Malik-Styles
°
°
°
°
"Baba ben cidden çok özür dilerim bilmiyordum, bir daha tenefüse falan da çıkmam lütfen şöyle bakmayı kes hem sen de duydun ben bir şey yapmadım ki-"
"Harry!?"
Masaya oturduğumuz ve göz göze geldiğimiz andan beri konuşuyordum. Belki bu yüzden bunalmış olabilir...
Susup ellerimi bacaklarımın üzerinde birleştirerek ona baktım. Gözlerinde garip üzgün bir ifade vardı ve nedense bunun benim yaptığımla bir ilgisi yok gibiydi.
Önümdeki çatalı alıp tabaktaki pilavı ileri geri yapmaya başlayana kadar bile o dalmış bir şekilde bana bakıyordu. Ne düşünüyor?
"Harry bu konuşmayı çok ama çok daha önce yapamamız gerekiyordu ama uygun zamanı bir türlü bulamadığımı hissediyordum. Şidmi ben konuşucam sen sadece o sandalyede oturacaksın. Kalkman kesinlikle söz konusu bile değil şimdiden uyarımı yapıyorum."
Neden bahsediyordu?
Ellerimle olurda şaşırıp kalkarsam diye sandalyenin altına tutundum. Bu çok saçma bir önlemdi ama olsun.
Başımı eğip göz ucuyla ona baktım. Pür dikkat beni izliyordu ne diyeceğini çok merak ettim. Yoksa cidden kanser miydim!?
Ne alaka ya, neyse.
"Harry hiç uzatmıycam. Ben annenle ayrıyım bildiğin gibi ve bu durumda herhangi birisi ile aile kurma hakkına sahibim. -"
NE!?
Şaşkınlıktan ağzımdan bir kelime dahi çıkmıyordu ama dimdik kocaman gözlerle ona baktığıma eminim. Nasıl ya!!!
Babamla arama kim giriyordu!? Annemle aramın berbat olduğu yetmiyordu sanki! Tam ağzımı açıcakken eliyle beni susturdu.
Şimdi de şaşkınlığım sinire dönüşüyordu ve kaşlarımı çatmaktan başka hiç bir şey yapamıyordum. Bu haksızlık.
Gözlerimi yemeğime dikip yanağımın içini ısırarak o aptal sandalyeden kalkmamak için ayaklarımı sallamaya başladım. Kulaklarımda kesin kızardı! Bari saçım onca uğraş üzerine kabarmasa.
"-Harry inan ki bu kötü bir şey değil lütfen empati yap. Sözü geçen kişiyle evlenicem ve bahsettiğim benden yirmi yaş küçük liseli bir kız değil eşini kaybetmiş bir meslektaşım. Korkunç üvey bir anne de düşünme onu tanıdıkça seveceksin. Hem bir sürü de kız kardeşin olacak. Ayrıca bir de abin-"
Yok artık! Kadın yetmiyor bir de çocukları babamın üzerine biniyordu!! Kötü insalar olmasa bile babam sadece benim olmayacaktı sonuçta! Bundan nefret attim hayır! Gözlerimi endişeyle dolu gözlerine somurtarak diktim.
" Ve...Sizi yarın tanıştırıcam. Akşama yemeğe onlara gidiyoruz. Bu kadar. "
Ciddi manada tepki veremiyorum şuan! Annem de bir gün ben ve ablamı yanına çağırmış bize o insanımsıyı göstermişti. Onda da akşam yemeğinde tanışmıştık sanırım evet. Ve adam ilk günden beni sinir etmişti! Şuan da aynı şeyi yaşıyor gibiyim.
Kesinlikle Tanrı beni sınıyor kesinlikle!
Babamla bakışmamız bir türlü bitmezken aklımda bir sürü kötü sonla dolu senorya belirmişti bile. Çünkü bu işin sonunda beni yatılı okula atarlarsa şaşmam. Bir üvey baba bozuntum oluyordu zaten, eksikmiş gibi bir de çoluk çocuklu bir üvey anne eksikti. Ya kızları babamın etrafında dönüp durar ve babam onlara cidden babalık yaparsa? İlgisinin sadece bende olmasını istiyorum! Ayrıca bu iş evliliğe ilerlediyse bayadır görüşüyorlardı yani bu durumda babam bana daha babalık yapmadan onlara yapmaya başlamıştı çoktan. Berbat hissediyorum.
Bir süre sonra gözlerimi devirip biraz kola içtim. Ağzımda bok yemişim gibi bir tat vardı ve şeker iyi gelmişti.
"Harry?"
Gözlerimi tekrar ona çevirdim. Bunun için endişelenmişti farkındaydım ama bende sinirlenmiştim. Babama değil ama, o kadına! Başka erkek mi yok!
