Sürpriz


Selamlar olsun...

Öncelikle değinmek istediğm bişe var okuyun plz, bu kitap benim uzun aşırı uzun ilk kitabım, elli bölüm diyorum kaldşwşf ve olay elbette var sadece şu ortamı oturmaya çalışıyordum bir de bilirsiniz ilk faln baya zor gelio.

Sıkılıyor musunz wlsşşqf

Buradan sonra istesem de sündüremem zaten bu tek boş beleş bölümüm içim acıyor lwldşw

Ve hızlı yazamıyorum çünkü vakti şerifim yoğk ve kafam aşırı karışık ama düzelir zamanla bence. Neys.

Birde

Aşırı önemi bir istek üstüne çocukların kitaptaki hallerini atçam bölüm sonuna :)

°
°
°
°

Pazartesi,

"Hemen banyodan çıkmazsan okula yürüyerek gidersin."

Zaten bu manyakla birlikte motora binmek akıl karı değil bu yüzden çıkmamak daha mantıklı. Ama şimdi şu taşınmayla okuldan uzaklaşan ev -

"Çık dedim sağır mısın!?"

Aynadan kendime son bir defa bakıp kapıyı açtığım an kolumdan sertçe çekilip dışarı savrulmuştum. Kibarlık sıfır, centilmenlik ölmüş, erkeklik yerlerde. Neyseki ben varım.

"Eğer birdahakine erken çıkarsan bende erken çıkarım böylece okula erken gideriz çünkü bilmiyorsun sanırım ama tam yarım saat içerideydin."

Cevap gelmeyince oflayarak peşine düştüm. Bu aptala ihtiyaç duymak istemiyorum hayır. Acaba babama söylesem bana da motor gibi bir şey alır mı? Gerçi o alsa yaşım tutmuyor.

Acilen halk otobüsü kullanmayı öğrenmem lazım. Zayn sıfatsızına kalmak istemiyorum.

Tanrım şu haline bakın! Siyah deri ceket ve yırtık siyah dar bir pantolon giyip duruyor? Sürekli asabi? Dövmeleri de vardır... Bad boy falan olmaya çalışıyor sanırım.

"Biz çıkıyoruz."

Trisha elindeki kahveyi masaya koyup Zayn korkunç bir şey söylemiş gibi yanımıza koşturdu. Tanrım ne oldu? Kızlar kıkır kıkır gülüyor babam onlarla bir şey konuşuyordu ve kimse benim korkuma ortak değildi!

"Harry tatlım böyle gidemezsin! Kahvaltı yapmazsan okulda acıkırsın sonra da gidip o pis şeyleri alırsın! Zayn geç masaya açlıktan ölmeye mi çalışıyorsun!? Eşek kadarsınız ben mi öğreticem kahvaltı yapmayı-"

Oh Tanrım, çok hızlı yetişemiyorum! Kendimi masada elimde reçelli ekmekle bulmuştum resmen.

"Anne geciktik lütfen-"

Annesi Zayn'nin ağzına peynir sokmaya çalışıyordu ve ben bunun çok komik olduğuna karar verdim. Sonrada onun bana attığı ters bakışlara gülerek karşılık vererek ekmeğimi ani gelen bir zevkle ısırdım. Tanrım böyle olunca geçekten zevkliydi. Zayn Malik annesine dur diyemiyordu.

Kısa geçen kahvaltıda babamın mutlu oluşu aşırı derecede kendisini belli ediyordu öyle ki Zayn'e bile somurtmuyordu. Tabii bu bana bir sarılma vermeyecek demek değildi ama resmen beni unutmuştu.

Bunu fark etmesi için biraz mutfakta bile dolandım ama Zayn hazretleri gürleyince mecbur çıkmıştım. Resmen beni unutmuştu bu daha ilk gün?

Gerçi ne bekliyorsam adam beni 16 yıl bile unutmuştu buna mı şaşırıyordum bir de?

Düşüncelerim fazlasıyla içime otururken Zayn'nin arkasına geçtim, beyefendi kask takmak gibi bir zahmette bulunmamıştı ama neyseki bana uzattı.

