Kaybettiğim siyah küçük lalem derdi...


"O Ali'ydi değil mi abla?"

"Evet Zeliha Ali Hakan'dı."

Kardeşine kederle bakıp saçlarını sıvazladı. Yüzüne doğru yaklaşıp dikkatle baktı.

Zeliha'nın bakışları hâlâ dışarıda ki yolda duruyordu,

"Nasıl olur bu abla?" diye mırıldandı.

"Kader güzel kardeşim."

"Onun haberi var mıydı?"

"Hayır Zeliha yoktu. Selma'nın paniklemesi de o yüzdendi. İki gün öncesine kadar ben de bilmiyordum. Ayşe ablaya Ceylan'ın durumunu anlatırken anlaşıldı her şey. Seni öğrenince kalp krizi geçirdi."

"Kim?"

"Ayşe abla."

"Ne? Ah benim melek yüzlü, melek kalpli ablam. İyi mi, nerede o şimdi?"

"İyi merak etme, biraz önce yanına geldi, baygındın... Yanaklarını sevdi gitti. Ceylan'ın yanına gideceğini söyledi."

"Ayşe abla burada ne yapıyor, burada olmasının sebebi ne abla?"

"Ayşe abla Ali Hakan'la birlikte yaşıyor. Yanlarında Bülent Bey ve kızı Selma da var."

"Demek Ali yanından ayrılmamış."

Saliha, Zeliha'yı yatağa götürüp oturttu. Alnında ki kırmızılıklara yaklaşarak bakıp, elinde ki merhemden bir miktar daha sürdü yavaşça.

"Yere düşünce başını çarptın." dedikten sonra uzun kollu siyah tuniğini giydirdi.

Selma ve Ayşe hemşireden dinlediği ve öğrendiği her şeyi anlattı.

"Buraya bir an önce gelmenizi ikisi de çok istedi. Özellikle Ceylan'ı merak ettiler ve ısrarla ne planlar yaptılar bilsen. Ayşe abla senin anlamaman, Ali'nin de öğrenmemesi için beni de Selma'yı da tembihleyip durdu. Sana önceden söyleseydim çekinerek gelmeyebilirdin güzel kardeşim. Ceylan'ın buraya gelmesi elzemdi Zeliha. Bunun için sana onları ve olanları anlatmadım." sustu ve Zeliha'nın ellerini tuttu.

"Ceylan önemli Zeliha, sen ve Ali'den daha önemli."

Zeliha kucağında tuttuğu ellerine bakıyordu hüzünle,

"Ali evlenmiş mi abla?" diye sordu.

"Hayır Zeliha evlenmemiş."

Sessizlik oldu, sonra hıçkırıklar sessizliği tüketiverdi.

Saliha kardeşine sarılıp, "Ağlama Zeliha, ağlama güzel kardeşim, bak artık gözlerinin önünde olacak." dedi.

"Beni istemiyor abla, biliyorum bana çok kızgın."

"Hayır Zeliha, kızgın olabilir ama seni çok seviyor, çok istiyor."

Zeliha yüzünü silerken ablasına mahcup ve kederli bir ifadeyle baktı.

Saliha, "Bazı anlar bazı zamanlar vardır Zeliha, anlarsın, bilirsin, duyarmış gibi hissedersin. Sen lobide düşüp bayılınca bir anda nasıl da koşup geldiğini görseydin... Hele sana bakışından kalbim sıkıştı sandım, seni sedyeye kollarıyla koyup, buraya yatağa yatırana kadar Zeliş, Zeliş diye inlemesini duysaydı kahrolurdum kardeşim. O seni ne kadar çok seviyormuş ben anladım, sen bilemezsin Zeliha."

Zeliha katıla katıla sarsılarak ağladı...

"Bugün biz sizi almaya geldiğimizde amcası vefat etmiş. Aslında Bülent Bey de o da Ankara'daydılar, Ayşe abla aramış bizden önce gelmişler. Adamcağız çok yaşlı ve hastaydı."

Saliha ayağa kaldırıp yüzünü yıkayana kadar ağladı Zeliha.

"Artık Ceylan'ın yanına gitmeliyiz, o da çok ağladı. Sen yere düşünce onu zor zapt ettim, kendini neredeyse sandalyeden atacaktı. Seni merak ediyordur, hadi kardeşim toparlanmalısın."


"Ayşe abla, canım ablam..." dedi içinden.

