0.1
Leeds, 2017
Kasım ayının ikinci cuma günüydü. Leeds şehri kendini göğün hükmü altına bırakmıştı. Hava gök gürültüsüyle coşarken, yağmur sızabildiği alanlara dolmaya başlamıştı. Sonbahar, şiddetini şehrin daimi sakinlerine hissettirmeye devam ediyordu.
Karanlığın vurduğu sokaklarda, şehir tam anlamıyla terk edilmiş bölgeye dönüşmüştü. Belli bir saat sonra ne bir araba, ne de bir canlı dışarıda görülüyordu. Soğuktan korunarak evlerine geçenler için bu mevsim, artık rutin ve sıkıcı hayatların başlamış olduğu anlamına çoktan gelmişti.
Gece yarısı internetten izlediğim diziden başımı zoraki kaldırıp sürünerek yatağıma geçmiştim. Ahşap karyolamın bir ucunda sıcak battaniyeme sarılı bir halde uyuyordum. Huzurum, gelen bildirim sesi ile yerle bir olmuştu. Yattığım yerden irkilerek sıçradım. Gözlerim anlık olarak buğulu görmüştü. Solumda duran telefonumun ışığı ise gözümü esir alacak şekilde yanıp sönüyordu. Yarı uyanık olarak duvarda asılı duran gümüş rengi yuvarlak saate baktım. 5:40'ı gösteriyordu.
Uyanmak için fazla erkendi. Telefona bakmak için yatağın diğer ucuna elimi uzattım. Açıkçası kim olduğunu umursamıyordum. Her zaman gönderilen reklam mesajlarından olmalıydı. Ne olduğuna bakıp kapatacaktım. Sadece biraz daha uykuya ihtiyacım vardı. Telefonu elime aldım ve yattığım yerden kilidi açarak gelen mesajı okudum.
Bilinmeyen Numara: Özledim sevgilim..
İdrak etmem geç olmuştu. Mesaja birkaç dakika öylece baktığımı hatırlıyorum. Daha sonra kendime geldim. Gözlerimi olabildiğine açtım ve mesajı tekrar okudum. Bilinmeyen bir numaraya aitti. Kayıtlı değildi. Kim olabileceğini düşündüm; ancak bu mesajı bana yazabilecek hiç kimse yoktu. Ve benim daha önce hiç sevgilim olmamıştı.
Yanlış atılmış bir mesaj olduğunu söyleyip geri yatmayı düşünürken tekrar aynı numaradan mesaj gelmişti.
Bilinmeyen Numara: Seni bekliyorum, aşağıdaki adrese gel lütfen.
Fettle kafe, 73 Great George St.
Verdiği adrese ve kafenin ismine baktığımda tanımıştım. Buraya yalnızca iki cadde ötedeydi. Yürüyerek ulaşılabilirdi. Saçmaladığımı anlamam ise kısa sürdü. Başkasına yazılmış bir mesaj için plan yapamazdım. Beni ilgilendirmiyordu.
Klavyeyi açtım ve cevap için düşünmeye başladım. Yanlış bir numara demem yeterliydi; ancak ben daha yazmadan yeniden bir mesaj daha gelmişti.
Bilinmeyen Numara: Gelmek istemezsen bana söylemen yeterli olacak. Elinde telefonla ne yazacağını düşünerek beklediğini biliyorum. Senin için bir kutu bırakacağım. Onu alırsan belki fikrin değişir. Seni hala seviyorum.
Hala yazamamıştım. Kutudan bahsedince de merak etmiştim. Ancak gerçeği söylemem gerekiyordu. Nedense yazarken üzülmüştüm. Beni bu denli önemseyen ve sevdiğini bu kadar cesur dile getirebilen kimse olmamıştı.
O şanslı kızı içten içe kıskanmıştım. Mesajı bu sefer yazdım ve göndererek telefonu yatağın kenarına attım. Kim bilir aslında kime yazmıştı diye düşünmeden de edemedim.
Rose: Yanlış numara bayım, ismim Rosemary.
Gözümü tekrar kapatıp uyumaya çalışacaktım ki yeniden mesaj gelmişti.
Bilinmeyen Numara: Üzgünüm, benim dikkatsizliğim. Kendinize iyi bakın, Arthur.
Demek adı Arthur'du. Nasıl biri olduğunu merak etmiştim. Telefon numarasını kaydettim ve whatsaptan resmine baktım. Gördüğüm en harika yüze sahipti. Eğer fotoğraf gerçek ise yeşil gözlerine ve dalgalı kumral saçlarına hayran olmak üzereydim. O şanslı kıza ise iyice sinir olmuştum. Belki de kıskançlık yaşıyordum; ama tanımadığım için kesinlikle saçmaladığımdan emindim.
Neden ayrılmışlardı ve neden şimdi görüşmek istiyordu diye merak etmiştim. Sabahın bu saatinde, hatta gün yeni ağarırken benden çok bağımsız bir olayı düşünmem ne kadar mantıklıydı bilemiyorum. Aklıma verdiği adres gelmişti. Merakımın kurbanı olmamak için direndim. Yatağımda bir sağa bir sola döndüğümde karar vermem birkaç dakikamı almamıştı. Ne olursa olsun onları görmeye gidecektim.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top