Kronik Suçluluk

Heey selam! Okuyan kaldıysa pepdpa bir önerim olacaktı

Y
O
R
U
M
M

🥺😩

Hatalar için de geleneği bozmadan özür diliyorum, cidden acele-

Bu sefer cidden acele değildi ama wpdlşqğd osln sorry.

°
°
°
°

Bizim dudaklarımız temas ettiği an Ed tiz bir çığlık atmış böylelikle tebessümüm Louis'nin öpücüğüne konmuştu.

Saatlerce güneşte yürümüş gibi kızarmıştı kulaklarım. Elleriniyse heyecandan düşüp yerlerde takla atmamak için sıkıca tutuyordum. Nefesim kesilmişti. Ayakkabılarımızın burunları dip dibe, kabaran saçlarım yüzüne değiyordu. Gerçekten de evlendik ha!

Parmağımda kocaman yüzük var tabii ki evlendik!!

Biliyorum, asice ve izinsizce, fena halde büyük bir şey yaptım ben; fena halde büyük bir düşüncesizlik ettim! Hatta fena halde birden fazla düşüncesizlik ettim. Bunun farkında olmak başımı döndürüyor. Kendimi kötü ve çok iyi hissetmeme sebep oluyor. Masumiyeti bozulan esas karakterler gibi. Hatta direkt şöyle, Anakin Skywalker gibi hissediyorum.

Tamam tamam abartmayalım.

Öpücüğü gereksiz uzatmayıp yavaşça ayrıldığımızda gözlerimi açamadım. Sıcak nefesi yüzümü, parmakları ellerimi okşuyordu, kalbimin sesini ise göğsümden değil de sanki kilisenin yankı yapan duvarlarından dinliyordum. İlahi, kalbim bir ilahi bestelemişti!

Evet yine biliyorum, az önce tam olarak az önce girdiğim risklerin hepsini açıkça kabul etmiş, Louis'nin sevimli ve aceleci yeminini sessizce dinlemiştim. Ona olan güvenim başıma çok büyük bir dert açabilirdi ama gerçekten çok fazla şeyi göze almıştım, Louis'nin çıkartabileceği sorunlar da başlangıç paketinden farksız sayılır.

Çocukların bir şeyler söyleyip gülüştüğünü fark ettiğim halde anlayamıyorum. Heyecanım endişeye dönüşmeye hazır. Bir yerlerden birileri fırlayacak her şey rüya çıkacak ya da mahvolacak diye ciddi ciddi korkuyorum. Ve kafamda, rahatladın mı bari, heeh iyi bok ettin gibi tandık olmayan sesler de duymaya başlamıştım. Ama bilin diye söylüyorum bu kısım hiç mi hiç moralimi bozmadı!

Çünkü...evet rahatladım.

Gözlerimi açmam ve tekrar gülümsemem bir olmuştu. Elini bırakıp tacımı düzelttim. Tüy kadar hafifim! Louis bana dudakları aralıkken hayranlıkla bakıyor ben ise gamzelerimi sonuna kadar belli ederek ona kocaman gülümsüyorum. Yanaklarım ağrıyor. Sıcak, fazla sıcak, resmen kemiklerim bile ısınıyor, endişeler maviye yaklaşamaz ki, mutluyum, harikayım! Yerimde zıplamamak için zor duruyorum. Heyecandan öleceğim! Saçlarımı kısa ve kabarıkken sevmediğim halde sorun yok. Pijamalarla evlenmiş olmamız en ufak etkiyi kırmıyor.

Heyecanlıyım ve heyecanla korkuyorum etraftan alacağım tepkilerden, Louis'nin bazı şeyleri öğrendiğinde yapabileceklerinden, yaşımdan, hayatıma birden soktuğum tüm diğer risklerden ama evet aynı zamanda çok da mutlu ve huzurluyum. Bunu idare edebileceğimi, yapabileceğimi düşünüyorum. Anlayışı hak ettiğimi, hak ettiğim gibi de alacağımı çünkü etrafımdakiler tarafından biraz da olsa sevildiğimi, üzerlerinde suçluluk hissi bıraktığımı umut ediyorum.

Onlar benim ailem! Beni öylece iteceklerse, başım derde girdiğinde, düşüncesizlik ettiğimde korumayacaklarsa ne önemi var ki tüm o birlikte geçen yılların? Korkuyorum evet ama hayır güveniyorum da. Elbette kızacaklardır, elbette yaptığım yanlışa tepki vereceklerdir istediğim de bu ya...sinirlendikleri halde yanımda olmaları. İhtiyacım olan bu. Biraz da onların benim için alttan aldığını görmek, benim için sustuklarını görmek, kırıldıkları halde beni bırakmamalarını izlemek.

Gerçekten ihtiyacım var. Sadece onların istediği kişi olduğum için sevilmediğimi bilmeye. Gerçi hiçbir zaman istedikleri kişi değildim, ama en azından denemiştim.

Tek büyük endişem şu an Louis'nin babası. Henüz görmeden nefret ettiğim, sevdiğim çocuğun dönüşmesinden ölesiye korktuğum şu herif...keşke ölse.

Gülümsemeye devam ettim. Niall ve Ed arka fon olarak halen ağlıyor Zayn ve Liam zahmet edip büyük bir gevşeklikle alkış tutuyordu. Saçma sapan bir ortam vardı, Tommy'nin de az önce Niall'ın yaptığı gibi burnunu seslice peçeteye sildiğini duydum. Her şey çok fazla renkli, coşkulu, komik, saçma, dramatik, ürkünç, eğlenceliydi ve ben kahkaha atmanın eşiğindeyim, gülümsemekten kıpkırmızı olmuştum bile. Sakin ol Harry, sakin ol sadece evlendin, zaten biliyordun böyle olacağını sadece zamansız oldu! O senin yılların ve kaderin, biliyordun! İlk dakikadan beri biliyordun!

Doğrudur.

Çok aşığım.

Ve sanki sadece ben bu duyguları biliyor ve görüyor gibi özel hissediyorum. Sanki Louis bile bilmiyor içimde ona karşı saniye saniye büyüyen tarif edilemez o sevgiyi...

Yalnızım koca bir aşkla, yapayalnız, anlatamıyorum yeterince ve göstermiyorum elimden geleni yapsam da. Belli etmek için daha deli olmam gerekiyor, daha aykırı, çaresizce acı dolu, ölecek kadar mutlu, vay aptal çocuk!