"Seni endişelendirenin ne olduğunu biliyorum ama her zaman her şey aynı olmaz tamam mı?"
Boş boş başımı salladım. Konuşasım gerçekten yoktu. Kendimi savunmak bile istemezdim şuan.
Öyle de yaptım zaten. Yemeğimi yemediğim halde yarın saat masada öylece oturdum ve sustum. Sonra da bir şey demeden kalkasım geldiği için kalkıp gittim.
Niall'ı aramam gerekiyordu.
Odamın kapısını gizli şeyler konuşacağımız için kilitleyip yatağıma yüz üstü uzandım.
Rehberde onu bulup arama tuşuna basmamla sanki telefonun başında bekliyormuş gibi birden açtı.
"MERAKTAN ÇATLIYORUM VE EVET İKİ SATTİR TELEFONUN BAŞINDA BEKLİYORUM!"
Bu şapşalla ne zaman konuşsam mutlu oluyorum. Beni şu dünyada sıkıntılarımdan ondan daha iyi uzak tutan bir şey daha yok. Günüm ne kadar berbat geçerse geçsin Nıall ağzını açtığı an gülümsüyorum.
Gülümsedim.
" Hiç bir olumlu dedikodum yok heveslenme."
Görmesemde eliyle önemli değilmiş gibi havayı dövdüğünü hisseder gibiydim.
"Aman olumlu bir şey bekleyen kim. Ben günlük drama dozumu arıyorum."
Göz devirip telefonu yastığıma dayadım ve konuşmayı hoparlöre alarak sırt üstü döndüm.
"Al o zaman, bak şimdi sana anlattığım o okuldaki serseri kılıklı tipler var ya?"
Niall'ın her ne pozisyondaysa dikleştiğini anlamam çokta zor değildi.
"Ayh dur aşık oldun demi, biliyordum! o çocuktan bahsederken sesini kısıyorsun hep!"
"NE!?"
"Devam et hadi eee?"
Salak olduğunu mırıldanarak gün içinde başıma gelen her haltı anlatmaya başladım. Tabii o da kişiliğine özel tepkiler veriyordu.
"Harry bak tam anlamıyla bok gibi bir gün geçirmişsim ama bence bir haltlar dönmeye devam ediyor. Mesela babanın canı neden bu gün söylemek istedi bu evlilik işini? Hayır yani okulda onca olay olmuş o neden gelmiş bunu anlatıyor?"
Bu çocuğun analizci kişiliği olmasa hapı yutmuştum. Yani cidden bu konuda çok yetenekli.
İşime çok yaramışlığı da var.
Neyse işte biz tam üç saat konuştuktan sonra Niall telefonun başında uyudu ve bende kapattım. Salak bu çocuk.
Her zaman merak etmişimdir o yüzden yatmadan önce kendimi bir dizi karakteri gibi hayal edip seslice o cümleyi söyledim.
"Her şey daha ne kadar kötü olabilir ki?"
Hadi bakalım.
°
°
°
°
"YÜCE TANRIM SEN AKLIMI KORU!"
Sabah okula geldiğimden beri her sınıftan çıkmaya aynı manzarayla karşılaşmaktan bıkmıştım yahu! Bu ikisi beni mi takip ediyor ne.
Dün gece kadere meydan okuyup yattığım için miydi bu saçmalıklar bilmiyorum. Yinede henüz o daha kötüsü olan şeyi görmemiştim. Buna rağmen her şey baya bir berbattı.
Babam sabah beni uyandırdığında kendilerine ters falan yapmadım. Sonuçta hala tek evim oydu ve evlilik hakkında biraz da haklıydı. Yani tamam evlenmesi hala istediğim bir şey değildi ama buna karşı çıkmam sadece bizim aramızı bozardı.
Bu durumda Harry Styles yine susmuş yine susmuştu. Hele okula geldiğimde öyle bir sabırla sustum ki ben bile kendime şaştım. Hadi ama koskoca okulda ikisi de gelip benim sınıfımın olduğu katta mı dolanıyordu? Biliyorum ki bilerek yapıyorlar.
Buna Zayn'ın ayağına güya benim sakarlığımdan dolayı takılarak yere yapışmamda dahildi. Yok canım ne çelme takması. Ama bakın ben bunada sustum.
Bu çocuklar hani böyle değildi!?
"Harry inan bilmiyorum bak cidden iki yıldır bu okuldayım hatta bu üçüncü yılım ama daha önce böyle şeyler yapmıyorlardı."
Ed'e tek kaşımı kaldırırken elimdeki Çilekli Süt paketini sıkıyordum. Bu üçüncü dersti ve ben dördüncüsünü içiyorum. Süt komasına girebilirim ama bu pekte umrumda değil. Pipeti ısırmaya devam ederken konuştum. Ed alışmıştı artık anlıyordu beni.
