Zouis Kardeşler
Planladığımdan geç oldu ama olsn 💁♀️
°
°
°
°
~İki Hafta Sonra ~
"Çatı katına gel (^_-) "
Alnım geniştir ve eminim üzerine enayi yazmıyordu.
Buna rağmen hangi salak ders varken yanına gidecekmişim gibi bunu yazabilirdi?
Bilmiyorum ama okulun bahçesine yeni girmiştim ve alt sınıflardan biri gelip bu saçma notu vererek kaçmıştı.
Bende karışık el yazısına göz devirip saçma notu kırıştırarak cebime attım. Yere atamazdım ya?
İki haftadır ilk günün son dakika golüne göre her şey normaldi ve bu yüzden çok rahatlamıştım.
O iki haydutun da serseri olmadığını aksine kaçık olduğunu anlayıp kendi çaplarında insanlara şaka yapan iki ergen olduğunu öğrenmem de bunda hayli etkili oldu. Ayrıca o deri ceketli çocuğun ismi Jawjaw değil Zayn, öbürü de Tommo değil Louis'ydi. Ne biçim bir takma isim zevkleri vardı sorgulamadım. İkilinin çete veya kavga olayı hiç yokmuş, ayrıca öğretmenler de hayli anlayışlı ve iyiydi. Birde o hademe çocukla sık sık konuşuyordum iyi birisiydi okuldaki herkes iyiydi. Yinede Ed ve ben sınıfın garibiydik. Kısacası okul huzurluydu sadece o iki şapşal insanları arada bir rahatsız ediyordu ve anladığım kadarıyla ayda bir idareye de şaka yapıyordu. Mesela en son edebiyat öğretmenlerininin arabasını pembeye boyamışlardı bende ona denk gelmiştim. Ed planlı çalıştıklarını ve herkese ciddi ciddi şaka yaptıklarını söylemişti.
Ama şükürler olsun o kişi hiç ben olmamıştım. İşe bakın sadece kantinde bir iki defa da sırada görmüştüm o kadar.
Tehlikeli bir okul olmadığını fark etmemle önce Ed bana okulu gezdirdi sonra da onunla okul çıkışlarında şehri gezmeye başladım. Babam izin veriyordu, hatta bir defasında bizi pikniğe bile götürdü!
Babam demişken. Ne diye benimle ilgilenmeye başlamıştı artık takmıyordum çünkü o benim babam.. Hadi ama pişman olmuş olamaz mı veya beni üzgün gördüğü için soğuk olmaktan vazgeçmiş olamaz mı?
O hayatımda gördüğüm en harika insan ve tanıdıkça bir kusuru olmadığını düşünmeye başladım.
Dün onunla derneğe gitmiştik. Şehirden biraz uzak küçük binası ama kocaman bir bahçesi vardı. Hayvanlar her yerdeydi!
Bahçe belli bölgelere ayrılmıştı evcil hayvanlar, sürüngenler, küçük hayvanlar, otçullar, etçiller...
Yırtıcı hayvanlar dahi vardı?
Binanın giriş katında danışma ve kütüphane, zemin katta ise koca bir konferans salonu, üçüncü katta kuş - kaplumbağa gibi canlılar vardı.
İnsan hiç sıkılmazdı orada, hiç yalnız kalmazdı! Ve babam orada evsiz hayvanlarla öyle ilgiliydi ki! Bana dernekteki tüm yardıma muhtaç hayvanları tanıtırken yüzünde çocuksu bir heyecan vardı. O çok iyi kalpli biriydi.
Topal bir çita vardı dernekte adı da Alex babam en çok onunla ilgileniyordu. Hayatımda ilk defa yırtıcı bir hayvan görmüştüm ama hiç korkmamıştım Alex çok uysaldı.
Derneklerinin işleyişi bile hoştu bende bazen onunla gitmek istiyorum. Her üyenin birkaç kişisel hayvanı vardı. Herkes kişisel bakımını üstlendiği o hayvanların ihtiyaçlarını karşılıyor onlarla kendileri ilgileniyordu. Konferanslar vardı, her ay sunum düzenleniyor şehir şehir görevlendirilip üyeleri sunum için gönderiyorlardı. Yılda iki defa da derneğin diğer bölgelerde bulunan binalarından sırasına göre birisinde buluşulup yeni projeler üretip o bölgeyi de ev sahibi dernek sponsorluğunda geziyorlardı.