Sevmek insanı etrafa karşı böyle hırçın, uçuk, anlaşılmaz da yapıyormuş demek ki, bilmiyordum. Ona karşı ne kadar uysallaştıysam insanlara karşı o kadar tahammülsüzleşiyorum. Biliyor mu başkaları da bu duyguları? İnanılır gibi görünmüyor elimde değil, aşk benimle o kadar özel, yalnız ve güçlü ki başka kimseye derdini anlatamıyormuş düşüncesine kapılıyorum.

Belki de herkes başka bir aşkla tanışıyordur, etrafta aşklar vardır ve her insan bir tanesiyle anlaşabiliyordur? Kimi merakla tanır onu, kimi ilk görüşle, kimi nefretle, kimi fedakarlıkla, kimi incelikle her neyse hepsi farklı, herkes için aşkın anlamı farklı, herkes için aşk farklı birisi ve asıl mesele: Ben şu an benimkini sıkıca tutuyorum. Bu tutuş bana çok güçlü hissettiriyor, ona karşı bile güçlüyüm, kaynağım ise tamamen kendisi. Bu güç bana güvende hissettiriyor, kaynağım ise varlığı. Bu varlık bana evde hissettiriyor, kaynağım ise gözleri. Ah mavilerini öyle nefessizce seviyorum ki -

Rahip boğazını temizledi, Louis'e özenle baktığım ve milyonlarca acı, tatlı, komik, felaket sahne gördüğüm aynı zamanda da ana odaklandığım o garip çizgiden hızla ayrılmak zorunda kaldım. Gülümseme işini kesemeden tabii ki!

"Pekala, biz hiç karşılaşmadık sizi daha önce görmedim, siz de beni tamam mı? Hadi iyi geceler, Tanrı sizi korusun." Ona heyecanla el sallamam dışında aldırmadığımızda o da bizi sallamadan geceliklerine sarılarak paravanın arkasında kayboldu.

Rahibimiz bile değişikti... Ben hiç normal insanlara rast gelmiyorum gerçi. Dudaklarımı birbirine bastırdım. Normaller sıkıcıdır zaten.

Mavilere geri döndüm, daha az dalgın daha çok düşünceliydim. Onun da düşünceler içinde yuvarlandığı halde mutlu olduğu her halinden açıktı. Birilerine sarılmak ister gibi kıpır kıpırdı ruhu. Ellerini sıktım. Büyüdüğümüzde, yaşlandığımızda ve öldüğümüzde; kavga ettiğimizde ve ayrı düştüğümüzde ve aşkımız solmaya yüz tuttuğunda Tanrı tarafından bir bütün olarak görülecektik. Ayrıldığımızı hayal bile edemiyordum, birbirimizi aldattığımızı da, hele gözlerimizdeki ışığın solması-

Birisi bana hayal dünyasında yaşamıyorsun sadece hayallerini gerçekleştirmek istiyorsun desin, birisi bana aşk yalan değil insanlar güvenilmez ve sevgi kelebekler gibi çiçekleri gezmiyor desin, dünya iğrenç değil sadece bazı insanlar iğrenç desin, umut peri masalı değil desin.

Biliyorum ki her şey pespembe değil, bilmekten çok yaşıyorum hatta, ama bildiğim bir başka şey de mutluluk için mutsuzluğun yokluğunun gerekmediği.

Büyük ihtimalle çok kötü şeyler de yaşayacağım, daha 17 yaşındayım ve tek dramım aile ama onlar geride kalmaya başladığında bambaşka şeyler çıkacak karşıma sadece duymak istediğim, Louis'nin yaşadığımız yıllar boyunca yanımda olup ellerimi tutacağı.

Az önce bir yemin ettik, Tanrı'nın evinde, bu şu günlerde yalnızca boş sözlerden ibaret olsa da ben hepsinin gerçek olmasını istiyorum. Onun da böyle düşündüğünü biliyorum.

Mavileri parlıyor, gençliğin verdiği heves ve cesareti görüyorum onda; sıklıkla nefes alıp veriyor, aşkın susuzluğunu görüyorum onda; başı dik, olgunlukla verilmiş bir yemini tutacak gücü görüyorum onda. Açıkçası ben onda her güzelliği görüyorum. Her anı her yaşadığımız güzellik hafızam yerine onun varlığında toplanıyor ve sanki bu onu her saniye daha değerli yapıyor.

Biz var oldukça, Harry ve Louis oldukça daha da güzel olacağız çünkü biz Harry ve Louis oldukça her anımız güzel hatırlar yaratacak yüzlerimizde.

Peki...Şimdi ne olacak. Kızlar evde biz ise evlendik. Hamile falan olacağım? Bebek yapacağım! Dingin huzurum hızla açan nar çiçekleri gibi gürültüyle patladı. Sakinleşen ifadem ve yüzüm tekrar renklenmeye başlamıştı. Ah bebek yapacağım! Onu nasıl çıkaracağımı ben de bilmiyorum henüz ama merak etmeyin halledir, en kolay kısım şimdilik orası gibi görünüyor.

"Bunu nikah olarak kabul edelim beyler, düğünü ben halledeceğim!"

Niall'ın ağlamaklı ama yüksek sesine şaşkınlıkla döndüğümüzde halen Louis ile karşı karşıya, el eleydik. Doğru mu duydum? Düğün mü dedi o? Ne düğünü? Çılgın şeyler geliyor aklıma-

Sarı cinim göz yaşlarını Ed'ın omzunda sakince silip ellerini beline sabitledi. Birden bire modu değişmişti. Şaşırmadık.

"Bakmayın öyle canım, işler legal hale gelince yapacağım zaten, tüm dünya Niall Horan'ın nasıl bir organizatör olduğunu görmeli." Ed abartılı kahkahalar atıp göz yaşlarını koluyla sildi. Liam ise ikisine değişik bakışlar atıyordu. "En iyi düğünü yapacağız." diye hırsla fısıldadı İrlandalı.

Zayn'in göz devirişini keyifle izledim. Halen bizi kıskanıyordu anlaşılan sayın, sevgili, çok kıymetli, şahsına münhasır pis kara kedi.

Ona inat etme niyetiyle ciddi ciddi düğün fikrini aklımdan geçirirken zihnimde benim ve Louis'nin harika takımlar, muhteşem eğlenceler eşliğinde düğün yaptığımızla ilgili çeşitli zaman ve mekanlarda karelerimiz canlandı. Hiç, hiç düğünsel işler falan düşünmemiştim ki ben daha önce! Ah, gözlerimin parladığına eminim, yeni hedef!