" Ha sorun bende yani!? "
Turuncu kafa elindeki garip dergiyi oturduğumuz masaya hızla bırakıp yüzüme eğildi. Bu çocuk niye böyle ani tepkiler veriyor Nıall tipli insanlar neden beni buluyor diye düşünebilirdim belki ama bunu tuvaletde düşünülen konular arasına aldım. Sırası değil.
" Yok ya öyle demek istemedim!? Bak bir şeye sinir olmuşlardır ve belki önlerine gelenden çıkartıyorlardır?"
Elimdeki kutu boşalınca kutuyu masaya sertçe koydum. Okulun bahçesinde normal insalar gibi bir masada boş boş oturuyorduk ama nedense öğrenciler bana bakıyor gibi geliyordu. Ama bu çok mantıksız. Dünden kimsenin haberi yoktu. Bu sadece ben, Ed ve o ikisi arasındaydı bunlar. Başımı iki yana sallayıp kendime geldim.
"Karşılarına da hep ben çıkıyorum herhalde?"
Dudaklarını büzüp düşünceli bir şekilde geri çekildi. O karşımda böyle düşüne dursun bende kalkıp kantinden yeni bir Çilekli Süt aldım.
"Harry bence sen bu gün sınıftan çıkma dostum."
Okulun kapısında beliren ikiliye bakıp banada çok cazip gelen bu teklifi sunarken dergisini eline aldı. Sonra da ayağa kalkıp kolumdan tuttuğu gibi yan kapıya doğru beni sürükledi. Eh pek karşı çıkmadım.
Ama önüme dönmeden önce Zayn Malik'e dil çıkartmayı es geçmedim. Gıcık. Mavi gözlü hıyara ise hiç bakma gereği hissetmedim. Benim hayal kırıklığımın ayaklı kanıtı bu çocuk. Aslında suç onda değil ki resmen şanssızlıkta sınır tanımıyorum.
Başıma bir haltlar gelir diyerek giyemediğim yeşil gömleklerim sizi bu şanssızlığımdan uzak tutacağım inanın bana. Neyse.
"Dur ders kitaplarım dolapta, onları alıcam sen git."
Çilekli Sütümü Ed'e emanet edip koşarak üst kata çıktım. Çünkü dolapların hepsini ikinci kattaydı. Tenefüs olduğu halde boş gibi duran kat son sınıfların katı olduğunu fazla belli ediyordu. Düşünün yani tenefüs ama koridorda benim botlarımın sesi yankı yapıyor?
Neyse bir iki son sınıfla göz göze gele gele dolabıma vardım. Elbette bu normal sahne bir şekilde bozulacaktı değil mi? Sonuçta işin içinde ben varım.
Dolabın kilidini açmamla kitapların önünden bir kağıt yere düştü. Ama sorun bu değil sorun kağıdın üzerindr yazan not.
Çıkışta konuşmamız gerek. Arka tarafa gel.
Aynı el yazısı. O kadar da mal değiliz herhalde. Gitmiyorum.
°
°
°
°
Gittim.
Tamam ama bunun benim ismemle hiç bir ilgisi yok.
Her ders her ders aynı notu üşenmeden dolabıma atan şapşalla ilgisi var.
Elbette bu şuan benim arka bahçede mal gibi bekleyişimi ama onun ortada olmayışını açıklamıyor. Ama kimin umrumda.
Benim değil.
Gri tişörtümün eteklerini çekiştirip arkamdaki bahçe duvarına yaslandım. Duvarın öbür yanında bitmiş sarı çiçekler dikkat çekiciydi. Çiçek kopartmayı sevmezdim ama o an bir iki taneden zarar gelmeyeciğini düşündüm. Böylece sıkıntıdan saçımı yanıma çekerek ördüm sonra da sarı çiçeklerden biraz örgüme sıkıştırdım. Bunu yapmayı hep sevmişimdir. Yani saçımı örmeyi. Hayır hiçte saçma değil.
Ve evet ben saçımı bile ördüm ama o hala ortada yoktu. Zaten niye geldiysem. Beni kandırdılar kesin.
Bunu düşünmeye devam edebilir ve ordan gidebilirdim. Ama önümde büyük bir engel vardı.
Başımı kaldırdığımda birden bire önümde beliren yüzle olduğum yerde zıpladım.
"Senin orda ne işin var!?"
Onun ağacın tepesinde ne işi vardı!!!? Ve birden bire niye ters dönüp önüme atılıyordu?
"Kardeşlerimden daha iyi saç örüyorsun."
