Nikah

Aynanın karşısına geçip son haline baktı. Çok güzel bir elbiseydi. Evet, elbise çok güzeldi ama kendisi güzel bir gelin değildi. Aslında gelin de değildi.

Sözleşmeyi imzalayıp odasına çıktığında yatağın üstünde ilk anda gördüğü süprizi beğenmişti.

Bu elbiseyi giyip tanımadığı bir adamla sırf ailesini kurtarmak için evlenecek olması. Hayır böyle olmamalıydı. Yaşadığı tüm olumsuzluklara rağmen onun da pembe düşleri, rüyalarını süslüyen hayalleri vardı. Çok şık olsa da bu elbiseyle değil beyazlar içinde, yerlere kadar uzanan duvağı ile prensesler gibi bir gelinlikle evlenmeyi hayal etmişti. Nikah memuru o beklenen muhteşem soruyu sorduğunda avazı çıktığı kadar "Evet" diye bağıracak sevdiği adamın ayağına basıp evlilik cüzdanıyla pozlar verecekti.
Kız arkadaşlarını arkasına toplayıp gelin buketini fırlatacaktı.

Şimdi ise kendisinin bile beğenip almadığı elbiseyle at hırsızı kılıklı serseri bir adamla evlenecekti. Tek tesellisi ise nikahtan sonra hemen evine dönüp boşanma olana kadar kimseyle muhatap olmamaktı.
On beş dakika vardı nikah saatine. Kendine son kez baktı. Sabah yaptığı topuzu çözmüş. Saçlarını güzelce tarayıp omuzlarından aşağı bir şelale gibi bırakmıştı. Beyaz tenine zıt siyahın en koyu tonuydu o kömür karası saçları.

Elbisesinin uçlarını düzeltip kendine telkinde bulunmaya çalışarak
"Sakin ol Duru en fazla yarım saat katlanacaksın, ondan sonra beladan ve bu insanlardan uzakta huzurlu bir yaşamın olacak." Dedi. Derin derin nefes alıp çırpınışlarıyla göğüs kafesini zorlayan kalbinin üstüne elini koyup "Sakin ol kalbim, bizi daha fazla hırpalayamazlar. Bu hengameden sonra sen de ben de özgürüz. Kıramazlar artık bizi."

Aslında onu kırıp parçalayan bir tek kişi vardı. Diğerlerinin yaptığı onun iğne ucu kadar canını yakmıyordu. Yaşadığı her şey onun suçuydu. Onun vazgeçmediği müptezelliği, kötü alışkanlıkları ve vurdumduymazlığı sebep olmuştu tüm bunlara. Onun ruhu kötüydü. Annesi gibi nahif merhametli biri nasıl olmuştu da evlenmişti böyle bir adamla?

Onun dışında hiçkimseye söylenmeye hakkı yoktu özellikle de bu evdekilere. Büyükhanım düşürmedi ki onu bu duruma. Tamam metezoruyla olsa da onu başına gelecek en kötü şeylerden kurtarıyordu. Evsize de kızamazdı. Belki onunla karşılaşmasa Babaannesi onu bu duruma mecbur bırakmayacaktı. İçinde yaşadığı Polyanacılıktan silkendi. Neden hep birilerinin yaptıklarına bir sebep bir neden bulup onları aklamaya çalışıyordu?

Şu anda buradaki tek masum ve bunları hak etmeyen kendisiydi.
Zamanı durdurmak istiyordu. Fakat o daha hızlı akıp giderek heyecanını korkularını körüklüyordu. Yirmi yaşında bir kıza göre çok yorgundu. Omuzları bu yükü taşımakta zorlanıyordu artık.

Tekrardan bir anlığınada olsa bütün kötülükleri kötü anıları beyninden silip aynadaki yansımasına baktı. Çok farklıydı istese de istemese de şu anda tam bir gelindi. Ne kadar inkar etse de yüreğinde kıpırtı minikte olsa heyecan vardı. Avuçları terlemeye başladı.