"Olur olur."

Dedim, hızlı hızlı kafamı salladım sonra da Louis'i arkamdan sürükleyerek basamakları zıpladım. Kanatlarım falan çıkabilirdi her an ve evet şaşırmazdım.

"Şimdi ne yapacağız?" belli ki Liam bu gece de bir çeşit eğlence hayal etmişti. Omuz silkip sinsice Louis'e baktım. Loş ışıkta ayrı bir yakışıklıydı. Ah onu afallatmayı seviyorum. Gözlerini kırpıştırdı.

İmalı bir tonda "Bilmem ki, kocama sorman lazım Liam." diyerek tuttuğum elini bıraktım ve koluna sarıldım başımı ise omzuna koymuştum. Duyduğu kelimeyle şaşırıp kasıldığının farkındaydım. Kalbinin atışlarını buradan bile hissediyorum. Hızlı.

Ed ve Niall heyecanla kahkaha attılar, ben de oldukça ortama yabancı duran Zayn'e bakıp dil çıkarttım, böylece Liam gülümseyip benim kullandığım imalı ses tonuyla Louis'e bakmıştı.

"Ah peki. Ee Louis, siz yeni Tomlinsonlar'a bir şeyler içelim mi ne dersin?"

Biraz yukarıya kayıp yüzüne baktığımda kocaman olmuş mavilerini Liam'ın üzerine kilitlenmişti, kıkırtıma engel olamıyorum!

"Biz bu bakışı, evet tabiii ne demek, olarak algıladığımıza göre hadi gidelim!" Hepimiz gülüyorduk, Louis ve Zayn hariç, çokta mühim değiller zaten neyse.

Ben, Liam, Niall, Ed ve Tommy iyiyiz. Heyecanla bakışıyor ve çıkışa yürüyoruz koşar adımlarla, ben benimkinin elinden tutmuş çekiyorum Liam da adı lazım değili sürüklüyor.

Uzun, çok uzun kapıdan geçip dışarıya çıktık, adımlarımızın yankısını yapan kiliseden, Niall hepimizden önde koşuyordu ve Ed de onu takip ediyordu. İkisinin arasında ne var bilmiyorum, en son konuşmuyorlardı çünkü Niall Ed'in duygularını öğrenmişti ama tüm bunlar yaz tatilinde olduğu için hiç karşı karşıya da gelmemişlerdi. Belki de birbirlerini uzun zaman sonra gördükleri için birden bire hiçbir şey olmamış gibi yapma kararı almışlardır.

Bununla sonra ilgileneceğim.

Boştaki elimi ilgiyle karnıma koydum, burası mideydi ama bebek midede olmazdı, o halde neredeydi? Aşağıda bağırsak varsa, yanda böbrek- biyoloji bilgim el vermiyor üzgünüm, homoluğum bana derslerde de kadın vücudu hakkında hiç yardımcı olmamıştı.

Ah bebek içimdesin sonuç olarak biliyorum, er ya da geç kendini belli edeceksin! Saklanabilirsin ama kaçamazsın!

"H-harry?" Şaşkınlık, hayret ve mutluluk kaplı sesiyle arkama dönüp kocacığıma baktım, yeni adı kocacığım belki evimin erkeği de olabilir ama bunun için önce evimin olması lazım, keskin yüz hatları kasları gerildiği için daha belirginleşmiş sakallarının görüntüsü parmak uçlarımı karıncalandırmıştı. İnce dudakları aralıktı, sözlerini düşünüyor olmalıydı.

Yavaşlayıp yanına sokuldum, kalbim gürültülü şarkılar söylüyordu, kokusu tüm benliğimi sarıp sarmaladı. Başımı döndürüyor...

"Sen az önce bana-" Tacımı tekrar düzeltip kıkırdadım. Sen halen orada mısın loulou?

"Kocacığım dedim evet."

Ağzı bir karış açık kalmıştı, ancak bu sefer şoktan çıkması pek vaktini almadı. Louis hızlı bir çocuk. Gülümsedi, her zamanki gibi beni uçurumdan düşürüyordu mimik hareketleri, gözlerim baygınlaştı. Büyüleyici...

Tuttuğu elimi bırakmadan kolunu omzuma attı, başını başıma yaşamıştı, adımlarımız aynı ritmi tuttu. Diğerleri dört beş adım önde kalmıştı, Tommy'nin zıplayarak koşuşuna gülümsedim.

"Bilirsin tek isime takılı kalmamak lazım ama ben sana daha çok güneşim diyeceğim sanırım."

N-ne...güneş, ben mi!

BEN!

BANA DEDİ! İnanmıyorum!

Nasıl...böyle düşündü ki? Öylesine dememiştir herhalde, o da benim gördüğüm gibi mi görüyor beni?

Neden şaşırdım...tabi görecek, evlendik bir defa. Bana tapması lazım.

Ama ilk defa öyle dedi - daha önce de evim demişti yine baygınlık geçirmiştim hatırlıyorum, ateşim çıkıyor şu an, tam şu an, hızla!

Cevap veremedim, bunu yerine başımı tamamen başına yaslayıp gözlerimi kapattım, o nereye yürüyorsa oraya yürüyordum. Uçurumsa uçurum, atlarım yanında ve beni iterse de sadece düşerim. Tuttuğum elini sıktım.

İçimdeki pembe ateşin dumanları dudaklarımın arasından göğe süzülüyordu, kalbim yanıyordu, acı yoktu, yerimde duramıyordum ama ruhum dinginlik içindeydi.

"Bizi takip edin, sizi çok güzel bir yere götüreceğiz." Liam'ın yakından gelen sesiyle başımı kaldırdım, çocukların yanına gelmiş motora doğru yürüyorduk, kendimce tebessüm ettim. O nereye yürüyorsa oraya yürüyordum. Bu uçurum olmak zorunda değildi.

°
°
°
°

Zayn, Tommy ve biz önümüzdeki arabayı sakince takip ediyorduk. Nereye gittiğimiz hakkında bildiğimiz tek şey ise Liam'ın sevdiği bir yere gittiğimizdi. Bu kesinlikle kalite kontrol için yeterli evet. Derin bir nefes aldım. Kask suratıma esen rüzgardan beni koruyor böylece gözlerimi açık tutabiliyordum. Aydınlık akşam yerini karanlık geceye bırakmakta aceleciydi. Aileler geri adım atmış sokaklar yarı yarıya gençlere kalmıştı.

