Uçak Modu
Hayır saçma bölüm başlıkarından bıkmıycam.
Ve sınav haftası ya hani yazım yanlışlarını çok şey etmeyin zor yazdım zaten 🤦♀️
°
°
°
°
İmkansız.
Bu beyinsizle yaşamam imkansız.
Onu alttan almam daha da imkansız.
"Daha saat üç, o zamana kadar evde olmak zorundasın? Beni ispiyoncu yapmak istemiyorsan eve geliyorsun!"
Zil çalana kadar bahçede Çilekli Süt içerek hayatımı sorgulamıştım zil çalınca da konu Louis'den nasıl oraya geldiyse Zayn efendinin işinin olmasını umursamadığımı fark etmiştim. Cidden oraya nasıl geldim bilmiyorum ama sonuçta bende istesem Ed'le takılırdım ama ebeveynlerimiz bize bir görev vermişti. Ayrıca o kadar önemli olsa bile saat daha üçtü, sözleştikleri saate çok vardı.
Pekala şu tabir daha uygun, Louis ve aramdaki olmayan şeyi düşünmüş düşünmüş sonra da cevap bulamayınca cevabını bildiğim soruya geçmiştim.
Şimdi de Zayn kaşlarını çatmış bir elliyle pekte sakallı olmayan çenesini sıvazlıyordu ve ben de omzunun üzerinden okuldan yeni çıkan Louis'i görüp cevapsız soruma geri dönüyordum.
"Sanırım beynin o koca kafana küçük gelmiş. Anlamıyor musun işim var?"
Tamam o bekleyebilir. Gözlerimi ela gözlerle çakıştırıp yumruk yaptığım ellerimi bacaklarımın yanına sıkıca sabitledim. Bir de fark etmeden hala yara olan alt dudağımı ısırmıştım ama umrumda değil. Şuan onun o parlak saçlarını yolasım var. Götlek.
"Kafam ve beynim senin varlığından daha falza yer kapladığına göre hiç konuşmamalısın. Eğer gelmezsen -"
Evet götlekti ve lafımı kesiyordu, bu çocuk beni sinir krizine sokuyor. Trisha nasıl dayanıyor bu döl israfına?
"Eğer gelmezsem babana söylersin? Ve o bana karışamaz?"
Her kelimeyi bastırarak söylemesi ve konuyu tamamen değiştirmesi sayesinde sinirden ensemin yandığını hissediyordum. Bu kadar amip olmak için ders alıyor olmalı? Gerçekten ben nasıl dayanabilirdim bu insanımsıya?
Keşke Louis onu alttan almamı söylemeseydi. İstemesem yapmazdım değil mi ama o benden isteyince yapmak zorunda hissediyordum. Louis demişken, her zamanki gibi birden belirdi ve hiç anormal bir şey yapmamış gibi bir kolunu Zayn'ın omzuna attı. Onu görünce biraz kızarmış olabilirim ama nedenini hiç sormayın çünkü bende bilmiyorum.
Mavi gözlerini benim gözlerime dikip benim onun hakkında düşündüğüm şeylerden tamamen bağımsız uyarı dolu bir ses tonuyla Zayn'e de arada bakarak uyardı.
"Sakin olun herkes size bakıyor?"
Birden ortaya çıkmayı cidden seviyor olmalı. Ama umarım bana göz kırpmayı da bu kadar sevmez. Çünkü bunu ona baktığımı fark ettiğinde ve yaptığında birisi beni bir trene bağlamış ve o tren geri geri gidiyormuş gibi hissetmiştim. Midem alt üst oldu.
Ve gözlerini kısarak halime gülmesi konusunda hangi duyguyu kullanmam gerektiğini çözemedim. Kızmalı mıyım? Ama o tatlı yüzü buna engel olur.
Aslında bazen saçmalıyorum gibi geliyor. Bu hoşlantı hiç bir yere gitmiyor çünkü. Asla bir ilerleme olamayacak arkadaş bile değiliz zaten, en iyisimi boş vermek.
Gözlerimi kırpıştırp kendime gelince etrafta bize bakan ergen okul arkadaşlarımı fark ettim. Haklıydı, okul dağılıyordu ve herkes bahçedeydi. Ben de Zayn efendiyle böyle bahçenin ortasında kavga ediyordum. Eh izliyorlardı ve izlemeleri gayet normal.
