Anlaşma

Of geç oldu 🤦‍♀️

Özür dilerimmm

°
°
°
°

Karanlığın ulaşamadığı bir karanlık. Karanlık siyah bir kuşaktan mı oluşur sadece? Benim karanlığım nedense uçsuz bucaksız bir gökyüzü.

İçimde bir serinlik hissediyorum. Hayır bu yanlış çok sıcak bedenim yanıyor.

"İstemiyorum seni!"

Kırmızı yıldırımlar annemin sesini bastırmaya çalışıyor. Annem nerde?

Annemi göremiyorum. Ayaklarımı bile hissetmiyorum. Bu çok saçma.

"Harry -"

Bedenimin varlığından şüpheliyim ama birisi bana sesleniyor bu ne kadar mantıksız.
Az önce sıcaktı şimdi donuyorum bu da saçma.

"Harry!"

İrkilerek uyandığımda karşımdaki mavi gözler sağ olsun korkup yattığım yerde zıplamıştım. Sonuç olarak kafalarımız yumurta gibi tokuştu.

"Sen? Ne yapıyorsun?!"

O yüzünde şaşkın bir ifadeyle bana bakıp biraz daha doğrularak  yatakta otururken ben ciddi anlamda  zaman ve mekanı kavramaya çalışıyordum.  Az önce rüya mı görmüştüm? Çok yoğun hissetmiştim, korkunçtu.

"Sayıklıyordun. Sanırım yastığa sarılıp üzerini de örtünce bunaldın. Bende üzerini açtım."

Annemin sesi kulaklarımda dolanırken pekte Louis'e cevap verecek kafayı bulamıyorum açıkçası.

Göğsümde bir sıkışıklık var yenemiyorum. Rüyanın etkisindeyim sanırım.

Biraz doğrulup kucağımdaki  yastığı Zayn'ın üzerine attım. Sonra da başımın altındaki yastığı ters çevirdim. Hadi ama yastığın serin tarafını herkes sever.

" Sen iyi misin? Su getirebilirim."

Louis buradaydı değil mi unutmuşum. Beyin hücrelerim patlıyor gibi hissediyorum.

Onu bir baş hareketiyle geri çevirirken tekrar yatağa uzandım. Mavi gözleri karanlıkta cam gibi görünüyordu. İnsanın korksası geliyor.

"Kötü görünüyorsun."

Nasıl? Görünüyor muyum ki? Karanlık değil mi? Ben sadece onun gözlerini net görüyorum gerisi bir gölge gibi.

"Beni görüyor musun?"

Güler gibi bir hah sesi çıkartıp yanıma uzandı. Komik bir şey mi dedim ayı oynuyor sanki. Bazen çok gıcık biri oluyor cidden. Başını kucağıma yatırıp saçlarını tek tek yolasım geliyor.

"Pekala benim iki gözüm var ve seni görüyorum."

İç çektim. Hayır yani az kelime kullanıp derdimizi anlatmaya çalışıyoruz bazıları böyle cevaplar verip  daha uzun cümle kurdurtuyorlar ya deli oluyorum.

"Onu mu dedim, çok karanlık."

Saat kaçtı? Bu kadar karanlıksa baya bir geç olmuştu sanırım.

"Görmedim zaten lafın gelişi öyle dedim çok hızlı nefes alıp veriyordun."

Ya ben çok dikkatsiz mal bir insanım ya da Louis çok dikkatli biri.

İkisi de olabilir. Beklerim.

Kol saatime bakmayı akıl edip saatin kaç olduğunu gördüğümde - ki saat üç buçuktu- aklıma takılan ilk şey Louis'nin sesinin hiç uykulu olmamasıydı. Hadi ama uykulu sesin ne olduğunu biliyorum. O çok ayık konuşuyordu.

Belkide dikkat işi bulaşıcıdır.

"Neden uyumadın?"

