1.BÖLÜM:İSTEK
Genç adam sigarasından son bir nefes daha çekip, izmariti yanındaki küllüğe söndürdü. Çok fazla sigara içen biri değildi. Sadece keyif sigarası yakmayı severdi. Ve şuanda da daha keyif verici bir an olmadığından emindi. İzlediği melek ona her şeyden daha çok zevk veriyordu. Kitap okuması, dudaklarını büküp uflaması, saçlarına elini daldırması... Kızın yaptığı her şey ona tarif edilmez bir keyif veriyordu.
Uzun bir aradan sonra sonunda Tanrı'nın işaretini görmüştü. Bu işaret öyle gökten vahiy inmesi gibi değildi. Tanrı'nın ona etten kemikten gösterdiği her meleğin zamanı dolmuştu.İşte işaret buydu, bunun ne anlama geldiğini biliyor ve bundan dolayı mutluydu.
Tam olarak beş gündür onu izliyordu. Sabah kalkış saatini akşam yatış saatini ezberlemişti. Onu takip ettiği her yerde fotoğraflarını çekmiş,melekler odasına asmıştı. Melek, kafasını elinde tuttuğu telefondan kaldırıp etrafına bakındı. Ve tam o sırada gözleri buluştu. Melek afallamıştı. Genç adam meleğin bu haline içten içe güldü. Meleğin bu hali ona fazla tatlı gelmişti. Tam o sırada Melek elindeki telefonu çantasına atıp ayağı kalktı. 'Hayır,gitmemelisin.' diye geçirdi içinden. Fakat melek gitmeye hazırlanır gibiydi. 'Dışarı çıkarsa ondan sonra çıkıp devam ederim.' diye düşündü bir sonraki adımını.
Ve istediği oldu, Melek gitmemişti. Onun yerine kahve almak için sıraya girdi. 'İşte bu!' diye düşündü Aras. Sonraki adımı atmak için güzel bir jest yapmaya karar verdi. Oturduğu yerden kalktı,koyu kahverengi kirişten geçip kahve sırasına tam onun arkasında ki yerini aldı.
ilk defa bu kadar yakınlardı. Parfümünün kokusu burnuna dolarken dudaklarını birbirine bastırdı. Kokusu çok hoştu. Yeni doğmuş bir bebeğin başını her kokladığımızda nasıl huzur buluyorsak Aras da aynı huzuru şuan buluyordu. İçinden Tanrıya şükretti. Bu görevin ona bahşedilmiş olması hayatında ki en güzel şeydi.
Kahve sırası Meleğe geldiğinde pür dikkat onu dinledi. ''Bir filtre kahve alabilir miyim lütfen,'' sesinde cennetteki bülbüllerin tınısı vardı. Ve bu çok güzeldi. Zaten meleklerin çirkin bir şeye sahip olması imkansızdı. Siparişleri alan yaklaşık yirmi yaşında gibi görünen oğlan hemen siparişi hazırlamaya koyuldu. O sırada Melek,çantasını açıp içini karıştırmaya başladı. 'burdaydı,nerdesin... Of' kendi kendine söyleniyordu. Aras kaşlarını çattı. Sanırım dedi,sanırım cüzdanını bulamıyor.
''Filtre kahve.'' Oğlan gülümseyerek kahveyi uzatırken Melek,''Bir saniye hemen bulacağım.''diyip çantasını karıştırmaya devam etti.
Aras sıradaki adımını atmanın zamanının geldiğini anladı. Cüzdanından bir miktar para çıkarıp,''Lütfen burdan alın,'' diyip gülümsedi. Meleğin şaşkın ve telaşlı bakışları onu buldu.
''Hayır hayır lütfen zahmet etmeyin. Buradaydı bulurum şimdi cüzdanımı,'' telaşlı ve mahçuptu. Aras gülmemek için kendisini zor tuttu. ''Bir kahvenin lafı olmaz,lütfen için.'' Melek gözlerini mahcubiyetten irice açmış ona bakıyordu. Bir ona birde kahveye baktığında dudağını ısırıp kahveyi kabul etti.
Melek,''Peki o zaman.'' diyip kahvesini eline aldı. Biraz fazla oyalanmıştı ama neyse ki sırada onlardan başkası yoktu.
''Çok teşekkür ederim,gerçekten'' Yüzünde sıcak bir gülümseme vardı.
