Karanlık

Başı şiddetle ağrıyordu. Gözlerinin üstünde sanki koca bir dev oturmuş, göz kapaklarını oynatmasına izin vermiyordu. Uyanmak çok da akıllıca bir fikir değildi. Zaten beyni de buna izin vermiyordu. Daha fazla düşünmeden kendini tekrardan derin bir uykunun kollarına bıraktı...

Duyduğu tıkırtılardan çıkardığı tek sonuç balkon kapısının açık kaldığı ve Arsız'ın eve girdiğiydi. Arsız, mahallenin kendisiydi ama Duru'nun balkon kapısını açık gördüğü anda onun evine damlardı. Yatağında doğrulmak için bir hamle yaptı. Fakat ne doğrulabildi ne de gözlerini açabildi. Birden çatlayan beyninde bir ampul yandı! En son kulaklarında evsizin sesi ve ağzına kapanan bir eldi.

Kafasının içindeki sisler yavaş yavaş yok olurken ellerinin bağlı olduğunu hissetti. Kıpırdamak için bütün gücünü kullansa da başarılı olamadı. Emin olduğu tek şey bir yatakta yattığıydı. İçinde hissettiği korku tüm benliğini sardı. Nasıl bir girdabın içindeydi? Çığlık atmak için tüm nefesini içine çekti avazı çıktığı kadar "İmdatttt, kimse yok mu? Yardım edi..."

Zemine vurulan sert bir cismin sesi bütün nefesini tekrar içine kaçmasına sebep oldu.

"Kulağımın dibinde bağırıp durma küçük hanım"

Bir kadın sesiydi. Hemcinsi vardı yanında kesinlikle ona yardım ederdi.

"Lütfen bana yardım edin, ben kimseye bir şey yapmadım bana zarar vermeyin"

Kulağına gelen sabırsız ve bıkkın nefes "Kimse sana zarar vermek niyetinde değil"

"Zarar vermeye niyetiniz yoksa ellerimi çözüp şu gözümdeki bağı açın."

"Biraz sabırlı ol ve söyleni yapıp uslu dur."

Ayak sesleri ona yaklaştı. Bir el omuzlarından tuttu.

"Eğer bana dokunursan seni yaşadığına pişman ederim. Yaklaşma bana."

"Kızım sen de hem ellerimi çöz diyorsun hem de yaklaşma diyorsun."

Duru'nun verdiği tepkiyle bir an duraksayan el onu şu andaki durumun tezatlığına göre nazikçe olduğu yere oturttu. Önce ellerini sonra da gözündeki bağı çözdü.

Nihayet karanlıktan kurtulmuş olmanın rahatlığıyla bir yandan bileklerini ovarken diğer yandan da gözlerini ışığa alıştırmaya çalışıyordu. Görüşü netlik kazanınca yanında durup oturmasına yardım eden kişiyi hızlıca süzdü. Hiç yabancı değildi. Kısa süreliğine nereden hatırladığını düşünmeye çalıştı! Belleğindeki pusluluk devam ettiği için fazla da zorlamadı. Nasıl olsa kafasının karışıklığı geçince hatırlarım diye düşündü. Başını tekrar bileklerine çevirdi. İz yoktu! Allah'tan insaflılardı fazla sıkıp canını yakmamışlardı. Karşısında altmışlı yaşların sonunda olduğunu tahmin ettiği bir kadın vardı.

Gümüşe çalan kır saçları sıkı sıkıya tepesinde topuz yapılmıştı. Tam bir aristokrat yüze sahipti. Laciverte çalan mavi gözleri çok tanıdıktı.
Elinde tam bir sanat eseri baston vardı. İki eliyle oturduğu berjerden onu kendine dayanak yapmıştı.
Gözlerini yaşlı kadından ayırıp etrafını inceledi kaçırılmış olduğu için kendini izbe dökük bir yerde sanıyordu ama hiç de düşündüğü gibi değildi. Çok ferah ve zevkli döşenilmiş bir odaydı. Yerden tavana kadar dışa açılan bir cam vardı. Açıldığı yer balkon diye düşündü.

"Odayı incelemen bitti mi küçük hanım?"

Aslında daha bitmemişti.

"Şey, bitti diyemem. Ne de olsa insan her zaman böyle bir yere kaçırılmıyor."

Yaşlı kadın eliyle boş ver anlamında bir işaret yapıp tekrar konuşmaya başladı.

"Şuna kaçırılmak demeyelim de zorunlu misafirlik diyelim."

