~9.bölüm: "Aramızda Kalsın"~

Multimedia: Dearg-du ve mezarı.

Eve hırsız falan girse telefonları almaları ve evin altını üstüne getirmeleri gerekirdi. Ev gayet de düzgündü.

Odaya gittim ve telefonumu aldım. Açmaya çalıştım ama açılmıyordu. Sonra farkettim ki telefonumun şarjı yoktu. İçeri girip Sara'nın telefonunu aldım ve Walter'ı aradım. Hemen açmıştı.

" Walter neler oluyor? "

" Lanet olsun sana Madison ! Biz bir olayın peşindeyiz, sen de o moronla ne boklar yiyorsun kim bilir ! Seninle yüz yüze konuşsam iyi olacak ! "

" Olay ne ? "

" Hortlaklarla cebelleşiyoruz ! "

" Hortlak mı ? "

" Evet ! Hortlak, ya da vampir. Her neyseler işte ! "

" Neredesiniz ? "

" Northwest mezarlığındayız. Ama sakın gelmeye kalkma ! Biz bir şekilde halletmeye çalıştık. İşimiz daha yeni bitti. Çıkamayacaklarına emin olduktan sonra geliriz. "

" İnsanlara mı saldırıyorlardı ? "

" Evet. Neyse ne işte. Hâlloldu. Biz geliyoruz. "

" Tamam. Bekliyorum. "

İçimdeki korku yerini huzura bıraktı. Artık rahattım. En azından onlara bir şey olmamıştı.

--

Kapı çaldı. Herkes içeri girmişti ama biri dışında. Walter kızgın bir şekilde beni süzüyordu.

" Hadi. Bize gidiyoruz. Orada konuşalım. " dedi sinirle. Krkuyordum. Ne yapacağını bir türlü kestirememiştim.

" Buranın nesi varmış ? Burada konuşalım. "dedim ürkekçe.

" Olmaz ! "diye kükredi. Bir an kendimi ayakkabılarımı giyerken bulmuştum. Lanet olası korkum yine baş göstermişti.

Ev hemen karşıda olduğu için çabucacık vardık.

" Otur. "dedi. Usulca oturdum. Onunla yalnız başıma kaldığımda ne kadar korktuğumu söylemiş miydim ? Evet söylemiştim ve tekrar söylüyorum. Onunlayken ödüm kopuyor !

" Sevgilin varmış ? " Ne ! Bunu kim söyledi? Ah, tabiki de Jessica.

" Yani ? "

" Yani ayrılacaksın ! "

" Nedenmiş ?! " dedim. Bu sefer kızmıştım işte. Nasıl olur da bana karışabilirdi ?

" İşimize engel oluyor da o yüzden ! Ayrıca bana sesini yükseltme ! Sinirlerimi bozuyorsun ! "

" Hayır ! Ne dersen de ayrılmayacağım ! " Ani bir hareketle ellerine boğazıma yapıştırdı.

" Şu kapıya gelen herif mi sevgilin ? " Hafifçe başımı salladım.

" Adam tam bir moron ! Dayak yiyip sana gelmiş ibne ! " Ellerinden kurtulmaya çalışıyordum ama ne fayda ? Çok güçlüydü. Daha önce hiç boğazımı sıkmamıştı. İlk defa gırtlaklanıyordum. Bir an öfkeden kuduran kahverengi gözleri korku içinde bakan gözlerime kenetlendi. Yavaşça ellerini boğazımdan çekti.

" Onu seviyor musun ? " diye bir soru yöneltti. Burnundan soluyordu. Ne desem yalan olurdu. Çünkü bunun cevabını ben de bilmiyordum. 

" Beni mutlu ediyor. " dedim.

" Sana sevip sevmediğini sordum ! Bana ne senin mutluluğundan ! " diyerek yüzüme bağırdı. Ürkerek geri adım attım. Ama tekrar üstüme geldi.

" Sevmiyorum, yani en azından şimdilik. "  dedim. Bir nevii doğru söylemiştim aslında. Kendi duygularımdan emin olmadan kimseye net şeyler söylemesem iyi olurdu.

 Arkamdaki duvara hafif bir yumruk attı. Alnını, benim alnıma yasladı.

 "Git ! Beni tekrar delirtmeden git. " dedi sakince. Nefesi nefesime karışıyordu.

Öfkesi dinmiş, yerini pişmanlığa bırakmıştı. Koltuğa oturdu ve elleriyle şakaklarını ovuşturmaya başladı. Ben de seri hareketle evi terk ettim.

--

Tanrım ! Madison bunu kim yaptı sana böyle ?! " Lanet herif sıkmaktan boğazımı morartmıştı.

