Pazartesi
Hiç soran yok ama ben söylim, tatilde ödevleri tam yapmayınca nanayı yedim o yüzden gecikti özürler ola.
Onun dışında heyecanlıyım, en sevdiğim bölümler geldi :)
Bir de dedim mi bilmiyorum ama yeni bir Larry salmış bulunmaktayım bakabilirsiz. Demiştim demi, neyse.
Vee
Hatasız kul olmaz görmezden gelin slfşşwşf
Çilekli üstümde tam bitmişti eheh.
°
°
°
°
"Kaçmak ister misin?"
Bir kafede toplanmış izlediğimiz film hakkında konuşuyor filmin sonunda nasılda şoka girdiğimizden bahsediyorduk. Aslında ben pek sohpete girmemiştim, dinleyip gülüyordum sadece. Konuşacak kadar ayık değildim yanımda Louis vardı çünkü.
Başımı döndürüyor olması benim suçum değil, başımın suçu?
İç çekip son cümlesiyle hızlanan kalbimi görmezden gelmeye çalıştım ve ona döndüm. Yüzüne yayılan gülümse ve tenindeki kırışıklıklar çok tatlıydı. Belki o an seni öldüreyim dese kabul ederdim ne olduğunu dinlemeden. Alnına dökülen saçlarıyla ve kısık mavi gözleriyle her an oturduğum sandalyeden geriye düşebilirdim. Ama bunun yerine afallamış bir ifadeyle başımı salladım. Neden şu çocuğun yanında mal gibi davranıyorum cidden bilmiyorum.
Onu onaylamamla gülümsemesini daha da büyütmemek için yanaklarını ısırdı. Sanki şu hareketi yapınca üstümden bufalo sürüsü geçmiş gibi oluyorum...
En iyisi daha az belgesel izlemek.
"Hey Harry, pazartesi günü yapılan partiye geleceksin değil mi?"
Luke'a doğru başımı çevirirken herkesin bana baktığını fark ettim. Tamam utangaç falan değilim ama böyle de biraz garip oluyor.
Neyse güzellik görsünler.
"Ne partisi?"
Luke gülerek, ah pardon sırıtarak sanki çok mühim bir meseleden bahseder gibi masaya eğildi ve etraftaki herkese göz gezdirdi. En çok Louis'e baktığını fark etsemde bir şey demedim. Dediğim gibi bir iş çevirdikleri belli de zaten Luke'un çevirdiği işten ne olacak. Tamam onu da tanımıyorum ama yapımcı Zayn Malik değilse sinirim bozulmaz o kadar.
"Barda parti veriyoruz, herkes davetli sende gel eğlenirsin. Louis bile gelecek değil mi Tommo?"
Hah, demek bar. Çok anlarım bende zaten gençliğim rakı masalarında geçti ne diyorsunuz!?
Louis'nin sinirli bir gülüşle baş salladığını gördükten sonra onu böyle şirin ve asabi yapan şeyi merak ettim. Partide ne vardı? Hoşuma gitmeyecek bir şey mi? Ben çatlarım.
"Gelirim, teşekkürler."
Ben gelirim demiştim değil mi, sanki babam çok izin verir gibi?
Tanrım şansım yaver gitsin şuana kadar ne istediysem yaptı lütfen.
"Mükemmel, adresi Louis atar sana."
Luke'a başımı sallayıp Louis'nin şaşkın yüzüne bakarak gülümsedim. Ölmeden önce yapılacaklar listem madde bir: Louis Tomlinson'u öyle şaşırt ki öldüğünde de yüzünü unutma. (böyle çok tatlı)
Ay bir dakika ben aşık oldum sanırım.
Bunu neden daha önce anlamadım, bu hoşlantıysa öbürleri ne oluyordu sonuçta?
Aşkım kalbimi her çapıtanın olamazdı tabii ki ama şuan olan çarpıntı değil tıbbi olarak kalp kriziydi, bir de benim ciddi anlamda şekerim düşüyordu.
Ya siktir kesin bir sürü bokluk çıkar şimdi.
Gözlerimi irileştirip telefonumdan Ed'in numarasına mesaj yazdım.
Potter: Ben Louis'e aşık oldum Ed. Elveda, sen iyi bir dosttun.
"Harry, insanlar kaçarken acele eder."
Telefonumu cebime koyup Louis'e baktım, çocuk haklı kaçıyoruz biz.
Nereye peki?