Çok planlı ve düzenliydi ayrıca babam beni gezdirirken bir kediye aşık oldum sanırm! Annem izin vermemişti kediye ama babamdan kör kedi Isabella'nın yavrusu için izin almak istiyordum. Çünkü o kedi çok tatlıydı! Minicikti griydi ve maviş gözleri vardı! Neden olmasın onun çitası vardı sonuçta?
"HARRY!!"
Sınıfa vardığımda dersin boş olduğunu acı bir şekilde öğrendim. Aslında ders boş diye mutlu olmam lazımdı ama kapıyı açtığımda sınıftaki herkes sırasının üzerine çıkmıştı ve yerde son hız bana doğru gelen bir taratula vardı. Üstelik Ed de geliyordu.
Bir dakika tarantula mı!?
"Harry sakın üzerine basma!"
Yaw ben ona basmaya korkarım ne basıcam ya!
Kapıyı açıp tekrar sınıftan çıktım sonra da kapıyı tarantulanın suratına kapattım. Okulda neden bir tarantula vardı!? Umarım işin içinden Ed çıkmazdı.
Ders madem boştu bende sınıfa hiç girmezdim. Ed de o tarantulayla benim yanıma yaklaşamazdı. Yani yaklaşırsa kaçardım. Bu yüzden yaklaşamamış oluyor. Neyse.
Çantamı kütüphaneye koyup kantine çilekli süt almaya gittim çünkü neden olmasın? Hem kitap okuyacaktım ve ben okurken de hep süt içerdim? Bu kadar süt içmem normaldi değil mi?
"Ah çocuk yine süt deme?"
Omuz silkip öne uzanarak çilekli sütü elime aldım.
"Süt değil zaten Çilekli Süt."
Parasını suratsız kantinciye uzatıp geri çekilmiştim ki adam beni durdurdu.
"Unutmadan, şu anahtarı ikinci sınıflardan Jack'e ver."
Tek kaşımı kaldırarak ifadesizce bakan adamı süzdüm. Hayır yani gözlerime bile bakmıyordu herif?
"Öncelikle doğrusu, Jack'e...."
Devamını beklerken elimle konuşması için işaret ettim. Adam anlamaz amlamaz bakıyordu yahuu. Çok mu zor?
" Jack'e??..."
Tekrar söylediğimde istediğim şeyi fark ederek hızla göz devirirken yaptığım hareketi zenci olmasına bağlamzdı umarım.
" Siz beyazların tek sorunu ne biliyor musun?"
Harika.
"Hayır bir tane sorunu yok ama sen şu lanet kelimeyi söyle sadece."
"Yüce Tanrım, VERİR MİSİN?
Gülümseyerek gerisi için kollarımı kantinin mermerine yaslayıp yanaklarımı avuç içime alarak adama baktım.
" Sihirli sözcük? "
Oflayarak benden bir şey istediğine pişman olmuş gibi baktı. Ama dediğimi yapacaktı anlamıştım. Ben olsam küfür eder gider kendim verirdim anahtarı .
"Lütfen?"
Hayır burada bir şey dönüyor? Neden benden istiyor ve neden ısrarla ben?
Delirdim sanırm adam görev yerini bırakmazdı tabii birisinden isteyecekti ,ve dersim boş olduğu için bahçede bir ben vardım haliyle bana söylüyordu.
"Tamamm. Madem ısrar ediyorsun."
Bir elimi uzatıp anahtarı elime bırakışını sol ayakkabımın burnunu yere vurarak takip ettim. Gidebilirim ama aklıma gelen saçma sorunla yaslandığım yerden doğruldum.
"Tamam ama hangi Jack? Beş tane sınıf var?"
Adam benim aksime arkasını dönüp ekmekleri tenefüs için hazılrmaya koyuldu.
"Jack Jackson."
Ne?
"Garip bir uyum...Yani mantıklı bak Jacksin ve soy adın Jack oğlu? "
"Her neyse git artık!"