"Neden sende takmıyorsun?"

Saf siyah motoru çalıştırırken aynadan bana garip bir bakış attı.

"Nefes alamıyorum o şeyin içinde."

Pekala onu anlıyor numarası yaparak başımı salladım ama kesinlikle anlamadım. Ya bir kaza olsa? Bundan daha mı önemli yani rahatı? Tanrım sorgulamak istemiyorum.

Ellerimle ceketinin iki ucuna tutunduğum an gaza fazlasıyla yüklenerek tüm mahalleyi kaldıracak bir ses çıkarttı ve sonra da Louis'nin kesinlikle gitmediği bir hızla daracık sokakta ilerledi. Bu da doğal olarak bende ceket yerine Zayn'e tutunma sebebidir şimdi ceket bu insana güven de vermio. Gerçi Zayn de güven kavramıyla baya zıt bir insan ama -

"Kırmızı ışıkta geçtin!"

Cevap vermek yerine virajı da yavaşlama gereği hissetmeden geçti. Kesinlikle tedbir nedir bilmeyen manyakların arasında kalmıştım Tanrı beni korursun, hayatım gözümün önünden geçer gibi olmuştu. Neyseki bunu abartamadım çünkü bu film şeritlerinde genelde evdeydim ya da okulda kavga çıkartıyordum.

Şuan sıktığım ellerimse çocuğun kemiklerini kırabilirdi ama o pek rahatsız olamamış gibi hızından ödün vermeden ilerlemeyi seçti. Cidden delirmiş gibi sürüyordu ve utanmasam onu bağıra bağıra durdururdum. Hatta bunu yapmaya baya yakınım.

Birden durmasaydı yani.

"Buna alışan iyi edersin senin için yavaşlayacak değilim çünkü."

Şahsen aşırı derecede ani olan durmayı sindirmeye çalışırken o benden kurtulup motordan indi. Burası okulun arkasındaki ara sokaklardan birisiydi buna emindim, hala benimle bir alakası yok gibi mi davranıyor? Kabullenmesi gerekmez miydi resmen aynı odada kalıyoruz?

Gözlerimi ona dikip uzun bir süre hareketlerini boş boş izledim, henüz pek olayı idrak edememiştim sanırım ama -

Okula mı gelmiştik? Uçmuşuz resmen siktir! Beş dakika olmuş ya da olmamıştı, buna devam edemezdi. Bir de bana alış diyor? Kaşlarımı hızla çatarak motordan indim. Kaskı çıkartıp eline verirken sertçe karnına vurmayı da ihmal etmedim.

"Hayır ben alışamıyorum ve sen biran önce şu beynini kullanmaya başla. Az önce ölmemizin mümkün olduğu kaç boşluğa düşünmeden atladın fark etmiyor musun?"

Tek tepkisi göz devirip motoru kitleyip kaskı da arka sepete fırlatır gibi atıp kapağı kilitlemekti. Bense ona ve umursamazlığına hayrandım.

" Sen önden git - "

Kaşlarım daha ne kadar çatılabilir bilmiyorum.

" Hayır yürü birlikte gidiyoruz. "

Kolunu tutup onu sürüklemek istiyordum, kolunu tutmuştum bile ama sertçe kendisini geri çekti.

"Bana bak Styles sakın işime karışma!"

Ergen tavırlarından ve istediği gibi davranmasından cidden bıkmıştım. Neden bu kadar korkuyor? Şu boktan şeyi söylemek ve aşırı sevimsiz Malikle isteyerek gelip gitmediğimi anlatmak istiyorum. Herkes beni onlardan biri ya da onlara yalakalık yapan biri olarak görüyordu ama kesinlikle yaptıklarından nefret ediyordum. Kendimi açıklamak istiyorum artık yanlış anlaşılmaktan ve pislik gibi görülmekten bıktım. Kimseye yaradığım yoktu ha birde "baştan çıkarttığım" bir iki gündür de bu çıkmıştı başıma. Ed dün buluştuğumuzda açıkça ve pat diye okuldakilerin kurduğu grupta - tabii ben yokum- ne konuşulduğunu okutmuştu.