Kapının çalınması heyecanını iki misline çıkardı. Sesindeki titremeye engel olamadan "Girin" dedi.

Her zamanki gibi Salih gelmişti. Başka kim olabilirdi ki! Kimi bekliyordu acaba?

İçeriye adım atan Salih gözlerinde hayranlık belirtisini saklamadan süzdü.

"Çok güzel bir gelin olmuşsunuz Duru hanım. Beyefendi çok şanslı sizin gibi biriyle evlendiği için."

"Çok teşekkür ederim" dedi.

Utanmıştı istemeden de olsa yanaklarına bir sıcaklık kızarıklık yayılmaya başlamıştı.
Salih'e bakıp alaycılıkla "Evet. şansı geri tepmesin diye yanıma bile uğramıyor"

Ne demişti şimdi o. Aman Allahım adam benim gözlerim kapıda evsizi beklediğimi düşünecek, diye geçirdi içinden. 5anaklarının kızarıklığı hem utançtan hem de sinirdendi artık.

"Şey... biz onunla hangi şartlarda burdayız ya, o yüzden dedim."

"Biliyorum Duru hanım, hiç üzülmeyin her sokak bir gün aynı yola çıkar. Şimdi acele etmeliyiz. Nikah memuru gelmek üzere"
kolunu Duru'ya uzatıp.

"Böyle güzel bir geline eşlik etmeme izin verirmisiniz" Duru bir Salih'e bir de uzanan kola bakıp mahçup bir gülümseyle.
"Bu benim için harika bir jesttir efendim" dedi ve Salih'in koluna girip odadan çıktılar. Hiç konuşmadan önceki gün geçtikleri yolları adımlayarak büyükhanımın çalışma odasının kapısına gelip durdular. Duru bir kapıya bir de Salih'e bakıp içindeki koşarak kaçma isteğini daha fazla engel olmadan adımlarını geri atmaya başladı ama Salih izin vermedi. Kolunun altındaki titreyen kolu daha sıkıca tutup diğer elini de üstüne koydu.
"Korkmayın, küçük hanım, ben yanınızdayım. Ne olursa olsun bana güvenebilirsiniz."

"Bir bilinmeze adım atıyorum. Kurtulacak mıyım yoksa daha da derine mi batacağım bilmiyorum."

"Hiç korkmayın siz bana güvenin. Bundan sonra her şey çok güzel olacak."

Duru Salih'in o güven dolu babacan gözlerine bakıp yıllarca kendi babasında görmediği sevgiyi gördü.
Aslında Salih taş çatlasa kırklı yaşların ortasında. Karakterist bir yüz insana huzur veren yeşil gözleri ve azımsanmayacak yakışıklı bir yüze sahipti. Yanaklarındaki gamzeleri gülünce onu daha hoş ve çekici kılıyordu.

Duru bu yüze bakarken gördüğü sadece onu düşünüp kayıran baba şefkatiydi.

Gözlerini tamam mı anlamında kapatıp açan Salih'e oda aynı şekilde cevap verdi.
"Hadi o zaman atalım şu imzaları küçük hanım, ben sizin şahidinizim" dedi ve göz kırpıp kapının kolunu indirdi.

Bir saat önce bu odada kimler varsa yine aynısıydı. Yerleşim düzeni bile aynıydı. Büyükhanım tahtında Mahir bey ve ağzı açık bir şekilde hayranlıkla Duru'ya bakan oğlu Kartal da aynı yerlerinde oturuyorlardı.

Öncekinde nasıl bıraktıysa şimdi de aynı şekilde yüzü gözü kıl içinde bir Evsiz.

Duru'nun içindeki kaçma isteği azalmak yerine daha çok artıyordu. Elinin üstündeki el güven verici bir şekilde sıkıldı. Salih'le birbirlerine bakarken evsizin dibine kadar geldiğini fark etmemişti.