Sessizliğini yalan uydurma süresi olarak sayıyorum.

"Uyudum."

Daha iyi sallasaydı keşke. Ama o da inandırıcı olmadığını biliyordu bence hatta bu cevabı bir nevi "Cevap vermek istemiyorum." demekti sanırım.

"İyi uyudun mu bari Zayn kadar olmasam da bende tekme atarım."

Madem kelime oyunu oynuyor bende kendimi göstereyim de gerizekalı sanmasın. Gülümsediğini hissettiren bir ses tonuyla bana cevap verirken bende istemsizce gülümsedim. Şuan saçmalıyoruz.

"Çok rahat uyudum inan tekmeyi bırak seni bile hissetmedim."

Uyumadan önce kalktığını anlamıştım zaten. Demek yatağa gitmemişti bile. İyi de ne yapabilir ki bu saate kadar. Kesin benden rahatsız oldu ben anladım.

"Ya, her yere sığmak güzel olsa gerek."

"Ne! Sen bana ufak tefek mi diyorsun?"

İstediği soruya pat diye cevap veriyormuş demek ki. Kıkırdayıp kolumu alnımın üstüne attım.

"Demiyorum ki öylesin. Baksana küçücük yatakta bana çarpmamışsın bile."

Aslında bu tür şeyleri kullanmayı sevmem ama ben zaten şifreli konuşmayı da sevmem. O yüzden benim açımdan sorun yok rahatım.

Peki ya o?

Karnıma elini attığında irkilip kolumu gözlerimin üstünden çektim tabii kendimi de geri çektim.

"Napıyorsun?!"

Ani ani şeyler yapıyordu ve ben buna sinir oluyorum. Senin ne işin var benim zavallı göbeğimle.

"Tikin yok mu?"

Cidden mi?

"karnımda olduğunu kim söyledi?"

Anladıım, konuyu değiştiriyor. Ama bu çok tatlı.

"Söyle o zaman nerde?"

Hah, enayi miyim ben! Gelmiş bir de soruyor. Aptal mı zeki mi anlamadım. Biri beni aydınlatsın.

"Onu kullanacak kadar bana yakalaşamazsın boşuna sorma."

Annem, Gemma ve Nıall hariç kimse boynuma ve enseme dokunarak bana istediği her şeyi yaptırabileceğini bilmiyordu. Bu bilgi kırmızı dosyada olan türden bir bilgiydi. Yani düşünsenize herkes bunu  biliyor? Üstelik benimki tik gibi de değil. Huylanıyorum evet ama kesinlikle çok  farklı bir tepki veriyorum. Yani kim huylanınca gözlerini açamaz ve o an denen şeyleri kabul edecek kadar gevşer ki? Bu kesinlikle normal değil. Doktora bile gidesim geliyor.

"Emin olma-"

Yüce Tanrım. Bazen bana yürüyor gibi hissediyorum ama sonra diyorum ki "Kendini ne sanıyorsun sen."  evet o anlardan birindeyim şuan suratımın halini görseydiniz anlardınız.

"Hem farkında mısın bilmiyorum yanımda yatıyorsun?"

Umarım kırmızı karanlıkta görünmeyen bir renktir çünkü kıpkırmızı olduğuma eminim. Ne var yüzüme vurmasa yanında olduğumu zaten az önce uykuya dalana kadar ona çarpmıyayım  diye kolumu bacağıma sokuyordum az kalsın. Boş boğaz.

"Tamam her neyse diyeceğim aslında şuydu. İnsanların tikleri var ve rahatsız olurlar bende bana öyle denmesinden rahatsız oluyorum."

Uğh beni utandırmanın bedelini ödeyeceksin Tomlinson. Hem bu ne biçim bir örnek. Tikin varsa fark etmeden tepki verirsin, hoşlanmadığın bir şey söylenince susabilirsin ama. Yani örnekler zıt bir kere.

