B-44- Final
Selam Temas ailesi.
Nasılsınız?
Mutlu sonla biten bir bölümle geldim, oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen.
Keyifli okumalar.
Gök gürlüyor şimşekler çakıyor bela meydan okuyordu kasabanın göğüne. Genç kadın, yağmurlu havayı severdi ama gök gürültüsünden ve şimşek çakmasından hiç haz etmezdi. Böyle havalar içini bir başka ürpertirdi. Saatler geceyi bir geçe kıyamet senaryoları eyleme geçmişti. Her şimşek çakışta gözleri kamaşıyor, her gök gürlediğinde ödü patlıyordu.
Korku hücrelerine tahtını kurduğu için mi yoksa başına gelecekleri sezdiği için mi bilenmez üşüyordu ayakları. Yağmur durmaksızın camları dövüyor, damlaların çıkardığı tıkırtılı sesler kâbusu oluyordu. Olmayacaktı böyle, kalkıp bir battaniye daha almalıydı üzerine.
Yumuşak tüylü battaniyeyi usulca bacaklarına doğru sıyırdı. Bedenini yatağın ortasından kenarına doğru kaydırdı. Ayakları halının tüylü dokusuyla buluştu birkaç adımda iki kapılı gardıroba ulaştı. En üst gözde duran battaniyeyi aldı ve açtığı kapağı tekrar kapattı. Henüz bir adım bile atmamıştı ki, büyük bir gürültü damlarının üstünde patladı. Sanki gök ikiye yarılmıştı ve odanın içini gözleri kamaştıran parlak bir ışık aydınlattı.
Kucağındaki battaniyeye sarıldı ve sıkıca yumdu gözlerini. Öyle şiddetli yağıyordu ki yağmur gök kubbe delinmiş gibiydi. Merak dürtüsüne yenildi ve dışarıya bakma ihtiyacı hâsıl oldu. Pencere önüne gelince kucağındaki battaniyeye daha sıkı sarıldı. Perdeyi araladı fakat aralamasıyla kapatması bir oldu. Gözleri onu yanıltmıyorsa yağmurun altında bir karartı görmüştü. Bu havada dışarıda kıyamet koparken gördüğü bir yanılgıdan ibaret olmalıydı. Yoksa hangi çılgın böyle bir yola başvurmak isterdi ki?
Korkuları ve çektiği sancıları onu zamanla güçlendirmişti. Göz kapaklarını kapattı derin bir soluk aldı verirken kapanan gözlerini geri açtı. Şimdi tekrar bakabilirdi. Perdenin ucundan tutarak hafif bir aralık açtı. Yağmurun şiddeti azalacağına çoğalmıştı. Camın yüzeyine çarpan damlalardan bir nehir oluşmuş ve çağlayarak akıyordu. Üstelik yağmur sağanağının oluşturduğu yoğunluk görüşünü de engelliyordu.
Büyük bir gürültüyle son çarpışan bulutlar fezayı ikiye yarmış peş peşe şimşekler çakmıştı. Her şimşek çakışı ayrı bir şölene dönüşürken genç kadın göreceğini görmüştü. Gördüğü bir yanılgıdan ibaret değil gerçeğin ta kendisiydi.
Çok olmamıştı; sonun başlangıcındayız bundan sonrası yok, diye yazalı.
Yolun sonuna gelmişlerdi demek? Kaybedeceği kadar kaybetmişti korkacak neyi kalmıştı ki? Kolları gevşedi kucağındaki battaniye kayarak yere düştü. Oda kapısını açtı parmak uçlarına basarak koridoru geçti. Ayakları çıplaktı sulu ve çamurlu zemine basarken. Kafasının içinde bir tek soru vardı, amacıysa o sorunun cevabını almaktı. İri yağmur taneleri kirpik uçlarını dövüyordu ama genç kadın aldırmıyordu. Bu iş bu gece burada bitecekti. Yorulmuştu artık uğraş vermekten.
Saliselik süre içinde bütün giysileri sırılsıklam olmuştu. Ne adam bir milim geri adım atıyordu ne genç kadın ilerlemekten vazgeçiyordu. Islak saçları yüzüne yapışmıştı, saçlarından damlayan sular göğüs oluğundan ince bir sızıntı halinde vücuduna yayılıyordu. Üşümüştü, çenesi titriyor dişleri birbirine vuruyordu.
Kirpik uçlarına asılı kalan su damlacıklarını elinin tersiyle sildi ve tam olarak adamın karşısına dikildi. "Ne istiyorsun benden? Senin benimle derdin ne? Bak karşındayım işte, neyse benden alacağın şimdi al. Şunu bil ki artık senden korkmuyorum?"
Adamın bir cesetten farkı yoktu. Gözleri ölü balık gibi ruhsuz bakıyordu. "Sen küçük bir kız çocuğusun, dostun kim düşmanın kim bilmiyorsun."