Başımı Louis'nin sırtına yaslamışken ve iyiden iyiye hoşlanmaya başladığım motosiklet yolcuğuma kapılmışken yol bana oldukça heyecanlı görünüyordu. Meraklı ve istekliydim. Hız beni daha da coşturuyordu sadece. Uçmak falan istiyorum.

Çığlıklar atmak istiyorum. İçim içime sığmıyor aşk ve gençliği aynı anda tutuyorum ellerimde. Bu yük ağır ve sonsuza kadar taşımak isteyeceğim kadar dolu. Ağlamak, gülmek istiyorum. Kanım damarlarımda hızla geziyor hissediyorum. Aynadan yansımasına baktım. Camdan gördüğüm kadarıyla gözleri boncuk boncuk parlıyordu yine. Ah, mavi kelebeğim! O etraftayken hayatım pembe kalpçikli instagram efektini açmış gibi oluyor. İç çektim.

Eve gitmek ve ona sarılarak uyumak istiyorum. Aslında pek uyumak istemiyorum ama- her neyse yıllık azarımı yedim daha fazlasına gerek yok. Üstelik evde çocuklar var. Ayıp.

Kendimce kıkırdadım, sesim çıkmamıştı ama o yine de fark edip aynadan bana göz attı.
Kemiklerimin bir bakışıyla eridiğine eminim. Tüm bedenim hissizleşiyor ve kitleniyor sayesinde. Beni bitiriyor bu çocuk...her anlamda.

Neyse.

Ev demişken işte yola çıkmadan önce Louis, Lottie'yi aramış kızları sormuş ben, Liam, Niall ve Ed ise markete gidip yiyecek içecek bir şeyler almıştık. Kızların iyi olması içimi rahatlatmıştı açıkçası, bilirsiniz sorumlu olan biziz ve evde olmak yerine evleniyoruz. Üstelik tam da böyle anlarda her türlü bokluklar beni bulur normalde, başımı illa derde sokarım, ama bu sefer yanımızda iki adet sekiz canlı kedi var. Zayn ve Louis, bu ikisi yıllarca o okuldan atılmadılarsa ya da şu motosiklet yarışlarında göt baş dağıtmadılarsa başlarına daha da kolay kolay bir bok gelemez bence.

Markette dedikodu ettik ucundan, Nick ve Louis geçen dönem sonu kavga etmişler çünkü Lou bizim salağın orada bile olmayan benden hoşlandığını falan sanmış. Nick'den bahsediyoruz...herif birisinden hoşlansa bile kendisi bunu algılayana kadar hoşlantısı geçer.

Bir de Brianna var, tüm yıl bizimkilerin peşinde dolanmış sebebi tespit edilemiyor. Ben biliyorum ama, kaşar çünkü.

Kolay soru.

Malum kişiden bahsetmiyorum bile, tek yaptığı Louis'nin tepesinin tasını arttırmak ve onunla uğraşmakmış.

Liam'ın alınan intikamı geri kalanların hepsine haddini en azından lise sonuna kadar bildirmiş olsa gerek ki etraf artık sessizmiş. Buna sevindim, şu lise hayatımda son yılım adam akıllı geçse bari.

Kantinci evlenmiş, Ed'in örümceği ölmüş, Zayn resim yarışması kazanmış, Lottie voleybol takımında kaptan olmuş, Niall'ın teyzesi iki kat daha zengin olmuş, babam ve Trisha oldukça mutluymuş ama bizim reis halen bu evlilikten memnun değilmiş, benim odam olduğu gibi duruyormuş, Safaa beni çok özlemiş, Zayn ve Liam onları kilitlediğimiz gece ilk defa öpüşmüşler ama Liam, Zayn kızacak diye korkup çığlık atmış üstüne de kendisini camdan aşağı atmaya kalkmış, Ed ve Niall artık kaykay kullanıyormuş, Edebiyatçı değişmiş vs vs bir yığın başka iş.

Konuştuk da konuştuk, iki dakikalık alışveriş bir saat sürdü en az. Bu süre boyunca Liam öfkesi uçmuş gibi bizim kara kediyi övüp durmuştu. Ed ve Niall ise arkadaş kalacaklarmış, bunu öyle normal ve sesli söylemişlerdi ki (Üstelik bu konuşmanın beşinci saniyesinde Niall salağı'nın kesinlikle Ed'den hoşlandığını anlamıştım) az kalsın düşüp bayılacaktım.

Ne yaşıyor bunlar?

Doğu Avrupa dizilerindeyiz de benim mi haberim yok?

Yaşıtlarımızın favorisi büyük ihtimalle alkol falanken (Niall dahil) ben küçük ve sevgi dolu evlilik kutlamam için kendime beş paket Çilekli Süt, çocuklara da hep beraber içebilmeleri için kola ve limonata seçtim. İrlandalı'nın gözü açıkça alkol şişelerinde kalmış yüzü asılmıştı, hep beraber ona güldük. Bu dörtlüyü özlemiştim.

Yarın olduğunu öğrendiğim okulaysa yeni ve farklı bir şekilde gidecektik karar vermiştik.

Kuralları ilk gün kim takar ki zaten, yarı çıplak ve ordu halinde gitmemiz de pek önemli olmaz bence. Hem kıyafetleri çantalara atacağız. Hayaller-

"Hatırlıyor musun, geçen yıl sana motosiklet kullanmayı öğretmem karşılığında bana kek yapmanı istemiştim?"

Sesini zor da olsa duydum. Boş yol önümüzde akıyor gidiyor evler geçiliyordu hızla. Gülümsedim, kask bunu gizlemişti.

"Hatırlıyorum, pembe kask bana kalmıştı."

"Sana öğreteceğim, o keki çok istiyorum."

Oldukça büyük bir kahkaha attım zaten içimi yakıyordu her hareketi bir de şu tatlı kelimeleri yok mu! Beline daha sıkı sarıldım. Aynadan ona bakıyordum, o da arada bir bana bakıyordu. Hepsi bizi geçmişti yine ve biz geride kalmıştık.

"Bunun için derse gerek yok istediğin zaman sana kek yaparım loulou."

O ne isterse yaparım.

Aptalım biliyorum ama konumuz bu değil.

