Bölüm 8 ~Kırık hayaller.
Pencereden sızan gün ışığı Mandy'in etrafını sararken huzursuzca yattığı yerde kıpırdandı. Bedeninde hissettiğı sızılar dün gece yaşanan her şeyin gerçek olduğunun kanıtıydı. Gözlerini açarak etrafa bakmaya başladı. Gerçekti. Ve dün gece Edmond'a ait olmuştu. Ama bir terslik vardı. Üşüyordu. Yatak çok soğuktı. Başını yana çevirdiğı sıra yatakta tek başına olduğunu anladı.
Edmond çoktan kalkmıştı. İçinden ' Acaba ne düşünüyor ' diye geçirmeden edemedi. Yavaşça doğrularak yatakta oturur pozisyonu aldı. Canı birazcık acımıştı ama umursamadı. Çok mutlu hissediyordu kendini ve huzurlu.
Bacaklarını yataktan sarkıtarak ayağa kalkmaya çalıştı ama bedeni buna diretiyordu. Gece çok hareketli geçmişti, yorgunluklarını atarak tekrar ve tekrar doymuşlardı birbirlerine. Yüzünün kızarmasını engelleyemedi Mandy. Yaptıklarını biri ona söylese doğruca odasına çekilir uzun süre kimseyi görmezdi ama konu Edmond olunca işin boyutu değişmişti.
Gülümseyerek ayaklandı. Yerdeki kıyafetlere bakarak banyoya ilerledi. Ama bir şeyler eksikti. Üzerine geçirdiği Edmond'un tşörtüyle odadan dışarı çıktı. Evde çıt çıkmıyordu. Ne banyodan ses geliyordu ne de evin herhangi bir yerinden. İçine düşen korkuyla adımlarını sıklaştırarak salona geçti. Yine yoktu. Evde tek başınaydı. Edmond onu bırakıp gitmişti. Ama bu halde onu bırakamazdı. Hayır hayır, bırakmamalıydı. İçinden bir ses yaptığının büyük bir aptallık olduğunu haykırıyordu. Derin bir nefes alarak kafasını toparlamaya çalıştı. Bu, bu büyük bir saçmalıktı.
Mantıklı düşünmeliydi Mandy. Doğruyu bulmalıydı ama lanet olsun beyni donmuştu. Gözlerini yakan yaşlar bir bir aşağı atlarken sakin olmasının gerektirdiğini kendine hatırlatıyordu ama başarılı olamıyordu. Adımlarını tekrar odaya yönlendirerek gözyaşları eşliğinde odaya girdi. Yerdeki iç çamaşırını alıp giydi, üzerindeki Edmond'un tşörtünü çıkartarak elbisesini giydi.
Uyuşmuştu. Tıpkı beyni gibi bedenide fonksiyonlarını yerine getiremiyordu. Korku, şaşkınlık, terk edilmişlik ve daha bir sürü duygu girdabında boğuluyordu. Elinin tersiyle gözlerini sildi. Bakışları komidinin üzerindeki kağıt parçasına takılınca kalbi gümbürdedi. Korkuyla avuç içleri terlemişti ve elbisesinin eteğine sildi. Titreyen ellerine aldırmadan kağıdı alarak birbirine girmiş kelimeleri okumaya başladı.
‘Sana ne söylemem gerektiği konusunda kararsızım. Sanırım... Güzel bir gece geçirmemi sağladığın için teşekkür etmem gerekir değil mı? Sakın kendini kötü hissetme çünkü inanılmaz iyisin. Dün gece yaşanması gerekenler yaşandı ve bitti. Yanında daha fazla kalmak istemedim ve seni uyandırmadım. Malum. Gece seni çok yordum. Dilersen duşunu aldıktan sonra kahvaltı yapabilirsin.
Ben, çok geç bir vakitte evimde olacağım.’
Kağıt donmuş parmaklarının arasından kayarak yere düştü. İçinden kopan çığlıklar göz yaşlarıyla akarken dışarı sessizce kalktı yerinden.
İşte şimdi nefesi kesilmişti.
Darma duman olmuştu, bu denli parçalara ayrılıp yeniden sevdiği kadınla birleşeceğini düşünmemişti. Kollarında uyuyan kadına sahip olmanın ne harika bir duygu olduğunu düşündü Edmond. Kokusunu doyasıya çekerek dahada sıkı sarıldı. Tamamıyla birbirlerine kenetlenmiş bir şekilde yatıyorlardı. Mandy'nın başı Edmond'un kolunun üzerindeydi ve sırtını erkeğin sert göğsüne yaslamıştı. Ufak bir yaramazlığın bir şey olmamasını umarak Mandy'nin pürüzsüz teninde ellerini gezdirmeye başladı fakat kızın hafif inlemesiyle vaz geçerek başını o yaban gülü kokan gür saçlara gömdü.
Kafasında kurduğu planı gerçekleştirmek için Mandy uyandırmamaya gayret göstererek kalktı.
‘Bunu yaşamak zorundasın sevgilim, benim canımın yandığı kadar senin de canın yanmalı. Kendini kullanılmış hissetmenin ne olduğunu öğrenmelisin. Yine de ağlama, dayanmaz bu aşık kalp. Beni de, affet olur mu?’
Yavaşça eğilerek dudaklarına ufak bir öpücük kondurdu. Yataktan kalktı. Adımları onu banyoya taşıdı. Ilık bir duş aldıktan sonra hazırlanarak dışarı çıktı. Arabasına binmeden önce telefonuna sarıldı. Amandayı aradı.
Bir.. İki.. Üç... Dördüncü çalışta anca açabilmişti. Edmond sinirle telefonu sıktı. Derin bir nefes alarak konuşmaya başladı.