" Walter yaptı Jessica. "

" Walter mı ? Neden yaptı ki ? " dedi Brandy.

"Biriniz sevgilim olduğunu söylemiş." dediğimde Jessica kafasını yere eğdi.

 " O da ayrıl dedi. İşimize engel oluyor dedi. Bende ayrılmayacağımı söyledim ve- "

" Ve boğazını sıktı. "diye atladı Marcus. Bir süre yüzüme ifadesizce baktı. Sonunda konuşmaya başladı.

" Walter haklı. Ayrıl o pislikten. " dedi. Sesi var ile yok arasındaydı. Resmen fısıldayarak konuşuyordu. Ama bu onun genel haliydi.

" Sakın sende başlama Marcus. "

" Tamam o zaman. Ben mezarlığa gidiyorum. Kontrol edeceğim. "

" Bende gelebilir miyim?" Uzun bir süzüşten sonra " İyi gel bakalım." dedi.

Ah Marcus. Yanlış kişiyi örnek alıyorsun. Ama belki Walter'ı örnek almasının bir sebebi vardır ? diye iç sesimle tartışırken Marcus ile yola çoktan çıkmıştık. Yolda Marcus bana yaratık hakkında bilgiler verirken, bir anda içimde Marcus'un geçmişi hakkında konuşma isteği kabarmıştı.

" Marcus ? "

" Dinliyorum. "

" Öncelikle sorularımı yanıtlayacağına söz vermelisin. "

" Buna mecbur değilim. "

 "Hadi ama. " dedim şikayet ederek.

" Ama sen de ben cevapladıktan sonra mezarlığa kadar konuşmayacağına söz ver. "

" Of, tamam. "

" Hadi sor bakalım. "

" Bana doğduğun andan itibaren hayatını anlatmanı istiyorum. Yani, ailene olanları. "

" Bebekliğimi hatırlamıyorum. Sorun olur mu ? "diye dalga geçti. Omuz silktim.

" Ben çok küçükken,yaşımı hatırlamıyorum, bizim bir çifliğimiz vardı. Bir gün çiflik evimiz bilinmeyen bir sebeple yanmaya başladı. Annem mutfaktaydı, ateşlerin arasında. Babam hemen beni dışarıya bıraktı ve annemi kurtarmak için içeri girdi. Bekledim, saatlerce bekledim. Ama gelmediler. Ben şaşkın bir şekilde alevlerin dansını izlerken evden eser kalmamıştı. Yangını gören komşumuz itfaiye'ye haber vermiş. İçeride annem ve babamın olduğunu söyledim onlara. Ama içeriye giremeyeceklerini söylediler. Saatlerce yangınla boğuştular. Yangın söndürülünce içeri girdim. Benim o huzurlu evim gitmiş, yerine harabe bir ev gelmişti. Mutfağa gittim annem ve babam yoktu. Anladım ki ben onları şaşkınca dışarıda izlerken onlar ateşte yanıyorlardı. 2-3 gün o komşuda kaldım.  Sonra komşu amca beni yetimhane'ye götürdü. "

" Peki hiç akraban yok muydu sana bakacak ? "

" 2 amcam vardı. Annem tek çocukmuş. Amcalarım beni istemiyordu. Çünkü amcalarım babama küslermiş. Nedenini bilmiyorum. Amcalarım sürekli benim babama benzediğimi, bu yüzden beni sevmediklerini söylerlerdi. Sonrasını biliyorsun işte. Sizle tanıştım. " 

Marcus'un yüzüne baktım. Gözleri dolmuştu. Sağ gözünden yaş akmaya başladı.

" Marcus, üzgünüm yaranı deşmek istememiştim. " kolundan tuttum ve durdurdum. Gözyaşlarını sildim. Biraz garipsedi. Ama ağlamasını durdurdu. İçimden gelerek ona sarıldım kısa bir süre.

" Sakın ağlamaya kalkma, yaşlarını silmem. Bu arada anlattıklarım ve ağladığım aramızda kalsın olur mu ? " dedi ellerini benden çekerek.

" Tamam. " dedim.

--

Söz verdiğim gibi gidene kadar konuşmamıştım. Mezarlıktan içeri girdik. Mezarlığın sonuna doğru ilerlemeye başladık. Walter'ı görünce bir an afalladım.

" Noldu Marcus ? Niye geldin ? "

" Kontrol edeyim demiştim ama sen erken davranmışsın." Walter bana dönerek,

" Bunu niye getirdin ? " dedi.

" Gelmek için ısrar etti. "

" Boynundaki morluklar da çok yakışmış. " İkisi de piç gülüşü yapıp, bana bakmaya başladılar. İkisine de kızgın bir bakış attım.

