23.1 ☸ Yıldız ☸
☸ 5 Yıl Önce - Dünya ☸
Ay ışığı koyu renkli çatıları gümüşe boyuyordu. Gökyüzünde görebildiğim tek şey aydı. Şehrin ışıkları sayesinde yıldızlar yok olmuşlardı. Sonbahar mevsiminde olmamıza rağmen yağmur yağmıyordu fakat hava soğuktu. Oysa ben üzerimdeki ince hırkaya rağmen üşümüyordum. Hatta tam tersine az sonra olacaklar için heyecanlıydım.
Her şeyi en ön sıradan izlemeye bayılıyordum.
"Dolunay."
Duyduğum sesle birlikte arkamı döndüm. Islanmış kahverengi saçları en az benimkiler kadar uzundu. Benden büyüktü tahminimce yaşı 20'ye yakın olmalıydı. Fakat yüzünde beni izleyen hayranlık dolu bakışlar vardı.
"Theodore? Burada olacağını bilmiyordum." dedim gözlerimi kısarak. Onun kim olduğunu biliyordum.
☸ Yıldız ☸
Onu tanımam vaktimi almıştı. Theodore'un kim olduğunu o bana hatırlatınca fark edebilmiştim. Onunla daha önce yalnızca bir kez karşılaşmıştım. Saçları o anki haline göre daha kısaydı. Kahverengi gözlerinde ise safir renkli parıltılar vardı, boyu benden eskisi kadar uzun değildi fakat onun 5 yıl önce karşılaştığım kişi olduğunu biliyordum.
"Mysia'daydı, öyle değil mi?" Türkiye dışında yaşayan insanlar benim yaşadığım bölgeye tarihteki en eski adlarından biriyle hitap ederlerdi. "Uzun zaman oldu."
Başımı evet anlamında salladım. "5 yıl, Theodore."
"Siz birbirinizi tanıyor musunuz?" diye soran Diana'ya doğru döndüm.
"Sayılır, bir kez karşılaşmıştık ama neler olduğunu tam hatırlamıyorum." diye yanıt verdim.
Konuşmaya Güneş karıştı. Ses tonu alaycıydı fakat içinde hayranlık da yok değildi. "Sadece 15 yaşındaydın, Dolunay. O zaman bile o kadar çok isyana katılmıştın ki."
Gülümsedim fakat Nova Alys'in konuşmasıyla söyleyeceğimi dile getiremedim. "Konumuza dönelim." dedi gözlerini benden ayırmayarak. "Labradorit, Beril Kıtası'nın merkezi konumunda. Ayrıca Sardoniks'in de denizaşırı dahi olsa en yakın komşularından biri."
"Kısaca bir barış anlaşması için geldik." Dimitri'nin gözlerini de üzerimde hissediyordum. Gözlerimi devirdim. Neden herkesin dikkati benim üzerimdeydi?
Ben herkes miyim?
Al işte. Yüzümün kızarmasını gereksiz bir çabayla engellemeye çalıştım. Neyim vardı benim? Kalp atışlarımın hızlanmasından ve dikkatimin konuşmalardan Dimitri'ye gitmesi ise apayrı bir meseleydi zaten. Kabul etmeliydim, sesini zihnimde duymayı özlemiştim.
"Ve Karneol için ittifak kurmaya. Sizi Laurel'in yanına katmayı istiyoruz." Mason'a olan nefretim giderek daha çoğalıyordu.
"Sardoniks desek daha doğru." diye düzelttim onu. Ayrıca Mason'a doğru sus anlamında bir bakış atmayı da ihmal etmedim.
"Her ne kadar cevabım belli olsa da kuzenimle birlikte maddelerin üzerinden tekrar geçeceğiz. O zamana kadar Labradorit'i kendi şehriniz gibi görün lütfen."
"Şüphen olmasın." Joseph bunu ayağa kalkarken söylemişti. Ardından bizim gruba dönerek konuştu. "Labradorit'te görmek istediğim birkaç yer vardı. Siz de gelmek ister misiniz?"
Nova Alys başını iki yana salladı. "Anlaşmada değişmeyecek maddeleri planlamam gerekiyor."