"Nasıl yani sana ufak tefek denmesinden mi rahatsız oluyorsun?"

Alt dudağımı ısırıp gözlerimi yumdum. Bu cidden sinir bozucu bir şeydi. Biliyorum ama ben eğleniyorum. Sıkıntılı bir nefes alıp başını bana çevirdi bende ona döndüm sonra da gereksiz derecede boş bir bakışma sürecine girdik.

"Ciddi misin?"

Bu espriyi yapmak için çok beklemiştim sonunda fırsat gecenin üçünde üvey kardeşimin en yakın arkadaşıyla aynı  yatakta yatarken gelmişti.

"Hayır ben Harry. "

Ben heyecanla esprime gülerken Louis ses çıkartmadı. Büyük ihtimalle anlamadı. Yani bir süre.

"Siktir. İğrençti!"

Biliyorum biliyorum mükemmel.
Bazen ne kadar harika zamanlarda espri yaptığımı düşünüyorum da, sonuca ulaşamıyorum. Ama şahsen çok komikler.

Goril, evet goril. Zayn tam olarak goril sesine benzer bir ses çıkarttı.

Ve bende irkilip gülmeyi kestim. Ne biçim bir ses bu ya!

"İşte kardeş dediğin böyle uyurken de yardım etmeli."

Ha beni korkutmak sizin için bir zevk anlıyorum. Neyse ki umurumda değil.

"Of yarın okul var hiç seninle uğraşamam!"

Canım yastığım Zayn tarafından işgal edilmişti ve evet attığıma şuan pişmanım.

"Bence bunu demek için biraz geç kaldın çünkü yeterince benimle uğraştın bile."

Şimdi çözmüştüm işte. Bu çocuk zeki falan değil. Aptal da değil. Laf ebesi.

"Şöyle diyeyim o zaman. Sıkıldım ve sinir oldum yani uykum geldi."

Kendileri sadece gülmekle yetinirken ben arkamı dönüp yüz üstü yattım. Yastıksız uyku hep zordur benim için. Asla o rahat pozisyonu bulamam bulunca da çişim gelir. Klasik bir döngü.

" Yastık diye bana sarılmazsın umarım. "

Ne yazık ki bunu yapardım. O yüzden sadece alaylı bir ses çıkartıp çokta büyük bir iddiada bulunmadım. Kendime bu konuda hiç güvenmiyorum.

Şimdi uyuyacaktım, uyanacak ve okula gidecektim. Sonra ise Zayn ile eve dönüp" kardeşlerimize" bakacaktık bu sırada ödevlerimizi yapardık. Böyle söyleyince çokta korkunç gelmiyor kulağa. Abartıyor olabilirim kabul ediyorum şuan. Yani Zayn'e bayılmak zorunda değilim zaten. Babamın ailesiydi onlar yani benimde ailemdi artık. Umarım.

Safaa çok zeki bir kızdı ve Waliyha ise çok kibar ve anlayışlıydı. İkisiyle de aramda sorun çıkmazdı ama Zayn ile asla anlaşamıyacaktım Doniya ise çok soğuktu beni annesi için kabul ettiği belliydi onu zorlayamazdım. Hem benim ablam var zaten. Trisha beni kendi çocuklarından hiç ayırmıyordu babamı da ne kadar sevdiğini görüyorum.

Bu durumda koskoca aile tablosunu rampa saçlı küpe takan bir ergene bozdurmak saçma olurdu.

Yinede benden ona anlayış göstermemi bekliyorlar. Saçmalık. Herkes ona anlayış gösterdi de ne oldu. Şımarığın teki.

Babası ölen sadece o değil. Benim babam bu yaşıma kadar hiç yanımda olmadı.

Bencil.

Anlamıyorum bazı insanları.

Sanki herkesin hayatı harika hepimiz çok mutluyuz? Hayır herkesin acıları ve dertleri var bunu göstere göstere, insanları rahatsız ede ede, kendine zarar vere vere, konuşa konuşa abartmaya ne gerek var?