İşini halletmişti ama ben şuan anahtarı orada bırakıp gidebileceğim halde atar yapıyordu. Nesye. O adamın çilekli sütlerine muhtaçtım.
Bende anahtarı cebime atıp okula yöneldim. Rahatça bir yüzüklerin efendisi okuyabilirdim şimdi.
Ama öyle olmadı ben tam kütüphanede çilekli sütümü içip kitap okuyorken, kitaba daha kapılmadan yanımdan geçen kız aptal kağıtlardan birisini daha gözümün önüne atıp gitti.
Ama eğer gelmezsen sürekli yazarım ve cebinde yer kalmayınca kağıtları yere atmak zorunda kalırsın okulda geri dönüşüm yok. B-)
Hadi canım. Geri dönüşüm yok mu?
Kağıdı yine cebime atıp oflayarak pipeti ağzımdan çıkarttım. Daha Çilekli Sütümü bile bitirmemiştim ne acelesi vardı?
Kitabımı çantama koyup Çilekli Sütümü alarak koridora çıktım. Çantamı almama gerek yoktu herhalde. Zemin kattan en üst kata kadar - bacaklarımı hissetmeyene kadar yani - çıkıp bir de tekrar çıkacağım kat için ofladım. Ne var bahçede halletseydik?
Bir dakika bu kimdi?
Müdürün odasıyla bir bakışma yarışına girerken aklımda eşşek şakasını yiyeceğim düşüncesi canlandı.
Salak Harry sen neden isimsiz not alırsın? Tabii ki tanıdığın kişi tarafından tanınmamak için?
Kesin o iki çocuktan birisiydi!
O katta ki hizmet kilerine yönelip elime paspası aldım.
Sapını sökerek aldıktan sonra da kameradan sopa saklaya saklaya - o nasıl olacaksa- merdivenden yukarı çıktım.
Hafif açık kapıdan kafamı içeri sokup kapının üzerinde su kovası var mı diye baktıktan sonra cevap olumsuz olduğu için içeriye göz attım.
Ve o mavi kot ceketi görmemle gözlerim sonuna kadar açıldı. Ama o kot ceketin içindeki kişi arkası dönük bir şekilde duvara fırçayla yazı yazmaya devam ediyordu. Ben, bense sadece bakmaya başladım.
Geldiğimi fark etmemiş miydi?
İlk gördüğüm gün ne giyiyorsa kısmen aynıydı. Siyah dar pantolon, mavi kot ama ayakkabıları farklıydı.
Ben biliyordum ama değil mi!?
Kesinlikle o saçma şakalarından birisini yapacaklardı.
Arkamı dönüp merdivenlerde kimsenim olmadığını anlayınca tekrar önüme döndüm.
Tabii önüme dönmemle o da karşımdaydı.
Lewis miydi?
Aniden mavi gözleri görmemle yerimden hoplamış olabilirim ama sonra kaşalarımı çatarak sırıtan yüzüne karşın sopamla onu içeri ittirdim.
"Kavga edeceğimizi bilseydim bende hazırlık yapardım."
Sesi çok farklı bir tınıya sahipti ve insan sırf farklı olduğu için mal gibi oturup saatlerce onu dinleyebilirdi. O mallardan biri de ben oluyorum.
"Normal insalar gibi konuşacağımızı bilseydim çatı katına çağırılmazdım?"
Omuz silkip az önce yazı yazdığı duvara yöneldi.
"Haklısın konuşmayacağız zaten."
Okulun duvarına yazı yazıyordu değil mi bu aptal?
"Ya ne yapacağız? Kavga da etmiyoruz, anladığım kadarıyla acayip komik olmayan şakalardan birisi de yok?"
Fırçayı alıp doğrulurken arkasını dönüp manalı bir şekilde güldükten sonra beni süzüp tekrar duvara yöneldi.
Sanki bana "mal" der gibi gülmüştü ama bunun anlamı sanırım şaka kısmında emin olma demekti.
"Neden o sopayı bırakmıyorsun?"
Konuşurken bana bakmıyordu ve şeytan diyor ki kafasına sopayı geçir.
"Öz güven bozukluğu diyelim suratımın hali malum."