Zayn sol omzuna astığı çantayı düşürüp eline alırken oflar gibi bir ses çıkarttı ama eve gelmeyerek yaptığı tam anlamıyla kalleşlilti! Ona kızgın görünmek istiyorum oysa dün gece açtığım örgü saçlarımı olduğundan daha kıvırcık yaptığından olduğundan daha hızlı da kabartıyordu ve onlar bunu komik buldukları için de beni ciddiye almıyorlardı. Kızgın bile görünemiyorum, işim var bunlarla. Bu yüzden sakin olmalıydım kızgın olamıyorum ama çok güzel sakin olurum. Harikayım cidden ömrüm sakinlikle geçti. Bazı anlar hariç...
Derince nefes aldım sonra da gözlerimi yumdum ve sıktığım yumruklarımı açarak terli avuç içlerimi pantolonuma sürdüm. Şimdi sakinim ve sakin kafam diyor ki bu hödükle tartışmaya değmez, laftan anladığı yoktu zaten ne diye anlatıyorsam. Sakin aklıma uyup önce gözlerimi açtım sonra da Zayn'e tüm duygularımın tercümanı olan el hareketini çektim. Bunu en son yaptığımda dayak yemesem aslında sık kullandığım bir beden diliydi.
Bir de Louis sanki batak oynayacak arkadaş bulmuş gibi tepki vermeseydi ciddiyetimi korurdum ama göz göze geldiğimizde sırıtmadan edemedim. Neyse ki Zayn bu göz kontağını yakalamadan arkamı dönüp ikiliden uzaklaştım. Ayrıca o esmer farenin arkamdan küfretmesi hiç umrumda değil.
Zaten Louis'den ölümüne kaçmak gibi bir hayalim vardı bir de promosyon Zayn'le uğraşamazdım. Aslında kaçarı yok ikisi de her yerden çıkıyor. Birisiyle oda paylaşmak zorundayım yani bir bakıma öbürü de sürekli ortamda olacak. Lanet olası lise arkadaşlığı. Yapışık geziyorlar resmen.
Babama Zayn'ın eve gelmediğini söylemek için sabırsızlanıyorum. Onu kesip barbekü yapmalı.
"Pekala sakin ol Harry akşama görür o babam karışıyor mu karışmıyor mu?"
Kesinlikle babam ona haddini bildirirdi. Ben onu uyarmıştım ayrıca değil mi? Artık kendi düşünsün.
"Kendi kendine mi konuşmaya başladın Harry?"
Etrafımda ki insalar çok ani hareketler yapıyor olmalı. Ya da ben çok dalgın, aklı beş karış havada bir ergenim.
İkisi de mantıklı aslında.
Nick bedenini birden benim yanıma atmıştı ve ödümü koparttığı için bir an affaladım, ama bu beni yerimden hoplatmaya yetmezdi. Evet biraz sıçramış olabilirim ama...her neyse.
"Söyleniyordum, ve senin evin bu tarafta değil Nick ne yapıyorsun?"
O tam tersi tarafa dönüyordu her gün yoksa evini nerden bileyim yani. Annesinin adını bile bilmiyorum. Yakın değiliz karşılaşınca konuşuyoruz sadece.
Güneş tam karşımızdaydı yanıyordum ve saçlarım rüzgardan sürekli önüme geliyordu hava hem güneşli hem rüzgarıydı ve evet ben bundan hoşlanmıyorum. Çünkü beni kısıtlıyordu, mesela Nick'e dönmek istediğimde saçım takla atmıştı haliyle pek o tarafa bakamadım bu kısıtlanmak değil de ne? Ama her şeye rağmen kesmem saçımı banane. Topuz iyidir. Bileğimde olduğundan emin olduğum tokanın esnekliğine güvenerek saçlarımı topuz olacak şekilde topladım. Ben tokayı geçiriken Nick ceketinin fermuarını çekiyordu. Tam mükemmel denmeyecek çarpık bir topuz yapmıştım ki Nick kolunu omzuma atıp eliyle ileriyi gösterdi. Ben de her zaman düştüğüm gibi bu algıya düştüm tabii. Nick ileriyi gösterirken bir şey göstermiyordu ah akılsız kafam. Bu algıya düşmekten nefret ediyorum.
" Evet ama eve gitmiyorum zaten, ileride ablamın evi var onun yanına gidiyorum."