Hah tabii bu insanlar bir de sen kaldırdın ben kaldıramıyorum derler.

Zayn de onlardan. Sadece kendisine odaklanmış vaziyette. Sadece o acı çekiyor sadece o dayanamıyacağı bir yükün altında sanıyor. Oysa asıl mesele de bu zaten dayanan kazanır. Sonsuza kadar bu acıya hapsolup kendisini de bizi de sıkıntıya sokacak. Bencil işte. Ve ben de ona karşı ağırdan alayım diye bastırılıyorum. İmkanı yok beni bu aptala asla canımı sıkıp sıkıp kaybolma iznini vermem.

"Harry, Uyudun mu? "

Bu çocuk neden uyumuyor deli mi ne ya. Bu saate kadar ayaktaydı zaten eminim. Bir de hala uyumuyor. Derdi ne bunun?

"Hayır, uyuyamıyorum."

Yatakta bir hareketlilik hissettim sonra da önüme beliren bir yüzle karşılaştım. Artık alıştım sorun yok.

"Bende. Hadi film izleyelim."

Pekala zekice düşünsem -ki çok sık yapmam- gecenin üçünde önüme kafasını eğmiş mavi gözlü ufak tefek olmasından rahatsız ama ufak tefek olması işine yarayan bir ergen olan üvey kardeşimin en yakın arkadaşı Louis ile film falan izlemezdim. Ama dediğim gibi bunu sık yapmam.

"Ne izliyoruz?"

°
°
°
°

"Size inanmıyorum! Nasıl bunu yaparsınız! Kendimi çöpe atılmış sevilmeyen sınıf arkadaşından alınan doğum günü hediyesi gibi hissediyorum. Louis seni pislik sana kardeşim dedim ben bunu bana nasıl yaptın!?"

Altı üstü onsuz Karayip Korsanları izlemiştik?
Ve o bizim izlerken uyuya kalmamıza ya da gecenin bir yarısı uyanık olmamıza şaşırmıyor?

Bilgisayar Louis'nin kucağındaki yastıktaydı ve o uyuyup bana yaslanmıştı bende ona yaslanmıştım böylece sabah altı gibi ancak uyumuştuk sonra da saat yedide Zayn'ın bağırtısıyla birden kalkmıştık zaten. İkimizde uykusuzluktan ölüyoruz açıkçası.

Ve evet şuan Zayn'ı dinlemiyoruz.

O kadar uykusuzum ki Louis'e yaslanıp uyuduğum konusunu bile düşünmüyorum. O kadar yani. Şu sınıfa kendimi bir atayım hemen uyumak istiyorum.

Neyse ki okula varmak üzereydik ama şöyle ki Zayn uyandığından beri bize saydırıyordu beynim şişmişti uyabilir miyim bilmiyorum.

Tanrı bizi duymuş olsa gerek telefonu çaldı ve sustu bende diğer yanımda ki Louis'nin ölmek üzere gibi olan yüz ifadesine gülebildim. Çok şapşal görünüyor şuan. Gözlerini açamıyordu saçları dağınıktı kahvaltı da yapmamıştı ayaklarını sürükleye sürükleye  mezara gider gibi okula gidiyordu.

"Louis, Louis hey sana diyorum!"

Zayn'ın kulak parçalayan sesine maruz kalmamak için kaç para istiyorlar. Sol kulağımı hissetmiyorm.

"Kime diyorum, ikindin saat dört gibi işimiz var koleje gidiyoruz Luke çağırdı."

Louis oflayarak onaylarken benim aklımda çok mantıklı bir sorun belirdi.

"Yalnız senin o saatte benimle evde olman gerekiyor?"

Sabah ışığıyla daha da açılan ela gözleri sinsilikle parlarken benim gözlerim otomatik olarak devrildi. Ne sinir bir yüz ifadesi var bir bilseniz.

