Bölüm 6 ~Dönse de senin değildir aşk.

Hissizliğin girdabına kapılmıştı Mandy. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Beyni düşünce yetisini kaybetmişti. Mantığını devreye sokmaya çalışsada başarısız olmuştu.

Sol omzuna tüneyen şeytanın kulağına Amanda'nın yanına kâr bırakmamasını fısıldıyordu. Melek tatile çıkmışcasına sessizdi ya da onunda aynı fikirde olduğu ortadaydı. Yüzü asıldı, verdiği sözden döndüğü için bir pişmanlık yaşamıyordu ama  Amanda ile yüzleşmesi gereken bir konu vardı.

“Gelmeyecektin!” diye öfkeyle söylenen Amanda’nın sözünü yarıda kesti. Nedeniyse biriken öfke patlamasıydı. Mandy tıpkı ağabeyinin öğrettiği gibi yapmıştı. Sıkılı sağ yumruğunu dirsekten gelen hızla bileğini kırmadan demir gibi direk Amanda'nın çenesine gömmüştü. Sarı saçları havalanarak sırt üstü yere kapaklanmasıyla içi rahatladı. Uzun zamandır yapmayı istediği tek şeyi yaptı. Yapabileceğinden emin olamadığı tek şeyi yaparken şaşkındı.

Canı acıyan bir tek Amanda değildi. Şaşkın bakışlar altında Mandy acıyan elini sallayarak Edmond'un peşinden mutfaktan çıktı. Karşılaşmadan çıkan ufak(!) gürültüden dolayı müziğin kapandığını fark etti. Hızlı adımlarla dışarı doğru ilerlemeye başladı. Kalabalığı yararak ilerlemesi güç olmuştu fakat Edmond'u yakalayabilmişti. Öfkeyle arabasının tekerleğini tekmeliyordu. Kendi kendine homurdanıyordu.

Mandy bu adamı ne çok özlediğini o zaman daha iyi anladı. Kokusunu, huysuzluğunu, çocuksu kızgınlığını o kadar özlemişti ki kendine bile itiraf edemiyordu. Yavaş adımlarla Edmond'un yanına ilerlemeye başladı.

“Edmond...”

“Tanrı aşkına ne var!!” bağırışı gece dallara konup soluklanan kuşları korkutup uçurdu. Sinirle soludu. Yüzünü sıvazladıktan sonra duraksadı. Ne çok düşünmüştü oysa ki. Defalarca kafasında canlandırmıştı. Teori ile pratiğin farkını daha iyi anlamaya başladı. Derin bir nefesle ciğerlerini doldurarak sırtını dikleştirdi.

“Konuşmayacak mıyız?” Ters ters baktı.

“Arabaya Mandy!” iki kelime harici daha fazla konuşmadı. Kapıyı açarak dreksiyonun başına geçti. Mandy lafı ikiletmeden hızla arabadaki yerini aldı, emniyet kemerini bağladı. Sessizce yerine yerleşerek meraklı bakışlarını Edmond'a yöneltti.

Şansını zorladığının farkındaydı fakat Edmond'un ağzından çıkabilecek tek kelime bile onun için önemliydi. Geri dönmesinin belkide yegane sebebiydi. Sessizliğe daha fazla dayanamadı. Son hızda giden arabayı hiçe sayıp dreksiyona yöneldi, kendine çevirdi. Edmond düştüğü hayaller denizinde çırpınırken çoktan hareket etmiş evden kısa sürede uzaklaşmıştı. Mandy'nin suskunluğunun farkındaydı. Kafasındakileri boşaltmak istercesine gaza daha da basarak son hız gitmeye başladı. Birden yan tarafında hareketlilik oluşu tüm dikkatinin dağılmasına neden oldu. Mandy kendine doğru eğilmiş dreksiyonu kendi tarafına çevirmişti. Edmond hemen toparlanarak frene asıldı. Tanrı’ya şükir ki olası bir kazayı kıl payı atlatmışlardı. Yol kenarında park ederek sinirle Mandy'e döndü. Ama hiç ummadığı bir tepki almıştı.

Mandy, Edmond'un kendine dönmesiyle tüm cesaretini toplayarak aklına gelen ilk şeyi yaptı. Korkudan gümbürdeyen kalbinin sesini duymazlığa gelerek sıcak dudaklara kendi titrek dudaklarını mühürledi. Afallamış ve şaşırmıştı Edmond. Bunu hiç beklemiyordu. Mandy dahada ileri giderek emniyet kemerini çıkartarak Edmond'un kucağına yerleşti. Kollarını sıkıca erkeğin boynuna dolarken özlediği dudakların tadını doyasıya çıkarıyordu. Edmond ise kendini çabucak toparlayarak Mandy'nın başlattığı oyuna katıldı. İçine çeke çeke öpmeye başladı. Dreksiyonu kavrayan elleri gevşeyerek kızın kalçalarına doğru gitti. Akla gelmişcesine tüm bedeninde keşfe çıkmıştı. Mandy bu sıcak karşılamaya kendini bırakarak Edmond'a iyice sokuldu. Dünya o anlık umurlarında değildi. Zorlukla dudaklarını ayırarak kızın nefes almasını sağladı Edmond.

“Dur... Kahretsin Mandy dur. Bu .. Bunun yeri burası değil!” kızı nazikçe üzerinden kaldırdıktan sonra yan koltuğa yerleşmesinde yardımcı oldu. Mandy artık hiçbir şeyi düşünmek istemiyordu. Tek istediği sevdiğinin yanında olmaktı. Ne olursa olsun onun yanında olacaktı. Ne isterse istesin yapmaya hazırdı. Sesini kontrol etmeye çalıştı ama fısıltı halinde .ıkıyordu. Derin soluklar alarak Edmond'un o deniz aşırı gözlerine baktı.