Bileklerimi saran soğuk parmaklarıyla içim titrerken boynuna sardığı atkımı burnuna kadar çekti.
"Üç deyince çıkışa koşuyoruz hesabı Luke ödüyor anlaştık mı?"
Heyecanla başımı sallayıp bende boynumda ona ait olan atkıyı çekiştirdim. Ve o üç dediğinde kalkıp bize bakılsa da kimseye bir şey demeden masadan koşarak uzaklaşmaya başladık. Bu ne saçma bir kaçma sahnesi, neyden kaçtığımız bile belli değil ?
Bileklerimdeki elleri tamamen ellerimi sararken fark etmeden parmaklarımızın kenetlendiğini görüp istemsizce gülmeye başladım. Topuz yaptığım saçlarımdan çıkan bir iki tutam bukle vardı ve dışarı çıktığımızda rüzgar ikimizinde üstündeki cüppelerin içini doldurup geriye doğru savrulmalarına sebep oluyordu.
Caddeyi ve işlek yolları hatta sinema salonun önünde bıraktığımız motoru bile geçmiştik. Şahsen nereye gidiyoruz bilmiyorum ama o biliyor gibiydi. Kaçmıyoruz da o beni kaçırıyordu sanki ama bunu pek umursamadım. Etrafımda o olunca her şey çok mantıklı geliyor. Hemde her şey.
Önümüzdeki mağazalar, lokantalar, kafeler ve diğer şeyler azalırken çarşıdan çıktığımızı anlamıştım.
Önünde aniden durduğumuz apartmana ise anlamsızca bakarken Louis elindeki anahtarla kapıyı açtı ve ben yarım ağız ona bakmayı kesip içeri girdim.
Birlikte merdivenleri çıkarken eski apartmanda hala birilerinin olduğunun farkındaydım ama biraz garip bir aurası vardı. Neden buraya gelmiştik? Tanıdığı birisi mi vardı?
Ama sormadım, ikimiz hala el ele koşuyor ve gülüyorduk mutluydum hem beni damdan aşağı atacak değil ya?
"Bundan Zayn'e bahsetme beni öldürür. Tanrım son bir dilek bile diletmez."
Anlamasamda onu onayladığımda cidden dama geldiğimiz için içimdeki gülme isteğini bastırdım, damda ne işimiz var?
Apartman çok yüksek değildi sadece beş katlıydı ve dama çıktığımızda buranın sıradan bir damdan fazlası olduğunu fark etmem çok sürmedi. Çünkü damın üstünde başka bir daire var gibiydi. Sağ yakanın büyük bir kısmını kaplayan küçük yapı büyük ihtimalle tek odalı bir yerdi ve buraya neden geldiğimizi artık tahmin ediyordum.
Oraya ilerlerken küçücük odanın dışında bile Zayn'nin elinin altından geçtiğine dair koca bir kanıt vardı. Duvarları boyamıştı, eski apartman için fazla sanatkar görünen resimlere odaklanmamaya çalıştım. Louis ve Zayn için önemli bir yer olmalıydı burası ve şuan Zayn'nin rahatsız edici ruhu beni boğsada sevinmeye çalışıyordum.
Louis elindeki anahtarla ahşap kapıyı açarken hala diğer elini sıkıca tutuyordum, ona hiç bu kadar yakın hissetmemiştim daha önce. Hep etrafta birileri olurdu ama burda şuan sadece biz vardık. Ve bu içimdeki heyecanı ikiye katlıyordu.
Rüzgarlı havada sıcaklamaya başlamıştım ve Louis kapıyı açtığında ilk işim bedenime fazla gelen heyecanı azaltmak için elini bırakıp içeri koşarak girmek sonra da atkıyı çıkartmak oldu. Çok fazla etrafta olmasını istiyordum ama bunu kaldıramıyordum da, elinde ölür giderim hiç cenazemle uğraşmasınlar.
Katladığım atkıyı karşımdaki masaya bıraktığımda kapının kapanma sesini duymuştum ve bu kulaklarımda tatlı bir çınlama bırakmıştı. İleride bu anı hatırlayıp gülümseyeceğimi hissediyordum.
Sonra odaya bakındım ve burasının ne kadar anıyla dolu olduğunu fark ettim. Bir köşede üç kişilik bir koltuk, bir başka köşede üst üste koyulmuş minder ve yerde yatmak için gereken diğer şeyler vardı. Karşımda ise bir masa ve hatta önümde pencere bile vardı. Yerde eski ama temiz bir halı varken kapının yanına bir de askı koymuşlardı. Buna gülümserken küçük tezgahın üstünde üç kupa ve bir iki tabak gördüm. Çok büyük olmayan kıyafet dolabı dahi vardı, burada konakladıkları açıktı işte.