"Sana mı kaldı bana bunu öğretmek!" Bunu yüksek sesle adamın yüzüne karşı haykırmıştı. "Neden ben ya neden ben?"
Lahit mezardan çıkmış bir mumya gibi kıpırtısızdı adam. "Sen kolay lokmaydın ve sana ulaşmak için aracım vardı!"
Şakaklarında biriken sular göz çukurunu dolduruyor ve görüş alanını sekteye uğratıyordu. "Kim, söyle bana, aracılık yapan kim?"
"Bilmek istemezsin!"
Yumruk yaptığı ellerinden birini adamın göğüs kafesine indirdi. Adam göğsüne inen darbeyle sarsıldı ama duruşundan hiç taviz vermedi. "Allah'ın cezası söyle kim ve benden ne istorsun?"
Sağ eli kıpırdadı ve biraz önce yumruk yediği yere doğru hareketlendi. "Her şeye sebep baban, o benim silah arkadaşımdı ama benim emanetime hıyanet etti. Uzun yıllar sonra bir evladım oldu. Ben emekli olunca oğlumun askerliği geldi. En güvendiğim kişinin birliğine teslim ettim oğlumu. Onun emaneti senin dedim. Onun gözünden bile sakın dedim. Peki, o ne yaptı? Yeşil bir tabut içinde oğlumun parçalanmış cesedini yolladı bana. Ben toprağa evladımın bütün bedenini değil kolu bacağı kopmuş cesedini gömdüm. Onu toprağa verirken kendimi de gömdüm."
Feri sönmüş gözleri ağlıyordu. "İntikamının hedefi ben değildim ama!" derken sarf ettiği kelimeler çengelli iğne gibi boğazına takılı kaldı.
"Evlat acısı neymiş tatsın istedim, yaşarken ölmek neymiş tatsın istedim."
"İntikam uğruna kendi adaletini kendisi kurmuş, hastalıklı bir adamsın sen. Bilmeni isterim ki masumların canını yakarak adaleti sağlayamazsın, senin kurduğun mahkemenin bir ayağı aksıyor bayım. Eğer bana ulaşmak için sana her kim yardım ettiyse onun da gözünü senin gibi kin bürümüş."
"Gerçekten kim olduğunu bilmek istiyor musun?"
"Evet!!!" diye haykırdı ama sürekli bağırarak konuştuğu için kısılan sesini yağmurun şırıltısı bastırdı.
"En yakın arkadaşın, Ali komutanın öğretmen kız kardeşi."
Acı bir tebessüm oturdu yüzüne ama hiç şaşırmadı zira onun nazarında herkes her şeyi yapabilirdi. "Onun derdi neymiş benimle?"
"Babandan intikam almak, ağabeyinin eşini kendine aldığı için. Ha bir de oğlumun sevdiği kızdı."
Kalbine bir hançer daha saplanmıştı. Kendi arkadaşı kendisini satmıştı ama ölenin sevdiği adam olması cidden yürek burkuyordu. "Sonun başlangıcı demiştin?"
"Evet, yolun sonu. Ben babana benim nasıl canımı yaktığını anlatmak istemiştim. Onun gözlerinde aynı acıyı gördüm. Artık yaşamışım ölmüşüm hiçbir anlamı yok. Zaten birazdan polisler gelecek sen gitsen iyi olur."
Kollarını birbirine geçirip göğüs kafesine bastırdı. Ne yapsa vücudunun titremesine engel olamıyordu. "Polisler, derken?"
"Ben istemedikçe hiç kimse beni bulamazdı. Beni bulmalarını istediğim için birazdan gelirler. Biliyorsun uzun zamandır peşimdeydiler." Öyle çok yağmur yemişlerdi ki artık ikisinin de soğuktan eli ayağı morarmaya başlamıştı.
Sirenler çalmaya başladı ve dört bir taraftan kuşatılmışlardı. Yüzlerine vuran araba farları ortalığı gündüz gibi aydınlatıyordu.
"İlkem!" Genç adam kalabalığı yara yara ilerliyordu ve hedefi belliydi. Onu görmek hiç bu kadar yüreğini ısıtmamıştı. Bu sıcaklığı kalbinin ta derinliklerinde hatta ruhunda hissetmişti. Geçti!" Üşüyordu ve bayılmak üzereydi. Genç adamın kollarına tutundu ve ona sımsıkı sarıldı. Başını boyun girintisine bıraktı sıcacıktı teni. "Beni bırakma Rüzgâr!'"
"Bırakmam!"
Nefesi kadar "bırakmam" kelimesi de ruhunu sımsıcak ısıtmıştı...
&&&
Sude, mutluluklarının mimarı saydığı arkadaşını artık mutlu görmek ve ona mutluluk bahşetmek istiyordu. Bunu yapmak için elinden geldiğince uğraş veriyordu. Aylar öncesi; "Evli değilsin ama evlenme şansın var," diyerek Rüzgâr'ı hedefe koymak istemesi de sırf bu yüzdendi.
