Kasa

Ben gecikiyorum, sizin yorumlarınız artmak yerine azalıyor Louis her an Eleanor'la evlenebilir... Mutsuzm 😟😓

°
°
°
°

İki hafta sonra

Pencereden içeri sızan sıcak rüzgar perdeyi uçuşturarak evimizin soğuk duvarlarına çarpıyor sonra da öne uzattığımız ayaklarımıza vuruyordu. Ben ise sıcak rüzgarı neredeyse hissetmeyerek dikkatle yanımda uzanan Gemma'a bakıyordum.

Bakışları cam gibi şeffaf olsada boş değildi, gözleri sürekli hareket ediyordu, aldığı nefesler sesli ve hızlıydı, karnının üzerinde birleştirdiği elleri birbirine sıkıca kenetlenmişti. Kaşları çatık değil, ifadesi korkulu veya mutsuz hiç değildi. Sadece sabırsızdı, tıpkı benim gibi.

Bekliyorduk işte, kahrolası berbat oyunun sona ermesini.

Bruce ona olanları anlattığımız gün yardım edeceğini söylemiş ama bizim bu işten bir tık uzak kalmamızı da rica etmişti. Bruce'a güveniyordum çünkü bu konularda yardım isteyeceğimiz tek insan oydu. Asla yüzüstü bırakmazdı bizi.

Zaten öğrendiği an şaşırtmamış soğuk kanlılıkla hareket etmişti, ilk olarak adamı araştırması için birisini bulmuştu ve onun bir dolandırıcı olduğunu öğrenmişti (hiç şaşırmadım) sonra bu sabah Dan şehir dışına çıktığı an onun dolandırdığı bir tefeciyle iletişime geçmiş, tefeciye Dan'in yerini verirken aynı zamanda polise de onların yerini vermişti. Böylece hapse girişinden biz sorumlu olmayacaktık.

Ayrıca çekler için annemin imza yetkisine sınır koyulması gerekiyordu, verilen çeklerde şirketin hesabı adına bir şey yoktu hepsi kendi şahsına aitti yani bu da demek oluyor ki annemin şahsına ait bir kısıtlama olacaksa ikinci kişi çevreden ayrıca güvenlik için bizden uzakta birisi olmalıydı. (Amaç Dan paralarla kaçmak isterse ona kolay ulaşamasın.) Eh ben on sekiz değildim Gemma olabilirdi ama bu da Dan için bir engel değildi. Geriye babam kalıyordu.

Biz de avukat aracılığıyla dosyayı hazırlayıp ona göndermiştik. Durumu o da biliyordu elbette, karışıklık olmasın diye dosyaya annemin numarası yerine bilgi için kendi numarasını eklemişti.

Garip olan sabah dosya imzalı olarak gelmişti ama babam avukatı hiç aramamıştı. Açıkçası şuan bunu etraflıca düşünemeyecek karar gergindik o yüzden boş veriyordum yoksa gayet anormal bir durum söz konusu. Babam ve sormadan annemle ilgili bir şeyi onaylamak...

Bunun sebebini elbet öğrenirdim ama şuan üzerimde kasaya polisten ve muhabirlerden önce ulaşma çabasının verdiği bir gerginlik var. Bizim içeriye girdiğimizi, annemin o herifle bir alakası olduğunu ya da tehdit edildiğini kimsenin bilmemesi lazımdı.

Bu yüzden Bruce polisi aradığı gibi kasayı açıp anneme ait olan her şeyi almak için onun iş yerine gitmişti. Ayrıca bizim gelmemize izin vermese de telefondan onu izlememiz için hareketli konum atmıştı.

Az önce baktığımda yoldaydı ve bu bizi şuanki gibi sabırsız yapıyordu. Sonuçta hava kararmıştı ve polisin de Bruce'un da çoktan her şeyi halletmesi gerekiyordu. Bir terslik olduğunu düşünmemek elde değildi. Kendimi o gelmeden anneme imza attırmamak için zor tutuyordum.