" Gülmeyi kesin. Ayrıca bu morluğun hesabını bir gün sana ödeteceğim Walter. "

Bakışları sertleşmişti. Marcus ise yine ifadesizliğine büründü.

" Marcus'a güveniyorsun değil mi ? Evde hiç sesin çıkmıyordu. Pisi ! " -Marcus'a döndü-  "Marcus bu beni kızdırırsa sakın elimden almaya kalkma, bozuşuruz ! " Marcus kafasını sallamakla yetindi.

Birden bire kıpırtılar duyulmaya başladı. Bir tane Dearg-du mezarından çıkmayı başarmıştı. Ellerim titriyordu. Marcus ve Walter hemen çantadan 2 tane çakı, ok ve yay çıkarttılar. Ok ve yay'ı bana verip, çakıları da kendileri aldılar.

İkisi de çakıyı ona doğrulttular. Ben de aramıza mesafe koymak için geri gittim. Temkinli olmak gerekiyordu. Sonuçta mezarından çıkan kimseye güvenilmezdi. Ok'u kirişe taktım, gerdim ve tam kalbine atmak için beklemeye başladım. Marcus' un söylediğine göre kalbine aldığı darbe onu yaralayabiliyormuş.

Aralarında 1 metre kadar mesafe vardı. Dearg-du, Walter ve Marcus'a dikkatle bakıyordu. Sonra ilginç bir şarkı mırıldanmaya başladı.

" Çok yumuşak ve çok trajik bir mezbaha ;                                                                                                            Bıçağı kalbime dayadı                                                                                                                                                          Ve söyle 'seni çok seviyorum, beni şimdi öldürmelisin'                                                                                      Seni çok seviyorum, beni şimdi öldürmelisin.

Eğer senin vampirin olsaydım,
Ay gibi ince,
Zamanı öldürmek yerine
Birbirimizin olacaktık güneş doğana kadar.

Eğer senin vampirin olsaydım
Ölüm kimseyi beklemez
Elimi yüzüne koy
Çünkü zamanımızın geldiğini düşünüyorum

Gülüşünü kürek dilimle kazıyorum,
Ve delik kalbinin olduğu yerde,
Bu mezarı beraber yaptık
Yalnız dolduracağım.

Ölümden sonra,
Hiçbir şeyi geri çeviremezsin!

Kalbindeki kan bulaşmış örtü,
Herşeyin nerde başladığı ve nerde biteceği
İşte ay yeniden doğdu.

6.19 biliyorum ve hazırım.
Beni dağların ötesine götür,
Sen yanacaksın ve ben senin küllerini yiyeceğim.
Ölü bedenlerimizle birbirimizi sevmemiz imkansız!

Anladım ki erkekleri etkileyerek kanını içiyorlardı. Gerçekten de onları etkilemeyi başarmıştı. Marcus ve Walter şarkının büyüsüyle yaratığa teslim olacakları sırada, hedef aldım ve ok'u tam kalbine attım. Başarmıştım. Dearg-du titreyerek ok'u kalbinden çıkarttı. Kanlar fışkırmaya başladı. Ama sadece yaralanmıştı, ölmemişti ki !

Walter ve Marcus'a baktım. Şaşkınca olup biteni izliyorlardı.  Kendilerine gelmiş olacaklar ki, ilk önce Dearg-du'ya, sonra bana baktılar. Marcus onu kollarından kavradı, Walter' da çakıyla benim ok attığım yeri deşmeye başladı.

--

Walter,Dearg-du'yu mecburen öldürdü. Tekrar mezarına gömdüler. Sonra bütün Dearg-du' ların mezarlarını taş ile çevrelediler. Artık dearg-du'lar istese de çıkamazlardı.
Marcus bana gülümseyerek,

 "İyi ki seni getirmişim, yoksa cesedimizi toplardınız burdan. " dedi. Walter'ın da birşey demesini bekledim. Yüzüne baktım.
" İşte benim kızım. " dedi. Marcus, Walter ve ben eve doğru yol almaya başladık. Walter'ın söylediği söze ağzım kulaklarımda gülüyordum. Gerçekten de dengesizdi bu herif. Ama ben daha bir dengesizdim. Lanet okuduğum adamın sözüne sırıtıyordum. Dengesizdim işte, dengesiz...

Bir bölümün daha sonuna gelmiş bulunmaktayız.

Bende her yazar arkadaşlarım gibi emeğimin karşılığını almak isterim. Bu yüzden votelerinizı bekliyorum.

Sağlıcakla kalın. Sizleri çok seviyorum. Hoşçakalın.. :* :D :* :D


















Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top