"Misafirliğin, misafir tarafından gönül rızasıyla davete iştirak etmesidir. Ağzı gözü bağlanıp karga tulumba bayıltılıp buraya getirilmesi değildir! Hanımefendi..."

Kızgınlığını daha farklı bir şekilde göstermeyi ne çok isterdi. Fakat karşısında yaşlı bir kişi vardı.

"Aslında seninle işim olmazdı. Benim hedefim farklıydı ama dün gece olanlardan sonra Salih'e seni araştırmasını söyledim. Fazla kayda değer bir yaşantın olmadığı için araştırma çabuk bitti."

Sesinde ki küçümseme ve kinaye bariz bir şekilde hissediliyordu.
Duru'nun tepe tüylerinin hepsi ayaklanmıştı.

"Siz ne hakla beni araştırırsınız? Hem araştıyorsunuz hem de beğenmiyorsunuz"

Duru kadına kızsa da bu zamana kadar yaşadıkları düşünülünce gerçekten değersiz bir hayatı vardı. Sonsuza kadar hatırlamak istemediği bir geçmişe sahipti. Acaba çok mutlu olduğu anlar olmuş muydu? Olmuştu! Onun evde olmadığı her an, her saniye kısa da olsa huzur ve sevgi doluydu. Zihni o anlardan birine gitti...

"Duru, kalk annem okula geç kalacaksın"

"Beş dakika daha"

Yatağın ucuna oturan annesi elini Duru'nun saçlarına uzatıp okşamaya başladı.

"Annesinin bir tanesi, güzel gözlüsü uyan hadi. Beş dakika daha derken geçen gün okula geç kaldın"

Duru'yu gıdıklamaya başladı. Annesinin parmaklarından kaçmaya çalışırken
"Tamam anne yapma çok gıdıklanıyorum"

Kahkahası evin her yerini dolduruyordu. Ne acı ki nadiren bu evde kahkaha sesleri yankılanırdı.
Annesi gıdıklamayı bırakıp
"Akıllı kuzum benim, hadi hazırlan hemen"

Tek gözünü açıp annesine baktı. Annesi gerçekten çok güzel asil bir kadındı. Ne yaşarsa yaşasın yüzündeki o vakarlı duruş hep vardı. Diğer gözünü de açıp annesinin yüzündeki tek şeye odaklandı elini uzatıp elmacık kemiğinin üstündeki şişlik ve morluk.

Elini berelenmiş tene uzattı. Annesi belli etmek istemesede canı yandığı için irkildi.

"Çok acıyor değil mi?"

"Yok annem acımıyor. Hadi oyalanma tembel tosbağa. Okula geç kalacaksın. Kahvaltıda reçelli kreplerin seni bekliyor."

Hızlıca yatağın ucundan kalkıp dışarıya çıktı.
Duru 14 yaşındaydı bu anıyı hatırladığında. Annesinin yüzünü doyasıya okşayamamıştı. Çünkü her zaman yüzünde bir darbe izi vardı. Yanaklarını okşamak, dudaklarını bu güzeller güzeli kadının yanaklarına yapıştırıp öpmek öpücüğüyle ona şifa vermek onu iyileştirmek istiyordu. Ama yapamıyordu! Korkuyordu! Ya canını daha fazla yakarsa. O yüzden hep annesinin elini öperdi. Ne zaman yan yana olsalar annesinin eli onun elindeydi. Onu yara bere içinde gördüğü her an kahroluyordu. Bir an önce büyümek ve annesini bu canavardan kurtarmak istiyordu. Her gece yatmadan önce çok uzaklara onların izini dahi bulamayacağı yerlere gitmek ve bu canavarı bir daha görmemek için dualar ediyordu...

Yaşlı kadına göre basit olan hayat onun için ise azap yoluydu...

"Siz, ne biliyorsunuzda benim hayatımla dalga geçiyorsunuz? Üstelik hangi sıfatla hangi gerekçeyle benim hayatımı araştırıyorsunuz? Kim verdi size bu hakkı?"

Az önce aklına uçuşan düşüncelerin etkisi yüzüne ve sesine yansımıştı.

"Ufak tefeksin ama dişlisin. Bu gidişle seni sevebilirim sanırım"

Duru kadın için artık ne düşüneceğini bilemiyordu. Tam bir saçmalığın ortasındaydı. Yeter artık buna katlanamazdı hızla yerinden kalktı.