Adamın adının ne olduğu belli değildi, peşinde bir dolu polis ve arkasında cinayete teşebbüs de dahil bir çok başka suç vardı. Annemin polise gitmesine engel olan şu sırrı ne bilmiyorum ama hepimizin hayatını tehdit eden tehlikeli bir herifi evimize aldığına göre iyi bir açıklaması olsa iyi olur.

"Şimdi ne olacak Harry?"

İç çekip bana bakmayan gözlerine bakmayı sürdürdüm. Daha iki gün önce uçlarını pembeye boyadığı saçları boynuma değiyor ve ben normalin aksine bu durumdan rahatsız olmuyordum.

"Bir şey bilmiyor gibi yapmalıyız. Annemi utandırmak istemiyorum."

Söylediğim cümleye rağmen sesim sertti. Ama elimde değil. Anneme karşı suçlu hissettiğim gibi verdiği ilacın ağrı kesici falan olmaması gerçeğiyle ona karşı on kat daha öfkeliydim. Korkudan eczaneye gidip sikik hapın ne hapı olduğunu bile soramıyordum. Tek bildiğim internete şişedeki ismi yazdığımda bendekinden farklı bir hapın çıktığı.

"Ne saklıyor olabilir ki? Annem çok düzenli ve titiz bir kadın."

Bunu ben de düşünüyorum, ama bilmeyi istediğimi sanmıyorum. Bazı şeylerin saklı kalması benim için daha iyi. Şimdiye kadar bana söylenmeden ne öğrendiysem bir boka yaramaktan ziyade canımı sıkmıştı.

"Ne fark eder, en azından bizi uyarabilir ya da siktiğimin herifiyle aynı evde aylarca tutmayabilirdi. Onunla adam akıllı muhatap olmuyorduk, ya aksi olsaydı? Ya bize şey yapsaydı?"

Yattığım yerden doğrulup ayaklarımı aşağı sarkıttım. Ciğerlerim içime çektiğim oksijeni sıkıştırıyor ve beni boğmaya çalışıyordu sanki. Sağlam olan elimi yatağa yasladım alçıdaki kolum ise her zamanki gibi beni rahatsız ettiği için yüzümü eşitiyordum.

Rahatsız eden alçı değildi aslında, onun yüzünden ruhen sıkıştığım durumdu. Tahmin edersiniz herhalde kolum yüzünden annem beni fazlasıyla sıkıyordu, zaten normalde de bir yere gidemiyordum şimdi ise sanki verem hastasıymışım gibi odadan bile zor çıkıyorum.

Altı üstü bir alçı! Odanın içinde kalmam bir boka yaramaz bilmiyor mu bunu!?

Bir yandan köşeye sıkıştırıyor bir yandan o ilaçlar konusunda sık boğaz ediyordu. Elbette kullanamıyorum!

Ama her saniye tepemde olan sinirlerim iki hafta önceki kayıtsızlığımı özletmiyor değil.

"Ne yani Frank'in yanına mı bıraksaymış?"

Kaşlarımı çatıp arkamda uzanan Gemma'a döndüm. Bazen cidden aptal oluyor.

"O herifle babamızı kıyaslandığının farkında mısın? Adam dolandırıcı diyoruz kendine misin sen?"

Baygın bakışlarla beni süzdü uzun uzun ama onun aksine ben gayet net bir duyguya sahiptim. Öfke.

"Babamız mı? Kendin söyledin Harry, adam dolandırıcı ve evimizde o ise bunun farkında bile değil. Sence" babamız" çok mu güvenilir?"

Ayağa kalkıp yatağın etrafında dönerek karşıma geçtiğinde hala kaşlarım çatıktı ve onunla laf dalaşına girmek gibi bir amacım olmadığı için susuyordum.

Susmasam kendimi nasıl ifade ederdim onu da bilmiyorum gerçi. Ona haksızsın diyemezdim orası kesin.

" Bizim ailemiz üç kişilik Harry, bunu unutma."