Duvarlarda resimler ve fotoğraflar vardı tavanda ise anlayamadığım desenler. Bunun özel olduğunu biliyordum anlamıştım ve o Zayn'e sormadan beni buraya getirmişti. Benimle paylaşmak istemişti çünkü, gerçekten paylaşmak...
Gülümseyerek ona döndüğümde o da gülümseyerek kapıya yaslamış beni izliyordu ve yanaklarımdaki kızıllık moralimi bozmaya başlıyordu. Saçlarım da toplu olunca baya bir ortada kalıyordu yüzüm ama şuan bunu düşünmeyecektim çok mutluydum.
Louis'nin şuan benden daha çok çekindiğini bildiğim için -ki bu çok sevimli!- yanına gidip onu şakacı bir edayla yakalarından tutarak üçlü koltuğa kadar çektim. Yaptığım şeye o da gülsede geri geri sapasağlam gittiğim için ben evde kendime ödül verecektim.
Yakalarındaki elimi omuzuna koyunca oturmasını istediğimi fark ettiği için oturdu ve ben de yanına oturup bacaklarımı onunkilerin üstüne atıp boynuna sarıldım. Saniyeler bile geçmeden hiç yapmadığım bu şeyi sürekli yapıyormuşum gibi hissettiğimi fark etsemde düşünmedim. İlk defa bu kadar yalındı her şey ve o hiç bu kadar yakın değildi. Birde Louis kollarımın arasında benden daha çok kasılıyor olduğu için gülme isteğimi o görmeden gideriyordum. Her şey bizim gibi çok masumdu sanki, bir an dünya çok masum olmuştu işte. Sanki hiç cinayetler, savaşlar, kıyımlar ve daha fazlası olamamış gibiydi.
"Nerden buldunuz burayı?"
Nabzını omzundaki elimde bile hissettiğim için kalbine dokunmaya gerek yoktu rahatlamazsa burdan hastaneye gidecektik büyük ihtimalle.
Derin bir nefes almak için ağzını açtığında alabildiği titrek bir nefes olsada bu çok sevimliydi. Böyle şimdi omzundan sarsa sarsa bağırarak ona çok sevimli olduğunu söylemek istiyorum. Ama ilerki maçlarda artık.
"Geçen yılın başlarında, babama yönelimimi söylediğimde -"
Alt dudağımı ısırarak omzuna koyduğum başımı kaldırdım. Bunu anlatırken yalnız hissetmesini istemiyordum. Gözlerimiz birleştiğinde mavi gözleri cam gibiydi içeri giren akşam güneşi tam olarak yüzündeydi.
"-beni evden attı. Bende Zayn'e gittim o yıl bizi asıl yakınlaştıran buydu. Ben orada çok kalmak istemeyince o da resim çizmek için kullandığı bu küçük odayı önerdi. Birlikte burayı hazırladığımızda artık elimizde küçük bir kaçak evimiz vardı.-"
Şuan bana kendisi için en zor zamanları anlatıyordu ve bunu yaparken elini belime sarmıştı. Oysa az önce kollarımın arasında olan oydu ama şimdi bir hareketiyle bunu tersine çavirmişti. Tanrı canımı eline vermiş gibiydi, dokununca soğuk bir yanma hissi kıyafetlerimin altından derime işliyordu, sanki dokunduğu yerde ellerinin izi çıkacaktı ve bu iz ölene kadar benimle olacaktı. Ben böyle düşünsemde o diğer elini de dizlerime koydu ve evet şimdi cidden nefes alamıyordum. Fark etmeden omzunun üstündeki elim ince kumaşı avucumda toplayacak kadar sıkı bir yumruk olmuştu, anlayınca ise hemen avucumu açtım.
" -Apartmandaki herkes zaten buna izin vermişti ve sonuç olarak ikimizinde ailesinin burayı bilmemesi burayı özel yapıyordu. O sırada da Zayn'nin annesi ve baban yakındı, baban Zayn'i bu hale benim getirdiğimi düşünüyordu.-"
Ah bazı şeyler netleşiyor.