Kitap okuyordu, Ceylan'ın yatırıldığı odanın kapısına gelince içeriden gelen sese kulak kabartmıştı. Yavaşça açtığı kapıdan başını uzatarak baktı, Ceylan Ayşe hemşireyi dinliyordu dikkatle... Usulca içeriye girip, okuduğu satırları titreyen sesiyle dillendiren yaşlı kadının dizlerinin dibine çöktü ve başını dizine dayadı...

"Ben seni de Ali'mi de unutmadım. Seni hiç unutamadım abla." diye haykırmak istedi, bağıra bağıra söylemek istedi.

Birden irkildi, "An...an...ne."

Ceylan'ın sesi geldi. Sonra da onun titreyen eli saçlarında gezindi...

Ayşe hemşire, "Zeliha kızım..." diyebilmişti sadece.

Menekşe gözleri küçülmüş sanki... Yüzüne güzellik katan tonton ve dolgun yanakları kırışıklıkların içinde zayıflamış, nazik sesinin, arasından çıktığı dudaklarını ve kenarlarını çizgiler sarıp büzmüş. Siyah düz saçlarını beyazlar tamamen ele geçirerek ağartmış.

Zayıflamış, diye içinden geçirip kadının ağlamasına ortak oldu. Gözyaşları indi bir yağmur gibi, hıçkırıklarına da ortak oldu Ayşe hemşirenin...

Ayşe hemşire titreyen elleriyle Zeliha'nın omuzlarını tuttu ve sarıldı.

"Gözlerim açıkken seni tekrar gördüm ya! Kızım... Zeliha'm..." diye inledi.

Zeliha uzun yıllar önce, günlerce arayıp beklediği ve yıllardır özlemini duyduğu merhamet yüklü sineye yasladı başını, "Abla..." dedi hüzünle.

Saliha ve Selma odanın kapısın da durmuş iki kadına bakıyordu. Birbirine hasret iki insanın özlem ve sevgi ile birbirlerine sarılmalarını, gözyaşı dökmelerini izlediler.

İkisi de neredeyse ağlayacaktı.

Saliha, "Biliyor musun Selma?"

Bakışları Ayşe hemşire ile kardeşi Zeliha da duruyordu.

"Ne ben ne de kardeşim böyle içten bir şekilde annemize sarılamadık hiç. Ama hiç sarılamadık. Sevgi, güven, yakınlık ve bağlılık hele hele akrabalık kesinlikle kan bağı ile olmuyormuş. Kan bağı olması sebebin neticesi olmuyor, biz annemize her konuda mesafeli durduk, o da bize öyleydi Selma. O bizim için sadece dünyaya gelmemize vesile olan kişiydi. Baksana, Zeliha Ayşe ablayı ne kadar da çok sevmiş."

"Ninemin sevgisi hepimize yetiyor doktor abla. Gönlünde yer bulamayan sevdiği kimse yok. Açabildiği kadar açıyor yüreğini, herkese açıyor, küçüğe de büyüğe de sinesini de yüreğini de açıyor. Onun kan bağı olduğu kimsesi yok ama onu seven ne kadar çok insan var bir bilsen. Yüreğinde ki sevgi herkese yetiyor. Kardeşiniz, anneniz de bulamadığı sevgiyi yıllar önce onda bulmuş doktor abla."

Başını Saliha'ya çevirip, kadının hüzün içinde kızaran yüzüne baktı ve koluna girdi.

"Benim kan bağımın olduğu sadece babam var ama ninemi herkesten çok seviyorum. Beni büyüten Ali Hakan'ı da o benim gerçek amcam doktor abla. Benim üzerimde çok hakkı var, kan bağı olup olmamasının ne önemi var ki? Benim ona duyduğum sevgi bir baba sevgisi, anne sevgisi, amca sevgisi. Ben üçünün de kokusunu duyamaz isem nefes alamam ki. Soyadları aynı olan ne çok kimseler var ama birbirlerinden ne kadar uzak ve umursamaz bir şekilde kaçıp duruyorlar."

Saliha başını öne doğru eğdi ve yavaşça başını salladı. Genç kıza baktı, ne güzel şeyler söylemişti Selma. Ne kadar mutluydu, sevdiği herkes yanında ve hepsini birbirinden fazla seviyor diye geçirdi içinden. Kız tebessüm ederek bakıyordu ona...

"Bizim sevgilerimizi bir arada tutan bu dünyalar tatlısı kadın doktor abla. Bak sevgililerimizin, sevdiklerimizin arasında ki kayıp lale de artık bizimle. Ninem Zeliha ablaya hep kaybettiğim küçük lalem, siyah küçük lalem derdi."