Neden birisini seçmek zorundayım? Sadece annem ve babam olamazlar mı? İkisini de sevemez miyim? Omuzlarımı düşürdüm, ele ele kimse kalmıyordu sevecek. Böyle yaparak bir şey kazanamazdık ki...

"Babamı da seviyorum."

O alayla kaşlarını kaldırıp kollarını bağlarken bu sefer gözlerimi kaçırdım. Kendimi suçlu hissediyorum.

"Onu sevmen annemden nefret etmen demek?"

Annemden nefret etmiyorum...

Korkuyla odağını Gemma yapan bakışlarım ona bir şey ifade etmemiş aksine benim yutkunmama sebep olmuştu. Ayaklarımı sallıyordum oturduğum yerden, saçlarımın ise kabarmaya başladığını hissediyordum ve uzun zamandır bunun olmadığını bildiğim için bir yandan da içim rahatlıyordu.

"Sevgi ve öfkeyi aynı anda hissedebilirim. Onlara kızgın olmam sevmeme engel değil."

Biliyorum susmayacaktı, sözleri bile hazırdı bakışlarıyla beni yeriyordu ama neyseki çalan kapı onu susturmaya yetmişti ve ben rahat bir nefes alarak merdiven başına gitmek için aceleyle odadan çıkmıştım. Şu durumda en son kavga etmek isteyeceğim kişi oydu, bunu kendisi de biliyor. Özellikle bu konuda...

Fark etmiyordu, annem de babam da ikisi de fazlasıyla beni üzmüştü birisini seçmem bir şeyi düzeltmezdi.

Koyu yeşil salaş tişörtle dar bir kot pantolon vardı üzerimde, saçlarım darma dağınıktı ve ayağımda en sevmediğim çorabım vardı. Onun yüzünden ahşap siyah parkeli ara koridordan hızlı adımlarla geçerken ayağım kayıyordu. Başım da ağrıyordu, akşama kadar telefondan konum izlemiştim sonuçta.

Bir günüm de sağlam bitse şaşarım ya zaten, sorun yok.

Çift taraflı merdivenin önüne geldiğimde önceki sefer kapıya inen sert el darbeleri yerine zile basıldı, zilin sesi ise evdeki sessizliği bir kurşun gibi deliyordu ve ben kapıya bakan merdivenin tarafına yönelirken içimden dua ettim. Gelen'in Bruce olması hakkında bir duaydı bu.

Sonuçta meşhur hareketli konumumuz olası telefon kurcalamasıyla ortaya çıkabilir bir şeydi. Üstelik kapıyı bunca tehlikeli olasılığa rağmen annemin açması lazımdı, dediğim gibi onu utandırmak istemiyorum.

Gemma da geldi yanıma, her ne kadar sinirini bozsam da bunu şimdilik boş vermişti anlaşılan.

Dış kapıya karşıdan değil aksine yan bakan, basamakları siyah mermerden merdivene oturup cam korkulukların ardına sallandık. Annemin geldiğini çalışma odasının kapısı açıldığında ve hafif topuklu ayakkabısının tıkırtılarının gittikçe yaklaştığında anlamıştık.

Sabırsızlıkla alt dudağımı ısırdım. Aylardır asla tam açılmayan, hep baygın bakan gözlerimi biraz daha kıstım ve üzerimdeki ölü toprağını atmaktansa onunla ayağa kalkmayı tercih ettiğim için yeni ortaya çıkan titreme alışkanlığımı başımdaki zonklamayla görmezden geldim. Karanlığın güvensizliği sarmıştı bedenimi ama yapabileceğim bir şey yoktu. Erkek olmam çocuk olduğum gerçeğini değiştirmezdi ve eğer kapının ardında başka bir sürpriz varsa burada bizi koruyacak kimse yoktu. Belkide bunca yıl en çok ağrıma giden buydu, korku. Baş başa olduğumuz korku.

Annem üzerindeki beyaz kumaş pantolon ve sıfır kollu sarı gömleğiyle bize paraler koridordan çıktığında elimizde olmadan gerileyip birbirimize biraz daha sokulduk.

