Baba
Sonradan eklenen not: Kitap hakkında bir uyarı daha, KÖR OLMA TEHLİKENİZ VAR. Bunlar ilk yazılarım benim yani her türlü rezilliklere hazır olun.
°
°
°
°
"Harry şaka olduğunu söyle lütfen..."
Başımı eğdim. Bunun için kendisini suçlayacaktı ve bundan nefret ediyordum.
"Nıall o adam için yaptı bunu. Kavga edip dayak yememle bir ilgisi yok."
Beni duymuyor gibiydi başımı kaldırdım ve o da dolu mavi gözlerini bana çevirdi.
Hayır, hayır. Nıall Horan ağlayamazdı bu imkansızdı onu en son annesi ve babası ayrılırken ağlarken görmüştüm ve o da iki yıl önceydi.
"Nıall!-"
Henüz onu ağlamaması için uyaramadan o sıkıca bana sarıldı ve evet ağlamaya başladı.
"Nıall yapma şöyle!"
Şuan sabahın dördüydü ve ben nasılsa evden atıldığım için rahatça penceremden kaçmış sonra da Niall'ın evine yolda biraz korkmuş olsamda varmıştım. Tek başıma dışarı çıktığım yetmez gibi birde bunu sabahın karanlığında yapmıştım cidden aklımı oynatmış olabilirim. Ama annem onunla vedalaşmama kesinlikle izin vermeyecekti başka çarem yoktu.
Evine varıp penceresine taş atarak onu kaldırdığımda elbette çakma sarışın beni ilk kez ev dışı bir ortamda yalnız ve bir de sabahın köründe görüp korkmuştu. Ben daha yanıma çağırmadan da kendisi üzerine bir hırka alıp penceresinden ağaca oradan da benim yanıma atladı. Olayı anlatmayı bitirdiğim an ise böyle bağırmıştı.
Bu gün gidiyordum ve biz ayrılıyoruk öyle değil mi!?
"Harry eğer beni ihmal edersen seni Doncaster'da bulurum ve sonun iyi olmaz!"
"Sen de başka bir Harry bulursan ve onunla dayak yersen bitersin Horan!"
Onunla saat sekize kadar sokakta boş boş gezinip en sonunda ağlayarak vedalaştım. Nıall olmadan ne yapacaktım cidden bilmiyorum. Liverpool'a da çok alışmıştım oysa şimdi hiç bilmediğim bir şehre gidiyordum. Gerçi burayı da çok biliyorum denemez ama ev gibi hissettiriyordu.
Sabah olduğunda gizlice eve geri döndüm ve çoktan bana otobüs ayarlamış anneme bakmadım bile. Sadece Gemma ile taksi ayarlayıp otogara doğru gittik. Evet beni uğurlamaya sadece Gemma gelmişti ve bu lanet olası umrumda değildi. O adamdan nefret ediyordum ve annme fena halde kızgındım. En azından uçak ayarlayabilirdi otobüs çok uzun sürüyordu.
Gemma beni şaşırtmayıp takside ağlayarak sıkıca sarılmıştı. Onun ağlamasından hep nefret ediyordum. Şimdi ben gidecektim ve o tamamen o koca evde yalnız olacaktı. Arkadaşlarının çok olması ve okulda havalı bir kız olması umarım onu kurtarırdı çünkü onun yapayalnız kalmasını istemezdim. Ablam benim ilk arkadaşımdı. Nıall ve onun dışında kimsem olmadığı için ve ikisinden de ayrıldığım için bende kendimi berbat hissediyordum. Babamın yanında başıma ne gelecek onuda anlamış değildim zaten çünkü babamın felsefesi banane olayı içindeyken onunla da pek anlaşamayacaktım.
Otobüse bindiğimde ağlamamaya çalışarak Gemmaya el salladım. Cam kenarındaydım ve otobüs hareket edene kadar o orada durup bana baktı. Ablamı özleyecektim. Sürekli arkadaşlarını bana tercih etsede veya her gece odama gelip bebekmişim gibi istemediğim halde bana masal okusa da onu özleyecektim. Hem istese yanıma gelirdi değil mi? Umarım gelirdi.
Araba hareket ettiğinde Gemma arkamda kaldı ve ben kendimi daha da yalnız hissettim. Babam ne tepki vermişti acaba benim geliceğim haberine? Hevesli olduğunu sanmıyordum. Ağlamamak için derin derin nefes almaya çalıştım. En azından babam beni sevebilirdi değil mi? Neden ikiside beni sevmiyordu ki!