"-Hiç eve gitmiyordu Zayn, sürekli yanımdaydı o yıl derslere asla çalışmadık. Zayn'in babası, benim babam... Yıl boyu birlikte kafa dağıtmaya çalıştık motor yarışları, barlar ve daha fazlası. İkimiz de evde değildik. Okulda da insanlara bulaşmaya başlamıştık böylece."
Biraz kötü hissettiğini fark etsemde gözlerini kaçırmasına izin vermedim. O böyle üzgünken gözleri ancak benim gözlerimi üzmeliydi kederine yerler, duvarlar, perdeler değil ben şahit olmalıydım. Onun hüznü benim hüznümdü çünkü.
" Harry, Zayn sana hazır olamasada ben bir gün hazır olacağını hissettiğim için sana burayı şuan gösteriyorum. Eğer sizin evde bir şey olursa sen de buraya geleceksin. Bunu da söylüyorum çünkü olacağına eminim."
Bildiği ama söylemek istemediği şeyler vardı ve üstüne düşmediğini düşünüyordu sanırım. Neden herkes benden daha çok şey biliyor? Nick bile bir şeyler bildiğini söyleyip durmuştu. Ama her ne oluyorsa bilmek istemiyordum zaten. Umarım hiç öğrenmem, konunun ne olduğunu tahmin ediyorum çünkü ve hazır değilim asla da olacağımı sanmıyorum.
"Ama sen bir gün burdan gittiğinde-"
Gözlerimi irice açıp kalbimi korkuyla dolduran kelimeyi sindirmeye çalıştım. Evet gidecektim sonra ne olacaktı, geleceğimiz koca bir karanlıktı...
"-sadece bedenin gidecek ve burası evin olmaya devam edecek."
Birkaç defa açıp kapattığım gözlerime bakıp gülümsediğinde anladım, ne babamın ne de annemin evi değildi ait olduğum yer. İkisinin de beni kabul etmesine ihtiyacım yoktu benim zaten ait olduğum bir ev vardı. Louis'nin olduğu her yer.
"Bak, anahtarlık bile aldım!"
Birden önüme tuttuğu anahtarlığa baktığımda gülmemi tutamadım. Tanrım üstünde resmen ev var inanmıyorum acayip imkansız.
Anahtarlığı elinden aldığımda diğer yanında yazan sözü yeni fark etmemle duraksayıp Louis'e baktım. O ise sadece gülümsüyordu. Bilerek almıştı sanırım.
"Ev gibi hissettireceğim, bu şarkı sözü mü?"
Omuz silkip gözlerini kaçırdığında bunun üstüne gitmek istediğimi fark ettim. Ama sonra, şurda kalmışız baş başa bununla uğraşamam. Hem teşekkür edecek çok şey var aradan çıkartayım yani dimi.
Seslice yanağını öptüğümde bana bakmak zorunda kalmıştı ve ben de omuz silktim aynı onun gibi yapacaktım.
Şaşkın yüzünü umursamadım, öbür yanağını da öptüm ve ikimizin bugün rol değiştirdiğini hissettim. Şuan o kızarıyor çünkü ve ben sırıtıyorum.
"Tamam, bu ikisi film ve bilezik içindi-"
Bahaneye bakın.
"Bir günde aynı yeri öpemezsin bu arada bunu konuşmamıştık."
Erken sevinmemeliydim Louis hala sırıtabiliyor.
"Sende ben öpersem öpmek zorundasın o zaman bunu da konuşmadık."
Tek kaşını kaldırıp yine yanağının içini ısırdığında ensem yanıyor gibi hissetmiştim. Hayır ensemi ne ilgilendirir bir rahat dursun!
"Aynı yerden olmak zorunda değil ama bunu da konuşmadık."
Elimi boynundaki atkıya sarıp çıkarttığımda yapacağım şeyi anladığı için sırıtmayı kesmişti.
Ayh, babam görse ebemi siker.
Eğilip uzunca boynunu öptüm, serin ve keskin bir kokusu olduğunu atkısından biliyordum ama hiç benim sürekli kullandığım karanfil kokusuyla bir olacağını düşünemezdim. Cidden ben nasıl bunu düşünemedim benim atkımı takmıştı! Çenesinin altını da öpmek istiyordum ama o an bir şey fark ettim. Louis'nin resmen üstüne çıkmıştım zavallı kesin öldü.
Biraz geriye kayıp gülerek kıpkırmızı olmuş yüzüne baktım. Bu kadar kızarmaması gerekiyordu ne kuruyor bu kafasında?