Gaza yüklenmeden son bir bakış attı, tek kaşını kaldırmıştı, görmesem de gevşekçe kıvrılan aralık dudaklarını zihnimde kolaylıkla canlandırıyordum.

Hızlandık, gece bizimdi sanki, etrafta kimsecikler yok evlerin ışıkları tembelce açık. Başım döndü yolları döndükçe ve midem kasıldı, bu mutluluk fazla geliyor gibi hissediyordum, bu kadar heyecanı kaldıramıyordum sanki, yorgunlukla bitkinlikle savaşıyordu artık hevesim.

Yutkundum. Kulaklarım çınlıyordu, nefes nefese kalmıştım, avuçlarım korkunç derecede ısınmıştı, boynum ve enseme ise kesinlikle kaynar sular dökülüyor.

Zayn'e takıldı duygularla koyulaşmış yeşillerim, oldukça rahatsız görünüyordu. Kaskı yine takmamıştı, gördüğüm yüzü asık ve sertti. Louis onu görmezden geldiği içindi biliyordum ama bunu düzeltmek için henüz yeterince uğraşmadık. Eminim ki benim kocacığım gururu kesip hızla yumuşayacaktır.

Haha!

Şaka yapıyorum, Louis'nin gururdan resmen sırtı kamburlaşacak.

Neyse ki umut bedava.

Araçlar topluca ara bir yola girdiğinde elimde olmadan irkilip karanlığın gölgelediği Zayn'e bakmayı kestim. Toprak yolda bilmediğim tahmin de edemediğim yerlere sürüyorlardı, bunlar pek umrumda değildi gerçi. Bana tek gereken unsur Louis Tomlinson. Kendileri de zaten önümde bulunmakta yani sıkıntı yok.

Yüzümü terleten kaskı çıkartmak için sabırsızdım. Ormanlık bir alana geldik, her yer ağaçlarla ve küçük evlerle doluydu, nasıl buraya bu kadar hızlı ve kolay geldik hiçbir fikrim yok, ya şehrin içinde yarı orman bir arazi var ya da ben cahilim ve bu şehir hakkında bir halt bildiğim yok. Gerçi o kısım her türlü doğru da işte -

Durduk, kafe gibi bir yere gelmiştik. Hemen indim. İlk defa böyle bir yere geliyordum. Tüm yaşıtlarım kafelerde büyürken ben çocuk yapmıştım malum...pişman olacağım değil mi?

AMAN!

Tek pişmanlığım Louis'e benzeyen bir kız çocuğu olsun.

Kız olur mu acaba? Erkek olursa? Kime benzer? Ya anneme benzerse!

Köpek havlamaları, gece sessizliği ve sıcak ışık etrafımızı sarıyordu. Kaskı hevesle çıkartıp etrafa bakındım, Louis daha sakindi, önceden buraya gelmişti sanırım. Gerçi onun yemediği bok mu vardı sanki. Yarışlar, barlar, kavgalar, karakollar, kızların kalbini çalmalar, saç örmeler, alkol tüketmeler...

Ben hiç böyle şeyler yapmadım, içmedim bile. Neden hiç içmedim ki...gözlerimin yavaşça dolduğunu hissediyordum ama sinirle başımı iki yana salladım. NE AĞLIYCAM BUNA BE! Saçmalık. Şu kadınsal hormonlarla kılıç tokuşturan hormonlarım psikolojime hızla sıçıyor olmalı. Yıllardır yavaş yavaş dozu artan bir ilacı tek seferde bırakmıştım sonuçta. Tam sıkıntıyla iç çekerken Louis yavaşça elini belime attı, iç çekişim boğazıma dizildi tebrikler. Öksürükler saçmaya başladım ama bu hareketi çok hoşuma gittiğinden gülümseyip ona baktım, ekstra mutlu görünüyordu.

Ona ettiğim haksızlık içimi kemirmeye başlayacaktı tekrar, hemen önüme döndüm. Kalbim halen kırıktı. Bana yaptığı saçmalıkları unutmayacaktım. Ben de onu kırmak istiyordum. Ama bunu bilerek yapmak çok zor. Onun elinde olmadan yaptığı aptallıklar beni üzüyordu sonuçta bense bilerek yapıyordum...

Beni affeder mi?

Küçük kafeye girdik, renkli ve genç işi bir dekorasyonu vardı, ormanın ortasında ne işi olduğunu uzun bir süre anlamamıştım, ama sonradan anladım (Liam söyledi) burası bir sitenin bahçesiymiş!

"Harry baak, kelebekler!" tavan, korkunç sayıda kelebeğe ev sahipliği yapıyordu, Ed umarım-

(Yarım saat sonra bir tanesini yakalamak için tüm kafeyi ayağa kaldırdı.)

"Şu masaya geçelim!"

Niall'in önermekten çok emrettiği köşedeki bir masaya oturduk, balkon tarzı bir yerde olduğumuz için üç yanımız açıktı ama hava güzel olduğu için bununla ilgili bir problemim yok. Cam korkuluğun yanındaki sarı koltuğa oturdum, Lou yanıma, Liam karşıma, Zayn de onun yanına geçmişti. Niall ise hırsla onun yanına geçince esmer gözlerini kısıp koltuğunu Liam'ınkine yaklaştırdı. Tanrım... Ed karşısında ve Tommy de baş köşedeydi. Mükemmel oturma düzenleri her zaman beni bulur.

Garson gelene kadar kendi aldıklarımızı çıkarttık sonra da herif bize tip tip bakarken büyük bir pasta istedik. Ne yani, Çilekli Süt satsalardı onlar da, kim satma dedi?

"Bu beraber ilk kafeye gelişimiz!"

Sarışına bakıp gülümsedim, Louis'in kıkırtısı başımı döndürdü, tatlı yüzüne baktım.

"Ve kesinlikle son değil dostum."

Ed kahkahayı patlattı, Niall da ona katıldı sonra Liam...bu çocukları seviyorum.

Gülüşüp bol bol ben ve Louis'nin evliliği hakkında hayaller kurduk mesela, ilerideki ev eşyalarımız ve yemeği kimin yapacağı ve kedi mi yoksa köpek mi alacağımız (ikisi de olacaktı büyük ihtimalle) araba markası bile ah vs vs...

"Ee babalarınız bunu öğrenince ne olacak peki?" Zayn imalı imalı sorunca alaya almak istesem de sadece gözlerimi kaçırdım.

