3.6




Jason beni eve bıraktığında doğruca banyoya geçtim. William'ın mesajından sonra yanıt vermemiştim. Ondan hoşlanıyordum ama bunu ona söylemekten itina ile çekiniyordum. Belki de duygularımdan emin değildim. Bu yüzden asla acele etmeyecektim ve zamana bırakacaktım.

Duştan çıktığımda üzerimi giyindim ve battaniyemi alıp balkona çıktım. Elime aldığım not defterime listeyi oluşturacaktım.

Listeyi yazmaya başladığımda karşıma çıkan gerçekle başımı ellerimin arasına aldım. Çok fazla kişi vardı. Büyük ihtimalle William ile aynı okuldaydık ve tahminime göre beni yakından tanımaya çalışıyordu. Bu akşamdan sonra Jason'ı da listeye eklemiştim. Onda gariplik vardı ve bariz belliydi.

Oturduğum kanepede biraz daha yayıldım ve gece ışıklarını izledim. Göğün karanlığı cadde ışıkları ile aydınlanırken gözlerimi kapadım ve William'ı düşündüm. Ancak hayalime giren başka bir sahne daha vardı, Arthur. Onu kafamdan atmak için telefonuma baktım. Hala yazmamıştı. Bu sefer beklemedim ve ben yazdım.

Rose: Nasılsın?

William: Sonunda yazabildin. Her seni seviyorum dediğimde kaçacak mısın? Önceden söyleyeyim bunu defalarca söyleyeceğim, hatta seni gördüğümde daha da fazlası olacak.

Söyledikleri ile derin bir nefes aldım. Boynumdan aşağı sıcak bir akış geçmişti. Beni bir mesajı ile heyecanlandırmayı başarıyordu. Ne söyleyeceğimi bilemedim. Beni görme fikrini dile getirmesi bu kadar etkilediyse görüştüğümüzde nasıl olacağını düşündüm. İçimden umarım o gün erkenden gelir dedim. 

Rose: Ben sadece bu tarz konuşmalara yabancıyım ve ne diyeceğimi bilemeyince susuyorum.

Mantıksızca ve acemice konuşmuş olmalıydım. Ama üzerinde durmayacağını ümit ettim.

Wiliam: Sorun değil, sadece arada bana ne yaptığını ve nerede olduğunu söylemen beni mutlu eder, özellikle geceleri yabancılarla yürüdüğünde.

Rose: Jason yabancı biri değil, arkadaşım.

William: Biliyorum ama bana göre yabancı biri, ben kendi açımdan söylüyorum.

Rose: Sen neredesin şu an? Neler yapıyorsun?

William: Dışarıdayım.

Rose: Yani nerede?

Wlliam: Arkadaşımla birlikteyiz.

Rose: Hımm. Kim?

William: Eski bir arkadaşım.

Rose: Anladım da kim?

William: Söylesem tanıyacak mısın?

Rose: Neden böylesin? Sadece merak etmiştim.

William: Sana katkısı olmayacak bilgilere ihtiyacın olmadığını düşünmüştüm. İsmi Tatiana.

Rose: Hımm peki.

Sinirle telefonu kanepeye attım ve kendime gelmeye çalıştım. Benim arkadaşlarımla ilgili her türlü bilgiye sahipti ancak ben onun gibi olamıyordum. Ne zaman sorsam tersliyordu. Yine aynısını yapmıştı. Ayrıca o isim de neydi öyle? Hem onlar nerede buluşmuş ki? Eski arkadaş derken nasıl bir arkadaşlıktı acaba?

Kafamda bin türlü soru belirdiğinde kendime engel olamadım ve telefonu elime alıp tamamen kapadım. Nasılsa o arkadaşı iken benimle uğraşmak istemezdi. Kendimi odamdaki yatağıma atıp uyumaya çalıştım. Başarılı olamadım.

Gözlerim kapalıyken bile düşüncelerim beni bırakmıyordu. Acaba mesaj attı mı diye düşündüm ama gururum el vermedi ve telefonu açmadım. Bir süre açmamaya karar verebilirim diye düşündüm. Belki de açmazsam merak edip beni görmeye gelirdi. Sanmıyordum ama umut etmekten başka çarem yoktu.

Gözlerim kapanana dek onu düşündüm. Beni büyülüyordu. Onun etkisi altındayken başkasını düşünemiyordum, buna Arthur'da dahildi. Arthur sadece varlığı ile aklımı karıştırıyordu. Aslında en kolayı ikisinin aynı kişi olduğunu bilmek olacaktı sanırım. Bu fikri düşününce gülümsemiştim. Bu gerçekten inanılmaz olurdu.


Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top