Cevap vermek yerine yazıyı yamzya devam etti ne yazıyordu yazı tam değildi. Saçma bir şekilde kovada iki fırça vardı ama tek kişi boya yapıyordu. Ayrıca yazıyı önce kalemle hafifçe çizmiş olsa gerek bir sağ tarafı boyuyor bir sol tarafı boyuyordu?
Biraz yaklaşıp kalemle çizdiği silik yazıyı okudum ama bu çok saçmaydı?
Zouis Kardeşler
"Ne bu film ismi mi?"
Yanında sayıldığım için göreceğimi düşünüp bana dönmeden tekrar gülümsedi. İnsan bir cevap verir! Suratıma bakmıyordu burda konuşuyorum!
Konuşmam bende.
Elimdeki çilekli sütü tekrar ağzıma alırken arkamı dönüp boş boş odayı gezmeye başladım. Ed ile buraya gelmemiştim kilitliydi.
Oda sınıf büyüklüğündeydi ama ilerdeki kapıya bakacak olursak devamı vardı. Burası boş ve sıkıcı olduğu için o kapıyı açtım. Karanlıktı.
Bu sırada ışığı ararken burada ne işim olduğunu sorgulamaya devam ettim. Sonuçta kavga etmiyorduk? Ve o yazı yazıyordu? Ayrıca benimle de konuşmuyordu ama beni o çağırmıştı?
Işığı bulunca açtığım ama pekte heyecan verici bir manzaram yoktu. Sıralar sıralar sıralar ve bir sürü kitap dolu koli. Ha bir de başka bir kapı.
Kulağıma dolan sesle birden Çilekli Sütümün acı sonuna şahit oldum. Cidden! Dalgınlıktan bitirmiştim işte ne vardı bu kadar sıkıcı olmasa şu Lewis?
O an daha yeni duruma saçma gelen sopayı fark edip duvarın kenarına koydum. Sonra da ne durumda diye arkamı dönüp mavi gözlü çocuğa göz attım.
Yan profili faforim olmuştu sanırm. Ama hala saçma salak yazı yazıyordu ve bende sinirlendiğim için elimdeki boş kutuyu sıkıp saçlarımı savurarak önüme döndüm.
Gıcık ,ben de ne diye hala burda duruyorsam zaten?
Ama daha iyi bir işim olmadığı için sıraların olduğu odaya daha çok girerek beni göremeyeceği alana geçerken elimdeki kutuyu sonra almak kaidesiyle bir sıranın üstüne bıraktım.
Kolilerde geçen yılların kitapları var diye düşünmüştüm oysa eski de olsa romanlar vardı.
Sonunda işe yarar bir şey!
Ancak elimin üzerinde hissettiğim boyalı eller ile saçma sapan bir hızla arkamı dönmek zorunda kaldım.
"Ne yapıyorsun sen?"
Mavi boya elime bulaşmıştı harika! Ne işi vardı arkamda?
Cevap da vermiyordu, sırıtmak cevap sayılmazsa yani.
Saniyelerce kaşlarımı çatıp ondan bir cevap beklesem de cevap vermediği için göz devirerek boş yere geldiğim gerçeğiyle kapıya ilerledim.
" Bu da ne sikim!!"
Bu ne klişe? Kapıyı kilitlemiş.
"Küfür ağzına hiç yakışmıyor cidden."
Ona dönüp kaşlarımı kaldırırken o sadece boya kovasına ilerledi.
"Boş konuşma ve aç şu kapıyı sen kendini ne sanıyorsun -"
Ben duvar falan boyar sanmıştım ama sadece kovayı aldı ha evet bir de beni susturdu.
"Yüce tanrım konuşma artık çok konuşuyorsun!"
Dudaklarımı bastırıp istemesizce topuklarımın üzerine çıkıp çıkıp indim. Cevap vermiyecektim hayır yoksa vereceğim cevap olmaz yumruk falan olurdu.
"Böyle daha saldırgan görünüyorsun aslında ama konuşmandan iyidir."
Sakin ol Harry!!
Bilerek yaptığına bahse girerdim.
Elinde ki kovayı yere koydu sorna da tam karşımda ellerini beline koyup sinir bozucu bir şekilde gülümsedi.
"Söylesene sen okul mu değiştirdin yoksa okuldan mı atıldın?"