Bir öksürük sesi odağını değiştirmesine sebep oldu. Yüzüne bakıp ona doğru uzanan kolu görünce şaşırdı.

"Gel! Neriman hanımı mutlu etmenin vakti geldi..."

Masaya ilerlerken içindeki tarifi imkansız heyecan ve korku onun titremesine sebepti. Evsizin yüzüne baktı. Sanki ondan gelecek bir hareket, bir bakış onun sakinleşmesini sağlayacaktı fakat baktığı yüz etten değil sanki mermerden oyulmuş bir büst kadar sert ve soğuktu.

Kaçmak için bir hamlede bulundu ama kolunun üstüne konulan iri ve sert el buna izin vermedi.

Buğulanan gözlerini maviden laciverte dönen gözlere odakladı. İnsanın göz rengi kararır mı? Kararmakla kalmadı daha da koyulaştı ve fısıltıyla
"Sakın kaçmaya kalkma küçük hanım bu belayı sen sardın başımıza ikimiz de ceremesini birlikte çekeceğiz."

Duru duyduğu sinirli ve iğneliyici sesle bir kez daha lanet okudu, onu bu duruma düşürenlere. Ne hakkı vardı hayatında ilk defa gördüğü bu insanların kendi hatası olmayan bir şey yüzünden onu suçlamasına. Ama sesi çıkmıyordu çıkamıyordu. Darağacına giden bir mahkum gibi başını öne eğip yürümesine devam etti. Masaya yaklaştılarında mutluluktan havalara uçan tek kişi olan Neriman hanım
"Duru çok güzel bir gelin olmuşsun kızım" demesi hala başı yerde olan ve sabrının son demini yaşayan Duru'nun silkelenip kendine gelmesini sağladı.

"Ben gelin değilim Neriman hanım."

Hıçkırarak ağlamamak için verdiği mücadeleye tezat gözünden dökülen yaşlar, onu yarı yolda bırakıyordu. Kolunu birden evsizin kolundan çekip hırsla isyankar gözyaşlarını sildi. Daha fazla kendini aciz olarak gösteremezdi bu insanlara.

"Dediğim gibi ben gelin değilim. Sadece hayatımı mahveden adamın hatalarının sonucu olan benimle alakası olmayan bir bedeli ödemek zorunda kalan kürek mahkumuyum."

O kadar sinirliydi ki bir şeyler kırıp dökmek ve rahatlamak istiyordu. Elinde hissettiği sıcaklık sinirini bir an unutup şaşkınlaşmasına sebep olsa da çok çabuk kendini toparlayıp sıcak teni silkeleyip Evsize dönüp
" Sakın bir daha bana dokunma... "
Cümlesinin devamını getiremeden kapı açıldı.

Üstünde cübbesiyle ona kıyacak celladı içeri girdi.

"Çok özür dilerim Neriman hanım feci kötü bir trafik vardı geç kaldım. Hemen nikaha geçelim."

"Hoşgeldiniz memur bey buyurun! Evet hemen kıyabilirsiniz bunlara."

Son cümlesindeki imayı herkes kendi ruh haline göre algılayıp yorumlasa da Neriman hanım yorumunun manasından oldukça memnundu.

"Sayın Duru Yıldız siz hiçkimsenin etkisi altında kalmadan Karan Demir'i eş olarak kabul ediyor musunuz"

Bakışlarını Evsize çevirip bir ismin varmış, diye düşündü. O sırada Karan da bakışlarını ona çevirmişti. İkisinin de yüzünde ne düşündüklerini belli edecek bir his bir duygu kırıntısı dahi yoktu! Sadece birbirlerinin gözlerinin içine bakıyorlardı.
Bakışmalarını bölen nikah memurunun tekrarladığı sözcüklerdi.

"Duru hanım siz Karan beyle evlenmeyi kabul ediyor musunuz?"

