24 ☸ Kraliçe

☸ Kraliçe ☸

Labradorit'in muhafızlarının bu kadar hızlı gelmelerinin nedeninin sadece Labradorit olduğunu sanmıyordum. Garnetlilerin buraya saldırmalarının da tek bir amacı olmadığından emindim.

Nasıl olduysa bizimle ilgiliydi. Bundan emindim. Belki Laurel'in bile bilmediği bir şey vardı ortada ve hatta Corrin'in.

Fark ettiğim şey sonumuzu getirir nitelikteydi.


"Dimitri." dedim hızla Dimitri'nin odasının kapısını açarken. Tahmin ettiğim gibi o da uyumamıştı. Endişemi fark edip hemen yanıma geldi. "Ametist'e gitmeliyiz."

Birkaç saniye sessiz kaldı. Çıldırdığımı düşünüyor olmalıydı ve açıkçası ben de öyle düşünüyordum.

"Sabah olmadan dönmüş oluruz. Diğerleri fark etse de sorun olacağını sanmıyorum." Ben konuşurken Dimitri hala emin değil gibi görünüyordu. "Ayrıca Corrin'le de konuşmam lazım."

Dimitri ne için olduğunu sormadı, sadece tek bir kelime söyledi. "Tamam."

Birkaç dakika içinde odama gidip sırt çantamı almıştım. Dimitri de hazır görünüyordu. "Ametist'e nasıl gideceğimizi biliyor musun?"

Gülümseyerek yanıt verdim. "Öncelikle Sardoniks'e haber vermeliyiz." Saate baktığımda henüz gece yarısı bile olmadığını fark ettim ve ekledim. "Sardoniks'e nasıl gideceğimizi de tahmin ettin diye umuyorum."

"Isabel?"

Başımı evet anlamında salladım. Isabel'e haber verdik. Ona Laurel ve Corrin'le ne konuşacağımızı söylemedik ve o da sormadı. Sadece dakikalar içinde Labradorit'teydi.

Aynı anda hem kendisini hem de iki kişiyi ışınlayabildiğini bilmiyordum. Açıkçası Isabel'in gücünü de o ana dek fark edebildiğim bile söylenemezdi. Sardoniks'te kalanlara da tek söylediğimiz şey Laurel ve Corrin ile konuşacağımızdı. Dimitri dahi ne konuşacağımı bilmiyordu.

Dimitri'ye haber verdiğimden beri aradan 20 dakika anca geçmişti. Ametist'e vardığımızda ise saatin gece yarısını geçtiğini tahmin ediyordum. Isabel bizi Ametist'e götürdüğü gibi geri döndü. Hala onda bir gariplik seziyordum ve tüm bunlar bittiğinde nasıl I olduğunu araştıracaktım.

Ondan önce yapmamız gereken daha önemli bir iş vardı ya da en azından ben öyle sanıyordum.

Düşüncelerimden ayrılmamı yine Dimitri sağladı. "Corrin'le konuşmak için Kalsedon'a gitmeyecek miydik?"

"Başta öyleydi." diye yanıt verdim onu onaylayarak. "Fakat daha sonra Corrin'in Ametist'te olduğunu gördüm." Dimitri konuşmadan onun sorularına yanıt verdim. "Evet, hala fark etmeden Ametist'te olabiliyorum, bilmiyorum, Ametist'e ilk geldiğimiz zamanda da böyleydi, hatırlıyor olmalısın."

"Evet fakat hala devam ettiğini bilmiyordum." Dimitri bir şeyler daha diyecek gibi görünüyordu.

"Artık kontrol edebiliyorum." dedim Merkez'in koridorlarını hatırlamaya çalışırken. Isabel'in yön duygusu hala pek iyi değildi. Ya da bu kadar uzaklıktan iyi değildi. Sardoniks ve Ametist, Yeni Dünya'nın bir ucuyla diğer ucuydu. Isabel'in bizi Merkez'e bırakabilmesi bile bir mucizeydi aslında.

"Muhafızlardan birini bulabiliriz." diye önerdi Dimitri.

"Ya da onlar bizi bulur." Bunu dememe kalmadan arkamızdaki bir kapı açıldı Gümüş ve mor renkle üniformaları ve kemerlerinde parıldayan silahları olan muhafızların yüzünü bulanık görüyordum. Yeni Dünya beni değiştirmişti fakat hala uzağı iyi göremiyordum. Keşke bunu da değiştirseydi.

"Lider Laurel Ametist-" Muhafızlardan birinin sözünü kesen Dimitri oldu.

"Ona önemli bir işimiz olduğunu söyle."

Dimitri'nin konuşmasına devam ettim. "Karneol, Kuzey ve Dünya ile ilgili."

Muhafız sadece onu izlememizi işaret etti. Diğer muhafız ise arkamızdan geliyordu. Burada hala tehlikeli olduğumuzu bilmiyordum. O kadar olaydan sonra Laurel'in bana güvenip güvenmediğini bile bilmiyordum. Gerçek olan şuydu ki ben ona güvenmiyordum.

Ametist çalışanların kaldığı odalara doğru ilerlerken gece olmasına rağmen hala muhafızlar artıyordu. Son olaylardan sonraise  güvenlik iyice artmıştı. Kalsedon'un Ametist'e olan saldırısından ve Stephen Ametist'in öldürülmesinden sonra yani.

Anılarım beni bulmadan onları kovalamayı başardım. Belki de ilk kez.