"Bu da anahtarlık için oldu."
Hayır utanmasam anasının rahmi için bile öperdim ama dur korkmasın şimdi. Kaçar falan, tutamayız.
"Babanla uzun bir süre göz göze gelmesek iyi olur."
Dediğine kendimi tutamayıp kahkaha attım ve onun yanında her yönden kendimi tutamadığımı fark ettim.
Dizilerimdeki eli artık bacaklarımda gezinirken yanaklarım babun poposuna dönüyordu büyük ihtimalle ve esmer olsam bu kadar korkunç durmazdı bu kızarıklık diyorum ben.
Yüzüne vuran güneş artık yoktu ve odada etrafımızda esen rüzgarı hissediyordum. Gözlerindeki mavinin çok farklı bir tonuydu, sadece benim için bir mavi. Evet bu mavi sadece benim olandı biliyordum, içinde yıldızları olan gece mavisi.
Belimde hissettiğim ağırlıkla ancak koltuğa yattığımı anlayınca ağzım bir karış açıldı ve ben daha onun az önce üstüme resmen çıkmasını sindiremeden kendisi bilmeden de olsa dünyanın en korkunç şeyini yaptı.
Cüppemin iplerini açıp dudaklarını açıkta kalan boynuma bastırdı. Bu konu hakkındaki ruhsal hastalığıma lanet olsun. Sikeyim hatta. Elimle ağzımı kapatsamda boğazımdan çıkan mırıltıyı kesin duydu.
"O da neydi?"
Başını kadırınca elimi çekmiştim ama suratımdaki aptal ifade hala yerindeydi. Oysa gözleriyle bir şey bulacak gibi gülümsüyor yüzüme bakınıyordu.
"Ne, ne?"
Şüpheyle bana bakarken alt dudağımı ısırdım, hayır şu kırmızı dosya açılmasın şimdi lütfen.
"Telefonun çalıyor."
Ne telefonu?
"Ha!"
Sırıtıp arka cebimden telefonu yavaşça -baya- çıkarttı.
"Şu arka cebin çok işe yarıyor diyorum."
Sikeyim seni de cep fantazini de, bu çocuk benim arka cebimden ne istiyor?! Telefonumu alıp sırıtan ağzına vurdum. Güldü, jeton köşeli herhalde.
Babam arıyordu, adam halimi görse kalp krizi geçirir herhalde. Bacaklarımın arasında bir erkek falan, ona da yazık tabii çifte şok olurdu zavallıya.
Rahat konuşmak bahanesiyle Louis'nin altından kalkmak için dirseklerim üstüne çıkınca onun benim aksime kalkmak gibi bir niyeti olmadığını alnımdan itince anladım. Hay ben sana uyan aklımı seveyim, ne diye üstüme alıyorsam.
"Efendim-"
"Geç kalma cümlesinin neyini anlamadın iki saattir onu düşünüyorum Harold?"
Ah şu mesele, güneş tamamen olmasa da batmıştı ve birazdan hava kararacaktı adam haklı ama bende büyüdüm artık-
"Yarım saat içinde evde oluyorsun aksi takdirde Zayn ve senin yatağını yan yana koyarım."
Louis korkudan açılan gözlerime bakıp gülmüştü ve telefonda konuşurken kızamayacağımı bildiği için kendi kendine beni taciz ediyordu ama o telefon elbet kapanacak Tomlinson.
"Tamam tamam geliyorum!"
Telefonu kapatıp Louis'i üstümden itmeye çalıştım ama o küçücük boyuyla nasılda bana karşı geliyor. Hayır güvenecek boyun bile yok ne yapıyorsun sen?
"Dur biraz aptal öpücem!"
APTAL SENİN ANAN ANAN! neyse Jay'e ayıp olmasın aptal kendi.
"Öp beni o zaman seni aptal!"
Yanaklarımı sesli sesli öpüp sonra da gıcıklık yaparak yine boynumu öptü ama nihayetinde üstümden kalkmıştı.
Nefes nefese kaldığım için kalkıp biraz soluklandım ve telefonumu cebime geri koydum, sonra o benim sakarlaşan hareketlerime güldü ben ona kızdım ve atkılarımızı takıp aceleyle evden çıkarak geldiğimiz gibi motorun yanına gittik.
"Baban pek ciddiydi hızlı sürmemi ister misin?"