''Teşekkürünüzü kabul etmem için benim için bir şey yapmanız lazım küçük hanım,'' yanlış bir izlenim yaratığının farkındaydı. Böylesi daha iyiydi. Kafa karıştırmayı seviyordu.
Meleğin kaşları çatıldı. Kafasından kim bilir neler geçiyordu. O bir şey söylemeden cümlenin devamını getirdi. ''Benimle salı günü uygun bir saat de kahve içerseniz teşekkürünüzü kabul ederim.'' Dudaklarını yalayıp en güzel bakışlarından birini attı. Güzelliğinin baştan çıkarıcı olduğunun farkındaydı.Ve bunu kullanmaktan çekinmiyordu. Yavaş yavaş Meleğe ulaşıp görevini tamamlaması gerekiyordu.
Çatılan kaşları yerini rahatlamaya bıraktı. İçinde ki mahçubiyetten dolayı kabul edecekti.Hem dedi içinden.' Hem bir kahve içmekten ne zarar gelebilir ki?'
Farkında olmasada zarar gelebilecek bir kapıyı yavaş yavaş aralıyordu. Fakat insanlık ileriyi görebilme yetisine sahip değildi. O yüzden başımıza gelecek felaketleri çoğu zaman eski bir dostumuz gibi karşılardık.
''Tabi içebiliriz. Ben Dilhun bu arada,'' boşta kalan elini uzatıp kendini tanıttı. Elleri birbine girdi. Sanki havadaki bütün denge bozulmuştu. Bunu tek hisseden Dilhun değildi. Aras da bu hissiyatın içindeydi. ''Aras,'' yutkunup ismini söyledi sonunda. Daha sonra araştırmış olmasına rağmen yine de sordu. ''İsminin anlamı ne?'' Dilhun güldü. Bu gülümseme alaycı bir gülüştü. ''Pek iyi bir anlamı yok. Üzüntü içinde olan demek.'' Aras ise gülümseyerek,''İsimleri güzel yapan onu taşıyan insanlardır. Anlamları değil.''
Dilhun dudaklarını ısrıp gülümsedi. Gözleri halen mahçub bakıyordu. ''Teşekkür ederim.'' Aras omzunu silkti.
''Peki sana salı günü ulaşabilmem için numaranı bahşeder misin?'' Dudakları aralandı,elini aralık halde duran çantasına attı ve telefonunu çıkarttı. Numara alış verişi yaptıktan sonra halen sıcak olan kahvesinden yudum almayı unutmadı. Karton bardak sıcaktı ama neyse ki sıcağa karşı bir sempatisi vardı.
''Benim gitmem gerek. Tekrardan teşekkür ederim.'' Aras kaşlarını kaldırıp,''O zaman salı günü görüşürüz.'' diyip gülümsedi. Dilhun başını sallayıp ''salı günü.'' diyip arkasını döndü. Dilhun çıkışa doğru ilerlerken yerinden kımıldamadı. O gittikten sonra bile kısa bir süre öylece durdu. Onu bu duruşundan çalan telefonu uyandırdı. Neredeyse kaskatı kesilen bedeni kendine geldi. Telefonunu eline alıp baktı.Şirketten arkadaşı Mert arıyordu. Telefonu açtı. ''Nerdesin lan sen? Kaçtır arıyorum.'' Güldü,hızlı adımlarla çıkışa yürüdü. Dışarda arabasının başında onu bekleyen Tahsin patronunu selamlayıp hemen arka kapıyı açtı. ''Affedersin annecim bir dahakinde dikkat ederim.'' Sağlam bir kahkaha atıp Merti sinirlendirdi.
''İşin gücün dalga. Neyse bu akşam benim evde proje için buluşacaktık unutma. Sonra unutup hepimizi haşlıyorsun.'' Elini saçından geçirip derin bir nefes aldı. Bu arada Tahsin arabayı eve doğru sürüyordu. ''Tamamdır. Geç gelebilirim ben yokken komuta sende biliyorsun,'' Mertin içinden söylendiğine o kadar emindi ki. Şirketin başında olmasına rağmen çoğu işi Merte yaptırırdı. Sevdiği bir iş adamı ve arkadaşıydı. Fakat Mert artık bu fazladan sorumluluk alma olayından bıkmıştı. Yapacak bir şey yoktu. Aras isterdi ve istediği şey olurdu.