Tanrım resmen cuma günü ödevine yardım ettiğin Julia bile benim hakkımda atıp tutmuştu.
Herkes şimdi de kendilerine asıldığımı ya da sevgililerini baştan çıkartmaya çalıştığımı söylüyordu işin komik yanı bunu Ed'in olduğu bir grupta yaptıklarına göre çekinmeleri de yoktu. Üstelik bunu düşündürecek hiç bir şey yapmamıştım? Şu Louis ile olan isimsiz şey onlara bunu düşündürtse bile biz bunu açık yapmıyorduk bilmeleri imkansızdı. Eğer bu da annemin kulağına giderse artık beni babamın yanından da alıp eve kilitlerdi.

"Sende karışma ama ben bu şeyi saklamıyorum artık bunu da bil!"

Bu sefer de ben gitmeye çalışıyordum o beni tutmaya çalışıyordu ama şunu bilmeli ki asla bana engel olamaz!

"Söyleyemezsin!"

Ana yola itişe itişe çıktığımızda yoldaki okuldan olan öğrenciler yüzünden Zayn gerilemişti ve ben ona yaklaştım.

"Söylerim."

Sonra da onu arkamda bırakıp yolun geri kalanını hızlı hızlı yürüdüm, yüzümdeki yaraları unutmuştum ve sinirlenip birden kaşıdım.

Tanrım kafamı yere sürttüklerinde böyle acımamıştı.

Yolun ortasında durup elime gelen küçük kan damlalarıyla sessizce küfür ettim.

"İyi çocuklar küfür etmez."

Yanıma dönüp bana saçma bir sırıtışla bakan bizim okulda olduğunu bildiğim çocuğu çatık kaşlarla takip ettim. Tanımadığım birisi sokakta böyle konuşup ne amaçlıyor olabilir bilmiyorum ama herkesin diline düştüğümün farkındaydım.

İç çekip elimi yanağıma bastırarak okulun olduğu yöne döndüm. Normalde geldiğim yolun tam tersine çıkmıştım ve Nick karşımda bana garip garip bakıyordu. Şu Zayn işini söylemeye ondan başlayacağım sanırım.

"Hey Harry, neden bu yolu kullandın?"

Bahçeye girerken yüzüme masum olduğunu düşündüğüm bir gülümseme takındım.

"Zayn'nin annesi ve babam aynı ave çıktı, evleniyorlar. Bende onlara uyuyorum."

Nick ağzı yarım açık bahçede durunca gülümsemem masumluktan sinsiliğe dönüştü. Kesin on saniyede yayar bunu.

"Nasıl yani, bunca zaman o yüzden mi -"

Göz devrip kolunu tutarak yürümeye devam ettim. Çok konuşuyor şu insanlar şaşırınca.

"Evet, evet ondan sen ne sandın Louis'yi veya Zayn'i yatağa atmaya çalıştığımı falan mı?"

Başını iki yana sallarken aklıma düşen çilekli süt ile ona veda etmem gerektiğini fark ettim.

"Harry, hiç...hiç annen ve baban konuşuyor mu?"

Kaşlarımı çatıp bir iki adım geri giderken neden bunu sorduğunu düşünmeye çalıştım ama hayır, kesinlikle onu alakadar etmiyordu. Üstelik ona söylediğim şeyle alakası yoktu...

"Nick-"

Elini ağzına koyup koca gözlerle bana bakıp sonra da ben lafımı bitirmeden koşarak okula girdiğinde arkasından bakakalmıştım. Bu da neydi?

Bir süre orada dikildim ama zilin sesi irkilmeme sebep olmuştu. Kantine dalgın da olsam vardığımda parmak ucumda yükselip içeride birilerini aradım. Her zamanki huysuz karşıda çay içiyordu. Elimdeki bozukluğu demire vurup kabarık saçlı kırmızı ceket giymiş birisi nasıl en üst düzeyde sevimli olursa öyle olmaya çalıştım. Bu herif huysuzluğuyla beni deli ediyordu bende onu böyle deli ediyordum.

"Hey zencilerle hakaret ediyorum resmen duymuyor musun? Çilekli süt istiyorum bay kavrulmuş pirinç."