Eline düştük ya konuşur artık sürekli. Mecbur kabul de edicem zaten babam bu yapar dediğini.
O tekrar çiçekli kaskı takarken ben de siyah kaskı takıp Louis'nin ve benim atkımı uçmasın diye bağladım. Malum bey efendinin yavaşını gördük.
Sonra ben eve gidene kadar titredim o bana güldü. Sanırım bir fobi daha bulmuştum o da hız.
Virajlar ve manevralardan dolayı dönen başım motordan indiğimde çok daha belli oldu ve inmemle sendelemem haliyle bir oldu.
"Sakin ol seni erken getirdim."
Kendisi de motordan inip kaskları arkaya bıraktı. Ve bana yaklaştı, yaklaşıyor siktir napayım dursam mı koşsam mı?!
Ben daha karar veremeden minicik Louis'nin minicik kolları bana sarıldı. Aww çok sevimli! Hemen bende ona sarıldım, motora yaslanmak ne kadar sağlam bilmiyorum ama o saçlarımı öperken buna takılacak değilim ya?
Alnımı, gözlerimin kenarını, burnumu falan öpüyor. Tanrı beni böyle kutsuyor işte ben artık İsa'nın şahsi yaveriyim. Yalnız babam kapıyı açsa sıçarım o da var.
"Görüşürüz ve yarın Zayn'e çok yaklaşma."
Bunu ben de düşündüm, biz evi taşırken o kolinin birinin içine taş koyar onu da kafama atardı.
O yüzden Zayn nerde ben başka yerde. Odama(!) girene kadar tabii.
Louis'e zar zor veda edip eve girdiğimde kendimi çok yalnız hissettim. O olmayınca olmuyordu işte. Sahi ne ara bu kadar ileri gitti bu en son ben saçmaladığımı düşünüp bırakıyordum.
"Bir iki dakika ile yırtmış olabilirsin ama bu cezasız kalacağın anlamına gelmez sayın üç numaralı Styles."
Bir de bu çıktı. İki gündür bana üç numara diyor, ah baba ah ne Niall kıvamlı insanlarsınız!
°
°
°
°
Ertesi gün akşam
"Hayatımda daha uyumsuz başka bir oda daha görmedim. Bilerek mi yapıyorsunuz?"
Waliyha kollarını birleştirip yere bitkince oturmuş bana ve ileride ayakta dikilen Zayn'e gözleriyle odayı işaret etti.
Kız haklı. Hayatımın en güzel gününden sonra hayatımın en kötü gününü yaşıyordum bu da yetmezmiş gibi cidden saçma bir oda manzaramız vardı. Sanki aradaki duvarı birisi yıkmış ve apayrı iki ev karşı karşıya gelmişti.
Keşke sonsuza kadar dünde kalsaydım. Louis'nin kollarında ve o bana şirin şirin baksa ben de mal gibi izlesem.
"Bilerek bir pislik çıkarsam bile şu saçı beynine dolanmış şahısla yapmam bunu wali."
Bilirikbirpislikçikirtsiöbileşisiçibiyninidilinmişçiçikleyipmimbiniwili
"En azından bir beynim var. Senin aksine."
Kardeşini kolunun altına alıp kapıya giderken bana son bir bakış attı.
"Bak içerde bir yerlerde akıl olmadıktan sonra beyin denen şey ancak böyle boş laflar üretir wali. Sen sen ol kıvırcıklardan uzak dur."
Ağzım açık kaldığında kapıyı çoktan kapatmıştı ve ben sinirlenip ayaklarımı yere vurarak yere yattım.
Sabahın yedisinde kalkıp bu fitne fesatla akşama kadar ev taşımıştım bir de odayı düzenlerken yatağın yeri için kavga etmiştik sonuç olarak ikimizde koca odada iki çapraz uca koyduk yatakları, ikimizinde yatağının yanında pencere vardı ve banyo Zayn'e daha yakındı malesef. Hayır bir de gelmiş bana dolabımı dolabına değdirme diyor salak sanki ben çok meraklıyım senin dolabına!
Bu şeyle...bu...bu...ESMER SÜRTÜKle aynı odada kalamam ben!!
Zaten babamda gelmiş kavga istemediğini en başından bizi uyardığını söylemişti. Tamam bunu anladım neden gelip bana bakıyor bana tavır alıyordu? Tüm gün benimle konuşmamıştı sonra. Adam tirip atıyor. Bu daha ilk gün ilk!