Nasıl olacak ki acaba aptal! Boku yiyeceğiz o olacak. Louis'nin iç çektiğini duydum. Zayn'e ayar olduğu belliydi.

"Öğrenmeyecekleri için bir şey de olmayacak, tabii birileri kalleşlik yapmazsa-" Mırıltılı ya da hırıltılı, seçemedim, bir tonla esmere bakarak konuşması tezimi sadece kanıtlıyordu.

Geri zekalı ne diye geriyor ki ortamı zaten Louis ile arası bozuk- bu çocuğa rahat batıyor ciddiyim.

"Ne demek istiyorsun?" Zayn kırgın ama kızgın bir bakış attı Lou'ma ve sonraki bir dakika sadece o ikisi bakıştı biz izledik. Bu oldukça gergin ve yorucu bir süreçti, Niall'ın sağa sola sürekli hareket eden gözleriyse beni daha çok yoruyordu. Liam esnedi, umrunda değildi sanırım. İlginç...

"Sen anladın."

"Sadece bir hataydı ve bin defa özür diledim?"

"Beş aylık bir hata için teşekkür ederim, her şeyi çokça telafi etti özrün."

"Telafi etmeyeceğini biliyorum zaten ama arkadaşlığımızı böyle bir şey için tamamen bitiremezsin!"

Zayn Malik kaşınıyor, oynat bakalım.

"Böyle bir şey? Küçümsediğin o Böyle Bir Şey'in benim için ne anlama geldiğini halen anlayamadın mı?"

Aralarına pasta inene kadar birbirlerine kötü kötü bakmayı sürdürdüler. Açıkçası bu manzara beni üzüyor. Niall ile bu halde olduğumu düşünüyorum da çünkü...KORKUNÇ!

"Pekala, bu bir evlilik kutlaması ve bizim pasta kesip şu ikisinin vıccıklığını izlememiz lazım." Ed isyan edip kızıl saçlarını minik bir tokatla tepede bağladı, onun bu tavırları istemsizce gülümsetiyordu.

"Biz vıccık değiliz." Louis de konuyu kapatarak Ed'e göz devirdi, başımı salladım. Biz vıccık değiliz!

"Göreceğiz- hey!" Çilekli Pasta'nın (Çilekli her şey güzeldir. El kremi hariç.) üzerindeki çikolatalardan birisinin Niall tarafından çalınması bizim havuç için oldukça büyük bir suçtu anlaşılan, oturduğu yerden uzanarak elinden aldığı parçayı yerine geri sabitledi. Niall ise hüzünle bana bakıyordu.

Başımı iki yana sallayarak güldüm. Ve o an gamzelerimden birisinde Louis'nin dokunuşun hissettim. Kıpkırmızı ol, düğmesine basmıştı. Göz göze geldik, mavileri gülümsemekten kısılmıştı. Nefes ala-

"Aynen vıccık değiller."

"ED!" ikimiz birden bağırdık.

Bu gün değil, şu an ikimiz de pijamalı ve duygusalız.

Pastayı çok heves ettiği için Niall kesti, yamuk yumuk olması dışında bu sorun değildi ama neyse ki Liam o daha fazla batırmadan servisi alıp pastayı kurtarmıştı. ÇİLEKLİ DİLİMİ BANA VERMİŞTİ!

EVLENDİM YA HANİ ONDAN!

Mutluluktan ağlamak üzereydim, hatta gözlerim dolu dolu teşekkür etmiştim bile ve-herkes bana güldü.

Somurttum. Duygusal insan olmak suç bu devirde.

Louis bebeğim kocacım gülmedi ama, yanaklarımı tutup burnumu öptü, öpmeseydi zaten tüm akşam somurtuk gezerdim.

Tanıyor işte kocasını, vefalı erkek.

Çok düşünceli!

O çok iyi ve harika.

Bir süre gülüp eğlenip pasta yedikten sonra tekrar suçlu hissetmeye başladım. Kronik suçluluk hissi başlangıcı mı bunlar?

Lou beni her mutlu ettiğinde kötü oluyorum.

Bir dakikadan sonra hepten koptum ve adam akıllı çocuklarla eğlenemedim, heyecandan ve farkındalıktan midem bulanıyordu ama kimse de fark etmiyordu. Niall hariç- o bana endişeyle bakıyordu. Yüzüğümle oynadım bol bol.

Çocuklar oldukça kaptırmışlardı, Zayn ve Louis'nin coşkulu atışmaları yine havada uçuşuyor bazen "-babanı öldürmüşüm gibi tepki vermeyi kessen-" diyor Zayn yarım yamalak dinliyorum ve "Babamı öldürseydin sevinirdim zaten." diyor Louis pür dikkat dinliyorum.

Niall bakmaya devam edince sıkıntımın ne olduğunu önce başımla Louis'i işaret ederek sonra da karnımı göstererek özetlediğim, oysa kısaca eliyle konuşma işareti yaptı.

Pekala şu kısacık ömrümde tek öğrendiğim şey, Niall ne diyorsa doğrudur.

Bu yüzden kafam daha karıştı. Biz artık evliydik! Yemin etmiştik! Ona karşı dürüst olamam lazım.

Pekala konuşacağım.

Ne zaman bilmiyorum ama- bilmiyormuş gibi mi yapsam?

"Jay'in nöbetinin bitmesine bir saat kaldı, eve dönmeliyiz." dedi Liam. Ne kadar da çabuk geçmişti öyle... Beş paket Çilekli Süt! Pipetleri ölü olarak masada yatıyor. Her birisini Louis'nin bedenini süzerek ısırdım.

Çok ateşli bir kocanız olursa anlarsınız.

"Ah hadi ama daha Louis, Zayn'e en ağır küfürü etmedi kavga izleyecektik!" Ed hep formunda olmayı nasıl başarıyor çok merak ediyorum.

Niall yanaklarını sıktı "Bizde kal ben sana küfür ederim ve kavga ederiz ne dersin Ed!" tamam sormadım sayın.

Minik kutlamamız bitmişti, Zouis Kardeşler(!) ikilisi hariç sarılıp vedalaştık, Tommy kendi motosikletine, Niall ve Ed arabaya, Liam ise Zayn'in arkasına bindi ve evet doğru gördüm bizim esmer kaskı zorla kendisi taktı ona.

Biraz da kendisine dikkat etse hayatı kolaylaşacak haberi yok.