Gemma'yla göz göze geldiğimizde bana sakince gülümsedi ve elimi sıktı. Ben de ona gülümsemek istedim. Ama gülme konusuna çalışmam lazım sanırım.

Lanet ilaç beni bozduğu gibi düzeltecekti, ama görünen o ki yokluğunun şuan yaptığı tek şey beni sinirli ve karnı ağrıyan çetrefilli bir ergen haline getirmek.

Kapının açılışıyla başımızı çevirdik ve annemle eş zamanlı olarak omuzları düşük, saçı başı dağınık ama aynı zamanda gülümseyen Bruce ile karşı karşıya geldik.

Şapkası ve pantolon askılıkları olmadan o gerçek Bruce olamazdı, ancak biliyorum ki bu gülümseyi de sadece o yapabilir.

Ve kesinlikle elindeki kaldırıp bir sır tutar gibi göğsüne bastırdığı yıpranmış siyah cep defter de buna inanmam konusunda gayet yardımcı oluyor.

"Polis onu tutukladı."

Bilerek sesli konuştuğu ve annemin ardından ona sıkıca sarıldığı an Gemma da eliyle ağzını kapatıp bana sarıldı.

Benim yaptığım ise sadece derin bir nefes almaktı. Biliyorum burada vermen gereken tepki bu değil, içimde hayallerimdeki tepkiyi de veriyorum ama eksik olan bir şey var.

Beni mutsuz eden sadece ilaç değil, her gülümsemek istediğimde onu paylaşamadığım insanların eksikliği de bu hale getirdi beni.

Niall yoktu bir kere, adam akıllı konuşmadığım için eskisi gibi sıklıkla aramıyordu mantıken. Ed yoktu, tek gündemi büyük ihtimalle Niall'dı ve benimle bunları paylaşması onu kötü hissettirirdi. Gerçi Liam sürekli arıyordu, sadece otomatik cevaplar verdiğim halde hemde ama o da bir sebepten çok moralsizdi ve ısrarla bunu söylemiyordu.

Asıl Louis yoktu, kendisi şuan nasıl bilmiyorum ama içimden bir ses aradığım boşluğu onun sıkıca tuttuğunu söylüyor. Sanki bilerek yapmıştı bunu, boşluğun beni rahatsız edeceğini biliyormuş ve fazla uzağa gitmemi istemiyormuş gibiydi. Canı istedikçe onu sıkıyor ve beni kendisine çekiştiriyordu sanki.

Elimde olsa taşşak mı geçiyorsun, derdim ve onu pataklardım ama bu bitiklikle en fazla el hareketi çekerim büyük ihtimalle.

Hem belkide yanılıyorumdur, aradığım kayıp boşluk yere düşmüş ve o da gelip geçerken fark bile etmeden üstüne basıyor da olabilir. Ne fark eder, sonuç olarak aradığım şey burada değil eminim.

Annem ve Bruce hala sarılıyordu. Gözlerimi kırpıştırdım ve Gemma'a baktım, o da başını omzuma koymuş onlara bakıyordu. Bir süre sonra manzaradan rahatsız olmuştum açıkçası, kıpırdanmaya başladım.

"Yakışıyorlar aslında."

Omzumu başının altından çektiğim gibi kaşlarımı çattım, bu kız sürekli boş yapıyor.

"Onlar arkadaş."

"Ben de sevgilimle arkadaştım."

Yüzümü asıp kapıdan taraf yerine salondan tarafa döndüm. Bruce önünde dayı lakabı varken iyi geliyordu kulağa.

"Onlar yıllardır arkadaş iğrençleşme."

Cevap vermedi ama ben Gemma'nın kafasında şekil alan şeyi eyleme dökme aşamasına hazırlandığının farkındaydım.

Bir bu eksikti zaten, on dakika mutlu etmiyorlar.

"Dosyayı imzaladıklarından emin ol ben avukatla konuşup geliyorum."