"Ne yapacaksın beni acaba, sanki ihtiyaç duyuyormuş gibi bir de eve dikiyorsun."

Devirdiğim gözlerimi göğe diktim ve Tanrıdan beni anladığına dair bir işaret bekledim. Ama okula varmıştık o yüzden çok sürmedi ve ben de onlarla çok temasta kalmadım zaten. Bahçeye girer girmez yanlarından ayrıldım.

"Sana da iyi dersler! "

Aptal gibi görünsemde o an arkamı dönüp el salladım. Elbette amip Zayn'e değil Louis'e.

Ve bu çocuğun uykulu uykulu sırıtmasının yasaklanması lazım çok sanatsal görünüyor!

Neyse...

Onlardan ayrıldıktan sonra sınıfa gittim, açıkçası böcek faciası beklenmedik değildi Ed yine sınıfı birbirine katmıştı. Ve ders kimya olduğu için uyuma işim de hayal olmuştu. Berbat. Bu kadının derdini anlamış değilim manyak olma ihtimali var. Ders kimya ama o sadece orada oturuyor ve bize kitabı okutturuyor. Bu konuda fazla sinirliyim Tanrıya şükür zaten kimya konusunda bok gibiyim ve koyu bir edebiyat severim. Edebiyatçı böyle olsa kendimi keserdim.

Ayrıca tabii ki enayi gibi kimya okumayacaktım. Uyuyamıyorsam pencereden dışarı bakardım değil mi? Şansa o gün pencere kenarındaydım ve derse girmek yerine bankta oturan Louis ve Zayn'e boş boş bakıp ne konuştuklarını tahmin etmece oynadım. Biliyorum saçma ama yapacak daha mantıklı bir işim yok. Çok uykum vardı ve kitap okursam kesinlikle uyurdum uyursam da uyuyanları ve konuşanları yazan gerizekalı Ella denen kıza yem olurdum. Bunu istemiyorum.

Hem Zayn yine deli deli krizler geçiriyordu anladığım kadarıyla. Yine ne oldu acaba? O rampa kafa istese de istemese de ebeveynlerimiz evlenecekti ve biz de aynı odada kalacaktık hem o uzattıkça ben de uzatacaktım. Onunla aynı odada kalmayı bende istemiyordum ama insani tepkiler varmeyi öğrenmesi lazımdı yoksa bende ona sonsuza kadar onun gibi davranacaktım. Ayrıca Louis bu gerzekle nasıl anlaşıyor onu kavrasam okulu bırakacak kadar donanımlı hissederdim.

Zil çalana kadar onları izledim ve zil çaldığı anda kafamı sıraya atıp uyku pozisyonumu aldım. Bu kadar dayanmam bile bir mucizeydi bence.

Sonraki dersler ise mevsim geçişinden hasta olan Ed'e çay almak, kendime Çilekli Süt almak ve  derslerde not yazma kısmında kitap okuyup konuşma bölümlerine katılmakla geçti. Öğlen arası  ise Niall'ı aradım. Yani ev ve Zayn'le aynı odada kalma işini bilmiyordu sanuçta, ama o sürekli Louis konusunu açtı ve ben telefonu suratına kapattım. Elbette dayanamayıp beş dakika sonra tekrar aradım çünkü o Niall. Bir de onu babamın düğününde yanıma gelmesi için ikna ettim. Annesi de izin verirse Nıall yanıma gelecekti. Gerçekten Nıall gelebilirdi bu ihtimal ile üç kutu Çilekli Süt içtim. Gemma zaten biliyordu her şeyi, kendileri her akşam arıyor çünkü. Ama o gelebilir miydi bilmiyorum hele annem ne diyecekti bu işe onu hiç bilmiyorum. Onun evliliği konusunda Zayn gibi davranan bendim sonuçta ama babam beni kontrol edebiliyordu. Umarım artık kendisinde bir suç bulur çünkü benim derdim onun evlenmesi değil evlendiği adamdı.

