim.

- Sihrin S'si.

- Bakıyorum gözünüzdeki yerim hayli büyük. Oysa ben sizin adınız için Sır'ın S'si diye düşünmüştüm.

- Sakladığım bir sır yok Bayan S.

- Öyle olduğunu umalım Bay S.

- Kitabımın sonunu size bu denli merak ettiren ne peki? 

- Yazdıklarınız elbette.

- Yazdığım iki üç cümleden yola çıkarak geliyorsa bu merak duygusu, demek ki, yazdıklarım bir hayli manalı.

- Derin :)))

- Ah, işte yine o kelime. :))

- Her zaman.

- Peki ya siz? Ne iş yapıyorsunuz?

- Mimarlık.

- Demek farklı alanlarda yürüyen iki kişiyiz.

- Buna alınmış gibisiniz.

- Buna aldırmamış gibisiniz.

- Peki kitabınız ne zaman basılacak?

- Yeterince yazdığım zaman.

- Yeterince ne zaman yazmış olacaksınız?

- Yeterince yazdığım zaman.

- Ne kadar da manalı bir cevap. 

- Yanlış numaraya attığım bir mesajın bu kadar merak uyandıracağını hiç tahmin edemezdim.

- Birileri övgü mü bekliyor?

- Neden şöyle yapmıyoruz? Yarın size yazdığım bir kaç yeri daha atayım. Ve siz de bana görüşünüzü söylersiniz?

- Editör editörü olacağım yani?

- Ben daha çok bir numaralı hayranım derdim.

- Anlaştık Bay S. Sabırsızlıkla bekliyor olacağım.

- Yazdıklarınızı yani.

- Anlaştık Bayan S.  Sabırsızlıkla bekliyor olacağım.

- Görüşlerinizi yani.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top