Soğuk bir şekilde son defa üçüne bakıp kalktığım gibi yukarıya çıktım. Bruce ve annem dünyanın en saçma şeyiydi, Gemma da sırf beni gıcık etmek için bunu sevmişti. Kusmamam lazım pekala.

Odama girdiğimde yatağın üzerinde duran telefonumu aldım elime, sanki çok acil gibi de hızlı hareket ediyordum.

Aradığım numarayı bulup anında telefonu kulağıma götürerek beklemeye başladım.

"Harry?"

Ayakta sabit duruyorken gözlerimi alçıdaki koluma dikmiştim. Görmesen de avukatın o çatılmış koyu renkli kaşlarını görür gibiydim, telaşlı gibiydi ve ne tesadüf ben de öyleydim.

"Bruce geldi, tutuklandığını söylüyor. "

Duraksadı, alt dudağımı ısırdım. Onaylamayan sesler çıkartıyordu.

"Harry, o tutuklandı ama gözden kaçırdığımız şey sevgilisi. Onlar ortaklar ve büyük ihtimalle duyduğu saniye çekleri bankaya götürecektir."

Yanaklarımı şişirip ayaklarımı yere sürte sürte açık pencerenin önüne gittim. Bir boklar çıkacağını biliyorum zaten. Ama bu hala gecikmeleri açıklamıyor.

"Dosyayı hemen getirmen lazım. Sabah saatlerine kadar vaktimiz var olay medyaya sızmazdı henüz."

"Neden bu kadar sürdü?"

Camdan baktığımda tek gördüğüm karanlıktı, önümdeki ormana vuran yegane ışık taraftaki tek tük evlerin yapma lambalarıydı. Ay henüz boy göstermemişti saat sekiz buçuktu biliyorum ama yoktu işte.

"Bilmiyorum Büyük ihtimalle Dan'in olduğu tarafta çatışma çıkmıştır. Ama kasa işini Bruce'a sormalı."

Anladığımı belirtip dosyayı kontrol etmek için telefonu kapattığım gibi odadan çıktım. Birden robotik hareketlerim garip gelmişti, sanki aylardır böyle değilmişim gibi. Kendi kendime omuz silkerek tekrar merdivenlere yöneldim.

Eğer Bruce hala annemle sarmaş dolaşsa pek götlemeden salona dalardım ama ikisi kanepede oturmuş dosyayı önlerine sermiş konuşuyordu.

Gemma hala bıraktığım yerdeydi, yanına oturdum sessizce.

"İmzaladı mı?"

Başını hayır anlamında salladı, onları dikkatle izliyor kumral saçlarının artık pembe olan uçlarıyla oynuyordu. Yüzünde aptal bir ifade vardı. Kaşlarımı çatıp ben de anneme döndüm.

Anormal bir şey yoktu, nasıl baktığınıza göre tabii.

"Biliyor mu yani?"

"Sanmıyorum hiçbir şey sormadı sadece imzalayıp göndermiş."

Babamdan bahsediyorlardı, annem bundan rahatsız gibiydi. Belli ki babamın olanları bilmesi istediği bir şey değildi.

"Bu saçmalık. Biliyor, hissediyorum."

Elleriyle yüzünü kapatıp başını eğişini izledim, uzun saçları kulağının arkasından çıkıp önünü örtmüş Bruce ise etrafa göz gezdirip bir an bizden tarafa bakmıştı.

Onunla göz göze geldiğim an hemen imza artırması için acele et dercesine hareketler yaptım elimle.

Her hangi bir tepki vermeden rahatsız bir tavırla annemin sırtını sıvazladı. Bizim dinlememiz onu şuan rahatsız ediyordu.

"Bak bunu sonra hallederiz tamam mı? Şimdi şu kağıdı imzalada her şey bitsin kurtulalım."

"Parayı alabilirler umrumda değil eğer bu kağıdı imzalarsam Frank ödeme geçmişime erişebilir ve -"

Kaşlarımı çatmış ne demek istediğini anlamaya çalışıyordum sadece ama Bruce kesinlikle bilerek annemin lafını yarıda kesip kendisi konuşmaya başladı.