Ablası mı varmış? Benim ablam yanımda olmadığı için herkesin ablası gözüme batmaya başlıyordu. Ama bu elimde olan bir şey değil? Zayn'ın ablası vardı, Ed'in ablası vardı ve Nick'in de tamam benimde vardı ama nerde? Onların aksine ani olmadan ona döndüğümde kızarmış burnuna gülmek istedim. Şuan kibritçi kız gibiydi ama erkekti ayrıca hava o kadar da soğuk değil, her neyse.
" Kendi ablamı özledim."
Özlemiştim evet ve eve gidince onu arayabilirdim değil mi?
Bana dönmeden gülümsediğinde bende önüme döndüm. Acaba ablasından ayrı yaşamaya nasıl alışmıştı. Ben hala alışamadım her gece beni araması bile yetmiyor. Tüm hayatım onunla geçmişti onsuzluk zor.
"Bazen Zayn ve Louis gibi kromozom sıkıntısı çeken insanlarla takılacak türden birisi olmadığını düşünüyorum. Ayrıca ikisi de benden nefret ediyor yani benimle takılmanda saçma."
Birden Zayn'den iğrendiğimi ama üvey kardeş olduğumuz için bir iki defa beraber gidip geldiğimizi söylemek için gözlerimi sonuna kadar açmıştım ama sonra da Zayn hazretlerinin kardeş olduğumuzu saklama hevesini hatırlayıp sustum. Böylece açılan gözlerim de saniyesinde devrildi.
"Dediğin gibi onlar nefret ediyor."
Bakışlarını bana çevirip gülümsedi ancak ben ona dönemden gülümsedim. İnsalar bana bu kadar yakınken yüz yüze gelmek istemezdim çok saçma belki ama utanırdım. Louis'e baktığımda ne olduğunu da unutmamıştım üstelik. Birde neden bilmiyorum kimsenin yüzüne de dikkatli bakamazdım uğh gözlerinden bahsetmiyorum bile. (Y/N: Cidden göz kontağı kuran var mı?)
"Yinede garip. Sabah üçünüz birlikte geldiniz bu daha da garip birlikte kalacak kadar yakın mısınız?"
Neden bunu konuşuyor? Ağzımdan laf mı almaya çalışıyor bu? Sonuçta çok yakın değiliz ama o Zayn ve Louis'den nefret ediyor belki bir şeyler karıştırıyor bilemem.
" Evet Zayn'ın annesi ve Babam aynı okulda çalışıyor - "
" Ama Louis'nin annesi hemşire? Ne alakasız ama."
Öyle mi bilmiyordum. Tamam işlerin alakalı olmasına gerek yok.
"Biliyorum, ama o da Zayn'le çok yakın o yüzden yakınlaştık."
Daha cümlemi yeni bitirmiştim hatta belki ekleme yapacaktım ama Nick birden durdu. Ama bu duruş gerçekten aniydi Şahgaga'yı görmüş cellata benziyordu.
"Burda ayrılmam gerek. Görüşürüz Harold."
Öncelikle Harold değil, Harry ve çokta yakın olmadığım insanlara sarılmayı pek sevem. Ama Nick bana sarımlıştı. Tamam abartmaya gerek yok ama ben sarılmadım.
"Görüşürüz."
Kendileri karşı yola geçip devam ederken ben hemen telefonumu çıkartıp Gemma'ı aradım. Evi beklemem şart değildi sonuçta ve yolda sıkılmak istemiyorum.
Gerçi Gemma çokta eğlenceli denemezdi. Benim eğlence anlayışım tamamen farklıydı aslında. O barlar, yasak her şey, eski kovboy dizileri, klasik caz severdi bense...kütüphanelerde yatmak isteyen ve kahve çöpü koleksiyonu olan bir ergenim. Ama ikimiz de Tanrıya şükür anlaşıyoruz. Ben bunları düşünürken o hala telefonu açmamıştı. Cidden vahiy mi bekliyordu acaba?
"Harry?"
Sabah gördüğüm rüyayı aklıma getiren ses tınısı ile sokağın ortasında durup aradığım numaraya tekrar baktım. Gemma'ı aramıştım evet. Ama annem açıyordu?
Ve annemle de konuşmak istemiyorum, hem Gemma'nın telefonunun onda ne işi var?
"-Harry orda mısın? Tanrım bir haftadır sana ulaşmaya çalışıyorum babandan beni mi engelledin?"
