Elektrik
Dedimki zavallı cemaate yazılı haftası bir güzellik yapam. Derste gene sıra altından kitap yazam.
Bu sefer paket erken geldi he bir yüksek not duası isterim.
°
°
°
°
Şahsen bu Çilekli Sütü içmeyi pek düşünmüyordum ama Tanrım cidden kantinde yoktu ve ben daha fazla dayanamıyordum.
Tüm ders kutuyla ve tahtadaki hocayla bakışmış bazen gözlerim Louis'nin yazdığı nota kaymıştı. Açık olmak gerekirse notu gördükçe kendi kendime sırıtmaya başlıyordum. Louis seni küçük kalp hırsızı!
Ed ve ben göz göze geldiğimizde ise o bana kaş kaldırıyor ben ona omuz silkiyordum çünkü kendileri derste sırıtan sıra arkadaşının surat ifadesine pek şaşırıyordu. Haklıda, Harry Styles matematik dersinde sırıtıyor. O kadar edebiyatçı olduğumu belli etmesem buna şaşırmazdı belki ama...belli etmiştim. Annemin zorla seçtirdiği seçmeli Fizik ve matematik dersleri benim mezar taşım olacak gibi geliyor cidden. Eğer bana kalsaydı bir dolu edebiyat seçerdim. Ama hayat hep kıçıma tekmeyi attığı için bana kalmadı.
Tüm evrenin benim popomdan ne istediğini bilmiyorum! Başıma bir şey geldi terimi bile benim için kıçıma bir şey geldi diye değişmek üzere. Düştüğümde bile hep kıç üstü düşüyorum. Çürüdü çürüdü.
Zil çaldığında da koşarak dolabıma gideyim dedim Zayn efendi -kesinlikle bilerek - omuzuyla öyle bir çarptı ki ben yine kıçımın üstüne düştüm. Ama elbette sorun bu değil yanında ki sarışın kız bana el hareketi çekip giderken ben mal gibi onlara baktım.
Bu salak tüm gün okulda bile değildi. Ve geldiği ilk ders bana omuz atıyordu. Hep yapıyor? Normalde bende yapardım ama "Anlayışı olma anlaşması." yaptım. Sevdiğim çocuk için duruyorum yoksa onun o dik saçlarını yolardım.
Hadi ben oyun dışıyım, koskoca okulda, kavgacı olarak ün daldığım için olsa gerekte kimse çıkıpta "Bırak şu çocukla uğraşmayı." demiyor. Yanağımdaki yara bile daha yeni yeni kayboluyordu sınıftakilere de hala neden bu okula geldiğimi anlatmadım. Fazlasıyla kendi kuyumu kazmış gibi görünüyorum...
"Zayn sakar olabiliyor?"
Lottie, bütün gün kızı görmedim ve o düştüğüm ana mı denk geliyor. Ailece alkışı hak ediyorlar.
Üstelik sakar mı? Şaka yapıyor olmalı. Genetiği bozuk iki metre öteden omzuma atladı resmen.
Gözlerimi afilli bir şekilde devirip ayağa kalktım sonra da bu kızı hala neden geldiğimden beri görmediğimi sorgulamaya başladım. Yine zamansız konuya çarptım değil mi?
"Sakar falan değil, pisliğin teki!"
Lottie'nin kıkırdama şurubu içmiş gibi sürekli ses çıkartan arkadaşları koro halinde kıkırdağında onları yeni fark etmiştim. Üç kız vardı ama hiç inceleyecek halde değilim.
"O kısım da var tabii, neyse yerde iki seksenken manzaraya bir bakayım demiştim. Görüşürüz Harry."
Hahahahahhahahahaahah
Lottie el sallayıp giderken arkadaşları da gülerek peşinden gitti. Bu kızlar neden sürekli laf sokuyor. Zayn gibi omuz atsınlar daha iyi, o soktukları lafı nereme soktuklarını baya geç anlıyorum.
Son tenefüsü düşün Harry sakin ol.
Louis'nin yanına gidicem!
Bak hemen moral yüklemesi yaptım. İsmini düşününce bile Zayn'ı ve öküz omzunu unutuyorum.
Ama görecek o. Louis fark etmeden kimse anlamadan ondan muhakkak intikam alacaktım.