"Ve polis banka hesabından çekilen paranın senin olduğunu anladığı an kapına tüm muhabirlerle dikilir. Gerisi belli ya, bunca zamanlık başarılı şirket kariyerin hakkında farklı ve kirli teorilerle dolu bir dosya olur."

Annnem ellerini yüzünden çekip sessizce yer sehpasına bakarken ben ve Gemma aynı anda birbirimize döndük.

" Bu da ne sikim? "

Başını iki yana sallayıp yutkundu, gözlerini kaçırıyordu. Bu hareketi beni daha fazla sinirlendiriyordu işte.

Bir şey biliyor.

"Harry -"

Bir şey biliyor ve bunu benden saklıyor mu yani!? Siktiğimin çevresinde yanımda olduğunu düşündüğüm tek kişi oyken hemde!

"Sana inanmıyorum! Benden sır mı saklıyorsun?"

Sesim kısık değildi. Ayağa kalktığım için pek gizli de durmuyordum açıkçası ve annemle göz göze gelmek gibi bir an yaşıyordum.

Gemma'ı görmemişti ona söylediğimi sanıyordu zaten bu cümleyi evdeki herkes alınsa benim için bir şey değişmiyor ya.

Nasılsa hepsi bir şeyler saklıyor.

"Harry?"

Şaşkınlıkla açılmış gözlerine ve eli yüreğinde duruşuna uzun uzun bakmadım. Çenemi sıka sıka sert adımlarla üst kata tekrar çıktım.

Bir haltın değiştiği yoktu! Ha annemin yanında, ha babamın yanında ikisinde de her şey aynıydı! Birinden kaçıp öbürüne gitmem hiçbir şeyi değiştirmiyordu. Sadece bir divane gibi oradan oraya gidiyordum, sürüklenip duruyordum onlara birbirlerini şikayet edip aynı şeylere ısrarla maruz kalıyordum. Gidecek başka bir yerim de yoktu.

Bir evim yoktu başından beri. Sığmıyordum işte. Sadece buraya değil babamın da yanına ait değildim. Ailem falan da yoktu benim. Onların ailesi iki kişilik babamınki beş kişilikti.

Odama girdiğim an kapıyı çarpıp kilitledim artık sıkıştığım köşeyle baş başaydım.

Ev sessizdi, fazlasıyla sessiz. Sadece kendi nefes alış verişlerimi duyuyordum. Kulaklarım çınlıyordu Tanrım!

Ne yapacaktım ben? Bir oraya bir buraya gidip gelecek miydim yani?

Sağlam olan sağ elimle saçlarımı karıştırdım, gözlerimin önünün kararması başımı artık dündürmüyordu. Yutkunamıyordum lanet olası gözlerimi bile kırpamıyordum. Sadece derin derin nefesler alıyordum.

Sinirimi atamıyordum, bütün odayı yıksam neye yarardı bilmiyorum, saatlerce koşup yorulmuş gibiydim. Ağlamak mı? Sanmıyorum çünkü en son hatırladığım annemin sormadan onu elimden almasıydı.

İsteği o sikik haplar mı? Eğer birazcık cesur olsaydım şimdi hepsini birden içebilirdim ve o zaman istediklerini verirdim işte.

Başımı iki yana salladım. Tüm gerilmiş kaslarım gevşiyordu, bu kadar nefes almak yemişti sanırım.

Kendimi sırt üstü yatağa bıraktım. İki kişilik olarak anılan on kişiyi içine alan saten örtülerle kaplı o yatağa işte.

Ne olduğunu bile anlamıyordum. Sadece gözlerim kapandı. Tanrı en azından bedenime kendi kendini kapatma tuşu verdiği için şanslıyım sanırım. Aksi takdirde ben ömrümün geri kalanı boyunca uyuyamayabirdim çünkü.

°
°
°
°

Bilinmeyen numara: Nasıl desem bilmiyorum ama izin almıyorum onu söyleyeyim.