Hala aklım almıyor nasıl onun lafıyla beni bir köşeye atmıştı!? Bu konuyu düşünmemem gerekiyordu biliyordum. Öğlen arasından sonra uykusuzluk ve üzüntü karışımı bir ruh haline bürünmüştüm, bu halde eve gidip nasıl kızlarla ilgilenecektim ben!? Zayn de gidecekti zaten harika.

Kızlara ne yapacaktım ben ya yemeklerini koyardım önlerine başka da bir şeye gerek yoktu değil mi? Umarım çok zahmetli değillerdir.

Son tenefüs okuyamıyacağımı anladığım kitabımı dolabıma bıraktım ve evet Louis telefon diye bir şey varken hala dolaba not bırakıyordu.

Onun bıraktığını biliyordum çünkü her notuna saçma sapan sırıtan bir yüz çiziyordu. Ve ben o sırıtan yüzü görünce istemsizce gülümsedim.

Bilmiyorum, bunlar çok normal şeyler ama ben gereğinden çok heyecanlanıyorum. İlk notunda müdürlük olmuştum ve diğerinde ağaçtan atlayıp beni korkutmuştu ama sonuç ne olursa olsun heyecanlanıyorum.  Ve şuan olduğu gibi onunla yaptığım her şey çok sıra dışı gibi hissediyorum. Oysa bakın gayet normal şeyler mesela dün sadece film izledik bunu Nıall ve bende çok yapardık?

Notu cebime atıp koridorda merdivenlerin olduğu kısma yöneldim. Bir an Nickle göz göze geldim ama cidden onunla konuşacak durumda değilim.

Düşündüm de, geçen yıllarda üst sınıflardan bir çocuktan hoşlanıyordum. Basketbol takımındaydı ciddi anlamda takmıştım ona, hatta bana basketbolu o öğretmişti. Yinede anlaşılan ondan o kadar hoşlanmamışım çünkü onunla flört ettiğim halde kontrolümü kaybetmemiştim. O zaman ne diyoruz rekor Louis'nin.

Ama tabii iki de bir saçma sapan yerlere çağırmasa iyi olurdu? Şimdi de konferans salonuna çağırıyordu...

Açıkçası çok sorgulamadım kafam biraz havada çünkü.

Derside yakıyordum şuan ama çok takmadım açıkçası. Zaten matematik dersiydi, gereksiz şey.

Sessizce kapıyı açıp içeri girdim ama ışıklar kapalıydı, yinede Louis'nin orda olduğunu her zamanki ani hareketleri sağ olsun çabuk anladım.

Bir insan neden karanlıkta zavallı başka bir insanı kolundan tutup sürükler ki? Ödüm koptu.

"Yavaş ol biraz ve şöyle yerlerde buluşmayı kesmelisin?"

Yüzünü göremiyordum yine. Neden ışığı açmıyoruz ki.

"Işığı açma, böyle konuşmak istiyorum."

Aklımı okumasına mı şaşırmalıyım yoksa dünyanın en büyük suçunu işlemiş gibi konuşmasına mı? Çok düzensiz ve sesli sesli nefes alıyordu sanırsam önemli bir şey söyleyecek ve zorlanıyor.

"Tamam, ne oldu?"

Salonun büyük kolonlarından birisinin arkasına geçtik. Bunu neden yaptığını anlıyorum, birisi içeri girerse bizi görmesin diye  ama biraz gereksiz bir aksiyon açıkçası.

"Aslında, bir anlaşma için çağırdım seni."

Anlıyorum, bir dakika hayır anlamıyorum.