Nasıl yani şimdi en başından beri o ağaçta oturmuş yaptığım saçma şeyleri mi izliyordu? Yani saçma değil ama...neyse.
"Ne mantıksız bir konu değiştirme cümlesi."
Saçlarını düzeltmek için bir eliyle kahkülünü yana doğru iterken diğer elini sadece kot ceketinin cebinde tutuyordu.
"Bir konu mu vardı?"
Bu arkadaşla laf tokuşturursam akşama kadar sürecekti büyük ihtimalle. O yüzden derin bir iç çektim.
"Gelmen iyi oldu eve kadar peşinde dolanmaktan kurtuldum bunun için teşekkür etmeliyim."
Cidden mi? Bu kadar önemli mevzuyu merak ettim. Ayrıca Zayn Malik neredeydi?
"Konu ne? Saçma bir şeyse -"
"Konu saçma değil konu Zayn. Ve senin yarattığın ama haberdar olmadığın saçma durum."
Ne? Kim neyi ne yaratmış kim neyden habersiz nasıl bir dakika Zayn ne!?
"Ne!?"
Yüz kaslarım şekilden şekile girdi büyük ihtimalle ve kafam karma karışık.
"Bak şuan değil ama bu konuyu konuşmamız gerekicek şuan olmaz çünkü bunu söylemek bana düşmüyor ama sonuçta öğreneceksin -"
Kafam hiç bir şey almıyor dersem tek gerizekalı ben mi olurum.
"-Of anlamadın tamam. Sadece...telefon numaranı ver."
Aptal bu çocuk.
" Sen? Ah dur bahane arıyorsun değil mi!? Numarmla kim bilir ne yapacaksınız. Bende bir şey söyleyeceksin sandım."
Eh orda durmam için bir sebebim yoktu ve bende gidecektim ama sertçe omzumdan tutulup olduğum yere sabitlendiğim için tabii...
"Hayır hayır ciddiyim lazım olacak ver numaranı?"
"Bende hayır dedim ya. Hiçte lazım olmayacak."
Omzumu sıktığı için cidden rahatsız olmuştum ve kolumla onu ittim. Hiç gerek yoktu boş temasa sonuçta.
"Bak dur anlamadın."
Hayır anlamıştım bir kere.
"Demek istediğim saçma bir şekilde saçma olduğunu düşündüğün bir şey olursa ki olacak ama saçma olmayacak sana ulaşmam gerekebilir. Yani Zayn'e de ulaşabilirim ama o olmaz çünkü yardım istemeyecek ama sen isteyeceksin çünkü zaten sana yardım gerekecek am-"
BEYNİM!!
"Lanet olsun sus tamam!"
Kot ceketinden görünen telefonu alıp açtı ve bana verdi. Ben sıkıntıyla numaramı kaydederken göz ucuyla baktığımda büyük bir iş başarmış gibiydi. Kesin bir işler dönüyor.
"Harry Styles, olarak kaydettim. Al ama sakın beni rahatsız edeyim deme!"
Telefonu eline verip tabiri caizse koşa koşa ordan uzaklaştım.
Ne diyordu bu şimdi? Neden gereksindi ki numaram?
Henüz yoldayken mesaj geldiğinde birde kendi numarasını kaydetmem için mesaj attığını fark ettim. Peki kaydettim mi? Hayır. Hiç uğraşamam.
Dalgın dalgın eve vardığımda canım üvey annemle tanışma olayıyla karşı karşıya kalmıştım şidmi de. Babam fazlasıyla gergindi bu gayet doğal ve bende fazlasıyla asabiydim. Gitmek istemiyorum desem ne olurdu sanki.
Akşam olmuştu hazırlanmıştım bile bunun için baya bir geç kalmıştım sanırm.
Arabada da konuşmadık veya o gün içinde hiç konuşmadık desem daha doğru olur. Babam normalden fazla mı gergindi yoksa bu normal olan mıydı anlamadım aman zaten bende pek meraklı değildim bunu sorgulamaya.
Nıall ne demişti? Bir işler dönüyor. Ve evet bahsi geçen eve geldiğimizde sakince zile bastık. Böylece Nıall bir kez daha haklı çıktı. Çünkü kapıyı açan kadın ve onun arkasında ki çatık kaşlı ela gözler aynen böyle diyordu.
Zayn Malik...
°
°
°
°
Türk dizisi kıvamında👌
.
.
.
Kitap 60 bölüm sürecek hasapladım. Eh hesabınıda yaptığım ve bölümleri paylaştırdığım için daha mantıklı şeyler yazıcam artık.
Asıl olaya da başlamış bulunduk bu bölüm. Umarım kitap okunur ve ben 60 bölümü boşuna yazmam 🤦♀️
Kelime sayısı: 1996
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top