Bilinmeyen numara: Frank'i annemle konuşurken dinledim yine, evet en büyük hobim bu ama mesele bu değil biliyorsun.

Bilinmeyen numara: Bir dosya hakkında konuşuyorlardı, onu karıştırdım. Adresinizi aldım, numaranı da az önce avukatınız verdi.

Bilinmeyen numara: Haberin olsun her an oraya gelebilirim.

Bilinmeyen numara: Seni özlediğimden deşil svinme.

Bilinmeyen numara: değil sevinme *

Bilinmeyen numara: Konuşamaz gerekiyor. Senin yüzünden başıma gelmeyen kalmadı sakın beni engellemeye kalkma geldiğim gibi o çirkin saçlarını yolarım.

Bu kesinlikle kimden olduğu belli olmayan mesajların sesiyle dün gecenin üçünde kalkmış dosyaları avukata vermediğimi hatırlayınca her şeyi siktir edip koşa koşa alt kata inmiştim. İmzalı bir şekilde duran dosya aynı yerdeydi, annem ise koltukta uyuya kalmıştı.

Onu görmezden gelmiş, üzerime sigara tutan bir kadın elinin baskılı olduğu başka bir tişört giymiştim altımda ise siyah bir pantolon vardı ve telefonum hariç yanımda bir şey yoktu. Odamın kapısını ise dışarıdan kilitleyip anahtarı kapının altından içeri atmıştım.

Her zamanki ani kararlar.

Şuan hastanedeyim, dosya işini gece halletmiş sabaha kadar işlek caddelerde dolanmıştım. Ve mantıken aile doktoru yerine başka bir doktora gelmiştim. Bundan kesinlikle pişman değildim.

"Bu ilacı neden aldığını bilmiyor olman garip aslında."

Yaşı geçmiş ihtiyar bir herif yerine en azından genç ve yakışıklı bir doktora geldim. Gerçi erkeklere olan ilgim bile artık silikti geriye sadece tozlanmış duygusal şeyler kalmıştı ve ben şuan gay bir ergen olarak ağzımın suyu akması gerekirken şu (otuzunda, sert yüz hatları, sakalları kısa olan kumral ve gözlüklü) adama boş boş bakıyordum.

"Uzun zamandır kullanıyor olmalısın, küçük yaştan beri yani. Ama elimdeki fazla yüksek dozda olduğu için etkisini yeni fark etmen normal. "

Sabırsızca yerimde kıpırdandım daha hızlı olsa ölür mü?

Suskunluğum ve sabırsız mimiklerimi gözlüğün üstünden fark ettiğinde derin bir nefes aldı. O alınca ben de aldım. Ellerimi kucağımda birleştirmiştim ve sürekli oynuyordum, gözlerim ise yüzüne yapışmıştı. Ağzından çıkacak kelimeleri bekliyordum.

Ve nihayet biraz beni süzdükten sonra gözlüğü bir kenara koydu, ellerini masanın üzerinde birleştirdi ve öne eğildi.


"Bak, büyük ihtimalle ailen çift şıklı yoluna senin adına karar vermiş çoktan. Bu elimdeki son seviye hormon hapı (şişeyi salladı) normal şartlarda hap yerine serum tedavisinin vakti gelmiş ama bunu sana verenler hapa başvurmuşlar."

Telaşlı ifadem yavaştan anlamı olmayan duygularla yer değiştiriyordu ve...ne diyor bu herif ?

" Pekala şöyle söyleyeyim... Sende Hermafrodit var. Kısacası her iki cinsiyetten de örneğin, bir penis ve bir vulva birincil seks özelliklerinin bazılarına ya da tümüne sahip olmak. Yani dış ve iç cinsel ve genital organlar arasında bir uyuşmazlığın olduğu bir durum. Dört farklı tipte hermafroditizm var: 46, XX hermafroditizm - 46, XY hermafroditizm - Gerçek gonadal hermafroditizm - Karmaşık hermafroditizm?"