Küstahça konuşan bana bakıp sonra da göz devirdi ama hey! Neden gelmiyor!?

"Hey, sevgili kantinci bey bakar mısınız? Zil çaldı dersim var?"

Bana tekrar bakış atıp önüne döndüğünde korkuluklara çıkıp biraz daha içeri eğildim. Ama içeriden birisi ancak bana o sütleri verebilirdi.

"Lütfen en sevdiğim ihtiyar ol ve şu sütü ver."

Hala bana bakıyordu ve birde şuan sırıtıyordu. Ona neye gülüyorsun demek üzereydim. Tabii arkadan birisi gözlerimi kapatarak beni geri çekmeseydi.

"Peki ya en sevdiğin sarışın verse olur mu?"

Kulaklarıma dolan ağır İrlanda aksanını duymayalı ne kadar olmuştu?

Okulda olduğumuzu unutarak çığlık atmış olabilirim, beni yargılamayın o Niall Horan ve arkamda.

Ellerinden kurtulup üstüne atlar gibi sarışınıma sarıldığımda ikimizde yere yapışmıştık. Bu umrumuzda değildi, kantinin önünde salak gibi yuvarlanıyorduk. Zaten salaktık ama şuan zirveye çıkmış gibi hissediyordum.

Son günlerde daha az aramıştı, hiç mesaj atmamıştı gittikçe beni bırakıyor gibi hissetmeye başlamıştım. Ulaşamadığı için değil istemediği için yapmıştı. Ağlamıştım, bir de kızmıştım o benim dostumdu nasıl beni unuturdu.

Yine de özlemim sinirimden üst seviyedeydi sıkıca şu yiyip yiyip kilo almayan arkadaşıma sarılıyordum, daha önemli bir işim yoktu. Tek istediğim tekrar onunla sabaha kadar konuşup, bilgisayar oyunu oynayıp, okulu birbirine katmaktı. Herkesin sürekli abur cubur yiyerek teneffüs geçiren, arkadaşıyla alay edenlerin ayakkabısına tüküren sarışını yoktu. Bir günde on yedi kere arayıp buna rağmen zaten yanında oturan başka birisini kim bulabilirdi ki?

"Özlenmek güzel şey!"

Yuvarlanmayı kesip üstüne yattığımda ikimiz hala birbirimizi boğuyor gibi sıkı sarılıyorduk. Ağlayıp bebek gibi olmak istemiyorum.

Ve hayatta her zaman istediğimiz olmuyor.

Ağladığımı fark edince sarılmayı bırakıp yere oturdum. Ve elimin tersiyle gözümü silip Niall'ın ayağına tekme attım. Gıcık.

"Harry! Bir de bana diyordun! Kes şunu."

Ayağa kalkıp kalkmak istemesemde beni zorla kaldırdı. Niall senin yemeğine sinek atmazsam şerefsizim.

Çakma sarışınıma sarıla sarıla okulun tuvaletine gittim sonra da elimi yüzümü yıkayıp birlikte sınıfa girdik. Edebiyat öğretmeni bana kısık gözlerle baksa da beni  sevdiği için -tamam yağ yapıyordum ona- bir şey demedi ve biz üç kişi sıraya oturduk.

Ed ve Niall aşırı bensiz bir gülümseme döngüsündeyken ben sınıfa göz attım. Herkes bana bakıyordu! Cidden...bana. Tanrım iki günde ne olmuş olabilir?

"Bay Styles arkadaşınız kim?"

Seslice iç çekmek zorunda kalmıştım ama ben daha cevap vermeden ön sıradaki Albert konuştu?

"Bay Styles ve onun büyük çaplı haremi işte."

Şaşkın bakışlarımı ona yönlendirmeye başlarken konuşamıyordum. Nasıl yani bir dakika öyle mi görünüyorum?

"Ben Niall Horan sınıfa yeni geldim-"

Niall resmi bir şekilde öğretmene bakıp sonra tamamen zıt bir şekilde Albert'e döndü.

"Bu arada dostum eğer bu sınıfta birisinin haremi varsa o da benim."