“Sanırım konuşmamız gereken bir konu var.” sakin olmaya çalışsada bunu başardığı söylenemezdi.
“Ne o, biricik sevgilin gelir gelmez seni bana karşı doldurdu mu?” Edmond öfkeyle hırladı.
“Sevgilim konuşma konumuz değil maalesef hayatım, konuşma konumuz ikimiziz.”
Amanda yutkundu, gözlerini kırpıştırırken “Beni hala sevdiğini biliyordum.” dedi. Edmond güldü.
“Rüya görmeye devam et sen! Nereye gelmen gerektiğini biliyorsun, bekletme beni.”
Sinirle burnundan solurken daha fazla konuşmasına katlanması, telefonu yüzüne kapattı. Direksiyonu sıkıca kavrarken gaza yüklendi. Tekerin çıkardığı acı sesle araba son sürat hareket etmeye başladı.
“Bugün zor geçecek hepimize...”
Ne yapması gerektiğini bilmiyordu Mandy.
Donmuş bedeninin çözüldüğü anda kendini boş çuval gibi yatağa oturdu. Yatak! Aklına gelen ilk şey dün geceki hararetli anlardan sağ kalan çarşaftaki masumiyetiydi. Oturduğu gibi aniden ayaklanarak çarşafa uzandı. Tek hamlede çekti, yastıkların ve üzerlerini örttükleri kalın pikeyi sağa sola saçmıştı.
İçinde dalga dalga büyüyen öfkeyle yere çöktü. Kalbi kuş gibi çırpınıyordu. Canı çok acıyordu. Kabına sığamamak bu olsa gerekti. Az biraz sakinleşerek yerden kalktı, çarşafı kaptığı gibi banyoya koştu. Çamaşır makinesine atsa o kadar saat bekleyemezdi ki Edmond eve döndüğünde gözlerindeki aşağılamaya dayanamazdı. Bu fikirden vazgeçerek küvetin yanına ulaştı. Musluğu açarak lekeli olan kısmı çitilemeye başladı. O kadar sert çitiliyordu ki eli kızarmıştı. Bedeni alev almış etrafı yakabilirdi. Yüzünde hissettiği nem ise göz pınarlarından atlayan incilerdi. Durmaksınız aralıksız bir ya da iki saat öylece olduğu yerde o lekeli çarşafı çitilemeye devam etmişti.
Yorgundu! Canı olmadığı kadar çok acıyordu. Nefes dahi alamıyordu. Derin soluklar alarak çarşafı çamaşır makinesine tıkarak banyodan çıktı. Sakinleşmeyi düşünerek odaya geri döndü. Ceketini üzerine geçirerek etrafa bakınmaya başladı. Ne aradığını kendi bile bilmiyordu fakat gözlerine çarpan çalişma masasının üzerindeki kağıt ve kaleme yöneldi. Öfkesini kusabileceği çözüm yolu bulmuştu. Sarsak adımlarla ilerleyerek sandalyeye oturdu. Önünde duran beyaz kağıda eline aldığı kalemle karalamaya başladı.
“Ve yine haklı çıkardın beni! Yaşarken ölmek demek böyleydi... Ben, böyle olabileceğini düşünmedim. Kalbimi sökebileceğini, ruhumu karanlığa hapsedeceğini...
Biliyor musun sevgilim! Ben yine de çok seviyorum seni. Oyundu hayat. Biliyorum. Elimize sıkıştırdığı rolleri layığıyla yerine getirmeliyiz ama bu fazla... Bu hayat, bu oyun, bu biz! Olsun sen yine bildiğini yap. Ben seni sevmeye devam ederim...
MANDY...”
Yerinden kalkarak çantasını boynuna astı. Hazırdı! Artık bu karanlığa gömülen yerden ayrılabilirdi.
* * *
“Nerdesin sen?”
Her evde vazgeçilmez bir anne faktörü vardır. Hani bir olay olduğu zaman tüm savaş kostümlerini üzerine geçirerek önden önden koşuşturan cinsten. Anne! Mandy annesini ani çıkışıyla yerinden sıçramıştı. Merdivenlerin yarısına ulaşmışken aniden gelen tepkiye boş gözlerle bakıyordu. Kayla güzel bir kadındı. Mandy gözlerinin rengini annesinden almıştı. Gülerken gizlenmeyen gamzeler ortaya çıkıyordu. Tedirgince kızını incelemeye başladı.
“Bir sorun mu var?” kızınım perişan durumu onu korkutuyordu. “Neler oluyor Mandy cevap ver bana!”
Gözlerinden akan yaşlarla annesinin boynuna doladı kollarını. Canının acısını sanki annesinin kollarında olursa geçecekti. Yüzünü annesinin boyun çukuruna gömerken o leylak kokusu sardı etrafını. Ağlarken küçücük bedeni sarsılıyordu.
“Anne... Ben iyi değilim, kalbim, o çok acıyor. Canım çok yanıyor!” kesik kesik nefeslerle daha da sıkı sarıldı annesine. Genç kadın ne yapması gerektiğini şaşırmıştı. Kızının saçlarından öperek, sırtını sıvazlamaya başlamıştı.
“Geçer kızım. Neler geçmez ki...”
Can simidi misali sarılmaktı bazen sevmek, bazen de uçurumdan atlamaktı... Suskunluktu en büyük çığlıklar. Tüm yaşananlar ya da yaşanacaklar! Şairin dediği gibi hayat denen buz pistinde ayakta kalmak içindi aşk. Kayıp edilecek kadar aptallıktı. Boş yere can acıkmaktı. En kötüsü de parçaların ardında kalan can kırıklarıydı.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top