"Sizinle olan bu sohbetimizi daha fazla uzatmaya gerek yok ben gidi..."

Bu hızlı kalkış ayaklarının altından yer çekiliyormuş hissi ve gözlerinin kararmasıyla sonuçlandı.
İki omzundan nazikçe bir tutuş sayesinde yere düşmesi engellendi. Aynı naziklikle yatağın üzerine oturtuldu. Kafasını kaldırıp baktı. Kesinlikle bu adamı tanıyordu. Ama nereden?

"Bak küçük hanım, daha fazla dramaya gerek yok. Kısa ve öz şekilde konuşacağım ve sen de beni uslu uslu dinleyeceksin"

Duru tam ağzını açmak üzereyken...

"Sakın! Ben yaşlı ve hasta bir kadınım. Boş geçen her saniyem azraile bir nefes daha yaklaştırıyor."

Derin bir nefes aldı.

"Salih'in yaptığı araştırmaya göre gerçekten çok zor bir durumdasın. Borç batağının en dibindesin"

Duru daha fazla çenesini kapalı tutamadı.

"O borç bana ait değil. Benim kimseye bir kuruş borcum yok"

"Biliyorum! Onu da öğrendim. Ama maalesef karşı taraf seni borçlu biliyor. O parayı ödemen için de ne yazıkki sana çok fazla seçenek sunmayacaklar."

Duru çok şey söylemek istiyordu ama savunacak tek bir şeyi yoktu. Gözlerinin dolmasına engel olamıyordu. Ağlamak istemiyordu. Ellerini kucağında birleştirdi. Gözyaşlarını akıtmamak için sarf ettiği gayret yüzünden gözlerini ellerine çevirdi. Akmayan gözyaşlarımı yoksa duyduğu utanç mı daha çok canını yakıyor karar veremiyordu.

Yaşlı kadın tekrardan konuşmaya başladığında ses tonu sanki daha farklıydı daha yumuşaktı ya da Duru öyle hissetmişti.

"Onların senin için düşündükleri iki seçenek var ya borcunu kuruşu kuruşuna ödeyeceksin ya da...."

Gürültüyle açılan kapı yaşlı kadının cümlesini bitirmesine izin vermedi.

"Sen kafayımı yedin yaşlı bunak"

"Ah! sevgili torunum ne kadar da naziksin"

"Bıkmadın mı bu entrikalardan?"

Duru şok olmuş bir şekilde sadece bakıyordu.

Dudaklarından sadece tek bir kelime çıkmıştı.

"Evsiz?"

Şu andaki ortamda akıl mantık kesinlikle topuklayıp kaçmıştı.
Kaçırılmıştı, üstelik yaşlı bir kadın tarafından bir de yemek verdiği evsiz olaya dahildi.

Rüyada olmalıydı kesinlikle kabus görüyordu. Akşam yediği bir şey dokunmuş olmalıydı. Bacağına ufak bir cimdik attı. Ah diye çıkardığı ses birbirlerini öldürecekmiş gibi bakan nine torununun dikkatlerini ona çevirmelerine yetmişti.

"Rüya değilmiş"

"Tabii ki değil. Küçük hanım"

"Sen kendinde değilsin ne hakla böyle bir şey yaparsın. Suç işliyorsun kendi iradesi dışında bir kişiyi zorla alıkoyuyorsun?

Duru çenesini tutamayıp
" Ben de aynı şeyi söyledim ama dinletemedim. "

Yaşlı kadın
" Misafir ediyoruz diyelim"

Evsiz hızla Duru'nun yanına gelip elini uzattı. "Gidiyoruz!"

Duru bir ele bir de evsize bakıp hızlı bir kabullenişle kafasını sallayıp uzanan eli hiç yadırgamadan tuttu.
Kendisini uçuk kaçık bir hikayenin ortasında bulmuştu. Giriş, gelişme sonuç olmadan sadece karmaşa vardı. Ve bu hikayenin gidişatını çok merak ediyordu.

Büyülenmiş gibi oturduğu yerden kalktı. İlk adımını atar atmaz. Yaşlı kadının sesiyle olduğu yerde durdu.

"Borçluların ikinci seçeneğini de öğrenip öyle git istersen"

"Daha fazla zırvalama yaşlı bunak"

"Asıl sen zırvalamayı bırak ve kendine gel. Beni ne hallere düşürdün"

"Sana beni rahat bırakmanı söyledim defalarca. Benden ümidini kes!"