Ben hayatımın ileri düzey dramatik örgüsünü düşünürken birden yanımda oturan yaşlı teyzenin başı omzuma düştü.
Çoğu insanın sinirine dokunan bu şeyi anlamıyordum. Yaşlandığımda bende yalnız başıma yola çıksam birisinin omzuna yaslanıp uyumak isterdim. Hatta yaşlı olmama gerek yoktu şuan bile istiyordum. O yüzden bende yaşlı kadına yaslanıp sessizce ağladım.
Anneniz tarafından başarısız proje olarak görülmek berbat bir histi. Ve evet ben bunu yaşıyordum. Üstelik babam içinde yanlışlıkla olan çocuktum ve banane felsefesine muhteşem uyuyordum. Ablam ve tek dostum yanımda değildi. Sadece tanrı ve ben kalmıştım anlayacağınız.
İç çekerek elimin tersiyle göz yaşlarımı sildim sonra da boynumdaki haç kolyesini parmaklarımla yokladım. O sembole ihtiyacım yoktu ama iyi hissettiriyordu.
Belki de babam da beni atardı bir köşeye. Üstelik sokak hayatı hakkında hiç bir şey bilmiyorum.
Harika.
°
°
°
"Babamın bu kadar baba olmaması normal mi?"
Kendi kendime konuşarak babamın evinde olan odamı yerleştiriyordum ve babam evde değildi?
Yani ben eşimden ayrı olsam ve nerdeyse yılda bir gördüğüm oğlum evime yerleşse en azından evde olurdum.
Boş valizi zorlukla kaldırdım ve tepemdeki dolabın üzerine atmak için parmak ucuma çıktım. Valiz yukarı daha fazla çıkmıyordu ve benim boyum ancak bu kadarına yetiyordu. Sıkıntıyla valizi atmaya çalıştım ama...olmuyordu.
Daha 16 yaşındaydım suratıma bakmayan babamla aynı evde tek yaşıyor gibi olacaktım bana bunu yapamazdı! Daha valizi yerine koyamıyordum.
Anneme sayısız kez o adamın onu aldattığını söylememe rağmen bana inanmamıştı üstelik yalan söyleyemediğimi bildiği halde? O da biliyordu aldatıldığını! Beni onu korumaya çalıştığım için üzüp bir köşeye atamazdı! Ben onun oğluydum. Değil mi?
Gözlerimin dolduğunu zaten biliyordum ve bir anda ağlamaya başladım. Valizi hala yukarı koymaya çalışıyordum ama ağladığım için hiç yapamıyordum. Sinirlenip yukarı atmaya çalıştım ama valiz geri elime düştü tabii elim kaymasaydı.
Şimdi de kafama valiz düşürüp genç yaşta beyin kanaması geçirecektim. Ama son anda arkamdan birisi uzanıp valizi tepemden alarak dolabın üzerine kolayca atmış beni kurtarmıştı.
Ve benim arkamdaki kişinin babam olduğunu anlamamla ona dönüp sarılmam çok kısa bir sürede gerçekleşti.
Neden nerdeyse hiç aramayan veya yanımıza gelmeyen bir babamız olmasına rağmen onu bu kadar seviyorum bilmiyorum. Aslında ondan nefret ettiğim de oluyordu yani herkese nefret ediyormuşum gibi geliyordu ama babam benim en büyük eksiğim ve aynı zamanda en büyük öfkemdi. O bize gelmezdi üstelik biz ona gittiğimiz zamanda bile bizimle çok ilgilenmezdi. Soğuk biriydi bilmiyorum neden böyleydi ama ona çok ihtiyacım vardı. Şuan anneme olan kırgınlığım ve aileden bile olmayan biri yüzünden burada olmam beni fazlasıyla yormuştu dünden beri her fırsatta ağlıyordum ve ihtiyacım olan babam yanı başımdayken ona sarılıp ağlamam gayet normaldi.
Kollarını bedenime doladığını hissettiğimde ona biraz daha sokulup güvende hissettiren kokusunu içime çektim.
Her ziyaretimizde ablama da bana da çok sıcak davranmazdı ama bizi sürekli izleyip gözetmesi bile benim için mutluluk sebebiydi. Şuan ise bana sarılıp saçımı okşaması ile hissettiklerim onun ilgisine olan açlığımı iyice önüme sermişti.