Golden'ı üstüne salmayan senin gibi şerefsiz olsun Malik! Bekle sen.
Ablası da ayrı uğraşmaya başladı bakışlarıyla beni kovuyor... Ne yaptım anlamıyorum ki burda size kan kusturması gereken benim? Benim babam elden gidiyor sizin anneniz gelmiş babama yapışmış.
Çığlığımı gizlemek için kolumu ısırarak yerden kalktıktan sonra sakinleşmek için yatağıma oturup sosyal medyaya girdim, Louis ve ben artık bu acayip ilişkiyi buraya da taşımıştık bu yüzden dün takipleşmiştik yani işin aslı onun paylaşımlarına bakıp sakinleşmeyi amaçlıyorum.
Ve zaten öyle oldu, hayır bir insanın pikselleri de mi böyle güzel olur!! Tüm fotoğraflarını ss alıp dosya kurmuştum galerimde neden yaptım bilmiyorum. Montajla kendimi mi koysam yanına?
Aman gider çekerim ne montajla uğraşıcam.
Ama sen insan haklarına aykırı bir varlıksın Tomlinson! En iyisi benim evimde saklan.
"Sinek girecek Harry sinek, kapat ağzını!"
Safaa'dan korkup telefonu yere düşürünce küfür ederek eğilip canımın içini aldım.
"Louis'e bakıyordun dimi!"
Küçük kız elindeki lolipopla ve Leia Organa gibi örülü saçlarıyla gelip yanıma oturduğunda şaşkınca ona bakmaya devam ettim. Hayır ya bu kadar belli olamaz!? O daha bir çocuk!
"Onu sevdiğini Abim bile anladı kesin, kusura ve öyle bakma ama gerçekler senin salak olduğun yönünde. Bunu Obama bile anlamıştır."
Yok sorun benden değil Safaa'dan kaynaklı.
"Saçmalama ona bakmıyorum."
Gözlerini devirip iç çekerek şekerini biraz ağzında tutup tekrar çıkartarak bana döndü.
"Neye baktın o zaman?"
Hayır sanane? Ama çocuk bu şimdi gidip babamın yanında falan konuşur kabul etsem-
"Eski sevgilime!"
Şimdi başka bir bok yaptım sanki! Hay ayarımı, çenemi, ses tellerimi, nefesimi, sevgilimi sikeyim! Benim sevgilim mi oldu sanki!
"Neee!? Senin sevgilin mi vardı!"
Alnıma vurmak istiyorum.
"Yani hayır sevgili değil, ama istemiştim ama değil hoşlandım kesinlikle sevgilim değildi sevgilim mi dedim ne sevgilisi -"
Safaa elini çenesine koyup beni süzerken kaşlarımı çattım ne bakıyor bu çocuk?
"Ha, platonik miydin?"
Yok yani o kadar da- olabilir.
"Hayır yani sanırım ama bir ay sürdü."
Safaa derin bir oh çekip şekerini tekrar ağzına aldı ve cebinden Zayn'in telefonunu çıkarttı. Bir dakika ne?
"Söyle bakalım hesabı, ve korkma bu benim hesabım. Kimse bilmiyor, bir sır."
Bana göz kırpıp benim şaşkınca söylediğim hesabı girdi, ve ben aylar sonra ilk defa onu tekrar görmüştüm. Basketbol topu götüne giresice hala çok yakışıklıydı.
"Sevmedim ben bunu orospu çocuğu sanırım."
Ağzım artık ne kadar açılacak bilmiyorum ama şaşkınlıktan dilimi yutmuş gibiydim. Kız abisinin birlikte tuvalete gittiği telefonunu alıp aileden gizli hesap açıyor kontrollü bir şekilde küfür ediyordu üstelik eminim benden daha çok şey biliyor. Sorun bende mi yeni nesil mi çok hızlı?
"Anlatsana biraz neden bıraktın merak ettim."
Ben bırakmadım ki! Keşke ben bıraksaydım havalı olurdu.
"Adı Xander ve ben bırakmadım o bıraktı çünkü dediğin gibi orospu çocuğu!"
Şekeri ağzında eliyle devam etmem için bir işaret verirken başını bacaklarıma yatırdı. Küçücük bir kızdı ve gelmiş benimle burda eski flörtümü konuşuyordu. Ben bunun yaşında ablamla saklambaç oynamak için yalvarıyordum.