"Öncelikle Zayn benim kardeşim gibi anlıyorsun değil mi? O böyle değildi. Cidden değildi. Yaser amca öldükten sonra bile böyle değildi. Evet çok sinirli asabi biriydi ama anlarsın ya sana davrandığı gibi davranmazdı kimseye. Onun sinirini anlamıyorum ama sen anlayışlı birisin - "

Siktir yine mi!?

Ben anlayışlı falan değilim kim veriyor bu izlenimi!?

" Cidden sadece dene olmazsa bir daha bu konuda bir şey demiycem. "

Kollarımı bağlayıp bir iki defa topuklarımın üzerine çıkıp indim. Görüyorsunuz salağın birisine herkes katlanıyor ama bana katlanan yok? Bu kadar dayanılmaz olmak istemezdim her yerden atılmak benimde hobim değil.

" Harry? "

Benden bunu istediğine pişman olmuş gibiydi ama ben geldiğime pekte pişman değildim. Çünkü Louis elbette Zayn'le anlaşıyordu çünkü o da onun gibi düşünüyordu. En azından bunu öğrendim değil mi?

Ayrıca cevabım hayır olduğu için konuşma gereği de hissetmiyordum gitmem yeterli olurdu bence. Hatta biraz yana kayarak koloninin arkasından çıkmıştım bile ama Louis kolumdan tuttu. Şimdi bir de ikna etmeye kalkarsa kafa atarım görür anlayışlı Harry'nin nasıl olduğunu.

"Dur dur lütfen böyle yapma sana cidden güveniyorum Harry. Senden bunu istememin haksızlık olduğunu bildiğim halde söyledim çünkü ben arkadaşımla nefret muhabbetleri etmekten sıkıldım. Sadece, sadece biraz onu sallamasan."

Tamam kafa atmıyorum ama kafasının tam olarak nerde olduğunu görmediğimden yoksa bana güveniyor olmasıyla alakası falan yok yani.

" Louis - "

Hala dediği şeye sıcak bakmıyordum aslında ve kesin bir şey de söylemek istemiyordum. Zayn gelip onunla aynı odayı kullandığıma beni pişman ederken ne kadar saberederdim Tanrı bilir.

" Lütfen bana kızma, aramız soğuk olsun istemiyorum bu saçma olur değil mi?"

Aslında bunu söylerken kolumu sıkmasa gülümserdim ama cidden acıyor yani. Tabii bu  soğuk soğul konuş demek değildi ama oldu bir kere.

"Bahsettiğin konuda şuan bir cevap vermek istemiyorum açıkçası ve düşünsem iyi olur."

Evet aslında bu kısımda benim salondan çıkmam sonra da bahçede bir bankta Çilekli Süt içerek düşünmem gerekiyordu. Ama hala çıkmadım. Birisi sizin kolunuzu öyle tutsun sizi de görürüm.

Aramızda oluşan sessizlikte kalbimin ağzıma gelip öyle attığını yeni fark etmiştim. Saçlarım kabarmıştı bu konuda eminim ama kulaklarım çok kızarmamıştı Tanrıya şükür. Gerçi bu serinlik kısa sürdü.

Louis'nin kolumdaki eli gevşedikten sonra ben tam rahatlamışken o elini elime indirdi. Bu durmada kulaklarımı siz düşünün.

Biran kendimi az sahnelenmiş bir Shakespeare eserinde  hissettim. Bu garip bir his anlıyor musunuz?

Elimi tutup kaldırırken ne yapacağını anladığımdan bir adım geri attığım doğrudur ama ben fazla müdahale edemeden o elimi öpmüştü bile şimdi alnıma şaplak atabilirim. Salak bir de gülüyor.

"Teşekkür ederim."

Elimi çekip cevap vermeden salondan çıktım sonrada kendimi resim atolyesine kapattım.

Mükemmel, az önce ne oldu?

°
°
°
°

Acayip büyük bir AYRINTIyı vermeyi unutmuşum aldlwşf

Bu kitap Mpreg :)

Kelime sayısı: 2802

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top