Belki yarın belki yarından da yakın...
Matematik kitaplarını dolaba özensizce atıp tarih kitaplarımı da isteksizce aldım. Bu aynı hafta sonu tatili geldiği için sevinirken birden yetiştirme kursu olduğunu hatırlamak gibi. Berbat.
Zayn'ın yanında ki kız kimdi acaba? Sevgilisi mi vardı? Olsa belli etmez miydi? İyide sanki kaç gündür tanıyorum ben bu hıyarı. Zaten banane. Ama ya onun sevgilisi değilse ya onların arkadaş grubundaysa ve Louis'i seviyorsa!
Paranoya level 6
Olsun, sarışınlara güven olmaz.
Küçükken bende sarışındım, evet ve bana da pek güven olmaz. Ama sarışınlar da zaten sarışınlara güvenmez. Sonuç olarak ben o kızı yolarım.
"Harry tarih kitabına aşıksın biliyorum ama hoca sınıfa giriyor."
Ed'in her sözüne göz devirmeyi alışkanlık haline getirmiştim zaten bu yüzden belirtmeye gerek yok.
Onun peşinden koşturup hocadan sonra girmekten son anda kurtuldum. Kurtlumasan yine umrumda olmaz da işte, neyse.
Sınıfa girince sırama yapıştım ve yine süt paketimle bakışarak kendi kendime moral verdim. Ancak kim olduğunu bilirsiniz kız, sürekli kısık gözlerle bana bakıyordu. Onun da saçları sarı Zayn'ın yanında ki kız gibi. Sahte ama sarı. Sarıysa sarıdır. Niall da sarı evet. Ama onunda zaten sağı solu belli olmaz. Bu durumda sarı seven insaları direkt aynı gruba mı koymalıyım?
Niall hariç hepsinden nefret ediyorum.
"Sana bakma demiştim neden uyarılmayı bu kadar seviyorsun?"
Bu gün cam kenarındayım ve Tanrı biliyor ya kızla çapraz değilim ama sanki kavga ederken dibinde olmam gerek gibi hissediyorum.
"Ne yaparsın bakarsam? Beni mi döversin?"
Evet.
"Sanane."
Burun kıvırıp önüne döndüğü an hoca başını kaldırmıştı ve eğer kaldırmasaydı su şişemi çoktan beynine yemişti. Dua etmeli. Ama yinede atıcam.
"Harry, sen süt şişene bakıp mutlu olur musun lütfen tarih dersini dinlemek istiyorum sen böyle içi sıcak hava dolu balonken olmuyor da."
Aman be, bir katlanamadınız bana. Adımı Katlanılmaz Harry olarak değiştiricem. Ama önce, Louis'in benim için kendi elleriyle, kendi kalemiyle, kendi beyniyle düşünerek saniyeler harcadığı minik kağıdı alıp cebime koydum. Sonuçta birazdan sınıftan atılacaktım.
" Merak etme gidiyorum. Dinle sen tarihini. "
Hoca tekrar kafasını eğdi ve ben Ed'in boş bakışlarına omuz silkip şişemi kızın kafasına fırlattım.
Kendileri bağırıp hemen ayağa kalktı şimdi de Tanrı yine biliyor ya, cam kenarında oturduğum için üstüme atlayamıyor.
"Seni pislik!"
Hah, suratıma gıcık bir gülümseme yerleştirip bize bakan öğretmenin uyarı hedefi oldum. Kadın elini beline koydu gözlerini kıstı ve sessizce müdüre gitmem gerektiğini söyledi.
Biliyordum ama ben. Zaten ders dinleyesimde yoktu. Üstelik müdüre gitmem ki. Sanki nereden bilecek.
Ed sıkıntıyla başını ovalarken omzunu dürttüm sonra da sütümü alarak sıradan kalkıp sınıfın kapısına gittim. Tüm sınıf kendi içinde fısıldarken hepsine el hareketi çekmek istedim ama sadece Kim olduğunu bilirsin kıza dil çıkartıp öğretmenin uyarmasına bile fırsat vermeden sınıftan çıktım.