Albert göz devirip önüne dönerken ben alt dudağımı dişliyordum hala.

"Harry o sırada üç kişi oturamazsınız şimdilik yan tarafa geç hadi."

Sinirime engel olamayıp bunu belli ettim ve kalkıp Sarı çiyanın yanına otururken saçlarımı geriye iterek kendimi rahatlatmaya çalıştım. Sınanıyorum şuan.

"Merhaba Harry üzgünüm ama sevgilim var canım biliyorsun değil mi?

Öncelikle sevgilisi yoktu.

" Merhaba Briana bende üzgünüm sevgilin olmadığını biliyorum. Ama merak etme dünya üstünde bakılacak son kız sensin. "

Bana aptal bir gülümseme gönderip kalemini yanağına vurdu.

"Ah tatlım, sevgilimi tanıman gerekiyordu oysa kendisiyle  cilveleşiyorsun falan."

Ne? Briana eş cinsel mi? Yani benim gay olduğumu bilmediğine göre ve ben onun sevgilisine asıldığıma göre kız olamalı ve o da kız ama bir dakika -

"Aptal gibi bakma George'dan uzak dur yeter."

O kim?

TANRIM GEORGE ERKEK İSMİ.

Sakin sakin nefes al Harry sakin sakin ne-

"Ben gay değilim!"

Tüm sınıf ve öğretmen bana döndüğünde omuzlarım kalkmış dişlerim arasından bir iç çekmiştim. Siktir okuldakiler beni gay sanı-yani biliyorlardı hayır hayır bu olmamalıydı hayır!

"Harry edebiyatta bunu belirtmene gerek duydurtan nedir?"

Gözlerimi yardım için Niall'a çevirdim ama o gerizekalı ve Ed ağızlarını gülmemek için tutuyorlardı.

Boka nasıl batılır?

Zil çalsın artık lütfen!

"Korkma Harry, seni gaysin diye dövmeyiz."

Paul' un bakışları öyle demiyordu ben biliyorum döverlerdi, ve annem bunu duyarsa- ah hayır babam, babam!!!

"Kapatın çenenizi ve kendinize konuşacak başka sikik bir şey bulun! Benden uzak durun!"

°
°
°
°

"Evet bende Styles gecikti diyordum."

Okula geldiğimden beri sadece iki kerecik gelmiştim müdüre neyin ayarını çekiyor bu?

Evet ben ve sınıfın bir yarısı müdürün odasındaydık ama bilin bakalım kim asıl suçlu.

"Burada 12 kişi var ve sadece ben varmışım gibi konuşmayın."

Müdür telefonu açıp bana sert bir şekilde bakarken ellerimi yumruk haline getirdim. Burada hakarete uğrayan ve sonra kavgaya giren ben oluyorum hey? Gelmiş tutanak tutuyor. Yetmedi mi be tuttuğunuz daha ne hayatımı karartıyorsunuz.

Ben tutanak işine somurturken Niall yanımdan kulağıma eğildi, Ed ise kafasını ikimizin arasına soktu.

" Harry ben böyle büyük heyecan getireceğimi bilsem yavaş yavaş gelirdim."

Gözlerimi devirip içeri giren nöbetçi öğrenciye baktım.

"Efendim bir veli sizi görmek istiyormuş."

Telefonu tekrar bıraktı ve bize -yani birbirimizin üstüne atlayıp kızların çığlık atarak kaçmasına sebep olan gruba- bakıp iç çekerek ayağa kalktı. Sonra da odadan çıktı. Adam bu odaya almak istemiyor demek ki veliyi. Sanki virüslüyüz mübarek.

"Eğer senin yüzünden babamla tartışırsam kork benden Styles!"

Gerizekalının kendisi ilk üstüme atladı da yere düştüm. Bir de bana -

"Babanı bırak o götü kalkık büyük annen bile arada olsa bana dokunamazsın Carlos, hadi dene."

Pekala bal gibi dokunurdu hatta üstümden geçer beni tarihe gömerdi -iri yarı ve kaslı bir şahıs- ama bunu bilmesine gerek yok.