"Halen inanamıyorum Harry...biz evlendik."

Kaskı takarken bir yandan da gülüyordu, ben de kendi kaskımı alırken ona katıldım. "Bu çılgıncaydı." dedim kemeri boynuma takarken yardım etti.

"Tomlinson olmak cesaret ister kıvrıcığım."

KIHIRCOM MI

Baygınlık geçirmeden beni oturtup önüme geçti, kendimi bebek gibi hissediyorum! BU ÇOK ZEVKLİ!

BANA HEP BÖYLE BAKABİLİR.

Kollarımı sıkıca beline sardım.

Çok aşığım!

Ve suçluluk hissi yükleniyor-

Tüm yol bu yüzden kafam karma karışıktı. Başım ağrıyor artık. Sürekli yeni bir soru işareti çıkıyordu karşıma. Yarın okul başlıyordu, ne yapacaktım ki orada istenmiyorum, George vardı bir defa, Louis'nin başına iş açarsa ya? Korktum kendi kendimi soktuğum çıkmazlar boğazımı düğüm düğüm ediyordu. Bu gün benim en mutlu günümdü evet ama aynı zamanda en gergin günüm. Kendime ve Louis'e yüklediğim sorumluluklar başımı dönüyordu. Evlilik oyun değildi -

"Yarın babamla konuşacağım." tüm bu karmaşa sonucu bu ortaya çıktı evet.

Kapının önünde durmuş kollarımı bağlamışken Louis motoru yerine koyuyordu.

"Ne için?"

"Bilmiyorum..." diye söylenip ayağımı yere vurdum. Garip bir öfke sarmıştı bedenimi. Louis tip tip suratıma bakınca ona da sinirlendim. Konuşmak için açılan ağzı yüzümdeki ifadeyle kapanmıştı. Eve anahtarla girdik, Lottie tek başına odada oturmuş film izliyordu. Önünde patlamış mısır kutusu bir elinde telefon, yanıp sönen ışık yüzünde. Gözlerimi kırpıştırdım. Odaya girmek istemedim, koşarak Louis'in odasına giden merdivenleri tırmandım. Arkamdan nasıl bakıyorlar bilmiyorum. Utanç dolu hissediyorum. Abisine yaptığım haksızlığı öğrenince Lottie ne yapacaktı? Hadi Lou beni affetti diyelim ya kızlar? Jay? Yüzüme bir iki defa sertçe su vurup yatağa saklandım. Her yer Louis kokuyordu. Birazdan cidden ağlayacağım.

Pişman değildim ama utanıyordum.

Sesli sesli ağlamaya başladım, yüzüm yastığı ıslatıyor ve sesim boğazımı yakarak midemi sarsıyordu. Sıcak göz yaşlarım yanaklarımı yakmış, saçlarım ensemin ve kulaklarımın kızarmasına sebep olmuştu. Örtünün altında umutsuzca tepiniyordum.

Kimse beni alttan almadı evet bunu hak etmemiştim ama ben de onların bunu yapmasına vererek kendimi ezmiştim. Şimdi yaptıklarım çok umutsuzca! Bu kadar mı ihtiyacım var kabul görmeye cidden-

Hıçkırıklarım abes bir şekilde artıyordu. Gerginlik, mutluluk ve utançtan ağlıyordum.

Louis ile evlenmiştik! Heyecandan kalbim çıkacak gibiydi halen, sonsuz süreli bir yeminle bağlanmış, birbirimize ev olma kararı almıştık. Ama ben onu üzecektim çünkü ona halen sinirliydim, neden sinirliyim ki! Kalbim neden acıyor? Beni hiçbir yere sığdıramadığını söyleyip gittiği günkü kadar kırık. O evdi, benim sığamadığım bir ev.

Onu yoruyordum değil mi? Ve yormaya devam edecektim. Başına iş açıp durmuşum. Arkadaşıyla arası benim yüzümden bozuldu sonuçta- Zayn beni patakladığı gün bile onu tercih etmişti, bozduğum arkadaşlığa bakın...sadece-

Kendimi ezmeye devam ediyorum şu an bile!

Haklı olduğumu hissettiğim halde ah ah!

"Harry!"

Üstümdeki örtüyü attığım gibi bana korkuyla bakan mavi gözlü, küçük yunan tanrısı kılıklı, centilmen, delikanlı, evimin erkeği, hayatımın anlamına dönüp ağlayarak üstüne atladım. Yatak yüksek değildi Tanrıya şükür.

"Özür dilerim Lou!"

Kolları bedenimi sarmıştı, ona sarılmak rahatlatıcıydı, gözlerimi yumup omzunu göz yaşlarıyla ıslatmya başladım.

"İyi misin Harry?"

"Çok iyiyim." Bu doğruydu. Çok iyiydim. Fazla iyiydim. Bu yüzden de canım ağlamak istiyordu. Gülerek kendimi yeterince ifade edememiş hissediyor istemsizce kendimi ağlatacak şeyler düşünüyordum.

Genzimi yakan kokusu ciğerlerimde bahçeler yeşertiyor, sıkıca boynuna doladığım kollarım göğüslerimizi yaslıyordu. Kalbini hissedebiliyorum, hızlı; soluklarını hissedebiliyorum, titrek. Sırtımı yavaşça okşadı. Göz yaşlarım o böyle yapınca kesinlikle azalmıyordu.

Evlendik! GERÇEKTEN EVLENDIK!

Onu üzeceğimi biliyordu. Çok...çok mu seviyor beni! Bu boka rağmen beni sevecek değil mi? Sevmezse ne yaparım ben! Kafamı duvarlara vura vura giderim Liverpool'e ve kucağımda bebekle sıkı bir dul hayatı yaşarım.

Ya bebek olmadıysa? Ben bebek olsam en son benim karnıma gelmek isterdim. Kim benim gibi bir baba ister ki?

Biraz daha şiddetli ağladım.

"N-neden özür diliyorsun o halde?"

İnce gergin sesi gittikçe sertleşen kasları ve sıkışan kolları, zorla da olsa burnumu çeke çeke ondan ayrılma sebebimdi. Beni yanlış anlıyordu büyük ihtimalle. Üzülmesini istemiyorum, o üzülürse ben de üzülürüm...

Elimin tersiyle kızaran yanaklarımı kuruttum. Soluklarım titriyordu. Ona, senden gizli çocuk yapmaya çalıştığım için, diyemezdim. Baygınlık geçirir ayrılık şarkıları dinleyerek uyanırdım.