Uzun zamandır sınıftan atılmıyordum ama çok yadırgamadım. Kız beni sürekli rahatsız ediyordu ne yapabilirim. Kendi iç sesimle tartışarak koridorda gezinirken elimdeki Çilekli Sütü dolabıma koydum. Onu evde tavanla bakışarak halletmek istiyorum. Hallederken de biraz hayal kurabilirim sanki bir şansı varmış gibi hayallerin.
Ergen olmak böyle bir şey sanırım. Amaçsız hayaller kurmak, gelecekte hatırlamayacağım bile belkide. Ama olay o ya. Onlar hayal. Bana bu hayalleri verdiği için kesinlikle Louis'e teşekkür etmem lazım.
Belkide onun için kek falan yaparım. Fındık sever mi?
Bu çok mantıklı! Bana süt aldı, bende ona kek yapabilirim.
Heyecanlanmak için çok fazla soyut bir aşamada olan kek için heyecanlanıp mantıklı bir şeymiş gibi kütüphaneden tarif bakmayı düşündüm.
Zaten bahçeye çıksam sıkılırıdım ve en iyisi kütüphane ama tarif bakmak... Mükemmel şimdi kalp çarpıntım da başladı.
Kütüphanenin hemen giriş kapısının karşısındaydı ve yaklaştıkça kazağıma rağmen üşüyordum. Ellerimi kazağımın kollarına sürtmek istedim ama mevcut elektrik sorunum yüzünden vazgeçtim. Saçlarım şuan bile diken diken.
Oh, birde bu katta odası olan idereciye yakalanmak son isteğim olurdu o yüzden biraz hızlı adımlarla kütüphaneye gidip kapıyı kapattım. Müdür yardımcısıyla aram pek iyi değilde.
Adam sürekli benimle uğraşıyor. Hala Louis ve benim sevgili falan olduğumuzu sanıyor resmen. Tamam niyetim ufaktan o olabilir ama öyle bir şey yok.
Rafların arsında gezinirken dersini bırakıp burada çalışan son sınıflardan bir ikisiyle göz göze geldim. Zavallılar bitkisel hayattalar. Hepsinin gözleri şiş.
Geleceğim...
Mutfakla ilgili pek bir kitap yok biliyordum ama buna rağmen canım Louis'e tatlı yapmak istediği için dergiden bir şeylere bakmak istiyordu. Ve sonunda bir tane görüyorum, tarif kitapları hep hoşuma gitmiştir.
Elimdeki kitapla masanın birisine oturup uğraşırken müdürün yanına gitmediğim için başım derde girer mi diye düşündüm. Ama sonra boş verdim. Müdür umrumda bile değil.
Acaba kurabiye mi yapsam? Mantıklı.
Zil çalana kadar oyalanıp tenefüs olunca da sınıfa gitmedim. O kızla uğraşmak istemiyorum. Hem zaten Louis'nin sınıfına gitmem lazım.
Çok heyecanlı.
Yaşı büyük ama sınıf olarak bizimle aynı olanları bir sınıfa topladıkları için nerede olduğunu zaten biliyordum. Üst kata sakin gibi görünerek çıktım. Bir üst kattan gelen bağrışmaları da takmadan ilgili koridora girdim. Sonuçta son sınıfları ve birindici sınıfları kim aynı kata koyar ki? Onların suçu.
Aradığım kapıyı bulunca yüzümde aptal bir ifade belirdi. Bunu ben kontrol etmiyorum, zaten koridordaki aynadan fark etmiştim. Cidden ne biçim bir ifadem vardı?
Kazağım fena çarptı cidden.
Kapıyı açıp tenefüste bile dolu olan sınıfa hızla göz gezdirdim. Zayn'ı görmüştüm. Uyuyor, beklendik. Ama Louis yanında değildi.
"Kime baktın?"
Ne işin var burda temalı bakan bir çocuk önüme dikildi ve cidden sınıfa baktım diye beni öldürmek istiyormuş gibiydi. Ergenlerin derdi ne!?
"Sanane."
Sarışınlar..
Zaten Louis yoktu gidebilirim ama...
"Sonuçta, kavga çıksın istemeyiz sınıfta."
Hepsi anlaşmış bunların. Her yüzünde yara olan kavgacı mı cidden? Tamam biraz asabiyim ama...
"Banane."