Geldiğimden beri konuşmuyordu şimdi de çenesi açılmıştı? Ne yapmaya çalışıyor bu!?
Henüz ne olduğunu anlamamıştım ve birden okulda yangın alarmı çalıştı.
"Bu ne?"
Bu kadar rahat olduğu için onun yaptığını biliyordum elbette.
"Hoşgeldin hediyen! Bak şidmi en güzel kısmı geliyor."
"Sen ne -"
Alt kattan gelen öğrenci çığlıklarını duyduğumda bir şeylerin yolunda olmadığını anladım.
"Ne bu ne yaptın sen!?"
Omuz silkmesi ile ben de artık çileden çıktığım için yakasına yapışıp ikimizi de yere attım.
Son iki yılı kavga ederek ve kavgadan kaçarak geçirmiş birisi olarak en azından karşımda ki kişi benden cılız biri olduğu için şanslıydım.
" Hadi ama buradan bakınca dayak atmaktan çok dayak yiyen bir tip olduğun çok belli neden şansını zorluyorsun!"
Haklıydı evet ama denemek bedavaydı.
"Ver şu anahtarı!"
Yani dışarıdan komik göründüğümü bilmem için kendimi dışarıdan görmeme gerek yoktu. Çocuğun üzerine oturmuş yakasını sıkmaktan başka bir şey yapmıyordum.
"Ne gülüyorsun be!?"
Ciddiye alınmadığımın ciddiyetine vardım ve ciddi ciddi yüzüne ciddi bir yumruk attım.
Evet çok ciddi bir cümle.
"Sakın bana el kremi kullanıyorum deme?"
Ama kullanıyorum.
"Sanane!"
Benden daha ciddi bir hamle yapması şaşırtmadı ama ani olmuştu.
Boyalı ıslak eliyle saçlarımı çekerken yine saçımı uzattığım için kendi kendime sövmek zorunda kaldığım bir an yaşadım.
"Öncelikle senden büyüğüm. Tamam 11 olabilirm ama bu iki kere sınıfta kaldığım gerçeğini değiştirmez."
Ne bu mu benden büyük! İnanmam!
Ama o beni inandırmak için üstün bir çaba harcamadım zaten. Sadece saçlarıma asılarak beni sırt üstü yatırarak kendisi ayağa kalktı.
"İkinci olarak da, üzgünüm ama yeşil gömlek pek favorim değil ben maviyi tercih ederim. "
Ne dediğini anlamıştım ama yapacağını sanmıyordum. Tabii bu o ciddi ciddi kovadaki boyayı üzerime boşaltana kadar ancak sürdü.
Onca öğrenci çığlığını bastırmış olabilirim. Ya da hayır bastırdım.
" Bu sana ders olsun marul kafa. Bu okula gelirken ne düşünüyordun bilmiyorum ama şuan düşünmen gereken tek şey artık uslu olmak."
Beni rakip olarak mı görmüşlerdi!
"APTAL! SALAK! MAL!"
(Y/N: Replik tekrarlamayı seviyorum 🤷♂️)
"SİZİ DE OKULUNUZUDA SİKEYİM BENİ RAHAT BIRAKIN BEYİNSİZLER!"
Ayağa kalkıp onu kapıya ittiğimde sinirlendiğini fark ettim. Saçı başı dağılmıştı ama ben daha kötü bir durumdayım babama ne diyecektim!?
Gözü arkamda bir yere kaydığında sinrini unutup tamamen telaşlanarak ben yumruk falan bekliyorken birden üzerime atladı. Ne istiyordu gerizekalı zaten her yerim mahvolmuştu!
Tepeme çıkmış birisi olduğu için haliyle ben de onu itmeye çalışıyordum ama hareket dahi ettiremiyordum. Üzerimden uzanıp yerden bir şey alırken aklımdaki tüm salak saçma hakaretleri ettim. Çünkü o ne yapıyordu bacaklarımın arasına girmiş tepemde!
"NAPIYORSUN KALK ÜZERİMDEN GERİZEKALI!"
Peki o ne yaptı!
Beni öptü.
°
°
°
°
Bu da yavaş ilerliyor diyen Bengisu karşme gelsin.
Kelime sayısı : 2173
Bölümün rekorluk kelimesi: Ciddi.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top