NE?

Gözlerimi uzun bir süre sonra açabileceğim kadar açmış yarım ağız adama bakıyordum. Ne dediğini anlıyordum lanet olsun ki anlıyordum! Neden bu kadar net konuşuyor ki bu doktorlar anlamayınca daha az sarsılıyorum!?

"...Bak bu senin için çok karışık anlatsam da anlamazsın ama sen durumunu aynaya baktığında fark etmiyorsan büyük ihtimalle içindeki cinsel organlarda ve hormonlarında sorun var demektir, anlaşılan ileride ameliyat olana kadar rahat ol diye de ailen bunu küçük yaştan beri sana hissetirmemiş."

Bir dakika...

" Ben kız mıyım!? "

" Aslında hastalığın olayı bu...belli değil. "

Temelde doğuştan ucube olduğumu anlamıştım ama pratikte hala bir bok bildiğim yoktu. Anlamadığım için pek yıkılamıyorum bu konuda ama...(Y/N: Ben de anlamadığm için pek yıkamıyorum kb) annem bunu nasıl saklar?!"

Buradan eve gitmeyeceğimi biliyordum zaten ama bundan sonra da kimsenin beni oraya zorla da olsa bırakabileceğini sanmıyorum.

Sakladığı şeye bakın Tanrı aşkına! Babam bile bunu bilmiyordur büyük ihtimalle ve siktiğim banka hesabında da aldığı ilacın makbuzu olduğu için sakınıyordur. Peki...peki Gemma? O da mı bunu biliyordu? Biliyordu. Ve bunu saklamıştı.

Ne geçiyordu bunların akıllarından? Bir gün uyandığımda ameliyattan çıkmış falan mı olacaktım bunu mu hayal ediyorlar!?

"Ben senin doktorun değilim, ama şunu söyleyebilirim ki sende büyük ihtimalle 46, XX hermafroditizmli var, yani iki XX kromozomun ve bir kadının yumurtalığı var, fakat erkek gibi görünen dış genital bölgeler de var?"

Yutkunup başımı eğdim ve karnıma baktım, neden ağrıdığını anlıyor gibiydim artık ama...ama bu ÇOK SAÇMA!

"N-nasıl yani şimdi ben şey olabiliyor muyum..."

Hangi şey onlardan bir sürü olacak, der gibi bakıyordu farkındaydım ama bunu söylemek istemiyorum. Kesinlikle bunu söylemek istemiyorum ve şiddetle karşı çıkıyorum hayır hayır!!

"Olabildiğin şeyler kadınlar ama yapabileceklerin de erkekler için. Kısacası bir nevi seçim şansın varmış. Ama ailen birisini çoktan seçmiş ve psikolojik olarak senin için de en iyisi bu büyük ihtimalle. İlaçlarına devam et, on sekizinde de ameliyat ol bitsin. Yanii istersen tabii, ikisi de olabilirsin. İlaçları bırakman yeterli. "

Pekala, işin travmatik kısmını biraz silen bir şey varsa o da olabileceğim şeylerden birinin cazipliğiydi.

" Ve ilk bahsettiğin psikolojik sarsıntı da hapların yan etkisi. Dediğim gibi ağır bir doz seruma geçmen lazım. "

Başımı salladım. Kafam çorba olmuştu. Ama gerisini internetten hallederdim büyük ihtimalle. Sorun ne durumda olduğum değildi aslında sadece...sadece bunun benimle paylaşılmaması ve Tanrı'nın bana verdiği yetkiye el koyulması camını sıkmıştı.

Benim ne diyeceğim açıktı oysa, hiç değilse Gemma tahmin etmeliydi. Hastalığı siktir edin çünkü, bu hastalık falan değil bu benim için sadece bir fırsattı ve az kalsın ailem tarafından bundan olacaktım...

°
°
°
°

Karmaşıklık evremizin ilk meyvesi 🤧

Daha çorbanın malzemelerini yeni topladık hadi bakalım.

Kelime sayısı: 3287











Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top