"Üzerine atladım ya ondan, düşürecektim seni."

Nasıl da rahatladı! Çok sevimli Tanrım! Gözlerim tekrar doluyordu. Evlendik diye ağlıyorum sanmak üzereydi! Nasıl bu kadar masum düşünebilir! Ben çok şeytani bir koca mı oldum! Anakin Skywalker'ı sollamış olmalıyım- o karısı için karanlık tarafa geçti sonuçta bense-

"Neden ağlıyorsun ki, ağlama dur!" Kollarımı tutarak yüzümü silip duran ellerimi çekmeye çalışırken başımı hızlı hızlı iki yana sallıyordum.

"Ne yapacağım ben şimdi?" telaşla etrafa bakındığının farkındaydım ama tam olarak onu izleyemiyordum. Benim için endişe ediyor! O çok tatlı! Tüm kardeşleri uyurken hıçkıra hıçkıra ağlıyor oluşum onu sinir etmiyordu.

"Ne oldu?" Lottie kapıdan içeri kafasını sokup şokla bana dikmişti gözlerini, utanıp ellerim yüzümde Louis'nin omzuna koydum alnımı. Yine bana sıkıca sarılmıştı.

"Bilmiyorum." Sesi üzgün çıkınca daha da sinirlerim bozuldu. Onu şimdiden üzdüm!

Benden nefret edecek!

"Hiç iyi görünmüyor, krize falan mı soktun çocuğu?" Omuzlarının düşüşünü hissettim. Sanki ayaklarımın altındaki beton zemin çatlamış gibi soğuk ve rahatsız edici bir histi bu. Lottie de benden nefret edecek!

"Ne yapacağız?"

Louis cevap vermek yerine, daha da morali bozuk bir aurayla bana sarılıyordu.

"Ben su getireyim-"
Birden sarsıldı, heyecanlanmış çok önemli bir şey olmuş gibi.

"Lott, Doris'in meyveli sütlerinden çilekli bir tane getirsene?"

BAYGINLIK BUTONUM OLMADIĞINA İNANAMIYORUM!

NASIL BÖYLE BİR MELEKLEYKEN ZİHNİM İSTİFA EDEMEZ!

Belki de o etraftayken onu görmemek daha çok psikoloji bozucudur...

Yatağa oturup ona sarıldım ve yarım saat boyunca tek yaptığım sızlana sızlana Çilekli Süt içmekti.

Ne kadar da SALAĞIM. Doris benden daha olgundur! Zayn bile-

Yok ya o kadar değil.

Ama salağım! Yarın okul var ama ben çocuğu benimle evlendirdim! SAAT KAÇ OLDU OKUL VAR!

"Benim yüzümden okula geç kaldın."

Bir daha kıyameti koparmak ister gibi titredi gözlerim ama Çilekli Süt buna engel olmuştu.

"Harry...eminim ki okul ahalisi sevgiyle beni beklemiyordur. Ayrıca gecikmedik daha derse beş saat var."

Hızla sakinleşmiştim. Saçlarımı okşaması çok hoşuma gittiği için belli etmedim ama. Başımı omzuna sürttüm. Hep benimle ilgilensin istiyorum ah!

"Uyuyalım mı o zaman Lou?"

Elimdeki boş kutuyu alıp masaya attığında kıkırdadım. Kuruyan göz yaşlarım gerilen yüz kaslarımı sızlattı ama umursamadım.

"Uyuyalım Hazz."

O yastık almaya gittiğinde ben de banyoya gittim, içerisi oldukça sadeydi tıpkı Tomlinson ailesi gibi. Beyaz örgü bir paspas, pembe fayanslar, temiz bir duşluk ve geniş lavabo. Aynaya baktım. Yüzümdeki tüm renk çekilmiş gözlerim ve burnum kızarmıştı. Normalde ağladığımda domatese döndüğümden bu sahne beni gerdi ancak takılmadım.

Odaya girdiğimde çoktan ışığı kapatıp yatağa uzanmıştı "Daha iyi misin?" onu bu kadar meraklandırmak utanmama sebep oldu, bu yüzden kafamı sallamakla yetinerek çoktan benim için ayırdığı köşeye kurtuldum. "Neye...o kadar üzüldün?" diyor ben halen dizlerim üzerinde döşekte debelenirken "Üzülmedim." yine yarım nefesle yanıt veriyorum yanına kurulurken.

Mavileri karanlıkta dumanlı bir cam gibi.

"Harry, eğer-"

Derin derin nefesler aldı. Sırtı demir başlığa yaslıydı.

"Bu evlilik mevzusu seni geriyorsa, ciddiye almak zorunda değilsin? Yüzüklü çıkma teklifi falan olarak düşün. Kendini mecbur hissetmeni istemiyorum."

NE!

Bu zavallı, o benle evlenmek zorunda kalsın diye ne taklalar atıyorum bilmiyor demi? Ah ah Loueh, çok tatlısın!

Kahkaha attım, az önce ağlayan ben değil gibi evet her neyse.

"Saçmalama Lou, ve sen sakın böyle düşünme. Ciddiye de al, mecbur da hisset. Yoksa sonuçlarına katlanırsın."

Gülsem de gayet dürüsttüm, şaka falan yapmıyorum. Eğer ciddiye almazsa-

Kollarımı sıkıca bedenine sardım.

Benden kaçmak için çok geç kalmıştı. Artık istese de kurtulamaz. Gözlerimi o görmezken kısıp sırıttım. Tıpkı hint dizilerindeki kötü gelinin yaptığı gibi.

İç ses şöyle duyuluyordu ekranda doğru hatırlıyorsam "Artık benimsin Raki - kafa sallama- kimsenin bizi ayırmasına izin vermem- tek kaş kaldırma- senin bile - çene hareketi-" ve adam bütün bunlar olurken huzurla karısına sarılır.

Eli yine saçlarıma daldı. Bunu sevmiştim. Ona biraz daha yaklaştım.

"İyi geceler, güneşim. " Sesi tüm kaslarımın aynı anda gevşemesine sebep oldu. Gülümsedim.

"İyi geceler, aşkım. "

Böylece bu kelime, yeni çok kullanılanlara tam da bu gece alındı.

°
°
°
°

Harry haklı?

Harry haksız?

Mpreg bölümleri çok yakın ve evet alalım bakalım görmek istediğiniz sahneler varsa?

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top