"Bence daha falza ölmeyi merak etmemelisin akşama parti var. "

Bazen Ed'in öncelikleri konusunda endişeleniyorum ama sonra boş veriyorum. Şuan da boş verdim.

"Ne partisi? Parti mi? Harry lütfen sen de geleceksin de lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen!"

Şuan müdürün odasındaydık ve cidden Niall'ın umrunda olan bu muydu? Tamam bende takmam çok ama onun ilk günüydü..

"Sen de geleceksin Niall evet."

Ahtapot gibi sarılıp yalaya yalaya öpmesini özledim diyemezdim ama zaten Niall bunu takmaz. O yüzden sadece yüzümü buruşturdum ve onu itmeye çalıştım.

"Kes şunu zaten pis pis bana bakıyorlar."

Bunu söylerken bile bana nasıl baktıklarını biliyordum. Şahsen umursamam ama olay babam ve o bunu duymadan ona artık söylemem lazım. Gittiği yere kadar gitmişti işte ve ben bunu ancak şuana kadar saklayabilmiştim. Babama söylemekle bitmeyecekti bu iş, eğer dedikodu yayılırsa annem beni ciddiye alacaktı ve tepkisinin ne olacağını cidden bilmiyorum.

Ben bu okulda fazla olay yok diye biliyordum... Louis açıkça kimliğini söylemişti bana, daha tanışmıyorken hemde? O da böyle tepki almış mıydı okuldan
yoksa bana mı özel?

Açıkçası cevapların hiçbirisi rahatlatıcı olmayacaktı o yüzden düşünmek yersiz. Olmuştu işte birisi yakıştırmış yaymıştı ve şimdi de başım fena dertteydi.

"Louis?"

Kapı açıldı ve benim onu görmemle seslenmem bir oldu. Tanrım aşırı bir özlem söz konusu bırakta şu anlar uzun sürsün.

Suçlu görünüyordu ve ilk girdiğinde kalabalığa garip garip bakmıştı, neyseki ben ona seslendiğimde anında bana döndü. Tanrı meleklerini kapıdan da yolluyor demek ki. Dini bilgide kaptık ne güzel verimli bir gün.

Gözlerimiz kesiştiğinde gülümsemişti ve bende öyle. Gözleri gittikçe mavi diyemeyeceğim bir tona bürünüyordu. Mavi demek ona hakaretti sanki. Bu bambaşka bir renk olmalı içinde okyanusu ve gökyüzünü barındıran...

"Selam Lewis!"

Louis, Niall'ın hitabı ile sanki suratına tokat atmışım gibi dondu kaldı. Acaba migreni mi var? Gerçi o ne alaka?

Niall'a, Louis'den ilk bahsettiğimde uzun bir süre Lewis demiştim sanırım o da bunu nerden bildiğini düşündü- ah siktir Niall resmen ahtapot gibi yapışmıştı üstüme ondan böyle bu.

"Bak Jay sövmek istemiyorum biliyorsun ama öğretmeninin çayına uyku ilacı koymuş üstelik bu ilk de değil-"

Johannah ve müdür de içeriye girdiğinde Louis biraz daha kenara kayıp şaşkın gözlerle bana bakmaya devam etti. Ben de Niall'ın ayağına basıp ona kaş göz yapmaya çalıştım, insanın gerizekalı bir arkadaşı olması sadece sevdiğiniz şahıs ortalıkta yokken zevkli oluyor.

"Ed şu çocuğun hareketlerini yıllardır çözemedim belki sen anlarsın? Ressam ne anlatmaya çalışıyor sence?"

Ed bana bakıp olmayan sakallarını sıvazladı sonra da saçlarımı karıştırdı ve Niall'a döndü.

"Bence İngiltere-Rus savaşlarını anlatıyor."

Göz devirme, göz devirme, göz devirme...

"Harry? Sen de mi buradasın? Biriniz uslu durun bari!"

Jay bana bakıp uyarınca aşırı bir utanç bedenimi ele geçirmeye başlamıştı. Sınıftakilerin ise şuan Louis'nin annesinin beni nerden tanıdığını düşündüğüne yemin edebilirim. Yinede takıldığım tek şey müdürün Jay'e olan aşırı resmiyetten uzak tutumu. Herhalde gide gele alıştı birbirlerine bu zavallılar.