Yaşlı kadın sinirli bir bakış atıp
"Tam bir inatçı keçisin kime çektin bilmem!"

"Acaba kime çekmiş olabilirim?"
Sorunun cevabını ikisi de biliyordu.

Evsiz, yoluna devam etmek için hamle yaptı fakat bu sefer de Duru sanki yere mıhlanmış gibiydi. Dile getirmese de ikinci seçeneği gerçekten çok merak ediyordu.

"Çok akıllısın küçük hanım"

Evsizin konuşmasına fırsat vermeden devam etti.

"Borçlular, seni istiyor.
Öyle iyi niyetle felan değil."

"Bu da senin bir oyunun. Ne borçlusundan ne teklifinden bahsediyorsun. Hadi gidelim."

Duru adım atmayı bırak nefes almayı unuttu beyninden yankılanan ses yaşlı kadının sarf ettiği tek cümle 'seni istiyorlar'
Gözünden düşen bir damla ise onu daha çok sinirlendiriyordu. Gözyaşının değmeyeceği bir insan yüzünden başı dertteydi.
Evsiz tekrardan yürümek için hamle yapınca elini hışımla çekti.
Evsizin yüzüne baktı okyanustaki bir fırtınada deniz nasıl laciverte boyanıyorsa onun gözleride aynısıydı şu anda.

"Sizin için ne yapacağım?"

Evsiz
"Derhal burdan çıkıyoruz." Duru seslenişteki buyurganlığı fark etmişti ama cevap verecek durumda değildi.

"Yaşlı bunağın çevirdiği bir oyundan ibaret bu yaşananlar."

Tüm dikkatini yaşlı kadına çevirip konuşmasını bekledi.

"Akıllı kız."

Akıllı mıydı? Aptal mıydı? bilmiyordu! İçinde bulunduğu durum bir adım atmasına izin vermiyordu.

Evsiz sabrının son demini de tüketip

"Ne haliniz varsa görün ikiniz de benden uzak durun"

Arkasını dönüp hışımla çıkarken yaşlı kadının kendinden emin tehditkar sesiyle durdu.

"Bir adım daha atarsan yaşananların tüm sorumlusu sen olacaksın. İkiniz de beni sükunetle dinleyeceksiniz."

"Senin saçma sapan oyunların ve tehditlerin beni ilgilendirmez."

Sabır taşı çatlayan kadın
"Yeter yaptığın bu saygısızlık. Seni parayla, pulla mevkiyle korkutmak asla bir işe yaramadı. Bir imparatorluğu bırakıp serseri gibi sokaklarda sürtmene engel olamadım."

Yaşlı kadın konuştukça kızarıyor alnında boncuk boncuk terler birikiyordu. Durumu iyi değildi. Son bir gayretle devam etti.

" Senin kadar inatçı başına buyruk bir insan daha görmedim. Madem inadında ısrarlısın bana da başka çare bırakmıyorsun."

Salih büyük hanımının durumunun kötüleştiğinin farkındaydı.

Büyükhanım sinirle birlikte ayağa kalkmaya çalışınca sendeledi. Refleksle ona doğru hamle yapınca eliyle durmasını işaret etti.

" Yıllarca çalışıp tırnaklarımla kazıyarak kurduğum her şeyi hak etmeyen birine altın tepside sunamam. Ya dediğimi yaparsın ya da kızkardeşini de yanına alıp sokaklarda yaşarsınız."

Son cümlenin vermiş olduğu öfkeyle yaşlı kadına

"Bunu yapamazsın yaşlı bunak blöf yapıyorsun."

"Öyle bir yaparım ki şaşkınlıktan küçük dilini yutarsın. Şimdiden bir market arabası hazırla kardeşini sokaklarda gezdirmen kolay olur. "

Evsiz sinirden yumruklarını sıkmaktan parmak boğumları bembeyaz olmuştu.
Yaşlı kadın yüzündeki vicdansız ifadeyi korumakta zorlansada başka çaresi yoktu ya kabul edecekti ya kabul edecekti.

"Konuş devam et!"

Torununun kabullenişi yaşlı kadının içine su serpse de bunu asla belli etmeden Duru'ya döndü sonra bakışlarını torununa çevirdi. Derin bir nefes çekip verdi.

"Ikiniz derhal evleneceksiniz."

Beğeni ve Yorumlarınızı eksik etmeyiniz? 🌸

Lütfen Beğenileriniz için ⭐ işaretlermisiniz? 🤗

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top