İlkem, uğursuz gecede genç adam sımsıkı sarılırken, "Beni bırakma demişti." Tabi ki Sude'nin sayesinde arkadaşına duygusal manada yakınlık hissettiği için öyle konuşmuştu.
Evet, onlar birbirine kopmaz bağlarla bağlı dört arkadaştı.
İlkem, kısa süreli evlik tecrübesi yaşamış ve yüzüstü bırakılmıştı. İşte tam da bu yüzden hiç kimseye güveni kalmamıştı; aynı keza Rüzgâr'ın da öyle.
Belki de duygusal bağ kurmak istememeleri birbirlerine zarar vermekten çekindikleri içindi. Amma velakin bu düşüncelerini Sude, sayesinde kırmışlardı.
Onlar arkadaş kalmak istedikçe Sude, buna karşı çıkıyor ve sürekli oyunlar oynayarak onları birbirine yaklaştırıyordu. "Selam aşkım, nasılsın?"
İlkem telefonda gördüğü mesaja gülümserken, "Ben senin aşkın değilim," yanıtı vermişti.
"Kızım, sana bomba gibi bir haberim var. Bil bakalım neler oldu?"
"Kızım neler olduğunu bilen sensin ben, bilmediğim sorunun cevabını nasıl vereyim!"
"Sıkı dur o zaman. Bizim şirkete yeni bir sekreter almışlar. Kızı bir görsen bir içim su."
"Ee, bana ne bundan?"
"Kızım, anlamıyor musun? Bizim şirkette kim bekâr? Tabii ki Rüzgâr, bu gidişle çocuğu kıza kaptıracağız haberin olsun."
"Sude, çıkar ağzındaki baklayı."
"Tamam, ya. Ömür diyor ki, kız benden çok Rüzgâr Efendiye sekreterlik yapıyor. Ne dese ağzının içine bakıyor, yeni bir aşk mı başlıyor acaba, diyor."
"Gencecik insan, onun da yeniden âşık olmaya hakkı yok mu?"
İlkem tatlım, onun yeniden âşık olmaya hakkı var da senin yok mu? Geçen gittiğimiz yemekte çocuğun sana nasıl baktığını görmedin mi? Bence birbirinize bir şans vermelisiniz. Hem ben arkadaşlarımdan ayrı düşmek istemiyorum."
"Anladım Sude, boşuna çeneni yorma. Kimsenin kimseye aşkla baktığı falan yok. Sen olayları yanlış anlamışsın."
"Peki, öyle diyorsan öyle olsun." Sude, pes etmiş izlenimi veriyordu ama pes etmeye hiç niyeti yoktu. Özellikle sık sık yemeğe çıkıyorlar İlkem'i kıskandırmak için her defasında yeni sekreteri de davet ediyordu. Yeni sekreter hiç itiraz etmeden Sude'nin yemek teklifini kabul ediyordu çünkü bu tür etkinlikler onun da kaçırmak istemeyeceği eylemlerdi. Kız Rüzgâr'ın dibinde ayrılmıyor tam da Sude'nin istediğini veriyordu ona.
"Alo aşkım," yine arayan Sude'ydi. "Efendim tatlım." Genç ve çocuklu kadın dur durak bilmeden yine arkadaşını arıyor ve yeni bir eylemi daha gerçekleştirmek istiyordu. "Yarın diyorum, hep birlikte kahvaltıya mı gitsek?"
"Bak Sude, yine o suratsız sekreterdi aramıza sokacaksan bilmeni isterim ben, gelmiyorum." İşte bu kadardı. Nihayet İlkem, kıskançlık belirtileri göstermeye başlamıştı. Bundan sonrası onları bir araya getirmekten geçiyordu ki zaten genç öğretmen çoktan kıskançlık göstererek tava gelmişti.
Sude'nin kendisi planlasa o uğursuz geceyi organize edemezdi. Her şerde bir hayır vardır diye boşuna söylememişler. Gecenin şerri iki arkadaşı birbirine yakınlaştırmış ve aralarında duygusal bir bağ kurulmuştu.
Bu duygudaşlık onları evliliğe taşırken Fatma'yı da evlat edinmişlerdi.
Final...
Buraya kadar geldiysen kendinden bir iz bırak ✍️
Kitabı genel hatlarıyla yorumlarsanız çok ama çok mutlu olurum ✍️
Mesela en çok hangi karekteri sevdiniz ✍️
İlkem ve Rüzgar
Onların arasında güzel bir arkadaşlık varken âşık olup evlenmeleri olağan mı?
Sude ve Ömür
Onların evliliği uzun soluklu olacak mı?
Bu konuda sizlerin yorumlarını önemsiyorum. Yol arkadaşlığınızı seviyorum.😍
Umarım özel bir bölümle tekrar görüşürüz. Niyetim güzel bir düğün yazmak...
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top