"Annen yine tercihini ev dışından yapmış sanırm."
Yine? Bunu sık sık yaptığını bilmiyordum.
"O eve bir daha gitmek istemiyorum ama sende beni o kadar uzun süre yanında istemeyeceksin biliyorum. Bana bunu yaptığınız içinde ikinizden de nefret ediyorum keşke başka bir ailem olsaydı!"
Ondan uzaklaştım, sinirimi ondan çıkartmak istiyordum. Ama o ela gözlerini benim yeşil gözlerime sabitleyip bunu yapmamam için açıkça beni uyardı.
Omuzlarımı düşürüp bir iki adım geriye gittim sonra da ona arkamı dönmek için bir hamle yaptım ama o kolumdan tutup beni yatağa doğru çekiştirdi.
Uyuyunca geçer sanıyordu sanırm.
Ama daha odayı düzenlememiştim. Üstelik temizlemem de gerekiyordu.
" Daha odayı toplamadım hem çarşafları de-"
" Ben annen aradığında değiştirdim. Yat şimdi seni akşama kaldırırım. "
Vay canına benim için çarşaf mı değiştirmişti?
Göz göze geldiğimizde şaşkınlığıma göz devirdi sonra da beni ciddi ciddi yatırıp odadan çıktı. Hadi ama şaşırmayıp ne yapacaktım? Ayrıca saat daha üç? Ağlamam onu rahatsız etmiş olmalıydı, uyu dediğine göre de ortalarda görmek istemiyordu.
Ve ben onu rahatsız etmesem iyi olur. Gözlerimi sertçe silip yatakta yan döndüm. Başucumdaki komidine gözüm kaydı gayet temizdi, oysa oda toz içinde olmalıydı. Anlaşılan temizlenmişti. Benim için mi hazırlamıştı odayı? Bunu yapmış mıydı cidden? Yorganı kafama kadar çekip başımın altındaki yastığı kollarımın arasına alarak sarıldım. Normalde odamda üç yastıkla bile yattığım oluyordu ve nedense hiç biri uyandığımda başımın altında olmazdı.
Kafam bu kadar doluyken uyuyabilecek miydim? Burda tam olarak ne kadar kalacaktım peki? Bilmiyordum evet, ama baya uzun olacak diye umuyordum. Zaten valiz hazırlarken odamda çöp bile bırakmamaya özen gösterip neyim varsa almıştım. Kitaplarımı da Gemma gönderecekti o evde Gemma dışında hatırlanmak bile istemiyordum. Babam beni evden atana kadar da burdaydım ve onun gözüne ne kadar az gözükürsem o kadar falza kalırdım bence. Etrafında dolaşıp onu rahatsız etmek istemiyorum tek evim şuan burası burdan da atılamam. Odamdan çıkmam evet evet odamdan çıkmam. Evi falan da ben temizlesem gözüne girer miydim? Nerdeyse tüm ev işlerini biliyordum çünkü Gemma da evde olmayınca sıkılıp ev temizliyordum. Hem yemek de yapardım evet evet işe yararsam beni göndermezdi.
Maddi açıdan onu zorlar mıydım peki? O annem gibi zengin değildi ve öyle olmaya da çalışmıyordu. Benim yüzümden harcamaları arttığında bunu nasıl telafi edecektim? Çalışabilir miydim? O öğretmendi öğretmenler iyi para alırdı değil mi? Ama babam hafta sonları derneklerdeydi, büyük ihtimalle benim yüzümden bağışları azalacaktı.
Sahi derneklere gidip onca hayvana yardım edip kendi çocuklarına yardım etmemesi onu ne yapar bilmiyorum. Bunu neden yapıyor? Hayvanlara olan ilgisini ben bile fark etmiştim, o bahçedeki köpeklerden birisi kadar sevilsem yeterdi.
Ev o kadar canlıyıdı ki? Gemma ve ben her gelmemize başka bir hayvan olurdu evde. Bazıları tedavi olur giderdi. İki katlı ama küçük olan bu evinin tezat bir şekilde geniş bir bahçesi olmasının sebebi bu olabilirdi. Yani hayvanlar.