"Uslu mu? Hah! Kusura bakma Jay ama şu okuldaki en son o kelimeye yaklaşacak kişilerin başında Harry Styles, Zayn Malik, kusura bakma oğlun var."

Adam sinirli bir şekilde bana bakış atınca ben de ona aynısını yaptım. Sonra da Niall ve arama iki kişilik boşluk bırakmak için üzerimdeki ellerini tutup çektim.

" Seni kınıyor ve ayıplıyorum Harry! Aylardır gel diyorsun geliyorum bu ne? "

Sanki aramızdaki tüm ilişkiyi bitirmiş gibi ona dost kazığı atmışım gibi bakıp gittiğim mesafeyi gösterdi. Bu bende yutkunup onu ciddiye alma isteği uyandırıyordu. Malesef, hala onu ciddiye almamam gerektiğini öğrenemedim.

Sesini birden yükseltip dramatik bir ifade takınıp tekrar konuşurken ona attığım adım karşında geriledi. Sikeyim alay ediyor heralde?

" Ayıp ayıp sekiz saat falan otobüslerde süründüm eve valizi atıp yanına geldim. Oysa kahpe dünya, zalim kader ve acımasız bir sen-"

Kaşlarımı çatıp bize bakan sınıfın ve müdürün ha birde Jay'ın boş bakışları eşliğinde (Louis'nin kaşları çatık olduğu için boş saymıyorum) Niall'ın ensesine vurdum.

" Kusura bakmayın arkadaş biraz yorgun ondan böyle. "

Niall ensesini eliyle okşayıp dudak büzerek Ed'e sarıldığında artık kendimi tutmayı bırakıp göz devirdim. Bebekten farksız cidden. Ama Ed de daha farklı değil. Bana bakıp kaşlarını çatarak Niall'ın sırtını sıvazladığı için böyle düşünüyorum evet. Bu ikisini yan yana getirmemem lazımdı.

" Kim bu diye sana mı sorayım ona mı?"

Bana söylediğini bildiğim için Louis'nin duvara baktığına takılmadım ve etraftakilere çaktırmadan ona bir adım yaklaştım.

Gülsem mi? Onun gibi ciddi mi durayım? Hiç bilmiyorum cidden nasıl tepki verilir.

"Arkadaşım, sen ve Zayn gibi düşün ama Niall, Zayn gibi şerefsiz değildir. Ne oldu?"

Aptala yatmak gibi bir hobim olduğundan bahsettim mi hiç?

Önce Zayn konusunda bir tepki verip bana göz devrdi oysa haklıyım, sonra da Ed ile konuşup gülüşen Niall'a bakıp gözlerini kıstı.

" Yok bir şey, partiye gelecek misin? "

Atar mı yapıyor bu? Neyse çok sürmez herhalde. Başımı sallayıp anlamlı bir gülümseme takındığımda belirsiz bakışlarla ne düşündüğümü çözmeye çalıştı. Oops oysa bir şey düşünmüyorum, sadece bana baksın istiyorum.

"-Liam da işte haftaya gelecek, baya oldu aslında biliyorsun. Bir iki gün izin alabilirim o yüzden-"

Anında kesilen dikkatimle ve kabaran merakımla Louis aşırı derecede geride kalmıştı. Jay ve müdür aynı Liam'dan mı bahsediyor? Müdürün neyi oluyor peki bu Liam? Geçen gün öğrendiğim bilgiyle Liam denen çocuğun hesabının içini dışına çıkartmıştım.

Bizim okuldan çoğu kişi onu takipteydi ve paylaştığı fotoğrafların bazıları direkt Zayn'in çizdiğinin aynısıydı. O gece yorgun olmasam uyumazdım ama yinede elimde yeterince şey vardı. Zayn ve Louis'in olduğu fotoğraflar bile vardı hesabında. İlk gördüğümde aşırı heyecanlanmış ve şaşırmıştım. Şuan da zaten aynı coşku patlak veriyordu. Saklanan bir sır değildi ama kimse konuşmuyordu onun hakkında? Bu merak uyandırıyordu cidden.