Kendisini her yerden engellemiştim aslında belkide o yüzden böyle bir şey yapıyordur. Ama ona cevap vermek falan istemiyordum o yüzden telefonu kapattım. Ablamla da konuşamıyorum artık harika.
Az önce annemin suratına telefonu resmen kapatmıştım. Bu bir gelişme mi yoksa gerileme mi?
Benimkini bilmem ama annem şuan Gemma'nın telefonundan beni arıyordu ve bu bir gerileme. Ayrıca açacağımı düşünüyorsa yanılıyor.
Onunla konuşmak istemiyorum. Telefonu uçak moduna alıp cebime koydum sonra da öbür cebimden anahtarı çıkarttım eve yaklaşmıştım sonuçta. Tamam bir sokak vardı daha ama yakındım değil mi?
Dışarıda yürümeye, okuldan sonra bir ihtiyacım varsa çarşıya gitmeye, Ed'le kütüphanede ödev yapmaya, babamın köpeklerini yürüyüşe çıkartmaya alışmıştım annemin araması bile korkunçtu. Beni yanına çağırmasını istemiyorum. Ben babamla kalmak istiyorum. Onunla ve ailesiyle, Zayn umurumda bile değil açıkçası.
O hayata özellikle o okula dönmek istemiyorum. Eski flörtünüzün kardeşiyle aynı sınıfta olmak zor üstelik bir de çatlağın birisi zorla yanıma oturup beni dersimden de ediyordu, o beyinsiz Max'den kurtulduğuma hala inanamıyorum. Resmen Niall'ı itiyordu ve yanıma oturup tüm ders beni onu öldürmeye teşebbüs ettirecek hareketler yapıyordu. Neyse ki sabırlı bir çocuğum. Sevgili annem okulumu bile değiştirmiyordu böyle bir ortama nasıl dönebilirim? Okul hayatım berbattı, dışarı çıkamıyordum, telefon işi nerdeyse hiç yoktu, gitarım bile hep yoktu köle gibiydim Niall bile bazen o kadar ulaşılmazdı ki...
İstemiyorum dönmek, orası artık benim evim değil. Evim var mı onu da anlamış değilim zaten. Babamın yanında kalıcı olmadığımın gayet farkındayım. Babam her ne kadar kalıcıymışım gibi davransa da değilim biliyorum, benim vesayetim annemde ve o istediği zaman beni alır.
Bir yere ait değilmiş gibiyim bu çok sıkıntılı hissettiriyor. Şuan evin kapısındaydım ama orası benim evim mi? Bu evde kalıcı değilim ve evim ev gibi hissettirmiyor.
Neyse ki şu sıralar bir Zayn sorunum ve ödevlerim var ve bunu üç gündür düşünemiyorum.
Üzülsem mi sevinsem mi bilemedim. Ama hala Zayn'ı sevmiyorum.
Duvarda kapıyı açmak için konulmuş şifre düzeneğine babamın saçma şifresini girdim. Bir insan neden kapısının şifresini hayvanlarının baş harflerinin alfabedeki sırası yapar ki?
Hayvan demişken, babamın gerçekten hatrı sayılır büyüklükte olan bahçesine girdiğimde iki tane kocaman köpek de bana doğru koşmaya başladı. Snowflake ve Golden, onlarla aram zaten iyiydi babamın yanına geldiğimizde hep onlarla oynardık ama bir iki ayda gerçekten her şey üst seviyeye ulaşmıştı.
"Hey, ben geldim!"
Bir Golden Retriever ve bir Samoyed ne kadar uyumlu bilmem ama biz anlaşıyoruz. Ve o ikisinin barınaktan gelme bir sokak kedisiyle anlaşması gibi bir durum da var. Golden Retriever türünden olan ve adı da cidden mantıklı bir şekilde Golden olan arkadaş bir metre öteden üzerime zıpladı. Tanrım ne kadar ağır olduğundan haberi var mı? Yere yapıştım da, haberdar olmuştur umarım.
Aklıma bir anda Zayn'ın bu sabah bahçeden geçerken Samoyed türü ve adı da sanırsam beyaz tüylerinden olsa gerek Snowflake olan yoldaş tarafından kovalanması geldi. Bu gerçekten hayatımda yaşadığım en intikam dolu andı. Saatlerce ona gülmek istedim. Ama Louis'nin mükemmel derecede zeki olup onu kovalamaya çalışan köpeği kovalamsı daha dikkat çekiciydi, gülmek yerine hayran kaldım diyebilirim. Hem Golden'ın küçük köpek aklının karışıp birden kovalamaktan kaçmaya geçmesi komikti.