Telefonu vedalaşıp kapattılar. Aras,Dilhunla ilgilenirken her zamankinden biraz daha boşlamıştı işleri.Arasın ailesi'nin geniş çaplı bir mimarlık şirketi vardı. Fakat Aras'la ailesinin arası malum sebeplerden dolayı bozuk olduğundan kendi payını alıp yoluna devam etmişti. Şuanda da görüştüğü kız kardeşi dışında kimse yoktu.İstanbul sokaklarında evine doğru giderken başını arkaya yaslayıp gözlerini kapattı. Bu hareketiyle adem elması belirginleşirken yutkundu. Burnunda dolaşan Dilhun'nun kokusu yüzünü mayıştırırken renkli rüyalara dalmıştı. O bu rüyalarda gezip dururken hızla giden araba yavaşladı ve durdu. Oturduğu yerin kapısı açıldığında evine geldiğini anladı. Hemen aşağı inip evine girdi. Bugün temizlik günü olduğundan ev yeni sıkılmış oda parfümü kokuyordu. İçeri adımını atar atmaz burnuna dolmuştu. Üzerindeki tişörtü çıkarıp salonda duran koyu mavi koltuğun üzerine bıraktı. Hızlı adımlarla mutfağa gidip koca bir bardak su içti. Kafasında dönüp duran şey Dilhundu. İşleve dökmesi gereken planlarıydı. Ve dizginlemesi gereken bir nefsi vardı. İşte içinde onu boğazlayan şey nefsiydi. Düşünmesinin bile günah olduğunu biliyordu. Ama yine de Dilhuna karşı onu gördüğünden bu yana büyüyen bir isteği vardı. Tanrı onu bunları düşündüğü için muhtemelen cezalandıracaktı,eyleme dökse kim bilir kendisini cehennemin hangi katında bulurdu? Sonra bir şeyi unuttuğunu fark etti. Tanrı merhamet demekti. O bağışlayıcı ve en kuytularımızı bilendi.Direne bildiği kadar direnip gerisini Tanrının o güzel merhametine bırakacaktı..
Kafasını iki yana sallayıp silkindi. Mutfaktan çıktı. Eve koyu tonlar hakim olsa da iyi ışık aldığı için iç karartmıyordu.Aras'ın antreman yapmak için kullandığı odası,yatak odası ve melekler odası üst kattaydı. Şuanda bulunduğu giriş katında mutfak,lavabo ve misafir odaları vardı. Ayrıca bir toplantı odası mevcuttu. Sarmal merdiveni takip edip odasına girdi. Odası solona göre daha açık renkliydi. Büyük yatağı beyaz yorganla kaplıydı.Duvarda bir saat ve kocaman bir ayna vardı.Geçen yıl tablo asmıştı. Fakat gözüne fazla kalabalık gelince kaldırıp atmıştı.İçini huzursuz eden kalabalıklardan hoşlanmıyordu. Kıyafetlerini sırayla çıkarmaya başladı. O sırada saati de kontrol etmeyi unutmadı. Planı duşta olabildiğince kalıp düşüncelerini toparlamak daha sonra ise Mertlere gitmekti.
Kıyafetlerini kirli sepetine atıp banyoya girdi. Küvete adım musluğu açtı.Soğuk su bedeninden aşağı doğru süzülürken ilk önce titredi. Olması gereken bu sarsıntıydı zaten. Ama diye düşündü içinden. Beni hiç bir sarsıntı onun kadar sarsamaz..
*******
EVEET ARKADAŞLAR İLK BÖLÜMÜMÜZ HAKKINDA Kİ DÜŞÜNCELERİNİZİ ÇOK MERAK EDİYORUM! FARKINDAYIM KISA BİR BÖLÜM OLDU FAKAT HENÜZ GİRİŞ BÖLÜMÜ OLDUĞU İÇİN KISA İLERKİ BÖLÜMLERDE UZUN UZUN OKUYACAKSINIZ!
ŞİMDİ SİZDEN İSTEĞİM ARAS HAKKINDA KAFANIZDA BELİREN İLK ŞEY NE?
YORUMLARINIZ BENİM İÇİN ÖNEMLİ,SİZİ SEVİYOR VE TEŞEKKÜR EDİYORUM!
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top