0.7
Bir sevgilim olduğunda bu kadar ilgi çekeceğimi düşünmemiştim. Ancak Veronica'nın o cümlesinden sonra herkes kapıya doluşmuştu.
Bizi merak etmişlerdi, daha doğrusu sevgilim olma ihtimali onların yeni dedikodu malzemesi bulması açısından umut vaat ediyor olmalıydı. Her bir yüze baktığımda şaşkınlık dolu ifadeleri ile yüzümü Jason'a çevirdim.
Islak saçlarımız ve yan yana şaşkın bakışlarımız ile iki sevgiliyi andırıyor olabilirdik. Ancak bu mümkün değildi. Biz birlikte olmaktan keyif alan insanlar olarak yalnızca bunun tadını çıkarırken asla duygularımızı birbirimize yöneltmemiştik.
Arkadaştan fazlası ve dostun tam ortasındaydık. Ona gülümsedim. Jason iyi bir dosttu.
Ancak aşk bundan daha fazlasıydı. Aynı anda atan kalplerin birleşmesiydi. Belki tamamen zor karakterler, belki de olabilecek en uzak noktadaki iki kişi olabilirsin; ama aşk denilen şey büyüsüyle etkilediğinde ondan kaçamazsın. Orhan Pamuk der ki 'Aslında en iyi aşk, değil tanımak, hiç görmediğin kişiye duyulan aşktır. Körler iyi aşık olurlar mesela.'
Bu sözü ilk duyduğumda bana garip ve anlamsız gelmişti; ancak üzerinde düşündüğümde mantıklı gelmeye başlamıştı. Aşk her zaman birini iyi tanıdığında başlamaz, bazen birbirini hiç tanımayan iki bedende vücut bulur ve kalplerin atışları hızlandığında ne sen onu görürsün ne de o seni, bu nasıl mümkün olur ki? Yaşamadığım bir olgu için bu kadar düşünmem normal miydi bilmiyordum, ancak zamanla öğrenecektim.
Birisi artık konuşmalıydı. Ve o kişi soğuktan titreyen sesi ile ben olmuştum.
"Jason beni bırakmak istedi. Biz aslında..."
"Sevgili konusunda parti kuralları basittir tatlım," dediğinde o kuralın ne olabileceğini düşündüm.
"Haydi, içeri geçin," dedi ve elindeki içeceği ile salona geçti. Jason'a döndüm.
"Afedersin, iyi bir dinleyici değildir."
"Sorun değil. Ben artık gideyim," dedi ve gülümseyerek devam etti.
"En azından kimse sana bulaşmayacaktır."
"Neden ki?" diye sordum. Anlamamıştım.
"Söylediğini unuttun mu sevgilim?" dedi ve gülümsedi. Göz kırpmıştı. Şok içinde bakakaldım. Sevgili mi? diyerek ağzımın içinde konuştum. Gözlerini devirdi.
"Şaka yapıyorum Rose. Gülümse biraz. Ve asla insanların sözlerini dikkate alma. Keyfine bak," diyerek yanağıma öpücük kondurdu. Ellerini cebine yerleştirerek kapı eşiğinde beni bıraktı ve yürüdü. Arkasından kalakalmıştım. Garip bir suratla yanımdan ayrılmıştı. Bana alınmış mıydı? Umarım alınmazdı.
Onu ne kadar izledim bilmiyorum; ancak çoktan gözden kaybolmuştu. Göz gürültüsü ile yağmur daha da hızlanmıştı. Şu an feci ıslanmış olmalıydı. Umarım yeterli parası vardır ve taksiye binmiştir diye düşünerek kapıyı kapadım. İçeri geçtiğimde Veronica'yı buldum.
"Lavaboyu kullanabilir miyim?" demiştim. Saçlarım ve üstüm berbattı.
"Elbette tatlım. Yukarıda sağdan ikinci kapı. Geç kalma. Harika müzikler çalınacak birazdan," dedi ve siyah mini elbisesi ile kalabalığa karıştı.
Etrafa baktığımda sınıftakileri ayırt edemedim. Herkes çok şıktı ve özenliydi. Bir ev partisinden çok daha fazlasına geldiğimi o an anlamıştım. Yukarı çıktım ve lavabonun kapısını açacağım anda yan odadan gelen ışık ile bakışlarım oraya yöneldi. Fısıltıya benzer sesler geliyordu. Gözlerimi içeri çevirdiğimde onu gördüm, Arthur.
Sevgilisi olduğunu düşündüğüm sarışın biri ile odadaydı. Ve birbirlerine oldukça yakınlardı.
Onun burada ne işi vardı?
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top