Sarı parlak tüyleri olan köpeği üzerimden zar zor atıp ayağa kalktığımda uzun bir süre biri sarı biri beyaz iki köpekle bakışma yarışına girdim. Kesinlikle enerjileri tavan yapmıştı ve benimle oynamak istiyorlardı ama benim de enerjim sıfıra inmişti yemek yemem gerekiyordu.
"Bana öyle bakmayın, acıktım."
Ölüyorum hatta ve kızlarda gelmek üzere. Resmen anne oldum.
Her zaman aç olan Golden benim aç olmama sevinmişti ve etrafımda zıplamaya başlamıştı. Aslına yiyeceğim şeyi yemek istediği gerçekten açıktı bu yüzden ben ve Snowflake ona umutsuzca baktık. Çünkü yemek yiyemezdi. Sürekli yiyordu artık birkaç kilo vermek zorundaydı. Bu yüzden de şuan diyetteydi yani babam ona yemek verirsem beni keserdi ve Snowflake de bunu biliyor.
"Hadi ama biraz birlikte takılın Safaa gelince tüylerinizi örecektir nasılsa."
Safaa'nın bir örgü delisi olduğunu fark etmem için iki kere buluşmamız yetmişti. Sürekli saçlarıma pörtlek ve ima dolu bakışlar atıp duruyordu. Rahatsız ediciydi!
O sırada Gri tüyleri olan Gloria bahçenin öbür ucunda bir kelebekle ciddi anlamda savaşıyordu bu yüzden ikilinin dikkati hemen ona kaydı.
Golden'ın birden fırlaması zaten beklendikti ve Snowflake'in de umutsuzca onu takip etmesi de. İkisi biraz zıt karakterliydi ama çokta aynılardı bu biraz garip. Golden biraz aptal olabiliyor ama bu çok sevimli Snowflake ise çok zeki ve Golden'ı aptallaştırıp onunla eğlenmeyi seviyor. Kesinlikle Golden bunu bilerek yaptığını fark etmedi ama onun da çok masum olduğu söylenemez. Çok iyi bir oyuncu sürekli Snowflake yanına gelsin diye numaralar yapıyor. Bunu çok belli etmese iyi olurdu aslında ama Golden dişiydi ve sürekli Snowflake'e yapışıyordu. Biraz yüz vermese ölürdü zaten.
Onlar kelebeğin peşindeki yaşlı kedi Gloria'nın peşine düşerken ben de eve kaçmıştım. Umarım yiyecek bir şeyler vardır.
.
.
.
.
"Safaa gerçekten topuzumu seviyorum."
Kız etrafımda zıplıyordu bildiğiniz ve bu çok dikkat dağıtıcı. Ödevimi yapamıyorum.
İkisine de yemek hazırlayıp bulaşıkları yıkamıştım, Waliyha'a ödevini yaptırmış kuşların yemini koymuştum. Banyodan bir tavşan çıkmıştı ne ara geldi onu da bilmiyorum açıkçası ama onu Gloria'nın yatağına koydum bu arada Waliyha televizyonun karşısına geçti ve Safaa da benim kuyruğun oldu. Üstelik daha ödevim var of! Saat altı olmuştu hala bir şey yapmamıştım.
" Ama örgülü topuz da var lütfeen!"
Elimde ki defteri kafama geçirmek istiyorum.
Şimdi biz aynı evde kalırsak bunlar bana makyaj da yapar. Onların aylaynır tahtası olmak seçeneklerim arasında yok kesinlikle.
Safaa'a dönüp inandırıcı olmaya çalışarak resmen yalan söyledim. Ben yalan söyledim evet bu bir ilerleme sanırım bir dakika yoksa gerileme mi?
"Aslında istesemde öremezsin Safaa çünkü Louis'e söz verdim şimdi sen örersen bana küser."
Bence iyi kıvırdım.
Küçük kız yatağıma oturup kara kara düşünmeye başlarken ben de memnunca önüme döndüm.
"Ama saçların çok var bende öreyim ne olur? Hem o görmeden açarız da."
Tanrım! Elime makası alıp kesicem az kaldı.