Mason da ona onay verdi. "Ona yardım edeceğim. Ayrıca Laurel de benden haber bekliyor olmalı."
"Ben geliyorum." dedi Dimitri ayağa kalkarak. Ben ise yanıt vermeden sadece ayağa kalktım.
Güneş de bize katılacağını belli edercesine gülümsedi. "Ben de geliyorum fakat fazla duramayacağım. Dolunay'la birlikte belirlediğimiz maddelerin bazılarını tekrardan gözden geçireceğim."
"Eğer işleri çabuk bitirirsem ben de size katılırım." dedi Theodore gülümseyerek. Herkes yavaş yavaş Labradorit'in Merkez'inin koridorlarına çıkmaya başlamıştı.
Ben tam çıkmak üzereyken Theodore'un sesiyle durmuştum.
"Dolunay." dedi yüzüme bakarak. "Fazla uzaklaşmayın, Garnet Halkı Labradorit'e gelmeyi seviyor." Dediklerini anladığımda yanıt verip vermemek arasında tereddüt etmiştim fakat o benden önce davrandı. "Ve dikkatli olun."
☸
"Theodore dikkatli olmamızı söyledi." dedim Labradorit'in bize verdiği arabalardan birine binmeden önce.
"Ne hakkında?" diye sordu Joseph.
"Garnet." dedim sadece. Bu kelime yeter de artardı bile.
"Buna pek gerek olacağını sanmıyorum." dedi Dimitri.
Birkaç saniye içinde kimse ne konuşmuştu ne de kımıldamıştı. En sonunda sessizce anlaşıp arabaya binmiştik. Herkesin aklını kurcalayan bir şeylerin olduğu kesindi. İlk konuşan önde Joseph'in yanında oturan Güneş oldu. "Garnet hakkında ne biliyoruz?"
"Kırmızı renkli anlayış ve kurnazlık veren bir taş." diye yanıt verdim. "Ayrıca rengi de güzel."
"Peki ya Kyle?"
"Kurnaz birine benziyor?" dedim, hiç kimse gülmedi. "Karneollu olduğunu biliyoruz. Ayrıca güçleri olan bir Hissiz olduğunu da biliyoruz ve Selestit ile Labradort'in düşmanı olduğunu."
"Garnet şehri hakkında pek bir bilgim yok." dedi Dimitri. "Fakat Kalsedon'da bir şey duymuştum."
Joseph de bir şeyler biliyor gibiydi. "Laurel'in araştırmadığı ve Corrin'in inşa etmediği nadir şehirlerden biri."
"O halde insanlar oraya nasıl gitti?" diye sordum. Buraya geleceğimi öğrendiğim ilk anı aklıma gelmeden kafamdan attım.
"Bizim gibi. Laurel'den izinsiz. Öyle olmalı." dedi Dimitri düşünceli bir sesle.
"Güney ve Kuzey Kutup bölgelerindeki kentler." dedim daha çok kendi kendime konuşurcasına. Bu arada pencereden etrafı izliyordum. "Kalkanları soğuğu da engelliyor olmalı ayrıca. Geceleri ve gündüzleri farklı sonuçta."
"Bir şeyi unutuyoruz." dedi Dimitri. "Kuzeydekiler kendilerini saklıyor. Bir şeyler için bekliyorlar. Garnet ise tam tersine daha da gün yüzüne çıkıyor."
"Hangisinden korkmalıyız? Yoksa korkmamalı mıyız?" diye sordu Joseph.
"İkisinden de." diye yanıt verdim. "Onlar güçlü olabilir fakat biz de güçlüyüz."
Düzenlenme Tarihi: 27.12.2016
*Mysia: Balıkesir'in ve çevresinin (Benim yaşadığım şehir) antik çağdaki adı.
Aslında bölüme devam edecektim ama sonra diğer bölümle devam edeyim dedim. Neyse işte. Vizeler yaklaşıyor bölümler 2-3 hafta gecikebilir :'(.
08.11.2015, 23.05
Bu arada Sardoniks 20bin olmuş! *-*
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top