Lacivertlerin büyüsünden kurtulan Duru yavaşça kafasını pür dikkat ona bakanlara çevirip hepsinin yüzünde bir cevap bir işaret aradı. Ama aradığı şeyi bulamayınca usulca dudaklarından kopan bir
"Evettt"le cevap verdi.

"Siz Karan Demi..."

"Tamam tamam daha fazla uzatmaya ve sova gerek yok. Evet kabul ediyorum. Uzatın defteri."

"Ama efendim prosedür..."

Neriman hanım ortalık karışmadan olaya müdahale ederek
"Siz imzaları attırın herkes şahit ve kabul ediyor."

Çünkü biraz daha oyalanılırsa torununun çekip gideceğini adı gibi biliyordu.

En son şahitlerinde attığı imzalarla nikah memuru nikah cüzdanını alıp
"Bir ömür boyu mutluluklar dilerim"
Dedi ve defteri Duru'ya uzattı. Duru tedirgin ve şaşkın bir halde cüzdanı alıp öylece bakakaldı! Artık evliydi hem de tanımadığı bir adamla.
Nikah memurunu uğurladıktan sonra Neriman hanım
"Herkese hayırlı uğurlu olsun! Bu evlilik için bana kızsanız da ikinizi tebrik ederim bir ömür boyu mutlu olun."

Neriman hanım konuşmasını bitirir bitirmez Kartal Duru'nun yanına gelip elini uzattı.

"Formalitede olsa tebrik ederim. Önceden de dediğim gibi ne olursa olsun her zaman hizmetine amadeyim Duru'cuğum"

Duru hala nikahın şokunu atamamışken savunmasız bir anında yanına yaklaşan ve niyetininin ne olduğunu bilmediği bu adamın konuşmalarına anlamlandıramadan cevap verdi
"Te teşekkürr ederim."

Kendisine sarılmak için hamlede bulunan Kartal'ın hedefine ulaşmasına az bir mesafe kala beline bir elin sarılıp çekildiğini hissetti.
Duru çekildiği yöne şaşkınca bakarken!

"Tebriklerin için teşekkür ederiz. Kartal ama bu kadar samimiyet yeter. Üstelik eşimin sıkıntı ve ihtiyaçları sana gerek olmadan giderilir. Sen bu tür şeyler için kendini yorma."

Duru üst üste yaşadığı şok dalgalarıyla başetmeye çalışırken Evsizin ağzından çıkan eşim sözcüğüyle Karan'a irileşen gözlerle bakakaldı. Ağzını açmaya hazırlanıyordu ki elinden tutularak kapıya yönlendirildi.
Neriman hanım arkalarından.
"Nereye gidiyorsunuz hep beraber yemek yiyeceğiz."

Karan cevap vermek için durunca Duru ister istemez ona çarptı. Karan'ın sinirli bakışları önce Duru'ya yöneldi.
"Ne bakıyorsun sen direk gibi durdun önümde."

Gözlerini kızgın bir şekilde devirip Büyükkannesine çeviren Karan
"Bize ayrılan sürenin sonuna geldik. Size afiyet olsun biz gidiyoruz."

"Nereye gidiyorsunuz?"

"Vazifemizi en iyi şekilde yerine getirdik üzerimize düşen zoraki görevi tamamlayıp imzayı attık. Daha fazla kalmamıza gerek yok."

"Daha konuşacak şeylerimiz var sizinle."

"Bence konuşacak başka bir şey yok Neriman hanım senin dediklerini yaptık şimdi sıra bizim dediklerimizde."

Neriman hanım çok sakin bir şekide yüzüne yerleştirdiği gülümsemeyle
"Peki öyle olsun. Kendinize iyi bakın yakında görüşmek üzere."

"Pek görüşeceğimizi sanmıyorum."

Kapıya yönelip Duru'yla birlikte çıktılar...

Beğeni ve Yorumlarınızı eksik etmeyiniz? 🌸

Lütfen Beğenileriniz için ⭐ işaretlermisiniz? 🤗🌸

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top