Çalan kapıyla gerçekten koşarak odadan çıktım. Babamların gelmesi için bildiğim tüm duaları okumuştum o da var ama kapıyı açtığımda Zayn'ı gördüm. Nasıl hayal kırıklığına uğradım anlarsınız değil mi?
Bu çocuğun atmosferi çok garip bir kere. Ama korkutan türden değildi, insanı çeken türden bir aurası vardı. Saçları simsiyahtı sonuçta ve esmerdi ayrıca çok açık ela gözleri vardı amipin teki olmasa kültürlü bile derdim. Sessiz bir tipti ama bu sakin olduğu anlamına gelmiyor tabii ayaklı bombanın teki.
"Hoşgeldin abi!"
Safaa arkamdan fırlayıp Zayn'e sarılırken ben içeri girmeleri için kenara kaydım. Louis bu gün yoktu, sonunda nefes alabilirdim. Dün kalp krizi geçirecektim zaten iyi olmuştu gelmesin.
"Annem aradı mı?"
Bana mı demişti? Evet bana bakıyor. Cidden ilk insani muhabbetimiz bu.
"Hayı-"
Bir dakika benim telefonum uçak modunda.
O bacağına yapışmış bir Safaa ile eve girerken ben koşarak odama gittim.
"Bana bak makarna kafa sakın telefonu kapattım deme!"
Neden evde ev telefonu olmaz ki! Neden ben ve Zayn neden aranmıyor?
"Tamam demiyorum ama bu öyle olduğu gerçeğini değiştirmez."
Üzerinde ki siyah deri ceketi çıkarmıştı ve ceket üstündeyken tişörtünde görünmeyen renkli boya darbeleri ortaya çıkmıştı. Bu çocuk cidden bu karmaşayı nasıl yaşıyor anlamıyorum.
"Ne! Benim de şarzım bitmişti okulda, şimdi bize ulaşamadılar mı!?"
Babam benim derimi yüzecek siktir.
Biraz korku biraz aceleyle babamı aradım. İnanabiliyor musunuz daha tuşa basmıştım ve bir kere bile dıt sesi çıkmadan açtı!
"Harry! Neden açmıyorsunuz!? Nerdesiniz!?.."
Onu dinlediğim söylenemez ve Zayn kaşlarını çatmış bir şekilde bana bakıyordu. Sanki bir şey onu iğrendiriyor gibi?
"Baba, sakin ol sadece telefonu uçak modunda unutmuşum ve Zayn'ın de şarzı bitmiş."
Peki beni dinliyor mu? Asla. Beni azarlıyor oluşunu geçiyorum evet ama Zayn'ın açmaması konusuna tek kelime etmiyor? Ne yani sürekli böyle mi olacak? Aynı haltı yemiştik ve sadece ben sorumluyum!? Kırılmıştım açıkçası ve bunu beni tanıyan bir insan gözlerimi yerden kaldıramamamdan anlardı. Ama burda elbette böyle birisi yok.
"-şimdi kapatıyorum eve gelince görüşücez."
Harika. Saydırdı saydırdı bir de evde devam edecek. Oflayıp telefonumu masaya koydum Zayn hala neye bakıyor?
"Baban çok gıcık bir herif kabul et."
Babama kimse laf edemez bir kere! O hayatında tanıdığım en harika insan!
Şuan suratımın ne halde olduğunu biliyorum kaşlarımı kaldırmış ve dudaklarımı büzmüştüm. Topuklarımın üzerine de çıkıyor olurdum kesin ama ayakta değilim o yüzden ayaklarımı sallıyorum.
"Hayır, babam harika birisi sen bunu anlayamazsın o kusursuz."
O tam anlamıyla kusursuz! Kimsenin bir şey söylemesine izin vermem.
Zayn bana küçümser baksa bile. Kollarını bağlayıp kapı eşiğinden uzaklaşarak yerde ki mavi mindere oturdu.
"Bak işte saçmalıyorsun. Ben bile anneme mükemmel demem. Birisini bu kadar büyütürsen sonun iyi olmaz."
Bana felsefe mi yapıyor bu? Sanki kendisi kendi babasını büyütmüyor? Saçmalık. Ben büyütmüyorum babam zaten o büyüklükte bir kere.
"Babam gayet harika birisi, hiç bir açığını bulamazsın buna eminim o yüzden-"
Sözümü ıslık çalarak kesince göz devirdim. Alay edecekse konuşmasın!