“Seni seviyorum..”

Mandy'nin itirafına karşılık Edmond sustu. Yapması gerekeni çok iyi biliyordu. Nasıl kendi canı acıdıysa bu baş belasınında canı acıyacaktı. Nefes alış verişi düzensizdi. Kendini toparlayarak arabasının istikametini kendi dairesine çevirdi. Ne zamandır uğramıyordu. Arada küçük kaçamaklar için gittiyse de fazla kalmıyordu.

“Torpidoyu açar mısın?”

Mandy lafı ikiletmeden denileni yapıp torpido gözünü açtı. Edmond gözünü yoldan ayırmadan torpidoya uzanarak bir kutu çıkartarak Mandy'nin kucağına bıraktı. Şaşkın bakışları Edmond'u takip ediyordu. Uzanıp ufak kadife bir kutuyu kucağına bırakması şaşırtmıştı. Ne olduğunu anlamak için kutuyu eline alıp sallamaya başladı.

“Bu ne?” Mandy meraklı bakışlarını Edmond'a dikerek cevap vermesini bekliyordu. Edmond ise sessizliğini korumakta kararlıymış gibi duruyordu. Bu hali her an avına saldırcak bir panteri anımsatsada Mandy korkmaması gerektiğini kendine hatırlatıyordu. Merakına yenilerek kutuyu açınca şaşkınlık sarmıştı bedenini. Boş gözlerle Edmond'a bakmaya devam etti.

“Bu da ne demek oluyor?”

Sessizlik. Elle tutulur cinsinden bir sessizlikti bu! Konuşmamaya yemin etmişti. Kutunun içindeki kolyeye iç çekerek baktı. Gözleri yine fazla mesayideymişcesine dolmaya başlamıştı. Kolyeyi büyükannesinin verdiği gün gelmişti aklına. Boynuna taktığında saçlarına sevgiyle kondurduğu o öpücüğü.. Sonrasında Edmond'un boynuna bu kolyeyi taktığı an geldi aklına. Nasıl unutabilirdi ki neredeyse tüm okul bu olaya şahit olmuştu. Koşar adımlarla Edmond'un yanına ulaşarak dudaklarına sevgi dolu bir öpücük kondurarak bu kolyeyi boynuna takmıştı.

Yüzüne usulca yerleşen gülümsemeyle baktı Edmond'da. Mandy sessizce kolyesini incelerken Edmond onun ne kadar şahane bir varlık olduğunu düşünüyordu. Aklını kurcalayan şeytan hemencecik yumuşamamasını en azından bu gece biraz burnu sürtmesi taraftarıydı fakat sağ tarafında fırlayan melek ise onu ne kadarsevdiğini hatırlatıp duruyordu. Kalbide meleği doğrularken Edmond'un işi zordu fakat en azından bu gece üzecekti çikolata gözlü sevdiğini.

“Bunu bana verdiğin günü hatırlıyorumda ne komiktik. Ve ben de saklamam gerektiğini düşündüm.” derin bir nefes alarak kıza bakmaya başladı “Aslında bunu sana balo gecesi vermeliydim ama fırsat vermedin...” Edmond arabayı durdurarak kapıyı açmaya yeltendi fakat kolunu kavrayan minik elle yerine çakılı kaldı.

“Edmond neden garip davranıyorsun. Tamam kızgınsın farkındayım ama-” kolunu hızla çekerek Mandy'nın ellerinden kurtardı.

“Hayır garip falan davranmıyorum. Davranmam gerektiği gibi davranıyorum. Hem ne yapmamı isterdiniz küçük hanım? Madalya mı takmalıydım? Sen beni terk ettin!”

Sesi gitti Mandy'nin. Dudaklarını yaladı. “Sedece bana eskisi gibi bakmanı isterdim.”

Konuşma biter bitmez arabadan inerek binaya yürümeye başladılar. Mandy tuhaf bir şekilde heyecanlıydı, sanki daha evvel bu eve hiç gelmemiş ve ilk kez geliyormuş gibi hissediyordu. Adımlarını Edmond'a uydurarak hızla ilerlemeye başladı. Merdivenleri çıkmak yerine asansöre binerek kısa sürede eve varmışlardı. Edmond gereğinden fazla sakindi. Kafasında kurduğu şeyle boğuşuyordu. Ne yapıyordu kendi bile bilmiyordu. Eve adımlarını atar atmaz hızla Mandy'e dönerek kızı kendi ile duvarın arasında sıkıştırdı. Nefesleri birbirine karışıyordu. İlk başta afallasada Edmond'a güvendiği için kendini sakin tutmaya zorladı. Edmond'un ısrarcı dudakları barbarlar gibi saldırdıkları yeri yakıp yıkarken Mandy kayıtsız kalamayarak aç bir şekilde karşılık vermeye başladı. Bedenleri tamamıyla birbirine yapışmış bir şekilde duruyorlardı. Edmond uslu durmayarak elleri kollarındaki bu hazineyi tekrar ve tekrar keşfe çıkarak kendine özel bir ziyafet veriyordu. Tutku her bir hücrelerini istila ederken istemeyerekte olsa bal özlü dudaklardan ayrıldı.“Bana bir cevap vermelisin.” duygu yüklü ve boğuk bir ses tonuyla konuşmaya çalışmıştı Edmond. “Beni istiyor musun?”

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top