Saliha'nın yanaklarını sildiğini görünce,

"Ama artık çok sevinçliyim Saliha abla, sende artık sevin hem Zeliha için hem Ceylan için. Bundan sonra üzülmeyeceğiz, benim ailem artık bir araya geldi işte abla. Hem de fazlasıyla..." diyerek bakışlarını Ceylan'a çevirip ona doğru yürüdü.

"Ceylan da ağlamış" dedi içinden. Elinde ki peçeteyle kızın yüzünü gözünü silip yanağını okşadı. Ceylan gülümsemeye çalışıyordu, gözleri annesinin yanında ki yaşlı kadın da duruyordu. Belliki ilk defa gördüğü bu gül yüzlü, güleç yüzlü kadının kim olabileceğini düşünüyordu.

"O Ayşe ninemiz Ceylan hem benim hem senin..." dedi Selma.

"Ni..ne, A..şe"

O kadar zorlanmıştı ki söylerken, gözlerini açıp kaşlarını sürekli çatarak bakmıştı Selma'ya. Saliha yanına oturduğu yeğeninin elini tutup birkaç defa öptü.

"Te..tey..ze"

"Yakında ameliyat olacaksın bitanem. Meraklanma, yine konuşacağız, birlikte doya doya konuşup sohbet edeceğiz."

"Bizim bu güzel kızla hemen ilgilenmemiz lazım. Sadece konuşmayacak ki Saliha abla, aşağıda spor salonunda basketbol oynayacak benimle. Görelim bakalım ne kadar iyi..."

Ceylan kollarını hareket ettirmeye çalışırken Selma yanına yaklaşıp elini tuttu...

Ceylan kendine uzanan eli sımsıkı kavrayarak,

"Ss..el..maa" dedi ve gülümsedi.

Zeliha tekrar ağlamaya başlamıştı.

Ayşe hemşire kadına sıkıca sarıldıktan sonra Selma'ya dönüp,

"İsmini Ceylan'a ne çabuk öğrettin kızım." dedi.

Selma, Ayşe hemşireye efelenerek baktıktan sonra eğilip genç kızın yanağını öptü ve,

"O çok zeki bir kız nineciğim. Hele bir ayağa kalksın, onunla okula... Üniversiteye de gideceğiz. Saliha abla anlattı doktor olmak istiyormuş. Birlikte çalışacağız." dedikten sonra tekrar Ceylan'a baktı, kız gülmeye devam ediyordu.

Zeliha kızında duran bakışlarını çekmeden yanaklarını sildi ve şefkatle baktı. Ah!.. Kızı ayağa kalkacak mıydı? Yanında yürüyecek miydi eskisi gibi? Alışveriş yapmak için çarşıya gittikleri gibi koluna girerek neşe içinde...

Ceylan'ı yatağına yatırdığında dakikalarca konuşacaklar mıydı? Kızının kıkırdayarak anlattıklarını dinleyecek miydi?..

"Ceylan'ım..." sonra da "Allah'ım yardım et" dedi kendi kendine.

Selma, Zeliha'ya yaklaşıp çöktüğü yerden kollarını tutarak kaldırdı ve koltuğa oturtup,

"Benim güzel ablam, ne güzel şeyler olacak bir bilsen." dedi. Sonra Ayşe Hemşireye baktı.

"Ah!.. Sen, sen hayatımın en güzel insanı, az daha bana da kriz geçirtecektin." Diyerek sarıldı ve Zeliha'nın yanına oturttu ve Saliha'ya döndü,

"Evet doktor ablacım, ben hemen Ceylan'ın tahlillerini yaptırmak için laboratuvara gideceğim sizde gelmek isterseniz birlikte gidebiliriz" dedi.

Ayşe hemşire Ceylan'a okuduğu kitabı Zeliha'ya uzatarak gülümsedikten sonra,

"Sen eskiden de güzel okuyordun kızım. Biz Ceylan'la seni dinleyelim." Diye yavaşça fısıldadı.

Kapıda durduktan sonra geriye dönerek Zeliha'ya nemli gözlerle bakan Saliha,

"Güzel kardeşim sen ne kadar şanslısın, bu güzel insanları bulup tanımak, onlarla beraber olmak ne büyük bir hediye. Hele bana, hele bana..." diye mırıldanarak oda dan çıktı.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top