Hem laf sokuyor hem de rahat bırakmıyor geldiğime pişman oldum. Bu arkadaşa cevap bile vermemek gerekiyordu. Ama onu görmüştüm.
"Kavga etmeye geldin yani?"
Kendileri sırıtırken ben cevap verme gereği bile hissetmedim. Zayn'ın yanında gördüğüm kız bu sınıftaydı o yüzden önce onu halletmek isterdim. Sonuçta Louis'e Zayn'e katlanacağını söylemiştim. Ve genel anlamda bana bakan sınıfın önünde o kıza gününü gösterebilirdim.
Ona baktığımı anlamış gibi bana dönen kıza bir süre ters ters baktım sorna da önümdeki suratsıza tekrar yöneldim. Çünkü kavga havamda değilim. Ama bunu bilmelerine gerek yok.
"Neden olmasın?"
(Y/N: Bu cevap için sınıfıma teşekkürler, evet böyle bir yerde tıkandım sonra da oturup sınıfa sordum. Neyse)
Çocuk tek kaşını kaldırıp yeterince küstah olan ifademe alaylı bir bakış attı. Ama sorun yok bende alayla ona bakıyorum.
"Olmasın, çünkü yeterince dağılmışsın."
İşaret parmağını ciddi anlamda yara izi olan yanağıma sürttü. Ve hadi ama bir insanla tartışırken o insana dokunmaman gerekir. Çünkü her hareketin kavgaya sebep olabilir. Şuan gibi.
Ama keyfim cidden kavga istemiyor. Şuan bir adet küçük Louis istiyorum. O yüzden bunu bir kenara yazarak elini sertçe itmekle yetindim. Tamam kaslı falan değilim biraz elim de yumuşak ama insanları kendim dövmeden dayak manyağı edebilirim.
Yüzündeki anlamsız olan sırıtma silinirken havalı bir şekilde çıkış yapmak için saçlarımı savurarak arkama döndüm.
Ama pek havalı olamadım çünkü Louis dibimdeydi. Tanrım ne zamandır orada o!!? İfadesiz yüzü bana mı? Sanırm hayır. Direkt sarışın çocuğa bakıyordu. Uh şanslıyım. Pek hedefi olmak istemiyeceğim bir bakış. Ama sebebi olmak havalı.
"Bende seni arıyordum Louis."
İkimizde çocuğa kötü bakışlarımızı atıp havalıca dönmüşken ben biraz gerilmiştim ama sorun yok sevin Harry, sevin. Beni korumak istemişti. Ay, acaba birlikte bir gün kavga eder miyiz! O tutsun ben döveyim hep hayal etmişimdir. Döven taraf olmayı, kovalayan, sıkıştıran! Ama tabii hak edene. Ben adaletli bir züppe olmak istiyorum!
Neyse ya.
Koridorun sonundaki kapıdan geçene kadar sessizdik ama yangın merdivenlerinin başucunda dikildiğimizde ben gülümseyerek hala gevşeme aşamasında olan yüzüne baktım.
"Baban izin verdi mi?"
Yüzümdeki ifadeyle karşılaştığında sanki sorusunun cevabı tahmin etmiş sonra da inanmamış gibiydi. Şuan çok sevimli! Şaşkınlık ona çok yakışıyor ağlamak istiyorum.
"Evet!"
Gerginliği şaşkınlığa çevirdiğime göre daha rahat sırıtabilirdim. Louis çok ani duygu seline kapılıyor. Bunu evlenirsek tartışmamız gerekebilir. Ama şuan düşünmüyorum - sanki o çok düşünüyor gibi-
"Vay canına büyük ilerleme. En son yanıma köpeğini bırakmaya çekiniyordu."
Hey, babam ona güvenmiyorsa bir sebebi vardır...gerçi Louis güvenilmeyecek gibi mi!? Olgunluk akıyor. (Karne notları ve lise sicili hariç.)
"Hiç o yanaklarını şişirme Harry, baban huysuzun teki. Sürekli olayları yanlış yorumluyor. Kesin yine kendince bir yorum ve mana kattı."
Hah! Kollarımı bağlayıp ona sen kendi babana bak diyesim vardı ama kesinlikle bunu söykemiycem. Babasıyla arası kötü gibiydi.