Yanımızdaki muhafızlardan biri asansöre bindiğimiz an kulaklığına konuşmaya başladı. "Lider Laurel Ametist'i uyandır. Dimitri Caine ve Dolunay Ateş'in Karneol ve Kuzey Işıkları hakkında konuşmak istediğini ilet." dedi birkaç saniye sonra yeniden konuştu. "Hayır, muhafızları çoğaltmana gerek olacağını sanmıyorum." Muhafızın bu sözüyle birlikte gülümsedim.

Asansörden indiğimiz an etraftaki muhafızların daha da çoğaldığını fark ettim. Hemen her kapıda iki kişi bekliyordu. Bir kat daha çıktık, bulunduğumuz katta sadece iki oda vardı. Laurel Ametist'in odası ve onun tam karşısındaki onun misafirleriyle konuşmak için kullandığı oda. Bir diğer muhafız bizi oraya yönlendirdi. "Laurel Ametist, orada beklemenizi söyledi."

Biz odaya geçtiğimiz gibi kapıyı kapattı. Hızlı adımlarla bütün duvarı kaplayan pencereye doğru ilerledim. Ametist şehrine ilk geldiğimde Laurel Ametist'i hep burada görüyordum. Açıkçası Merkez'in en üst katından görünen manzara nefes kesiciydi. Buradan Ametist şehrinin neredeyse her yeri görülebiliyordu. Mor ve eflatun renkli binalar koyu mor gökyüzünün altında parıldıyordu.

Laurel'in sesiyle dikkatimi manzaradan çektim. "Keşke daha önceden haber verseydiniz, bir şeyler hazırlardım."

Şaka mı yapıyordu? Arkamı döndüğümde Laurel'in salonun ortasındaki koltuklardan birine oturduğunu görmüştüm. Dimitri ile birlikte onun tam karşısındaki koltuklara oturduk.

"Corrin'e de haber vermelisin." dedi Dimitri.

"Önce diyeceklerinizi bana deyin." dedi Laurel gümüşe parıldayan koyu mavi gözlerini ikimizin de üzerinde gezdirerek. Üzerinde beyaz bir gecelikle mor renkli pelerini vardı.

Dimitri de merakla bana bakıyordu.

"Elijah bir kez daha saldıracak. Bu seferki hedefi Kalsedon olmalı." Sözlerim ikisinin de dikkatini çekmişti. "Garnet dün Labradorit'e saldırdı, Laurel. Selestit kuşatma altında olmalı. Aventurin de onların yanında."

Laurel'in düşünceli bakışları odada geziniyordu. Yanıt vermedi.

"Geleceği biliyorsun." dedi Dimitri. "Bize neler olacağını anlat."

"Haklıydınız." dedi Laurel ve devam etti. "Bunu Corrin de bilmeli." Kapıdaki muhafızlardan birisine doğru baktığı an muhafız hızla oradan ayrılmıştı.

"Peki ya Kuzey Işıkları?" Soruma kimse yanıt vermedi. "Krista orada olmalı ve elbette IceBella da. Kim bilir daha hangileri onlara katılmıştır. Bir nedenleri olmalı."

"Kuzey Işıkları'nın yakında bir ismi olacak." Laurel'in sözleri sanki biraz daha güçlenmişti. "Muhafızlarım ve bilim adamlarım orayı araştırmak için Jade'e gittiler. Sardoniks'teki Kuzey Kulesi dışında oraya en yakın yer orası."

"Bize haber vereceksin öyle değil mi?" Dimitri soru sormuyordu.

Laurel başını salladı. "Öğrendiğimiz an bunu ilk Corrin ve siz duyacaksınız. Şartlarımı biliyorsunuz."

"Sardoniks kimseye bağlı değil." Dimitri'nin sesi keskin bir hançer gibiydi.

"Ametist, Yeni Dünya'nın en güçlüsü." Laurel'inki ise kılıç.

"Peki ya Kalsedon?" Corrin'inki ise bir... mızrak? Odaya izinsiz girmişti. Yanındaki muhafızlardan biri özür diler gibi konuşmaya başladı.

"Dışarı çık, Darius." dedi Laurel muhafıza.

Corrin yanımıza doğru gelirken bu sefer ben konuşmaya başlamıştım. "En güçlü üç şehir o halde."

"Tüm şehirleri ben inşa ettim. Hepsinin-"

Dimitri onun sözünü kesti. "Kuzey Işıkları hariç, Corrin."

"Konumuza dönelim." Hepsinin dikkatini çekmeme sevinmiştim. Aynı zamanda da şaşırmıştım. "Elijah'ın sonraki hedefi Kalsedon olmalı. Ardından da Ametist. Sardoniks'i ele geçiremedi fakat geri döneceğini de sanmıyorum. Gücünü tüm gezegenin kalbi olan Ametist için hazırlıyor olmalı. Ona ulaşma yolunda da Kalsedon var."

Corrin aynı zamanda zekiydi de. Kalsedon'u gerçekten de stratejik bir noktada konumlandırmıştı.

"Planın nedir?" diye sordu Laurel.

Yanımda oturan Dimitri'ye bir bakış atıp konuşmaya başladım. Ama ondan önce Yeni Dünya'da da sözlerimin dinlendiğini fark ettim.


Düzenlenme Tarihi: 30.12.2016

Ametist: 240bin, Kalsedon: 63.1bin, Sardoniks: 23.5bin.

21:57, 01.12.2015

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top