"Hocam önce bizi bir salsanız sonra muhabbet etseniz?"

Albert ukalalığın en üst seviyesine çıkıp müdürün benden beklediği şeyi söylediğinde adam kalemini masaya vurdu.

"Hayır efendim diğerleri çıkıyor sen kalıyorsun orada öyle ayakta."

Cidden mi? Ne güzel Liam diyorduk biz ne gitmesi! Somurtup Louis'nin benim aksime hedefini hiç değiştirmeyen dik bakışlarına geri döndüm. Ama çok sürmedi, atar yapan çocuğa niye bakıyorsam? Belli ki sinirliydi bir de ben gıcık ediyordum. Alt dudağımı ısırıp Ed ve Niall'ı çekiştire çekiştire yanından geçip koşar gibi çıkan gruba katılarak odadan çıktım ve  kapıyı da arkamdan kapattım. Ucuz atlatmıştım ve acilen şu gay işini çözmem lazımdı. Liam ve Louis işine sırayla dönerdim.

"Niall ve Ed! İşimiz var buraya gelin."

El ele tutuşup seke seke giden ikiliye seslensemde ben koşmak ve onlara yetişmek zorunda kalmıştım.

"Yardım edin herkes benim cinsiyet fark etmeksizin önüme geleni ayartan biri olduğumu düşünüyor ve eğer annem ya da babam duyarsa biterim."

Ed elimi tutup kendi saçmalıklarına beni de çekiştirince sinirlenip elimi çektim. Ciddiye almıyorlar resmen!?

"Ben gidiyorum siz takılın o halde."

Kesinlikle onlarla uğraşamazdım. Bunun yayılması sandıklarından daha kötü şeylere yol açacaktı. Acilen bir haltlar yapmak zorundaydım öyle ki kimin neden böyle bir şeyi nasıl yaydığını bile soramıyordum. Sadece, sadece bunu bitirmek zorundayım.

" Dur be hemen gitme önce kimsenin olmadığı bir yer bulalım, hallederiz."

Hah, bir destek bir yardım illa triplenmem mi lazım?

"En üste çıkalım o zaman."

Tek bildiğim yer değildi hayır ama bunu orada konuşmak istemem tamamen psikolojikti.

Nihayetinde çatı katına çıkıp Louis'nin yazısının üstünün boyandığı köşeye oturdum.  Neden böyle şeyler yapıyorum hiç bir fikrim yok.

"Düşünmeyin bile ben buraya gelene kadar düşünüp çıkış yolunu buldum."

Süper zeka Niall'a ciddi anlamda ümitle bakıp Ed ile cümlenin devamını bekledik. Niall konu fikir veya çözüm üretmekse bir numaralı yoldur bunu Ed bile anlamıştı.

"Bak benim Remus'un çikolatalı kurbası kılıklı kıvırcığım, birisi bir dedikodu yayarsa onu ancak başka bir dedikodu yener. Sana git sakal yap demek istemiyorum bu hiç inandırıcı değil üstelik kızla çıkmak baban için tahmin edici de değil zaten. Louis ve Zayn de bir yol değil onları okul zaten konuşuyor bildiğim kadarıyla. Bize acımasız başka bir dedikodu gerekiyor ki kurtulasın."

Üçümüz arasında kısa bir bakışma geçerken aklıma gelemeyen dedi kodu için yardım edecek kişiyi arıyordum.

Oysa cevap belliydi.

Louis.

°
°
°
°

Boş bir bölüm olduğu için öbürünü belli bir okunmaya ulaşınca falan atçam yazdım bile ama şu resim işini şey edeyim hemen.


Böyle sakallı değiller daha yeni yeni faln anladız siz ve deri ceketle hayal edin izin veriyorum.

Sakalsız düşünün yine ve saçı şuana kadar böyleydi.

Niall işte, sarı sarı.

Birebir :)

Gelecek bombam.

Ed işteeğğ :')

Buraya daha tam dahil olmayan şahısları atmak istemiyorum yeri gelince artık ;)

Kelime sayısı: 3429

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top