"Ne çabuk seni 16 yıl bırakmasını unuttun?"
Unutmadım, zaten bunu unutabilen bir insan bulamaz? Ben sadece aştım.
"Bu konuyu açmanı önermiyorum."
Ben onun babasından hassasiyeti yüzünden bahsetmiyorum ama o benim hassas olduğum şeyleri bu kadar rahat açıyor. Bencil değil de ne?
"Sen bilirsin, ve akşama bizdeymişsin."
Hayır!!
Telefonuyla uğraşıyorken başını kaldırıp sırıttı. Pislik.
"Ve benim yatağım yavrulu seninle uğraşmak zorunda değilim. Sende haline dua et."
Küstah. Onunla muhatap olmuyorum daha fazla hayır. Masama yönelip dersime odaklanmak istiyorum, yarına tonla ödevim var! Ama elbette dünya buna engel oluyor.
Telefonunuza art arda gelen mesajlar varken asla çalışamazsınız kimse bunu yadırgamasın.
Ve o mesajlar Louis gibi birisindense artık ders dediğiniz şey Zümrüdü Anka Yoldaşlığı kitabının yanında Zümrüdü Anka Yoldaşlığı filmi gibi kalır.*
Tomlinson: Bence karar verdin?
Tomlinson: Yoksa vermedin mi?
Tomlinson: Tamam yazmadım say karar versen yazarsın zaten.
Tomlinson: Yazarsın değil mi?
Karar vermiş miyim?
Aslında düşünmedim bile.
Gözlerimi kısıp Zayn'e yandan bir bakış attım. Sanırsam birisiyle mesajlaşıyordu. Tekrar önüme dönüp telefonumu elime aldım.
Harry Styles: Açıkçası böyle bir insanımsı söz konusu olunca karar vermek zor ama sana yarın dönerim.
Onunla geçireceğim boktan bir gece sonucu anlaşılır herhalde. Ama şöyle de bir sorun var. Ben orda kalamam.
Hadi ama hayatım boyunca ki 16 yıl az değil sadece kendi evimde ve babamla kalmıştım. Okulun yatılı gezilerine bile gitmemiştim. Aslında geziye bile gitmedim.
Babamı ikna edemez miyim? Orada kalmak istemiyorum evden birisi yoksa orada yatamam ben! Babam olmadan hiç bir yere gitmiyorum orda sinir hastası olup gelirim yoksa.
Kafamda ki tokayı çıkartıp saçlarımı serbest bıraktım. Beynim şişmişti. Ders falan da çalışmıyorum.
Sandalyeden kalkıp alt kata mutfağa gittim oradan da arka bahçenin kapısını açıp dışarı çıktım. Ayakkabılarımı giymemiştim ama pek takmıyorum.
Kasım ayının sonlarıydı hava gerçekten soğumaya başlıyordu. En sevdiğim mevsim kış olduğu için pek sorun etmiyorum aslında ama şuan sırt üstü uzandığım yeşil çimler bir iki haftaya karla kaplı olursa üzülebilirdim. Yeşil en sevdiğim renk her şey yeşil olsa sıkılmam sanırm. Keşke gökyüzü, toprak, saçlarım bile yeşil olsa..
Louis bu fikrimi bilse ne tepki verirdi bilmiyorum ama kimse normal karşılamaz o kesin.
Acaba o da mavi konusunda böyle mantıksız düşünmüş müdür? Onun ne düşündüğünü bilmem ama bir şeyden eminim o da ben onun hakkında ciddi anlamda düşünüyorum. Ne düşünüyorum onu da bilmiyorum sadece düşünüyorum. Yani onu düşünüyorum ve ondan hoşlandığım için anormal bir şey değil ma garip. Ve bu biraz utanç verici, hadi ama birisi sizin hakkınızda düşünüyor ve karşınızda bilseniz ne yapardınız? Bu ihtimal gerçekten rahatsız edici.
"Soğukta yatıp kendini hasta ederek kurtulamazsın Harry."
Ellerimden destek alıp doğrulduğumda babamı mutfağın kapısına yaslanmış gördüm.
Pekala son üç dört gündür kavga etmeye alışmıştım zaten.
°
°
°
°
Sınav haftasında yazdım be! Kıymetimi bilin!
Kelime sayısı: 3185
Bu aradaaağ
Golden ve Snowflake
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top