Üç köpeği ve saçma bir şekilde bir de kedisi vardı, bunun dışında girişte tavana astığı kocaman dört tane birbirine bağlantılı kuş kafesi vardı. Papağan ve adını bilmediğim garip garip bir sürü kuşla doluydu ev. Yanlış hatırlamıyorsam son geldiğimde bir de bukalemunu vardı. Umarım bahçedeki minik havuzu da balıkla doldurmamıştır orada yüzmeyi çok seviyorum. Unutmadan en dikkat etmem gereken şey aptal okul hayatımdı ve eğer başımı belaya sokarsam biterdim bu sefer! Annem bile zor dayanmıştı işte ve sonunda benden kurtulmak istemişti. Babam en minik yanlışımda beni mahvedecekti o halde.
Acaba annem benden kurtulduğu için rahatlamış mıydı? Artık okuldan şikayet alan bir çocuğu yoktu. Ah bir dakika benim vesayetimi kökten babama mı verecekti acaba? Bunu yapabilirdi. Yapardı. Kollarımın arasındaki yastığa daha sıkı sarılıp tekrar ağlamaya başladım. Cidden ne kadar sık ağlıyordum?
Ağlıyordum ve ağladıkça daha çok ağlıyordum ailem bile beni yanında istemiyordu. Fazlalık olarak görülüyordum.
Seslice ağladığımı ancak uzun bir süre sonra sessizleşip ağlamaktan mayışınca fark ettim.
Düşünemiyordum beynim uyuşmuştu ve gözlerimi artık uyumak için kapatıyordum, göz kapaklarımı taşıyamaz olmuştum.
Berbat bir ergenlik geçiriyorum harika.
°°°°°°°°
"Sen yemek yapabiliyor musun?!"
Babam beni sakince uyandırıp yemeğe çağırmıştı ve ben yıllardır tek yaşayan adam yemek yapmayı biliyor diye kanserin tedavisini bulmuş gibi tepki veriyordum.
Tek kaşını kaldırıp ela gözlerini üzerimde gezdirdi. "Harry sana daha önce de yemek yaptım."
O söyleyince hatırlamam ile utançla ona sırıtıp yorganı tekrar kafama çektim. Babamın yemek yapabildiğini unutmuştum resmen. Üstelik her gelişimizde o yemek yapardı. Aptal ben.
"Boşuna saklanma işe yaramaz."
O da gülüyordu ses tonundan anlaşılıyordu güldüğü. Bunu kaçırmazdım değil mi? Üzerimdeki yorganı tekrar indirip gülümseyerek bana bakan babama gülümsedim. Onunda gamzeleri vardı ve ben cidden yeni fark etmiştim.
"Kalk artık daha falza oyalanamazsın yemek soğuyor."
Bizim evde yemekleri annem yapmazdı yani hep değil genelde Mary ismindeki hizmetli kadın yapardı. Neden bunu düşündüğümü bilmiyorum ne önemi vardı!? Hem artık orası benim evim değildi.
Babam kalkmadığım halde sinirlenmiş görünmüyordu, gülümsemeyi sürdürüp yorgana daha çok sarıldım belki aptalca şımartılmak istiyordum olamaz mı?
"Ne olur ki soğursa? Isıtırız."
"Ya da hiç soğutmayız."
Babanızın 1.90 ve yapılı olmasının kötü bir yanı varsa o da isteği dışı müdahalelerde sizi sırtına alıp istediğini yaptırmak yerine baya istediğini sizin için yapmasıydı. Şuan mesela, benim yerime o aşağıya iniyordu ve ben de sırtındaydım.
Garip bir pozisyondu ama olsun. Bir omzunda sağ bacağım diğer omzunda kolum ve eh geri kalanım vardı.
Bir dakika babam beni kucağına almıştı! Kahkaha atmadan duramıyordum, ne tür bir ruh halindeysem artık ağladığım kadar gülmek de istiyordum.
"Yemek konusunda bu kadar hassas olduğunu bildiğim iyi oldu birdahakine yemiycem."
Mutfağa indiğimizde sandalyeye oturacağım şekilde beni indirip yanımdaki sandalyeye de kendisi yerleşti. Mutfağı çok geniş değildi masası da büyük değildi ama hep sevmiştim bu mutfağı sadeydi.
" Yemiyeceğini bildiğim iyi oldu bir daha fırında makarna yapmam. "
Cidden en sevdiğim yemeği mi yapmıştı? Bunu nerden biliyordu söylediğimi hatırlamıyorum. Belkide babam sadece sevgisini gösteremiyordu? Ah hayır göstermiyordu çünkü az önce gayet göstermişti. Ne değimişti ki şidmi?