Sadece şişirdiğim yanaklarımı söndürüp Louis'e ve kot ceketine elektrik vermek için gülümseyerek elimi biraz kazağıma sürtüp onun eline değdirdim.
Anında sıçrayarak mavi gözlerini sonuna kadar açtı. Bunu beklemiyordu evet.
"Tanrım Harry senden elektrik mi aldım bana mı öyle geldi!"
Bu durumda imalar ve espiriler harika. Karnımı tuta tuta gülmek istiyorum. Güldüm.
Onunla geçirdiğim her saniye içim içme sığmıyor durmak bilmeyen bir coşku bedenimi kaplıyordu. Her şey hızlanıyor sanki zaman küçük bir gelgit akıntısı gibi kayıyordu ellerimden.
"Sanırım evet, biraz daha ister misin?"
Şiddetle karşı çıkmak için ellerini kendine siper edip bir iki adım geriledi. Gülerek arkamdaki duvara yaslandım ve onun gülümseyen tatlı yüzüne baktım.
Tanrım çok GÜZEL!
Koridora giren bir grup öğrenci yanımızdan geçerken otomatik olarak kendime çeki düzen verdim. Böyle iki kişi bir yerde tek başınayız aman müdüre gitmesin.
"Baban bilmiyor mu?"
Neyi, babamın bilmediği şeyler bildiğinden fazla. Yüzümü okuyarak bana bir iki adım yaklaştı ve sessizce sordu.
"Yönelimini Harry."
Sen biliyor musun sanki? Gerçi çocukla flört ediyorum. Aptal Harry tabii biliyor.
"Hayır, daha zamanı değil. Ama annem biliyor ve ablam ve eski okulum. "
Uh, yüzündeki ifadeyi çözebilmiş değilim. Manalı bakıyor.
"Sakın cesaretle aptallığı karıştırma Harry, o bahsettiğin zaman hiç olmayada bilir."
Gözleri doluyordu, iyide madem hassas neden bu konuyu açıyor ki? Sanırm benimle paylaşmak istiyor. Şuan o kadar sevilesi ki, ona sonsuza kadar sarılıp derdini dinlemek istiyorum. Büyük ihtimalle babasıyla arası bozuktu ve yine büyük ihtimalle bu yüzden bozuktu.
"Lou, aptallık ve cesaret gibi gerçek aile ve kan bağı da farklı."
Gözlerimiz buluştuğunda bana tatlı bir şekilde gülümsedi ve ilginç bir şekilde toparlandı. Bu çocuk hoşuna gitmeyen duygularını sürekli bir köşeye savuruyor. Kesinlikle şunu bilmiyor ki o köşe hep boş kalmayacak. Onu sonra bu konuda uyarabilirim. Ama şimdi değil.
"Çarşamba günü sen okuldan sonra eve git hazırlan sonra beni çağır. Sizin eviniz sinama salonuna biraz uzak. Seni ben alırım."
Beni o mu alacak!
Kesin motorla alacak! Yüce İsa!
Siktir ben o motor işine hala tam alışamadım.
Ağzım artık nasıl açıldı bilmiyorum ama Louis gülerek çenemi kapatınca kaşlarımı çattım. Tamam abarttım ama ayıp be.
" Sana evlenme teklifi etmişin gibi davranma."
Cidden mi? Cüretkar bir şekilde kaşlarımı kaldırıp hala halime gülen beyefendiye baktım. Hayır, normal çiftler böyle mi flört eder? Sanki zaten olurmuşuz da fantazi olsun diye flört ediyormuşuz gibi.
Kaşınıyor bu anladım ben.
Uzanıp seslice yanağını öptüğümde az önceki halimden pek farklı değildi. Madem böyle hassassın neden alay ediyorsun acaba çok sevimli Louis efendi.
"Evlenme teklifini kabul etmişim gibi bakma."
Ne yaptığımı anlayana kadar kocaman ima dolu bir şekilde ona gülümsedim. Ve sonrasında ikimizde gülmeye başladık. Eminim ki bu aptallığı kimse yapmıyordur.
Bribirimizi utandırma yarışına girmiş gibiydik. Sırayla renk atıyoruz.
" Kabul etsen böyle mi yaparım sanıyorsun?"