"Ben bundan azıcık minicik hoşlanıyordum bir yıl kadar sonra bu yüzden gittim basketbol takımına girmeye çalıştım ve birazda dikizledim. Sonra beni fark etti, konuşmaya başladık sınıftan çıkmamla karşıma çıkıyordu ve sürekli yanımdaydı. Birlikte basketbol oynamak için sahaya gidiyorduk ama o beni kovalıyordu ya da bana yaklaşmaya çalışıyordu en çok onu yapıyordu ama işte ben o kadar aceleci değildim. Bir süre sonra onu oyaladığımı, takıma girmek için böyle yaptığımı söyledi ve gitti. Bende mal gibi üzüldüm ama çok sürmedi, kardeşi bizim sınıftaydı onu arkdaşlarıyla konuşurken duydum, çocuk zaten başka okuldan bir kızla sevgilimiş, bende saldım gitti. Bir yıl oldu arada kafama top atıyor onun dışında karşılaşmıyoruz."
Tatmin olmuş gibiydi sanki birazda mutlu olmuş, kızı anlamıyorum yada kızları neyse.
"İyi iyi dolanmasın ortalıkta geçti onun devri. Ben Larry sahipliyorum. "
Anlamamıştım ve ben daha sorumu sormadan kalkıp arkama geçti ve saçlarımı örmeye başladı. Tanrım sen beni koru!
Elimdeki telefon ise çalmaya başlayınca soru tamamen arka planda kalmıştı artık. Ed arıyordu sonuçta, bir dakika çocuk daha yeni mi geldim aklına!? Vay be demek öyle Ed bey.
"Öncelikle yeni bir şey söyle şaşırayımda hemen arayayım seninde veda etmene değsin ayrıca yeni odan ve kardeşlerini Tanrı sana bağışlasın. Birde Niall sana sürpriz yapacakmış söyleme dedi."
Gözlerimi devirip taramadan saçımı ören Safaa yüzünden inledim, canım kafa derim.
"BAK ŞİMDİ ŞOK OLDUM GERİZEKALI SEN NAPIYORSUN KAPAT TERBİYESİZ!"
Suratıma kapanan telefona bakıp kaşlarımı çattım. Ne yaşıyor bu salak Niall'la fazla konuşmaya başladı.
"Ne!?"
Tekarar aradığımda açmadı hatta resmen meşgule attı birde mesaja "Git Louis'ni ara." yazdı....
"Aptal, sana mı kaldım gerizekalı, salak, mal."
Potter: Okulda ebeni sikcm saygılar - Harry!
Hayır delilerin hepsi de beni bulur.
"Abiminde Liam diye bir arkadaşı vardı abim boş boş günde elli kere arayıp arayıp konuşmadan zavallının suratına kapatıyordu. Kesin bundan araları bozuldu."
Bir dakika, Liam? Louis bir ara Liam diye birinden bahsetmişti ve siniri bozulmuştu ? Zayn'in arkadaşı da var adı Liam, dünkü evde üç kupa vardı..
(Y/N: Harry'nin zeka kimde var ha kurban olduğumun beyni pırıl pırıl.)
" Liam mı? "
Safaa beni onaylarken istemsizce Zayn'ın hesabına girip öylesine Liam yazdım. Onun takip ettiği bir Liam yoktu hayır ama evet onu takip edenler baya vardı..
"Kim bu Liam, hesabı ya da fotoğrafı var mı Safaa?"
Kız omzumun üstünden eğilip hesabı yazınca karşıma gizli olmayan bir hesap çıktı. Hem gizli değildi hemde -
Bu yüzü biliyordum, çok iyi hemde çok iyi biliyordum. Bu Zayn'in resim dolu dosyasını dolduran resimlerdeki çocuktu.
"Ördüm bitti bak!"
Kız önüme cep aynayı tuttuğunda yansımama karşı şok olmuş yüzüme baktım. Safaa saçlarımı üç yerden örüp bağlamıştı.
"Bu şaka olmalı!"
Kız aynayı çekip kafasını önüme attı.
"Beğenmedin mi?"
Sinsice gülümseyip yataktan kalktığım gibi Safaa'a sarıldım. Tamam bir şeyler olacağını hissediyorum şey gibi, dejavu.
°
°
°
°
Kelime sayısı: 3732
Liam geliyor :)
Niall geliyor :)
Toplancaz :)
Drama gelio :)
Huu gelenler gelio:)
Nie ben heyecanlıyorm bilmiyorum nolcak biliom zaten ama olsn :)
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top