"Bu en sevdiğim yemek!! Nerden bildin?"
Kendisini beğenmiş bir ifade takınıp kıvırcık ama kısa saçlarını savurur gibi yaptı. Bu hareketini sevmiştim daha önce onu evde hiç böyle hareketli görmemiştim.
"Gemma ile seni konuşurken duymuştum. Hafızam iyidir."
Ben bile hatırlamıyordum yani cidden hafızası iyi olsa gerek.
İkimizde susup yemek yerken ben babamın neden bana karşı bu kadar iyi olduğunu merak ettim. Acaba kanser mi olmuştum? Ya da intihar falan ederim mi sanıyordu?
Abartmıyordum hayır! Bu adam daha dört ay önce evinde tabak kırdım diye bana bağırmıştı. Ağladığım ayrıntısını da sebepsizce söylemek istiyorum. Bu işte bir iş vardı.
Yüzüm onun bir şey karşılığı bana iyi davranması ihtimali ile asıldı ve boşluğa boğru daldım.
"Okul kaydını aldırmak ister misin?"
Yemekten başımı kaldırıp ona baktığımda onunda bana baktığını gördüm. Sanki anlamıştı birden aklıma gelenleri. Endişeliydi.
"Okula gitmemeyi tercih ederdim aslında ama -"
"İstersen gitmeyede bilirsin. Çalışmak şartıyla."
Ağzım açık kalmıştı. Ciddiydi! Okul denen o şeyden kurtulabilirdim!
"Daha önce hiç denemedim çalışmayı."
Köşeli yüz hatları gülünce kırıştı ve yemeğinden bir kaşık alırken ben onun cevabını soluksuzca bekledim.
Babam garip biriydi. Rahattı işte böyle açıktı. Dene ve gör der gibi bana bakıyordu. Bana okulu bırakmayı teklif etmişti ben daha hayatımda tek başıma dışarı bile çıkmamaıştım üstelik. Bunu biliyor muydu peki? Sanmıyorum, buraları bilmiyorum diye burda bahçeden kendi rızamla çıkmazdım ama evde kapıyı üzerime kilitliyorlardı. Babam bütün bu eksiklerimi biliyor muydu peki?
O garipti işte, fiziksel olarak da öyleydi, saçlarında bir tel bile beyaz olmaması onu babam değilde abim gibi yapıyordu. Uzun boyluydu iriydi sert yüz hatları vardı ama kesinlikle dış görünüşüne uygun bir şekilde spor sevdalısı ve bedenini geliştiren birisi değildi. Daha çok hayvanlarla ilgilenirdi, derste ise sıcak ve komik bir öğretmendi
Onun dersine bir kaç kere girmiştim. Bana öğrencilerine baktığı gibi bakması için her şeyi yapabilirdim. Ama o hiç bana aslına olan o iyi yanını göstermezdi. Gemma küçükken en azından onunla ilgilenirmiş. Ablam babamın annemle arasında olan ayrılık sebebine bağlıyordu her şeyi. Neden ayrıldıklarını bilmiyordum hadi ama bebektim? Ablam da bilmiyordu sadece bir sabah babam artık eve gelmeyi bırakmıştı.
"Dene Harry."
Neden böyle basit bir cümle bu kadar cesaret doluydu. Ve gözleri neden bu kadar gözlerimdeydi.
İstemsizce gülümsüyordum. Belkide burada kalmam annemin yanında kalmamdan daha iyiydi. Babam bana nasıl yaşayacağımı gösterebilirdi.
"Deniyeceğim."
Sebebi olmaksızın birbirimize bakıp gülümsüyorduk ve eğer babam bana cidden babalık yaparsa hayallerimdekinden bile öte bir babaya sahip olacaktım. Bunu her şeyden çok istiyordum. Bir babam olmasını.
"İş bakmaya başlasak iyi olur o zaman evlat. "
Pekala Doncaster fazlasıyla yeni şeylerle geliyordu.
°
°
°
Fark ettiniz mi babası isimsiz kskwkkdlsldlle İsim gerekmiyor napim!? Neyse gerekince öğrenirsiniz.
Louis nerde merak ediyorsanız bende bilmiyorum çıkar bir ara ortaya :)
Kelime sayısı : 2277
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top