Yani, beni dövecek hali yoktu ya.
Aramızdaki mesafe fazla değildi ama çok yakında değili. Yinede yakınlığımız ikimizi de heyecanlıdıracak ve dışarıdan insaların farklı -ama doğru- anlayacağı türdendi. Ellerimle kot ceketinin eteklerine asılıp biraz daha yakın bir mesafe yaratırken göz kontağımız çok büyüleyiciydi. İkimizde göz kırpmıyorduk ya da aynı anda kırpıyorduk cidden bilmiyorum.
"Ne yaparsın ki?"
Dişlerini göstererek bana az önceki gülümsemesinin daha büyüğünü bahşederken bende istemsizce onun bu anlamlı gülümseyişini izlemeye başladım.
"Önce kabul etmen gerekiyor, ve daha önce teklif etmem ve ondan daha önce babanı ikna etmen gerekiyor. Daha öncesi de var sayayım mı Harold?"
Terbiyesiz.
Zil çalmış olsa gerek her yerden, doluşan öğrenciler yüzünden onu biraz omzundan iterek uzaklaştırdım. Hala pis pis sırıtıyordu ve kafasına şaplağı yemek üzereydi.
" Ve hepsinden önce Louis, Çilekli Süt için sana teşekkür etmem gerek. "
Teşekkür anlayışı göz yaşartır cinstendi ve benim bu anlayışla ilgili ufak bir sorunum vardı.
"Teşekkür et o halde Harold."
Maviler onca ses gürültü ve ergen kokusuna rağmen fazla berrak ve netti. Fazla asi, hemde çok fazla.
"Bunun için korkarım bana her teşekkürünün böyle almadığını söylemen gerekiyor."
Kolunu omzuma atıp saçma bir anilikle alt kata doğru beni sürüklerken gülüyordu. Sanki komik bir şey söyledim.
Cevap versene be çocuk!
Kollarımı bağlayıp somurtma işlemimi taçlandırmak üzereydim, cidden azıcık kalmıştı. Niall'ın midesindeki boşluk kadar az.
" Hayır Harry yanlış soru, ben senden başka kimsenin bana teşekkür etmesi için çabalamadım ki bana teşekkür etsinler."
Kolunun altında eriyip gittim desem yalan olmaz.
Merdivende kimsenin kalmadığını fark etmiştik ve öğretmenlerin derse girdiğinide biliyorduk. Kimin umrunda peki?
Bariz bir şekilde gülümseyip ne ara bu kadar rahat olduğumuzu sorgulama gereği bile hissetmeden belini kollarım arasında kilitledim ve çenesinin altına onun bile fark etmekte güçlük çekeceği bir buse kondurdum.
Şuan sınıfa girmeden gel evlenelim dese koşarak giderdim sanırım.
Çok pis takıldım ben bu küçük hırsıza.
Onu alıp yanaklarını sündüre sündüre sevmek istiyorum! Umarım hayallerim gerçek olur. Tanrım lütfen bana sihirli bir kavanoz ver ve Lou'mu içine saklayayım. Benim dışımda kimse o kavanozu açıp onu çıkartamasın! Çok tatlı minik maviş Louis'm!
"Harry bak bizim ailede kalp sorunu genetik tetikelmeni tavsiye etmiyorum. Daha evlenmeden dul kalırsın."
Şimdi gülme sırası bendeydi.
Bizim sınıfın oraya yaklaşmışken odasından öcü gibi çıkan müdür yardımcısını fark etmemizle ikimizde bribirimizi ani bir hızla itip sessizce gülmeye başladık.
" Derse girmemek demek ha? Disiplin artık istifa edecek Tomlinson."
Louis başını onaylayarak sallarken ikimizinde onu takmadığını anlamış olsa gerek sınıflarımıza gitmemizi beklemeye başladı.
"İyi dersler arkadaşımın kardeşi."
Komik.
"İyi dersler kardeşim falan olmayan serserinin arkadaşı. "
°
°
°
°
YAZARKEN BİRAZ HİTABET HOCASIYLA BAKIŞTIĞIM İÇİN YANLIŞ OLABİLİR.
OF ÇOK HEYECANILIYM ŞWŞXŞWŞD
Kelime sayısı: 2615
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top